yoga youtube

Yoga, Sanskritçe bir sözcüktür. Birlik ve bir olma anlamını taşır. İçsel olarak parçalanmış kişiliğin karşıtı olarak kendisiyle ve çevresiyle bütünleşmiş bir kişiliği tanımlar.
Yoga, bir sanat ve bilim olarak kişinin tam olan bir bilinç düzeyiyle yaşamasına önemli katkılar sağlar. Yoga bir din değildir. Bir tarikat veya Hintlilerin dini inanışı gibi bazı yanlış değerlendirmelere maruz kalabilmektedir. Bu da yoganın yeteri kadar tanınamamasından veya önyargı ile ona yaklaşılmasından kaynaklanıyor olabilir. Ya da günümüzde olduğu gibi yoganın gerçek kaynağından değil de onu taklit etme cüretini gösteren yapay ve tamamen ticari yanlış uygulamalardan dolayı da olabilir. Yoga, sadece birkaç değişik egzersiz hareketinden veya nefes alma yönteminden ibaret değildir. Kendine göre apayrı bir yaşam felsefesini ve yaşamın her şeyini farklı değerlendirişiyle de önemli ayrıcalıklar taşır.
Burada özellikle mükemmel sağlığa olan katkısını ön planda değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Yaşam felsefesini ve tüm yoga hareketlerini faydalarıyla birlikte anlatmak, ayrı bir kitap konusu olacak genişliktedir.

Dünya insanlığının Ortak Paydası


Yoga, sadece Hindistan'a özel değildir. Yoga ve meditasyona ait bilgilere Amerikan Kızılderelileri, eski İskandinav Göktürkleri, eski Mısır, Babil, Roma, Çin ve daha pek çok kültürlerde rastlanabilir.
Yoga çalışmalarına ait ilk bulgular, MÖ 1200-3000 yıllarına aittir. Eski şehirler olan Mojerıdro-Daro (Kuzey Hindistarı'da) ve Harappa (şu anda Pakistan sınırları içinde) bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılarda taşlara kazınmış halde yoga pozları vermiş figürler bulunmuştur.
Yaklaşık iki-üç bin yıl kadar önce ilk kez Patanjali tarafından, yoga ile ilgili bilgiler çok kısa bir şekilde Yoga-Sutra kitabında anlatılmıştır. Yoga ile ilgili ilk yazılı metinler anlaşılması kolay ve özet bir halde insanlığa sunulmaya çalışılmıştır. Ayrıntıların önemli olduğunu kabul etmekle birlikte bizim de amacımız, insanların yaşamlarında kolayca uygulayıp faydalarını tecrübe edecekleri bir şekilde yoga hakkında bilgi vermektir ..

Yoganın Basamakları

Yoga; yoga-sutra kitabında sekiz basamaklı bir yol olarak anlatılmıştır.

Bu basamaklar şunlardır:


1 - Yama - Negatifliklerden arınma,
2 - Niyama- Pozitiflikleri güçlendirme,
3 - Asana- Duruş, vücut çalışmaları,
4 - Paranayama - Nefes ve bioenerji egzersizleri,
5 - Pratyahara- Astral, fakra çalışmaları,
6 - Dharana - Konsantrasyon çalışmaları,
7 - Dhyana - Meditasyon çalışmaları,
8 - Samadhi - Trans ve evrenle bütünlük sağlama.
Bu basamaklarda binlerce egzersiz vardır. Bu egzersizler zamanla farklı kişiler tarafından farklı isimlerle adlandırılarak birçok yoga ismi ortaya sürülmüştür. Bu egzersizleri kullanıp sonra kendi isimlerini vererek değişik yoga yöntemleri çıkardıklarını ifade eden bazı insanlar, maalesef bugün çalışmalarını, gösterişi de ön plana çıkararak yapmaktadırlar. Gerçeklerle yüzleşmekten korkan ve daha çok ticari düşünen bazı şarlatanların bunu yaptığına tanık olmaktayız.

1- Yama: Negatifliklerden Arınma

Yaşamın her aşamasında, zamanın her anında yaşanılan her olay ve duygunun negatifliklerinden uzaklaştırılması anlamını taşır. Bunlar negatif fikir, sözler ve davranışlardır.
Olumlu olayın negatif etkisi olur mu, demeyin. Olur elbet. Olayı yorumlayış biçiminiz ve o andaki algılamanızdaki sapma sizi çok farklı boyutlara sürükleyebilir. Negatifliklerden arınmada şiddetten uzak kalmak çok önemli bir kilometre taşıdır. Çünkü yaşamda etki-tepki prensibi gereğince şiddet ancak şiddet oluşturacaktır. Yaratılış olarak tüm canlılar bu duygudan zarar görmüşlerdir. En çok zarar görenler, ilkin şiddetin doğmasını öne çıkaranlar olmuşlardır. Şiddet bumerang gibi döner dolaşır, ilk çıktığı yeri hedef olarak görüp mutlaka onu da vurur.
Düello yapan bir dublör edasıyla egzotik işler yaptığını zanneden oysa boş işlerle uğraşan bazı negatif insanlar; etkileyici dillerini eşantiyon olarak ve kendi menfaatlerine yönelik çok sık kullanmaktadırlar.
Bunların kişiliklerinin torna tezgahlarından geçirilip uzunca bir süre zımparalanarak çapaklarından temizlenmesi gerektiğini düşünürsünüz. Onlar hep şucu ya da bucudurlar. Asıl bu kişilere karşı korunmak için canlı kalkanlara ihtiyaç vardır. Onlar öyle kamufle olmuşlardır ki yeni ve iyi eğitimli genç jenerasyon bunları tanıyabilmekte zorluk çeker. Bunlar tribünlere oynamayı severler. İmajlarını çok etkili bir şekilde dizayn etmişlerdir. Statüko onların yaşam yolculuklarının içinde kullandıkları bir tren kompartımanı ya da vagonu gibidir. Her statükoya kendilerini tertemiz bir mevlevi gibi tanıtarak, tüm istasyonlar arasında sürekli vagon değiştirirler. Bu yer değiştirme, onlara statüko farklılıklarını çok iyi değerlendirme imkanı sağlar. Şikayet etmeyi çok severler. Hep kendileri haklıdır. Dün ak dediklerine bugün kara diyebilirler. Onlarda hiçbir utanma emaresine rastlayamazsınız. Ağızlarından çıkan her söz mitralyözden çıkan kurşunlar gibi yönlendikleri hedefleri tahrip eder.
Bu özelliklere sahip insanlar, istemeleri durumunda tüm bu negatif özelliklerinden birdenbire kurtulabilme gücüne de sahiptirler. Bu değişimin ne zaman ve nasıl başlayacağını kendileri de dahil hiç kimse bilemez. Katrana batmışçasına kararmış kalpleri hiç tahmin etmeyeceğiniz bir şekilde paparazi kültüründen sıyrılarak çok anlamlı ve muhteşem bir yaşam yolculuğuna başlayabilir. Adeta eski kimliklerini ıskartaya çıkamışlardır. Bu değişim, helezonu andırırcasına kendini yeni baştan meydana getiren bir şövalye değişimidir. Artık eski yaşamlarına jübilelerini yapmışlar, tamamen ayrı bir insan haline dönüşmeye başlamışlardır. Bu yüzden, hiç kimse umutsuz vaka değildir ve içinde bulunduğu olumsuz durum, davranış ve ruh halinden dolayı da ağır bir şekilde eleştirilmemelidir.

2- Niyama: Pozitiflikleri Güçlendirme

Yaşama dair tüm olumsuz gelişmelerden kaçınmanın sonucunda, bunların yerini alacak olumlu gelişmelerle, değişimi rasyonel olarak gerçekleştirme anlanunı taşır. Negatifliklerden kaçınmanın doğal sonucu olarak da ortaya çıkar.
Anlamını sınırsız örneklerle açıklamak mümkündür. Sigara alışkanlığımızın yerine başka bir alışkanlığımızı yerleştirme iradesini göstermemiz en basit örnek olabilir. Yeni bir sağlık bilinci geliştirmemiz, yeme ve içme alışkanlıklarımızı sil baştan sorgulamamız, yaşamın tüm güzelliklerini, yaşanılan anın farkındalığını daha da özgürce hissediyor olmamız, bakış açılarımızı yeniden tanzim edişimiz diğer örneklerdir.
Mükemmel sağlık deyiminin oluşması, bunun meydana gelme aşamalarının da bir kitap çalışmasına dönüşmesi, pozitiflikleri güçlendirmedir. Şu anda bu satırları okuyor olmanız da kendinize yaptığınız önemli bir iyilik ve kendi pozitifliklerinizle yaşama dair tüm pozitifliklerin fazlalaştırılması gayretidir.
Her negatiflik yüksek bir dağın tepesinden koparak yuvarlanan ve sürekli büyüyen bir çığ gibidir. Önüne çıkan ve kendisine direnen her şeyi parçalayarak bozguna uğratır. Her pozitiflik ise; kibar, hoşgörülü, seviyeli ve kendine özgü tüm güzellikleri ile önüne çıkan hemen her şeye güneşin parlaklığı ile birlikte yansır. İliklere kadar hissedilen sıcaklığı ile gönülleri huzur limanlarına götürür.

3- Asana: Duruş ve Vücut Çalışmaları


Bizim özet bir şekilde asıl sunmak istediğimiz, bu duruş ve vücut çalışmalandır. Bu duruşlar dışandan bakıldığında normal bir egzersiz gibi görünmektedir. İlk bakışta vücudun değişik şekillerde eğilip bükülmesi, hareket etmesi gerçekten de çok fazla anlam ifade etmeyebilir. Oysa durum hiç de dışandan bakildığı gibi değildir.
Bu hareketlerin hepsinin anlamları vardır. Bu anlamların ardındaki asıl gerçek, vücuttaki enerji kanallan ve merkezlerini aktifleştirmeleri ve daha düzenli çalışmalarını sağlamalarıdır.
Uzak Doğu kökenli tedavilerin asıl yoğunlaştığı nokta budur. Enerjiyi meydana getiren çakra merkezlerinin çalışmasını aktifleştirmek. Aslında bu enerji dağıtan çarka merkezleri, her insanda belirli oranda çalışmakta ve yaşamın dinamosu olarak görevlerini yapmaktadır. Çakraların kapalı olma ihtimali yoktur. Ancak yaşamın son bulması ile tüm çakralardaki çalışma durur. Bu yüzden çakra açma tedavisi deyimi doğru değildir.
Asana'nın eski metinlerde 'sağlam ve hoşa giden' anlamını taşıdığı ifade edilir. Bu spesifık beden pozisyonları enerji merkezleri ve kanallarının aktifleşmesini sağlamanın yanında, farkındalık duygusunun artmasına da neden olmaktadır. Bu duygu bedenin, zihnin ve ruhun daha iyi tanınmasına önemli oranda katkı sağlar.
Yoga'da oturuş pozisyonunda omurganın dik bir şekilde tutulması ve sabit durma ile zihnin dağınık, rahatsız, kararsız, huzursuz ve endişeli olmasına son verilerek, tüm beden ve ruhda dinginlik elde edilir. Yoga duruş ve egzersizleri uygulanırken vücutta bulunan tüm kas, eklem, sinir ve hormon salgılayan bezler aktif bir şekilde çalışmaya katılır. Vücudun bağışıklık sistemi, gücü ve esnekliği kuvvetlenir. Genel olarak tüm vücudun tolerans aralığı genişler. Sinir sistemi sakinleşir ve genel vücut yorgunluğu azalır. Bu duruşların en önemli etkisi zihnin kontrol altına alınması ve disipline edilmesi ile gerçekleşir. Zihinsel olarak kendisini kontrol edemeyen ama beden olarak son derece sağlam ve yüksek performansa sahip sporcuların sosyal yaşantılarındaki dengesizlik herkes tarafından bilinmektedir. Bu sadece bedenin kontrol altına alınmış olmasının çok şey ifade etmediğinin göstergesidir. Beden sağlıklı olabilir; ama zihin ve duyguların sağlıklı işleyişi bozulduğunda, beden sağlığının da pek fazla bir anlamı kalmamaktadır. Yoga duruşları sinir sisteminde elektrokimyasal reaksiyonları düzene sokar. Kan dolaşımı hızlanır. Metabolizma güçlenir. Soluk alıp vermenin de etkisi ile vücuttaki dolaşım sistemindeki kan oksijenlenir. Özellikle çevre organlarımızda baş, kollar ve bacaklardaki lenf dolaşımının da hızlanması ile vücutta birikmiş toksinler de atılmaya başlanır. Yoga duruşları günün herhangi bir saatinde yapılabilirler. Yemekten iki saat sonra yapmak daha iyidir. En iyi zaman ise güneş doğmadan bir saat önce yapılmasıdır. Sabahın dinginliği, insanın bu hareketleri yapması ile kendini zinde ve dinamik hissetmesi birbirine karışır ve güne büyük bir avantaj la başlanmış olunur.

Suryanamaskara

Sankristçe'de surya güneş, namaskara ise selamlama ya da bağlantı anlamlarına gelir. Suryanamaskara güneşle bağlantı kurma ya da güneşi selamlama demektir.
Bir hareketler zinciridir. On iki hareketten oluşur. Bedenin iç organlarını, kasları , eklemleri gevşetmek, esnekleştirmek, sinir sistemini daha sağlıklı ve enerjisi yüksek bir hale getirmek bu hareketlerin amacıdır.
Suryanamaskara çok boyutlu bir çalışma olup, yoganın birçok tekniğini kendi içinde barındırmaktadır. Sabahleyin yapılan bu hareketler insana tüm gün boyunca daha dinamik bir şekilde yaşantısını tanzim edebilme olanağı sağlar.
Bu hareketlerin yapılması esnasında burundan nefes alınıp ağızdan verilmeli ve her tur yaklaşık bir dakika sürecek şekilde ayarlanmalıdır. Dış mekanlarda sportif etkinliklerden uzak kalındığında ve özellikle kışın soğuk havada spor yapmanın çok zor olduğu zamanlarda, ev ya da iş yeri gibi kapalı ortamlarda iyi bir alternatiftir.
Sık ve uzun süreli uygulamalarda kilo vermeye de destek olur.

4- Pranayama: Nefes ve Bioenerji Egzersizleri


Prana kelimesinin anlamı 'kozmik. enerji' ya da 'yaşam enerjisi' dir. Ayama kelimesi de 'kontrol' anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Pranayama'nın anlamı yaşam enerjisinin kontrolüdür.
Minyatür bir evren olan insanın aslında gerçek gereksinimi işte bu yaşam enerjisinin kontrolünü yapabilme gücünden kaynaklanır. Bu gücün dinamosu, doğru nefes alıp verme becerisini kazanmaktır. Bu beceriyi kazanamamış olmak veya yanlış kullanıyor olmak insan hastalıklarının temel nedenidir.
Pranayama egzersizlerinin asıl amacı bu temel nedenin ortadan kalkmasını sağlamaktır. Bu egzersizlerle bütün solunum fonksiyonları güçlenir, uzatılır, derinleştirilir ve kontrol altına alınır. efes egzersizleri akciğerlerin kapasitesinin artmasını sağlar. Bu kapasite artışı bedenin iç ateşini yükseltir ve dolaşımın oksijenlenmesini artırarak, vücutta birikmiş toksinlerin yakılmasını kolaylaştırır. Nefesin akciğerlerde tutulması sırasında oluşan basınç, akciğerlerden kana daha fazla oksijen alınmasını ve kandan da akciğerler vasıtasıyla dışarıya daha fazla karbondioksit çıkarılmasını sağlar. Böylelikle bedenle zihin arasında ve bilinçle bilinçaltı arasında bir köprü oluşturulmuş olur.
Yoga'ya göre insan yaşamı, yaşadığı günlerin toplamı ile değil, aldığı nefesin sayısı ile ölçülür. Dolayısıyla insan yavaş ve derin nefes alıp vermelidir. Pranayama ile birey nefesini doğru ritimde alıp vermeyi öğrenmekte ve böylece, solunumu yavaşlatıp derinleştirmektedir.
Belki çok iddialı gibi görülecek ama, doğru nefes alıp vermeyi öğrenip uygulamaya başlayan birçok hastamda baş ağrıları, sindirim sistemi bozuklukları, kulak çınlamaları, baş dönmeleri ve psikosomatik birçok rahatsızlığın ortadan kalktığına bizzat şahit oldum. Özellikle çağımızın en sık görülen hastalığı depresyonda gerçekten muhteşem derecede etkin olduğunu birçok hastamda yaptığım çalışmalarda tespit ettim.
İnsan, yaşamını sürdürürken yanlış nefes, beslenme, düşünce ve eylem tarzına göre bioenerji kanalları tıkanmaktadır. Bu tıkanmanın ardından tıkanmanın bulunduğu bölgeyi ilgilendiren organların normal çalışma fonksiyonları, işlevleri bozulmaktadır.
En önemli tıkanıklık, karaciğerde meydana gelen tıkanmadır. Bu, tüm metabolizmanın olumsuz yönde etkilerımesine ve enerji kanallarındaki genel akışın bloke olmasına neden olmaktadır.
Daha ileri aşamada bu bozulmalar bedendeki bioenerji aktivitesinin azalmasına ve vücudu rengarenk bir gökkuşağı gibi kaplayan auranın zayıflayarak küçülmesine neden olur. Atmosferde ozon tabakasındaki bozulmalar gibi veya uzaydaki kara delikler gibi auranın yer yer tahrip olması engellenemez.
Oysa ki aura insan bedeninin bir koruyucusudur. Sanal olmayan kalkanıdır. Bu koruyucu tabakanın bozulması, insanın her türlü hastalığa rahatça yakalanmasına neden olur. İnsanın bağışıklık sistemi çöker. Vücudundaki tüm dengeler bozulmaya ve dağılmaya başlar. İnsanın bu hali amortisörsüz bir otomobilin, çukuru fazla olan bir yolda hareket etmesine benzer.
Pranayama egzersizleri ile vücutta tıkanmış tüm bioenerji kanalları açılmakta ve aurarıın genişleyip düzgünleşmesi sağlanmaktadır. Ayrıca ana enerji merkezleri olan çakralarda normal dengede ve birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmaya başlarlar.

Uzun Ömrün Sırrı


Normalde dakikada 15 defa nefes alıp veririz. Değişik duygu durumlarında, hastalık hallerinde ve sportif etkinliklerde bu sayı değişir. Günün tamamında da 21600 defa nefes alıp veririz. İnsan hayatının süresi zamanla değil nefes alıp verişiyle ölçülmektedir. Pranayama uyguladıkça solunum süresi uzadığından aynı zamanda insan ömrüde uzamaktadır. Doğru ve derin nefes alıp verildikçe sinir sistemi, zihin, ruh ve beden daha iyi kontrol edilmeye bağlı olarak, az yıpranmaya maruz kalacaktır. İnsan öfkesini ve korkularını daha iyi kontrol edebilecek her zaman sakin ve dengeli olabilecektir. Böyle bir insan da doğal olarak sağlıklı ve uzun ömürlü olacaktır.

Pranayama nasıl yapılır?

Sessiz sakin bir ortam tercih edilmelidir. Sabah kahvaltıdan ve akşam yemeğinden önce beş dakikalık bir süre içinde gerçekleştirilmelidir. Meditasyon uygulamasından önce yapılması, elde edilecek faydanın maksimuma çıkmasını sağlayacaktır. Gözler kapalı bir şekilde dik oturularak sağ baş parmak sağ burun deliğinin dış tarafına yerleştirilir. Bu şekilde burun deliği kapatılmış olur.

Sol taraftaki burun deliği ile dışarıya yavaşça tüm akciğerlerdeki hava verilir.
Aynı burun deliğinden yavaşça sessiz bir şekilde nefes alınır.
Sağ elin orta ve yüzük parmaklarıyla bu burun deliği kapatılır.
- Sağ burun deliğinden dışarıya hava verilir.
- Sonra sağ burun deliğinden tekrar nefes alınır ve işleme bu şekilde sıra takip edilerek beş dakika kadar devam edilir. Bu şekilde uygulamanın yapılması ile bronşiyal astım şikayetlerinde belirgin bir azalmanın olduğu tespit edilmiştir. Sağ ve sol beyin loplarında dengelenmeyi kolaylaştırdığı kan lipitleri ve bazı kan değerlerindeki bozulmaları ortadan kaldırdığı belirlenmiştir.

5) Pratyahara: Astral, Çakra Çalışmaları

Pratyahara 'hislerin maddi objelerden çekilmesi' anlamına gelir. Hislerin kontrolünden kurtulmaktır. Onları amaçlarımız doğrultusunda kullanmak ve bizi sürüklemelerine izin vermemektir.
Hisler zihni, zihin zekayı, zeka egoyu ve ego da ruhu kontrol altında tutar. Hislerin kontrolü topyekün zihin, zeka, ego ve ruhun kontrolüdür. Bunlar bir zincirin tek tek parçaları gibidir. Hepsinin birbirleri ile olan bağlantıları hassas dengeler üzerine kurulmuştur.
Yoga'ya göre bu basamakta insan kendisinin dostu olmayı öğrenmektedir. Gerçekte zihin, insanoğlunun köleliğinin veya özgürlüğünün asıl sebebidir. Eğer zihin maddi nesnelere kapılmışsa köleliğe, maddi nesnelerden kurtulmuşsa özgürlüğe yelken açmış bir tekne gibidir. Kölelik onu okyanusta engin dalgalarla boğuşmaya, özgürlük ise çarşaf gibi önüne serilmiş engin mavi sularda muhteşem bir yolculuğa çıkarır.
Bazı insanlarda maddenin verdiği hırs öylesine güçlenir ki sadece o maddenin elde edilmesiyle geleceği sanılan mutluluk, aslında mutsuzluğun ansızın açılan kapısı haline dönüşüverir. Yaşamın amacından sapması ve gerçek değerlerden uzaklaşmış olması mutsuzluğu daha da arttırmaktadır. Oysa yaşamın asıl amacı değerlere olan bağlılıktır. Değerler için mücadele etme isteği ise insanın güç kazanmasını sağlayan gerçek radyoaktif maddesidir.

Astral Beden

Anatomik, fizyolojik ve biokimyasal olarak maddi bedenimizin dışmda elektro manyetik dalgalardan meydana gelmiş enerji bedenimizin adı astral bedendir. Astral beden, çevremizi sarmış rengarenk dalgalar halinde bir sis bulutu gibi aura adını alan bir bioenerji alanıdır. Bu alanı modern tıp kabul etmekte ve modern cihazlarla da bunu görüntüleyebilmektedir. Astral beden; zihinsel, zekasal ve egosal fonksiyonları gerçekleştirmektedir. Zihin, zeka ve egonun kontrolü birlikte yapılmalıdır. Bir taraftaki eksiklik, dengenin önemli oranda bozulmasına neden olacaktır.

Bioenerjik beden, sadece insan vücudunda değil diğer tüm canlılarda da bulunan elektromanyetik dalgaların varligını ifade eder. Aura, bu enerji bedenin etrafında bulunur ve onu çevreler.
Aura artık modern tıbbın da kabul ettiği ve önemine inandığı, sanki farklı bir dünyanın bize verdiği gizli bir hazinesidir. Bu gizli hazinenin güçsüzleştiği zamanlarda, hastalıklara daha açık bir hale gelmekteyiz. Her insanda bulunan ama gücünün farklılıklar gösterdiği aura bir bakıma insanoğlunun koruyucu bir kalkanı gibi görev yapmaktadır. Tüm duygusal değişimlerin etkilediği auramızın gücü, vücudun gücü ile doğrudan bağlantılıdır. Bazı insanların auralarının kolay etkilenir olması onların aynı zamanda fiziksel, metabolik, zihinsel ve ruhsal yönden kolay etkilenebilir olmalarım sağlamaktadır. Astral beden, kalp çakrasının yönlendirdiği enerji ile özdeştir. Kalp çakrası bedenden ruha açılan kapıdır. Bu kapıdan içeri girebilenlerde kin tutma duygusu yoktur ve onlar başkalarını affedebilecek erdemliliğe ulaşmışlardır. Benlik duygumuzun ötesine geçişimiz ve kendimiz dışındaki dünyaya gözlerimizi açıp saygı duymaya başlamamız, astral bedenin üzerimizdeki etkisiyle gerçekleşmektedir.

Çakralar

Pratyahara basamağında, çakraları kuvvetlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Yedi ana çakranın özellikleri ve kuvvetlendirilme çalışmaları bioenerji konusunda açıklanmıştır.

6- Dharana: Konsantrasyon ve Zihinsel Çalışmalar


Zihnin fonksiyonlarının incelendiği ve zihinsel egzersizlerin uygulandığı bir basamaktır. Birey bir işe veya bir objeye tamamıyla odaklanmayı öğrenmektedir. Tam konsantrasyon haline ulaşmak için zihin, sessizliğe doğru yolculuğa çıkmalıdır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp