Osman Müftüoğlu Vücudunu Takviye Et! Vitaminler: Sağlıklı Yaşamın Alfabesi

Osman Müftüoğlu Vücudunu Takviye Et! Vitaminler: Sağlıklı Yaşamın Alfabesi : HAYAT VERİR

Onlar sağlığımızın alfabesi, onlar dinç ve zinde yaşamın vazgeçilmezi. Bedenimizin en önemli takviyelerinden, vitaminlerden bahsediyoruz. Vita ‘hayat’ demek. Vitamin de ‘hayat veren anlamına geliyor. Peki, uzun ve sağlıklı bir hayat için hangi vitaminlerden faydalanmalıyız? Vitaminleri doğadan mı yoksa hap olarak mı almalı? Hangi besinler hangi vitaminleri içeriyor?Vitaminlerin temel özelliği, besin unsurlarının bize faydalı hale gelmesini sağlayan reaksiyonları katalize etmesidir. Diyelim ki, odun ve benzin var, vitaminler onları ateşleyen bir kibrit gibidir.On üç vitaminin bazıları suda, bazıları yağda erir. Suda eriyenler, çabuk kaybolan vitaminlerdir. Bu grupta B ve C vitaminleri yer alıyor. A, D, E ve K vitaminleri ise yağda eriyen vitaminlerdir.

NE YAPAR, NE YAPAMAZLAR?

Vitaminler vücut fonksiyonları için çok önemli yapı taşlarıdır, ama stres gideren bir vitamin yoktur. Bir vitamin hapının üzerinde, ‘stres giderir’ yazıyorsa almayın. Yorgunluk için de vitamin almayın. Vitaminler enerji vermez, yediğiniz besinlerin enerji üretimini artırırlar. Ve yine düşünülenin aksine, vitaminler şişmanlatmaz! Vitamin eksikliği yüzünden iştahınızı kaybederek kilo verebilirsiniz. Vitamini yerine koyduğunuzda iştahınız normale döndüğü için verdiğiniz kiloyu geri alırsınız. Bu, vitamin aldığınız için kilo aldığınız anlamına gelmez.Vitaminler doğrudan doğruya herhangi bir hastalığın tedavisini yapmazlar.

D vitamini bizi kanserden, kalp hastalıklarından korur, kemiklerimize iyi gelir ve bağışıklığımızı güçlendirir. Ama kanseri tedavi etmek için ilaçları bir kenara koyup D vitamini kullanarak tedavi olamazsınız!Vitaminlere olmayan anlamlar yükleniyor, bu tabii ki vitamin üreticileri tarafından tetiklenen bir durum. Amaç, insanların onlara daha çok umut bağlaması ve daha çok vitamin alması. Oysa vitaminlerin en ucuz, en değerli, en garantili kaynakları manavlar, marketlerdeki sebze, meyve reyonları ve pazaryerleridir.Mesela, vitamin takviyesi olarak B12 hapı mı almak istiyorsunuz? Bu vitamine gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için doktorunuza danışın. Basit bir testle kanınızdaki B12 vitamini değeri ölçülür, bu değer normalden düşük ise besin takviyesi olarak alabilirsiniz. Eğer mutlaka bir vitamin hapı kullanmak istiyorsanız doktorunuza ya da en azından eczacınıza danışmanızı öneriyorum. Başkalarının sizi aldatmasına, cüzdanınıza el uzatmalarına izin vermeyin.

ELMA ARTIK ESKİ ELMA DEĞİL

Son yıllarda bütün dünyada bir vitamin fırtınası esiyor. Ben buna Vitamania diyorum. Vitaminlerin gündemi işgal etmesinin pek çok nedeni var. Bunlardan en önemlisi, bugün yediğimiz gıdaların içinde eskisi kadar vitamin olmaması. Çünkü suni gübreler ve genetik müdahaleler ile yiyeceklerin yapılarını bozduk. Bugün yediğimiz elma, eskiden yediğimiz elma değil. Ne portakal eski portakal, ne de buğday eski buğday. Daha da önemlisi, bu besinleri artık tam halleriyle, yani işlenmeden yiyemiyoruz. Köyde yaşıyor olsak, tarlamızdan topladığımız buğdayı dövme yapardık. O dövmeyi bir güzel pişirir, yanma soğan ve yoğurdu katık eder yerdik. Ama biz markete gidiyoruz ve buğdayı en işlenmiş haliyle, yani un alarak satın alıyoruz. Yani bize artık o buğdayın kepeksiz, en vitaminsiz hali, sadece beyaz kısmı kaldı. Buğdayın kepeğiyle beraber B vitamini de yok olup gitti. İçindeki rüşeym de gidince, E vitamini sırra kadem bastı.Vitaminlerin bu kadar gündemde olmasının başka bir nedeni de, artık daha uzun süre yaşamamız.

Dolayısıyla, vitaminlerden faydalanmamız gereken yaşam süresi de uzadı. Ortalama 50-60 yıl olan insan ömrü 80-90yıla doğru yol alıyor. Yaşlandıkça vücut daha çok vitamine ihtiyaç duyuyor, ama ihtiyacının aksine çok daha az vitamin kazanabiliyor. Çünkü ileri yaşlarda, vücudun tüm fonksiyonları gibi besinlerden faydalanma kapasitesi de azalıyor ve vücut yiyeceklerdeki vitaminleri daha az emebiliyor.Bazı vitaminlerin yokluğunda ise çok ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor. Sağlıkla ilgili her konuda olduğu gibi, vitaminler söz konusu olduğunda da biraz dikkat, biraz beceri, biraz araştırma ya da bilgili bir hekimin önerilerinden faydalanmak gerekiyor. Eğer bu konuda yeterince bilgi sahibi olmaz ya da bir uzman önerisi almazsak, gereksiz yere para harcar, daha kötüsü vücudumuza zarar veririz.

VİTAMİNE AÇIZ!

Modern yaşamın getirdiği Batı tipi beslenme tarzı, gizli vitamin açlığı ile karşı karşıya kalmamıza yol açtı. Çünkü gıdaları daha çekici, daha lezzetli, daha hoş, daha pazarlanabilir, daha parlak, daha dayanıklı olmaları için sentetikleştirdik. Besinlerle o kadar çok oynadık ki, gerçekliklerinden uzaklaşıp plastikleştiler. Bu süreçte en fazla etkilenenler ise, hayatın her alanında olduğu gibi en hassas olanlar, yani vitaminler oldu. Çünkü besinlerin içindeki vitaminleri koruyabilmek son derece zor. Bir ıspanak, toplandığı andan masanıza gelinceye kadar geçen sürede vitaminlerinin çoğunu kaybediyor.Ne sebzelerde eskisi kadar vitamin, ne bakliyatta eskisi kadar mineral, ne kuruyemişlerde eskisi kadar faydalı yağ asitleri, ne ette, balıkta, yumurtada eskisi kadar Omega-3, ne de meyvelerde eskisi kadar antioksidan güç var.

Ayrıca, yiyip içtiklerimiz eskisi gibi doğal değil. Tekrar altını çiziyorum; sentetik, plastik yiyeceklerle besleniyoruz. Sütten yoğurda, etten tavuğa kadar her şeye müdahale edilmiş, dokunulmuş. Yiyeceklerimiz hormonlar, antibiyotikler, tarım kimyasallarıyla dolu. Keyifle içtiğimiz meyve sularının içinde sağlığa zararlı şekerden başka bir şey yok! Yemekten büyük keyif aldığımız şekerli, unlu, yağlı atıştırmalıklar sadece birer kalori bombası. Günümüzde, bir gıdayı olması gerektiği haliyle yiyebilmemiz gerçekten de çok zor.

EKİP ÇALIŞMASI

Her ne kadar tablo iç karartıcı olsa da, her ne kadar yediğimiz meyveler, sebzeler eskisi kadar zengin besleyici özelliklere sahip olmasalar da, hâlâ sağlıklı bir yaşamın anahtarını ellerinde tutuyorlar. Onca müdahaleye rağmen, onları vitaminlerinden, minerallerinden tamamen soymayı hâlâ başaramadık! Daha da önemlisi, içlerindeki besinler öyle büyülü bir işbirliği içinde çalışıyorlar ki, bu mekanizmayı bir hapın içine sığdırmak çoğu zaman mümkün değil. (Bazı besin, vitamin takviyelerinin gerçekten gerekli olduğunu ve bunların çok değerli faydaları olduğunu ileriki sayfalarda işleyeceğim.) Ayrıca bu konuda bilgilendikçe, gıdaları en işlenmemiş, en doğal halleriyle tüketmenin yollarını arayacağınızı umuyorum. Neyse ki on yıl öncesine göre daha fazla alternatife sahibiz. Hiçbir besleyici özelliği olmayan beyaz ekmek yemek istemiyorsanız, tam tahıldan yapılmış olanını bugün birçok markette bulabilirsiniz.

Tabii bunların içinden de en güvenilir olanlarını seçin. Çünkü bazıları beyaz unun içine biraz tam buğday unu karıştırıp pazarlıyor. Domatesi mevsiminde alırsanız içinde daha çok vitamin ve mineral olduğuna emin olabilirsiniz. Daha da iyisi, imkânınız varsa, organik ve doğal tarımla yetiştirilmiş sebzeleri, meyveleri tüketin.Uzun lafın kısası, vitaminleri öncelikle doğal yollardan almayı denemeliyiz.

Çünkü bunlar bir sebze ya da meyve olarak vücudunuza girdiği zaman, çok daha güçlü bir etki yaratırlar. Domatesi ele alalım. Bir domatesin içinde folik asit ve potasyum gibi mineraller, likopen, C ve B vitaminleri, biraz da demir bulunur. Bu besin öğelerini ayrı ayrı almak yerine, bir domates yiyerek hep birlikte aldığınızda, tıpkı atak yapan bir futbol takımı gibi, işbirliğinin gücünden yararlanırsınız. Yani besin öğeleri vücuda aynı anda girerek, sinerji yaratan bir ekip oluştururlar. Ayrıca, bir domatesi genelde tek başına yemezsiniz.

Bir salata yapar, yanma soğan ve yeşillikler ekler, üzerine de zeytinyağı gezdirirsiniz. Tüm bunlar vücudunuzun bu besinden daha da etkin bir şekilde faydalanmasını sağlar. “Domates yemesem de olur, bir likopen hapı alırım, yanma bir de potasyum takviyesi eklerim,” diyerek bu iş olmaz. En doğrusu, tüm bu besin öğelerini doğal yollardan karşılamak.Mesela, havuç gibi bol miktarda beta karoten içeren besinleri tüketenlerde kansere yakalanma riskinin düştüğü biliniyor. Fakat Finlandiyada yapılan bir araştırmaya göre sigara içenler beta karoten takviyesi aldıklarında kansere yakalanma olasılıkları artıyor.

Büyük ihtimalle bunun nedeni, hap olarak alman sentetik beta karatenin vücuda girdiği zaman doğal beta karoten gibi etki etmemesi. Örneğin, havuç yediğiniz zaman beta karoteni tek başına değil, kalsiyum, potasyum, magnezyum ve C vitamini ile birlikte alıyorsunuz. Bunlar sinerji halinde çalışıyorlar. Biri evin tuğlası ise diğeri sıvası, biri demiri ise diğeri çimentosu oluyor. Dolayısıyla ortaya sağlıklı bir yapı, yani sağlıklı beden çıkıyor. Bu yüzden, bir vitamin hapı alarak sorunu çözmek ve ona birçok anlam yüklemek doğru değil.

VİTAMİNLERİNİZİ KORUYUN

Yediğimiz gıdalarda eskisine oranla daha az besleyici öğe bulunduğunu belirttim. Üstüne bir de bizim alışveriş ve pişirme sırasında yaptığımız hatalar eklendiğinde, durum iyice vahim bir hal alıyor. Dikkat etmeniz gereken ilk şey, meyveleri, sebzeleri mevsiminde tüketmek. Kışın aldığınız çilek yazın yediğiniz çilekten çok daha az vitamin içerir.Alışveriş yaparken daha özenli olmalı ve ezilmiş, örselenmiş olan sebzeleri, meyveleri satın almamalıyız.

Çünkü bunlar da besleyici özelliklerinin bir kısmını kaybetmiştir.Evde ise öncelikle saklama koşullarına dikkat etmeli ve yediğimiz sebzelerin, meyvelerin içindeki vitamin değerlerinin azalmamasını istiyorsak onları mümkün olduğunca taze olarak ve fazla bekletmeden tüketmeli, yemek ya da salata yapmak için hazırlarken çok ince, küçük parçalara bölmeden iri iri doğramaya özen göstermelisiniz.

Aksi takdirde gıdalar besin değerlerini kaybeder, vitaminler vitamin olmaktan çıkarlar.Sebzeleri mümkün olduğunca pişirmeden yemekte fayda var. Çünkü haşlamak ve kızartmak vitamin değerlerini yok eder. Evet sonuçta ortaya lezzetli bir yemek çıkar ama özellikle belli bir ısının üstünde, uzun bir süre pişirilmişse, içindeki vitaminin yerinde yeller eser. Bu yüzden, yemek pişirirken tencerenin altını kısın ve sebzeleri bir parça diri bırakmaya özen gösterin.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp