Osman Müftüoğlu Bir Tuzak: Moda Diyetler

Osman Müftüoğlu Bir Tuzak: Moda Diyetler : DİYETİN MODASI OLMAZ

Maalesef diyetlerin de modası var. Çünkü bu bir endüstri ve bu endüstriden çok ciddi gelirler elde eden insanlar var. Zaten bu modalara da onlar yön veriyor. Ama şunu unutmayın; bedenin işleyişi neredeyse hep aynıdır. Bir genetik değişikliğin oluşması için yaklaşık kırk bin yıl gerekiyor. Bu nedenle, bedeniniz her sene değişen bir diyetle yeniden formatlanamaz. Bedeninizin yağ dengesini nasıl koruyacağı üç aşağı beş yukarı belli. Yani rejimlerin modası olmaz, olamaz.Gazetede gördüğünüz bir diyeti kesip uygulayarak ya da arkadaşlarınızın tavsiye ettiği bir rejimi yaparak problemi çözemezsiniz.

Böyle bir sistemin yürümesi mümkün değil. Her sene bir Fransız ya da bir Amerikan diyeti çıkar ve mucizevî sonuçlarından bahsedilir. Bu mucize diyetler çoğaldıkça kilo problemi bir salgın halinde yayılmaya devam ediyor. Kimse çıkıp da, “Yediklerinizin yarısını yiyin, aktivitenizi iki katma çıkarın,” demiyor. Çünkü bunu bir kitap yapıp satamazsınız. Bu basit doğru, para kazandırmaz.Ben popüler beslenme planlarına ‘reçete diyetler’ diyorum. Kimin önüne koysanız, kime uygularsanız başlangıçta mutlaka kilo verdirirler.

Ama esas problemi çözemedikleri için, bu diyetleri bıraktığınız an verilen kiloları hızla geri alırsınız. Tıpkı reçetenizdeki baş ağrısı ilaçları gibi: Kullanırsanız başınızın ağrısı geçer, ama kesince yeniden başlar! Her gün sadece lahana çorbası içerek kolayca kilo vereceğinizi iddia eden ya da sabah çift sarılı yumurta, öğlen ve akşam kalem kalem pirzola yemenizi öneren diyetler arasında hiçbir fark yoktur. Bu reçetelerden birini seçerek yola çıktığınızda baştan kaybetmiş sayılırsınız.Beslenme konusunun sağlığın temel belirleyicisi olduğuna yürekten inanan, her yıl yüzlerce fazla kilolu insana yardımcı olmaya çalışan, tecrübelibir hekim olarak şu noktayı kesinlikle aklınızdan çıkarmamanızı öneririm: Daha az kalori almanıza yardımcı olabilen her beslenme planı ya da diyet önerisi en azından kısa bir süre işe yarar ve kilo kaybı sağlarlar. Fakat uzun vadede sağlınızı kaybetmenize, daha çok kilo almanıza ve daha çok yağlanmanıza da neden olurlar.

PROTEİN AĞIRLIKLI DİYETLER

Farklı dönemlerde, farklı isimlerle karşımıza çıkan aşırı protein yüklü reçetelere bir göz atalım. Bunların son yıllarda en popüler olanlarından biri Dukan diyetidir. Fransız beslenme uzmanı Dr. Pierre Dukanın geliştirdiği bu beslenme planı ve benzerlerinin sağlık için tehlikeli olduğunu düşünen doktorlardan biriyim.Her şeyden önce Dukan diyeti formül bir diyettir. Bu nedenle de uzun vadede başarısız olacağı kesin bir beslenme planıdır. Bildiğiniz gibi herkesin kilo alma nedeni farklıdır. Eğer kilo almaya neden olan sağlık problemini çözmez, genetik kusuru, metabolik sorunu, hormonal problemi doğru belirleyip ona uygun bir beslenme planı üretemezseniz, adı ne olursa olsun hiçbir formül diyetin kalıcı bir faydası olmaz.

Dukan ve protein ağırlıklı diyetlere en önemli eleştirim şu: Bu diyetin başlangıç döneminde -diyetin yaratıcısı bu döneme atak veya saldırı dönemi adını veriyor- sadece protein tüketimine izin veriliyor.Yani yalnızca et, balık, yumurta ve yağsız süt ürünlerini sınırsız miktarda yiyip içiyorsunuz. Böyle protein bombası bir diyet, metabolizmayı hızlandırdığı, karbonhidrat alimim sıfırladığı, yağ kazananını minimuma indirdiği için depolanmış yağları harekete geçirecektir. Fakat böyle bir beslenmenin sizi son derece tehlikeli bir ketoz hali ile baş başa bırakacağını da bilmeniz lazım.Ketoz, bedenin metabolik olarak iflasa sürüklendiği bir süreçtir. Aşırı proteinli besinlerin ciddi bir kas kaybına neden olabileceğini de unutmamanız lazım.

Artık tamamen gündemden düşen ünlü Atkins diyeti ile bu diyet arasında ciddi bir fark yok. Belki azıcık hafifletilmiş, kıyafet değiştirmiş bir şekli ama özü, hemen hemen aynı. Bu diyeti uzun süre yapmak ya da sık sık tekrarlamak sağlığınızı riske atar.Bu tür diyetlerin koroner kalp hastalığına yakalanma riskini artıracağı kesin. Gut hastalığını tetikleyeceği, hatta akut gut krizlerine yol açacağı yüksek ihtimal. Kısacası, bu diyeti hiç kimsenin -özellikle de böbrek, kalp, karaciğer problemi bulunanların, elli yaşını geçmiş olanların, şeker hastalarının, hamilelerin- uygulamasını asla tavsiye etmiyorum. Tekrar söylüyorum; artık bu tür reçete diyetlerden vazgeçmenin zamanı çoktan geldi, geçiyor. Formül veya reçete diyetler zayıflatsa bile ya hasta ediyor ya da metabolizmayı bozarak daha sonra yeniden ve fazlasıyla kilo aldırıyor.

ÜNLÜLERİN DİYETİ SİZE UYMAZ!

Zannediyorsunuz ki ünlüler kilo vermek konusunda sizden daha becerikli, daha akıllı ve daha yetenekli. Hayır değiller. Onlara çok özel diyetler uygulandığını zannediyorsunuz. O da değil. Araştırmalara göre diyet yaparken isteyerek kusmak, laksatif kullanmak (bağırsakları boşaltan ishal yapıcı maddeler) en çok ünlüler arasında yaygın. Zaten hiçbir ünlünün diyeti size uymaz, çünkü hiçbiriniz onun boyunda, kilosunda, genetik yapısında ya da sağlık durumunda değilsinizdir. Siz sadece kendi bedeninize, vücut şartlarınıza, beslenme kültürünüze, kesenize ve ağız tadınıza uyan bir beslenme sistemiyle başarıya ulaşabilirsiniz.Olaya “Diyet yapacağım,” diyerek girdiğinizde zaten en baştan sınıfta kalırsınız. “Ben, kendime yeni bir yol çizmek, başka bir beslenme, başka bir aktivite sistemine geçmek istiyorum,” demelisiniz. Vücudun ihtiyacından daha çok yağ, şeker, un ve tuz tüketirseniz kilo alırsınız. Eğer vücudunuzun ihtiyaç duyduğu aktiviteyi yapmazsanız yine kilo alırsınız. Hareket etmek için tasarlanmışız. Bundan 100 yıl önce atalarımız günde ortalama 20 bin adım atarken, bugün sadece 2 bin adım atıyoruz.

AÇ BEYİNLER

Çok ağır diyetler ya da açlık oruçları ile yapılan hızlandırılmış kilo verme çabalarından hiçbir zaman hoşlanmadım. Bu tarz şok diyetlere hep kuşkuyla baktım. Bunun nedeni çok basit; şok diyetler başlangıçta hızlı bir kilo kaybı sağlasalar da bedeni ve ruhu çok yorar, metabolizmayı altüsteder. Bu diyetleri yapanların elini kolunu kıpırdatacak enerjileri kalmaz. Ciddi bir kas kaybı, metabolik ve psikolojik sorunlar nedeniyle diyetlerini tamamlayıp normal yaşamlarına döndüklerinde yiyeceklere aç kurtlar gibi saldırırlar. Kısa bir sürede verdiklerinin üç beş katını geri alır ve hasta, yorgun, keyifsiz, morali bozuk birer diyet gazisi halini gelirler.Yapılan bir araştırmanın sonuçları bu konuda ne kadar haklı olduğumu kanıtlıyor.

Besin bulamayan beyin hücreleri, açlık adını verdiğimiz bir içgüdüyü harekete geçiriyor. Önlenmesi neredeyse olanaksız olan bu içgüdü, kişiyi besin bulmaya ve bulduğu besine saldırarak yiyebildiği kadar çok yemeye sevk ediyor.Bu ve bunun gibi biyolojik mekanizmalar olmasaydı, herkes birer diyet uzmanı olabilirdi. Mesela, sabah bir elma ve bir bardak şekersiz çay, öğlen bir soda, bir dilim soğuk et, akşam bir kâse yağ eklenmemiş haşlanmış lahana çorbasından oluşan bir diyet menüsü düşünün. Bunun gibi çok düşük enerjili bir rejimle, şişman birine bir ayda 7-8 kg verdirebileceğinizi düşünebilirsiniz.

İlk bir hafta kilo verir. Ancak ay sonuna doğru yemeğe karşı inanılmaz bir istek ve saldırı başlar. Sonuçta, eski kilosunun üstüne yeni kilolar eklenir.İnsan biyolojisinin bize söylediklerine kulak verin. Bireyin aç kaldığını saptayan nöronlar (sinir hücreleri) beynin hipotalamus adı verilen bölgesindedir. Bu nöronların görevi bizi hayatta tutmaktır. Böyle bir sistem olmasaydı, besin eksikliğine duyarsız kalır ve “Param yok, yemek masrafı yapmayayım, bu paraya kitap alırım, vaktim yok!” der ve bu tür nedenlerle geçen günler sonucunda açlıktan hayata gözlerimizi yumardık.

TEK DOĞRU: DENGELİ BESLENMEK

Dengeli beslenmekten vazgeçmeyin. Bir elma ile kilo alıyorsunuz, o zaman yarım elma tüketin ama kesinlikle elma yiyin. Vücudunuzun yağa da, proteine de, karbonhidrata da ihtiyacı var. Bazı vücutlar, mesela insülin direnci olanlar fazla karbonhidratı görünce tepki verir. O kişiye ekmek, simit, açma, poğaça gibi işlenmiş karbonhidratları, şekerler, pekmezleri marmelatları vermek, o insanları bir yağ çevirme makinesi haline getirir. Herkesin kendine göre bir imalat tipi var. O nedenle, birkaç kiloluk kozmetik kilokaybı dışındaki tüm kilo verme girişimlerinin bir doktora danışılarak yürütülmesi gerekiyor.Diyet yaparken dengeli ve çeşitli beslenmek kuralından asla vazgeçmemelisiniz. Protein, karbonhidrat ve yağ her öğününüzde mutlaka olmalı! Bu dönemde de günlük kalori gereksiniminizin yaklaşık olarak yüzde 50 sini karbonhidrat, yüzde 30’unu yağ, yüzde 20 sini de proteinlerden kazanmalısınız.

Ayrıca protein (süt, yoğurt, peynir, et, balık, tavuk), yağ (zeytinyağı, fındık yağı, diğer bitkisel yağlar, tereyağı) ve karbonhidrat (tahıl, sebze, meyve, bakliyat) seçimlerinizi sık sık değiştirmeli, çeşitlendirmelisiniz. Diyet planınızda yapılabilecek tek kısıtlama günlük kalori kazanımmı azaltmak olabilir, o kadar.Eğer bir diyet planı farklı besin unsurlarını değişik ürünlerde ve değişik günlerde önermiyorsa kesinlikle uygulanmamalı. Lahana çorbası veya kabak çorbası diyeti ya da kahvaltı gevrekleriyle yapılan 2-3 haftalık diyetleri bu nedenle tavsiye etmiyoruz.

Çorba içmek doğru bir beslenme alışkanlığıdır. Düşük kalorili olmaları, tokluk hissini bastırmaları ve besin değerleri nedeniyle, özellikle ev yapımı çorbalar her diyette yer almalı. Ama hızlı kilo vereceğiz diye sabah, öğle, akşam hep aynı çorbayı içmek akılcı olmaz.Son zamanlarda internet sayfalarında tavsiye edilen ‘baharatlı bal kabağı çorbası’ da bu tür yanlış diyetlerden biridir. Sadece çorba içerek tabii ki kilo verebilirsiniz, ama bonus olarak sağlığınızı da kaybedebileceğinizi unutmayın.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp