Tıpla ilgilenme Nedenlerim ve Ayurveda’ya ilk adım

Tıpla ilgilenme Nedenlerim ve Ayurveda’ya ilk adım :

Tıpla ilgilenme Nedenlerim ve

Ayurveda'ya ilk adım

İnsanlara yardımcı olmak ve canlılarla uğraşmak bana hep ilginç ve çekici gelmiştir. Yaşamda belli bir çizgiyi aşmış ve insanoğluna yenilik getirip, yaşantısını kolaylaştırmış kişiler beni çok etkilemiştir. İnsanın anatomik yapısını inceleyip, ilk kez resimnleyen Leonardo da Vinci gibi ...

İnsanın, sürekli değişen bir yapıya sahip olmasına, evrimleşiyor olmasına, en gelişmiş canlı türü gibi görünmesine ve teknolojik başarılar sağlamasına rağmen acı çekiyor olması, en büyük vah-şeti ve barbarlığı yaparak kendine ve diğer canlı türlerine de zarar,vermesi, beni çok düşündürüyordu.

" Bu duygular içindeyken babamın karaciğer kanserine.yakalanması ve ölümüne kadar geçen on aylık dönemde yaşadığım vegözlediğim olaylar, zihnimde, yaşam, sağlık, ölüm üzerine pek çok soru ve düşüncenin ortaya çıkmasına neden oldu. Az da olsa insanoğlunun acılarının dinmesine katkım olabilir miydi? İnsana pratikte en yakın olduğundan, ona yardımcı olabilecek kişi bir doktor olabilir diye düşündüm..

İşte böyle bir beklentiye tıbba girdim.İyi bir performansla fakülteyi bitirdim. Önce tıbbi bilgilerle tüm yaşamsal sırları çözebilece-ğimi ve tüm hastalıkları tedavi edebileceğimi umuyordum. Oysa zaman geçtikçe bir şeylerin eksik olduğunu fark etmeye başladım."

Eğitimimi aldığım tıp fakültesi hastanesi en gelişmiş tıp sistemlerini uygulamasına rağmen, gelen birçok hasta, yüzeysel bir tedavi görüp taburcu oluyor, fakat bir süre sonra aynı veya benzer şikayetlerle tekrar hastaneye dönüyordu. Örneğin, gastroenteroloji bölümüne yatan bir hasta taburcu olup, bir süre sonra başka şikayetlerle ürolojiye yatıyor veya başka bir kadın hasta da oradan çıkıp jinekoloji bölümüne yatabiliyordu.Modern hayatın ve tıbbın insanlara sanıldığı kadar mutluluk ve sağlık getirmedi ğini fark ediyordum. Uyguladığımız klasik tedavi yöntemlerinin ötesinde, daha derinde, bir şeylerin yattığı inancı, beni hep bir arayış duygusu içerisinde tutuyordu. Bir gün, yine aynı duygularla, hastaneden ayrılırken bir akrabamın evine uğradım. O sırada evde bulunan bazı kişilerin telaşla İstanbul'a gitme hazırlıkları içerisinde olduklarını gördüm.

İstanbul'a uğrayacak olan Hintli Ayurveda hekimlerinin muayene ve tedavi yöntemlerini öğrenmeye gideceklerini, bu fırsatı kaçırmamaları gerektiğini söylediler. Bu kişiler kronikleşmiş düzeyde hastaydılar ve pek çoğu na Batı tıbbının tedavi yöntemleri uygulanmış, fakat iyileşmemişlerdi. O zamanki tıp bilgim, sadece Ortodoks tıpla ve bu anlayışı temel alan kitaplarla sınırlı olduğu için başka türlü yorumlara kapalıydım. Hindistan'dan hekimler gelecek, bitkilerle tedavi edecekler ve bu hastalar da iyileşecekti.

Bu hekimlerden, farklı olarak ne öğrenebileceklerdi ki! Şöyle bir düşündüm ve bana anlamsız geldi. Fakat sonradan, bu hastaları yakından izleme fırsatım oldu; çok şaşırtıcı bir şekilde, iyileşme yolunda önemli adımlar attıklarını gördüm. Ortada bir gerçek vardı, nasılolduğunu bilmiyordum, ama bu insanlar, iyileşiyorlardı Düşündüğüm bir hekimin en büyük amac, hastalarının acılarını dindirmek ve iyileşmelerini sağlamaktı. Tutucu olmamalıydım. Tedaviyi, başka yöntemlerle de, yan etkisiz ve daha derinden yapabiliyorlarsa, bunu ben de öğrenmeliydim. Ve zamanla tüm tedavi yöntemlerinin tıp fakültesinin kütüphanesindeki kitaplarla sınırlı olmadığını anladım.

Ayurveda hekimi olup, bu bilgiyi öğrenme amacıyla ilk adım olarak:

- 1989 yılında eşimle birlikte TM (Transandantal Meditasyon)

teknı ını öğren ım. Amerika'dan bazı kaseder ve kitaplar getirterek Ayurveda'yla tanışmaya başladım.

- 1990'da İsviçre'de MERU Vedik Üniversitesi'ne gidip ilk temel Ayurveda eğitimini aldım.

- 1991'de Hollanda'da Akademi Souria'da Ayurveda ileri kurslarını aldım.

- 1992'de İsviçre MERU'da Ayurveda'nın önemli bir kolu olan

Panchakarma tedavilerini içeren kursu aldım.

- 1993'te Hollanda'da ileri nabız teşhisi ve Ayurvedik Dermatoloji kursunu aldım.

- 1995'te Hindistan'da dünyanın önde gelen Ayurveda hekimlerinin katıldığı "Ved'in İnsan Fizyolojisindeki Keşfi" ile ilgili çalışmaya ve eğitime katıldım. Bu kursta özellikle, Ayurveda'yla ilgili en önemli çalışmaları yapan Dr. Tonyader'la tanışma fırsatım oldu.

- 1996'da Almanya'daki bir Panchakarma kliniğinde, uygulamaya yönelik çalışmalarda bulundum.

Ayurveda eğitimi almaya başlayınca, tıbbın sadece basit bir teş-his ve tedavi yöntemi olmaması gerektiğini, bunun ötesinde, insanın kuvantum akışkan bir bedene sahip olduğunu öğrendim .İnsanın ruhsal yapısın da genel sağlığında çok önemli rol oynadığına ilişkin bilgilerle, hayatımdaki büyük bir açığın kapanmaya başladığını hissettim.

Her kurs sonrası öğrendiğim tedavi yöntemlerini uyguladıkça,hastalarımın gerçekten iyileştiklerini görmek beni çok mutlu ediyor ve bu konuda kendimi daha da geliştirme isteği duyordum.

Bu arada dahili bir branş hekimliği uzmanı olmamın da bu yöntemle bütünleşmemde önemli bir etkisi oldu. Çünkü aile hekimliği uzmanlığı insana, Batı tıbbı açısından da daha genel bakmayı sağlayan bir eğitim veriyor. Zamanla her iki bilginin de bana doğru gelen yanlarını harmanlamayı öğrendim. Şuanda hastalarıma daha farklı düzeyden yaklaşabiliyor ve sorunlarını daha derin düzeyden algılıyabiliyorum.Günümüzde artık, özellikle Batı toplumlarında yaşayan pek çok insan, doğadan kopuk yaşamın ve doğaya zarar vermenin,kendisine hastalık gibi pek çok olumsuzluk olarak geri döneceğinin bilincine vardı; giderek tekrar doğaya dönüş gündeme geldi.

Doğal olarak, bu yöneliş tıba da yansıdı. Özellikle Uzakdoğu'nun felsefi yaklaşımları ve buna bağlı tıp sistemleri, artan bir şekilde ilgi görmeye başladı. İnsanın doğaya dönmeye başlamasıyla beraber,Ayurveda, akupunktur, homeopati, çiatsu, bioenerji, fitoterapi, yoga, arornaterapi, refleksoloji, krarıiyosakral tedavi ve polarity (enerji) tedavi yöntemleri de giderek yaygınlaşmaktadır. Geleneksel Çin tıbbı ve akupunkturun bilimselliği artık kabul edildiği gibiAyurveda‘nında bilimselliği kabul edilmektedir.İnsanlar, doğa ve evrenle ilgili bazı gerçekleri kavramaya başladıkça, Ayurveda geleceğin tıbbını oluşturacaktır. Ülkemizde de doğanın sunduğu olanaklar, bu tıp sisteminin uygulanması için büyük bir şans yaratmaktadır.

1996 haziran ayında Time dergisine kapak konusu olan manevi tıp ve Ayurveda'ya olan ilgi, ülkemizde de giderek artmaktadır.

1997 yılında özellikle vurgulanan, kişinin sağlıklı olması için sadece Ayurveda'nın tek başına yeterli olmayıp, ayrıca, kitap içerisinde de anlatılacak olan, Jyotish (vedik astroloji) ve Sthapatya Veda''nın da (vedik mimari) öneminin büyük olmasıydı. Bu bütünsel bakış için "Maharishi'nin Sağlığa Ve dik Yaklaşımı" (Maharishi' s Vedic Approach to Health) deyimi kullanılmaktadır.

1995 yılı sonundaı Hindistan'da katıldığım çalışmada Dr. Tony Nader, bu konunun önemini belirtiyor; uygun mimaride yaşamanın ve yıldızların da insan sağlığına olan etkisinin büyük olduğunu vurguluyordu.İnsan sağlığının mükemmel olabilmesi için gerekli yirmi Vedik yaklaşım yaklaşım hemen kitabın başında açıklanmış, Ayurveda, Jyotish,Sthapatya Veda ve TM en önemlileri olduğu için detaylı anlatılmıştır.Yıllar ilerledikçe, insan sağlığının, bir kaç ilaç yutmaktan ötebir şeyolduğunun anlaşılacağına ve mükemmel kozmik yapısı doğrultusunda, bütünselolarak ele alınışının gerçekleşeceğine inanıyorum.

Sonuçta, insan özel bir titreşimdir ve bu titreşimin uyumu bozulunca onu düzeltmek için kozmik düzeyde bakmak gereklidir.Tersi son derece dar bir bakış açısıdır, insanın ne kadar mükemmel bir yaratık olduğunun bilinmemesidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp