Neden et yiyenler daha çok hastalanır ve erken ölür?

Neden et yiyenler daha çok hastalanır ve erken ölür? :

Neden et yiyenler daha çok hastalanır ve erken ölür?

Et ve yağlı besinlerle beslenen Eskimolar çok çabuk yaşlanırlar. Ortalama ömürleri yirmi yedi buçuk yıldır. Yaşamlarını özellikle etle besleme üzerine kurmuş olan Kırgızlar da erken ergenleşir ve çabuk ölürler. Nadiren kırk yaşını geçerler. Bunun aksine Pakistan'daki Hunzolar, Otomi kabileleri ve Meksika yerlileri gibi, et yemeyen veya eti ender tüketen topluluklarda antropologların yaptıkları araştırmalar bu insanların sağlıklı ve dayanıklı olduklarını, uzun yaşadıklarını belgelemiştir. Bu bölgelerde yüz on yıl ve daha uzun yaşamış insanlar görülmüştür. Kesim sırasında, ölüm korkusuyla ürkmuş olan hayvanın kimyasal yapısı derin değişikliklere uğrar.Kesimden sonra kana karışan bu toksik maddelerle uzun süre bekleyen etin niteliği daha da bozulur ve birkaç gün sorıra hastalıklı gibi, yeşil bir renge dönüşür. Et endüstrisi bu renk değişimini koruyucu maddelerle maskelerneye çalışır. Bu maddelerin de kanserojen olduğu bilinmektedir. Et yiyen kişiler, bedenlerine bu maddeleri sokarak, ayrıca, bunların da olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Hayvanın et olarak yenilen kısmı kaslarıdır. Daha fazla kas elde etmek için de son yıllarda hayvancılık ta erkeklik hormonu kullanılmaktadır (eski Doğu Bloku bayan sporcularını hatırlarsanız erkeksi bir formları vardı ve çok kaslıydılar).

Genelde hayvanın et olarak yenen kısmı kasları olduğu için, bu sayede hayvanın kas kütlesi artırılarak, örneğin yüz elli kilo et verimi yerine, bu hormon kullanılarak iki yüz elli kilo et alınıyor. Ülkemizde hormon kullanımının denetimi yeterli düzeyde yapılmadığı için boyutları daha da korkunç oluyor. Tabii ki hayvandan kısa sürede en yüksek verimi almak için verilen bu hormonları, bu etleri yiyen insan da vücuduna alıyor. Bence son zamanlarda bayanlarda, bu kadar sık genital kökenli, hormonal ve kanser rahatsızlıkların görülmesinin en önemli nedenlerinden biri hormonlu et tüketiminin yoğunluğudur. Kırmızı etin içerisinde yüksek oranda kan mevcuttur. Zaten etin rengini de bu kan vermektedir. Beyaz eti hayvanların doğası gereği dolaşımları ve et yapıları daha farklıdır; daha az kan içermektedirler . Kan ise bekledikçe çok hızlı bir şekilde bozulan bir maddedir. Daha az zararlı olduğunu belirttiğimiz beyaz etin hiç mi zararı yok? Özellikle kümes hayvanları başta olmak üzere, pek çok hayvan da normal doğalarına hiç uygun olmayan bir şekilde yetiştirilirler. Örneğin, minicik bir kafesin içersinde yüzlerce tavuk, hiç gün ışığı görmeden, çiftleşmeden, döllerımiş yumurtaya, kuluçkaya yatmadan, hiç çimlenmeden, solucan gagalamadan, eşelenrneden, toprakla haşır neşir olmadan yetiştirilir, sentetik yemlerle beslenirler. Mutlaka tavuk yenecekse, doğada, özgür yetişmiş bir tavuk, yeterince güneş ve oksijen almış, çiftleşmiş, köy tavuğu tercih edilmelidir.

Birtakım fizyolojik fonksiyonlarını yerine getirmiş bir tavuğun yemeği, hiç olmazsa, daha az zararlıdır; diğerinin adı tavuksa da aslında o tavuk görüntüsünde bir yaratıktır. Vejetaryenler ile kırmızı et yiyenler arasında karşılaştırma yapıldığında, et yiyenlerde, kardiyovasküler hastalıkların kıyasla namayacak oranda çok olduğu görülmüştür. Etle beslenme, stres, sigara ve genetikten daha da etkili bir kanser nedenidir. Et ile k ser arasında doğrudan bir ilişki vardır. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün 50 000 vejetaryen üz ne yaptığı bir araştırmada, vejetaryenlerin etle beslenenlere orla daha uzun yaşadıkları ve kalp rahatsızlıklarının belirgin orarda düşük olduğu, her türden kansere yakalanma sayısının çok ha az olduğu saptanmıştır. Et, bağırsakta sindirim salgılarıyla reaksiyona girerek kanserjen kimyasal maddeler üretir. Etin sindirim için insan bedenin uzun süre kalması çok olumsuz etkiler yaratmaktadır. İnsanın" vücudundan etin sindirilerek tamamen terk edilmesi yaklaşık bir gün sürer. Oysa vejetaryen beslenmede bu süre bir buçuk gün CIvarındadır. çürüyen et sindirim sisteminde toksik maddeler üretir ve bu maddeler bağırsakları önceden eskitip yıpratırlar. Bili adamları da et yiyenler ile vejetaryenlerin bağırsak bakterilerinde farklılıklar bulmuşlardır. Sindirim sistemimiz etle beslenmek üzerine yapılanmamış olduğu için, et ağır ile beslenildiğinde; ronik kabızlı kolit gibi ciddı problemler başlayabilmektedir. Zamanla ve"etar en beslenmeye dönünce, lifli beslenmek etten daha tercih edilir olmaya başladığında bağırsak florası olumlu yönde değişiyor.

Bu nedenle bağırsak kanserlerine, Hindista en ülkelerde, çok az rastlanırken, özellikle Kuzey Amerika ve Batı Avrupa gibi etin ağırlıklı olarak tüketildiği bölgelerde yaygın olarak rastlanır. İngiltere ortalamasının yüzde 20 üzerinde et tüketilen Iskoçya'da dünyanın en yüksek bağırsak kanseri oranı görülmektedir. Bu ülkelerde ölümlerin çok büyük bir yüzdesini kalınbağırsak, kolon kanseri oluşturuyor, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ekonomik kriz döneminde beslenmede daha çok bakliyatlarla, lifli gıdalara zorunlu bir yönelme olmuştur. Bu dönemde, nedeni sindirim sistemi olan ölüm oranlarında belirgin bir düşüş olduğu saptanmıştır. , İnsan vücudu dışarıdan yediği başka bir canlının proteinlerine bir müddet sonra alerjik reaksiyonlar gösterir. Birçok kişi kolit, astım ve cilt kaşıntılarına yol açan alerjik reaksiyonların sebebinin, hatalı beslenmek olduğunu bilmeden, kimyasal ilaçlar ve hatta kortizon kullanarak baskılamaya çalışmaktadır. Zengin hastalığı diye de bilinen, ürik asit yüksekliğine bağlı ut hastalığı, etle beslenmenin en büyük belirtisidir. Üre ve ürik asit, etin atık maddeleri; yani nitrojen bileşimleridir. Çok et yiyen bir kişinin böbrekleri etten aldığı nitrojenden dolayı, et yemeyen bir kişinin böbreklerine göre üç kat daha fazla çalışmak zorundadır. İleriki yaşlarda bu yükü çekmek daha da zorlaşabilir. Ürik asit, çeşitli eklemlerde gut hastalığını oluşturur. Günümüzde çok yaygın olduğu görülen gut hastalığından kurtulmak için, ürik asit düşürücü, toksik ilaçlara yönelme böbrekler için daha da ağır bir yük oluşturmaktadır. Bu, başka sistemlerde de bozukluğa yol açabilir. " Dünya Diyetisyenler Birliği ve ingiliz hekimlerin birlikte yaptığı bir araştırmaya göre, etle beslenen insanlarda şu hastalıklar görülür: kal hastalıkları, hiertansi on, hiperkolestrolemi, insüline bağlı olmayan diyabet, kolon kanseri, meme kanseri, rostat kanseri, akciğer kanseri, osteoporoz (kemik erimesi), safra taşları, böbrek taşları, kolon, üre, şişmanlık. Hamilelik sırasındaki toksemilerin, eklem problemlerinin, romotoit artrit ve astımın da et yemekle ilişkisi olduğu saptanmıştır. Ayrıca, genel olarak bakıldığında da vejetaryenler daha sağlıklı ve daha ince yapılıdırlar. Ortalama vücut ağırlıkları et yiyenlerden 10 kg kadar daha azdır, tansiyon ve nabız sayıları daha düşüktür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp