Kendini Bilmek Neden Önemlidir?

Kendini Bilmek Neden Önemlidir? :

"Kendini Bilmek" Neden Önemlidir?

Meditasyonun kelime anlamı "düşünceye dalına' ya da "düşünme" demektir. Ancak gerçek anlamda meditasyon, herhangi bir şeyi düşünmek değil, tam tersine belirli bir düşünce olmadan varlığını hissetmek ve onun farkında olmaktır.

Meditasyon, insanın kendini bilmesinin en kolay yoludur. "Kendini Bilmek" için artık Yunus gibi diyar diyar dolaşmak ya da Mevlana gibi Tekke'ye kapanmak gerekmiyor. Günlük yaşamın içinde sabah akşam günde iki kez 20 dakikalık ulgulanan en kolay, en etkili meditasyon yöntemi olan T.M. ile bunu elde etmek mümkündür."Kendini Bilmek" önemlidir, çünkü: Yaşamın gerçek amacı budur. çünkü; ancak kendini bilen insan gerçek doyum ve mutluluğa ulaşabilir. çünkü kendi içindeki sonsuz, sınırsız enerji kaynağı ile yeniden ilişkiye girmesinin ve kendini tam anlamıyla gerçekleştirilmesinin, tesadüfler dışında, başka bir yolu yoktur.

Aslında her insan kendini tanıma ve yönetme yeteneğine sahip olarak doğar. Ancak bunun nadiren gerçekleşmesinin nedenini P.D. Ouspensky şöyle açıklıyor: "O, böyle yaratılmış, böyle doğmuştur. Fakat, uyumakta olan insanlar arasında doğmuştur ve kendisi hakkında şuurlanmaya başlaması gerektiği tam o anda, onların arasında uykuya dalar... Çünkü çocuktan gelecek her uyanmaya hareketi, derhal durdur olmaktadır." Barry Stevens ise bu konuda şöyle diyor: "Önceleri ben, bendim ve iyiydim. Sonra öteki ben geldi. Yani dış otorite, Şaşırtıcıydı ve bu kadar fazla dış otorite olması nedeniyle ne yapacağımı bilemez duruma geldim." Kişi öz benliğini unuttuğunda, mutsuzluk ve dengesizlik başlar. Öz benlik niçin unutulur? Tasavvuf'a göre, akıl gerçekleri kavramada yeterli değildir. Aklımızın yaptığı hatalar sonucunda da, öz benlik unutulur. Burada çevrenin, erişkin insanların ve yanlış eğitimin de rolü büyüktür.

"Ayurveda ve yine kökeni aynı olan Tasavvuf ilkesinin esası; kendini bilmektir. Ancak amaçlarının bir olmasına karşın uyguladıkları yöntemler farklıdır. Örneğin Tasavvuf şairlerinden Rumi 'nin 700 yıl önce kurduğu yöntemde dans ve müzik (sema=dönme) töreni ön plandadır. Burada başlıca araçlar: Şiir, ezgi, çalgı (ney) dönüş ile sürdürülen eğitimdir. Ancak, sema dansını yapabilmek için sağlıklı olmak gerekir. Oysa Ayurveda'nın esası olan T.M. Sema Dansı ile mukayese edilemeyecek kadar kolaydır. T.M. yapmak için gerekli olan tek araç, oturulabilecek bir sandalyedir. Üstelik T.M. 'nin yararlan bilimsel olarak kanıtlanmıştır.Tasavvuf ilkesine göre, insan Tanrı'nın görüntüsünden bir parça olduğu için kutsaldır. Sağlık ve mutluluğa kavuşmanın yolu ise, bu Tanrısal öze ulaşmaktır. Yani, kendini bilmektir. Kendi içindeki bu sonsuz, sınırsız gücü keşfetmiş olan Mevlana Celaleddin-ı Rumi 'nin aşağıdaki dizeleri, kendini bulduğunu açık olarak gösteriyor:

"Gövde candan, can gövdeden gizli değil,

Oysa canı görmede kimse yetkili değil".

"Hep O'dur var olan da, yok olan da

O'dur kaynağı acının da kıvancın da

Yok görecek göz sende, yoksa görürdün

Yalnız o var baştan aşağı senin varlığında".

"Gönülden gönlüme bir yol vardır ey Can,

Benim gönlümdür O, yolu bilen - tanıyan

Pırıl pırıl bir su gibidir gönlüm

Işıl ışıl aynasında Ay'ı yansıtan".

"Kendini bilmek" deyince Yunus Emre'nin aşağıdaki satırlarını hatırlamayan yoktur içimizde:

"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır,"

Kendini bilmek; "kendine egemen olmak ve kendini yönetmek" demektir. Hoşuna gitmeyen, kötü bir huyundan kolayca vazgeçebilmek demektir. Hem kendisinin, hem de tüm diğer insanların iyiliğini istemek demektir. Kendini bilen insan din, dil, ırk, mezhep, ulus, zengin, fakir ayın mı yapmaz. Kendini bilen insanda kin, nefret, düşmanlık gibi olumsuz duygular yerini sevgiye bırakmıştır.

Yunus Emre'nin şiirlerinden, kendi gerçek benliğini keşfettiği anlaşılıyor. Bu durumu da aşağıdaki sözleri açık olarak belirtiyor:

"Beni bende demen, bende değilim

Bir ben vardır bende, benden içeri".

"İkililikten usandım

Birlik hanına kandım

Derd-i şarabın içtim

Dermanım yağma olsun".

"Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm."

1240-1320 yıllan arasında Anadolu'da yaşamış olan Yunus Emre, Bektaşi Tarikatı'ndandır. Hayatının 33 yılını Mevlana ile aynı dönemde yaşamıştır. Şiirlerinde Mevlana'yı gördüğünü ve ona olan hayranlığını belirtir. Yunus Emre önceleri UZW1 süre Şeyh'i Taptuk Emre'nin tekkesinde bulunmuş ve ona hizmet etmiştir. Daha sonra onun isteği ile seyahate çıkmıştır. Anadolu'yu, Azerbaycan‘ı, Kafkasya'yı dolaşmış, Şam'a gitmiştir. Tasavvufu gittiği yerlerde halka anlatabilmiştir. Alman mistik ozanlarından Dr. Angelus Silesius (?- 1677) da kendini bulanlardan. Şiirlerinde Tasavvuf ve Ayurveda'nın ilkeleri hakim:

"Küçüktür takdirini terazi ye vurmayan,

Ve kendini aşarak Tanrı'nın tahtına oturmayan".

"Tanrı'yı görmek istersen, o beş duyumuzla görülür değil

Görmek içte olur, dışta değil, işte bunu iyi bil. "

"Ruh bir alevdir Tanrı'dan, ki ondan şimşek çıkar,

Ah bu yüzden ruhum O'na dönmeyi iştiyakla arar."

Prof. Dr. Özcan Köknel, Kaygıdan Mutluluğa Kişilik adlı kitabında "Ruhsal sağlığın temel ilkesi: Kendini bilmektir" diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor. "En eski ruhsal tedavi yöntemlerinden günümüzde kullanılan ruhsal tedavi yöntemlerine kadar bütün tedavilerde amaç, insanın kendini tanımasına yardımcı olmak ve ona yol göstermektir," Kaygı, korku, öfke, kin ve düşmanlık gibi tüm negatif duygular kendini bilmemekten kaynaklanır. Kendini bilen insanda bütün bu karşıt düşünceler otomatik olarak azalır. çünkü bu durum insanın doğal halidir . Kendini bulan insan, bu doğallığa yeniden döner. Çocuklukta var olan bu doğallık, büyümeye başladıkça bozulur ve kişi kendini unutur. Bu durumu açıklarken James ve Jongeward şöyle diyorlar;

"Her kişi, geliştirmek, deneyden geçirmek ve açıklamak üzere, soyuna özgü yetenekler ve güçler taşıyan eşsiz bir birey olarak doğar. !3eme'e göre, her çocuk güçlü bir prens ya da prensestir. Ancak kimi çocuklar, henüz yaşamlarının başında önemli kişilerden, kendilerini herhangi bir biçimde küçümseyen iletiler alırlar ve bu etkiler gerçek gizil güçlerinin altında görev yapmalarına neden olurlar. Doğduklarında olduğu gibi kazanan kişiler Olmak yerine, kurbağalar ya da canavarlar olurlar."

Kendinden uzaklaşan kişiler, bu uzaklaşma derecesine göre az veya çok büyülenmiş gibidirler. Yaşamlarını gerektiği gibi değil, çevrenin etkisi ile oradan oraya sürüklenerek, masallardakine benzer bir şekilde geçirirler. Apaçık olan seçeneklerini göremezler, Görüşleri dar olduğundan, çözümü gözden kaçırırlar.

Kendini bilen kişi ise, durumu bir bütün olarak değerlendirerek yanlışını kolayca görür ve buna son verebilir. Bilinci genişleditinden, kendi benzersizliğine uygun yeni bir yaşam biçimini seçebilir. Bundan sonraki yaşamını kendisi olarak sürdürebilir ve kendi potansiyelini tam olarak gerçekleştirebilir. Aslında kendini tanıma, çocukluktaki normal gelişmenin bir aşamasıdır. Ancak kötü deneyimler ve çevrenin etkisi ile genellikle bu aşama engellenir, James ve Jongeward bu durumu şöyle açıklıyorlar:

"Bu türlü olumsuz deneyimler kendi kendini yönetme ve kendini tanımaya yönelen normal aşamayı önler ya da engellerler. Çocuklar. olumsuz deneyimlerden gece gece, kendilerini ve başkalarını aldatmayı öğrenirler. Bu aldatma tekniklerini yaşamın daha sonraki dönemlerinde terk etmek güçtür ve bunların çoğunlukla engelleyici rolleri vardır... Gerçekte kendi kafeslerini kendilerinin yaptığını, kendi mezarlarını kendilerinin kazdığını ve kendi sıkıntılarının nedeninin, yine kendileri olduğunu bir türlü kavrayamazlar." Bu tür kişiler yaşamlarını yönlendiremezler.

İstemedikleri şekilde bir yaşam sürerler. Eğer insan kendi öz benliğinin bilincinde değilse, karşıt güçler arasında bocalar. Oysa bilinçlenen ve kendini bulan kişide negatif, karşıt düşünceler azalır, olumlu düşünceler güçlenir. İlhan Güngören, Buddha ve Öğretisi isimli kitabında böyle bir kişiyi şöyle tanımlıyor: "Bir kere uyandı mı, gözleri açıldı mı, bir bakar ki kendini bir başka açıya, bir başka boyuta, bir başka dalga uzunluğuna ayarlamış.Bu dalga uzunluğu kinleri, nefretleri, hırsları almıyor, yalnızca uyum, denge, dinginlik, esenlik, mutluluk ve sevgi üzerine yayın yapıyor."

"Kendini bilen" kişide hiçbir zorlama olmaksızın tüm düşünceler, duygular ve davranışlar kendiliğinden doğru olur. Çünkü kendinin bilincinde olan kişi. düşünceyi aşıp, düşüncenin kaynağına, yani saf bilincine ulaşmıştır. Zamanla bu bilinç durumu bütün güne yayıldığında, insanın tüm hareketleri otomatik olarak doğru olur. Dr. Deepak Chopra: "Doğru yolun ortaya çıkabilmesi için kendinin farkına varış gereklidir" derken, Maharishi Mahesh Yogi bunu "kendiliğinden doğru eylem" olarak adlandırılıştır. Bu duruma gelebilmek için sabah-akşam muntazam olarak T.M. yapmak yeterlidir. Ancak "kendiliğinden doğru eylem" düzeyine ulaşabilmek için gereken süre kişiden kişiye değişmektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp