Dosha dengesizlikleri

Dosha dengesizlikleri, karşılaştığım hasta örnekleri ve bazı notlar

Dosha dengesizliklerinin görülme oranı en sık Vata'dadır. Orlayacak olursak; yedi hastadan biri salt Kapha, iki tanesi Pitta, dört tanesiyse salt Vata'dır. Tabii, ikili karışım dengesizlikleri de olabilir. Vata en hareketli ve lider dosha olduğu için daha sık ve kolay bozulabilir. Ayrıca diğer do-sha'ları taklit edebilir, üretebilir, bakabilir ve belirsizlik ortamı yaratabilir. Dolayısıyla kararsızlık ve belirsizlik olduğu zaman, ortada bir Vata problemi vardır. Bir Vata şehri olan İstanbul'da ve diğer büyük şehirlerde şöyle bir etrafa baktığınız zaman pek çok Vata uyaranları görüyoruz. Sabah zorla, çalar saatle erken uyanarak, zaman baskısı içerisinde aceleyle giyinip, çoğu zaman kahvaltı etmeden, çay-kahveyle öğünü geçiştirrnek. Trafik baskısı, park yeri savaşı, çocukların okula yetişmesi, işyerine ve randevulara zamanında gitme çabası, fakslar, telefonlar. Sürekli yanımızda taşıdığımız cep telefonları, iş yerinde adanan öğlen yemekleri ve stresi bastırmak için içilen sigaralar. Özellikle çok konuşmak zorunluluğunda kalmak. Yorgun zihni ve bedeni sürekli canlı tutmak için alınan uyarıcı maddeler, kahveler, koyu çaylar. İşyerinden çıkıp eve varmak için verilen büyük mücadele, evde de devam eden sorumluluklar, günün yorgunluğunu atamadan akşam yemeğinin yenmesiyle beraber bir anda kendini belli eden uyku hali. Ve sonuçta yaygın kas ağrıları, baş ağrıları, uykuya zor daima, kalp çarpıntısı, sinirlilik, dinlenememe, endişe, huzursuzluk, bir sonraki günün aynı şekilde tekrarlanması, giderek artan Vata'yı ifade etmektedir. Vata tam dengelenmeden bir sonraki gün aynı hızıyla tekrar başlıyor. İlerleyen zamanlar, yorgunluk ve Vata dengesizliği, hastalık olarak kendini değişik zamanlarda, değişik şekillerde belirtiyor. Bir hekime kabızlık ve gaz için gidildiğinde, bir başka doktora murilikte düzensizlik, bel fıtığı, eklem, kas, boyun ağrıları gibi problemlerle gidilebilir. Yine bir başka doktora stres ve buna bağlı yüksek tansiyon, taşikardi, ekstrasistol, belki de psikosomatik rahatsızlıklar; endişe, evham, panik atakla başvurulurken, bir başka doktora da ciltte çatlaklar, sedef, saç ve cilt kuruluğu ve bunun gibi çoğaltılabilecek yüzlerce Vata artışı problemiyle başvurulabilinir. Oysa olayın kökeninde bir Vata dengesizliği ve buna bağlı soğukuk, kuruluk, spazm gibi nedenler yatmaktadır. Bu spazm, midede ağrı, bağırsaklarda kabızlık ve gaz, damarlarda tansiyon, kaslarda rulma ve sertlik gibi bulgularla kendini gösterir.

• Bir hastam 1981'den beri menopozdaydı ve osteoporoz, yani kemik erimesi vardı. Karaciğer büyümesi ve son yıllarda fazla miktarda alkol tüketimi söz konusuydu. Geliş şikayeti, kemik erimesi, yaygın ağrılar, alkol tüketimi, kan yağlarının yüksekliği ve fazla kiloydu. İki yıl önce oğlunu kaybetmiş, özellikle bu olaydan sonra alkole başlamıştı ve belirgin Pitta problemleri vardı. Mide -anmaları, sıcak basmaları, ona uyan cilt yapısı görülüyordu. Diare, yani yumuşak dışkılama (ishal) eğilimi ve karaciğerle ilgili problemler gibi Pitta rahatsızlıklarını tarif ediyordu. Kendisine önce hemen alkolü bıracaksın diye baskı yapmadım. - Ienopoz genel olarak Vata'yı artıran bir faktördür. Fakat bu vakada çok artmış bir Pitta'da söz konusuydu. Önce kendisini Pitta programına aldık. Pitta uygulamasından sonra vücudu, alkolü bırakmayı kaldırabilecek duruma geldi. AIkolü bırakınca kan değerleri de düzene girdi, bir canlanma başla-, kilo da verdi ve iki buçuk-üç ay içinde sağlığı iyice düzeldi. Bir daha da bu tür yakınmaları olmadı.

• Bursa'dan bir hastamın da karaciğerinde kronik aktif hepatit vardı. Kortizon dahil, yan etkisi olan birçok ilaç kullanmıştı. Şiddetli gaz, kilo fazlası ve karaciğer bozukluğundan şikayetleriye tedaviye başladım. Bu hanımda olduğu gibi pek çok insanda bu astalık siroza dönüşürken kendisi hayata bağlı tavrıyla bana ilk geldiğinde, "Ben iyi olmak için geldim, hayatı çok seviyorum, bu ayattan aptalca çekilmek istemiyorum, yan etkileri olan ilaçları sürekli kullanmak istemiyorum" dedi. Vata dengesizliğini ve karaciğeri tedavi edici diyetler ve preparatlar verdik. Bir süre sonra karaciğer fonksiyon testleri çok olumlu sonuçlar vermeye başladı. Hastalığın, aradaki küçük ataklarına rağmen hastam moralini bozmazdı. Dolayısıyla kendi '-hasta olmasına izin vermedi. Her atağı hafif atlattı. Şu an, genel durumu çok iyi; hayattan vazgeçmeyen, harekli canlı bir hanım olarak yaşıyor. O da her zaman aldığı tedavi '-ötesinde başka şeyler olduğunu hisseden, daha ötesinin aralarında olan bir hastadır. Bu hasta örneğinde de olduğu gibi, günümüzde çok yaygın o bakteri, parazit ve virüslerden bir yere kadar kaçınabiliriz. Önemli olan bunların hakimiyet kurmasını sağlayacak ortamı olmamak, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmaktır

• Ayurveda' da hastalıkları genel olarak, dosha ve dhatu'ı -göre ayırıyoruz. Nabız teşhisinde dosha, subdosha ve dhatu kombinasyonlarını tespit etmek çok önemli. Örneğin Vata Dosha lı kişide, artı olarak, Asthi Dhatu (eklem + kemik dokusu proble ve "ama" teşhis edildiğinde, kombinasyon Batı tıbbındaki romatoit artrite işaret edebilir. Batı tıbbı bunu sadece eklemlerde ele yor ve romatoidartrit diyor. Ayurveda'nın farkı burada da 'a yor. Örneğin Kapça Dosta artmış ve nabızdan Asthi Dtahu alın, yorsa ve ama da varsa, eklemlerde şişmeler, nodüller, romatizma, benzeri ağrılar, deformasyonlar olur. Soğuk ve rutubetli hava Kapha'nın arttığı zamanlarda yakınmalar daha da çok artar. Örneğin kişi, sabah yataktan kalktığında kötüdür. Bu kişide zaman sonra safra taşı veya böbrek taşı, akciğerlerinde koyu e resyon ve koyu müküsler, vücudun çeşitli yerlerinde yumuşak lar olabilecektir. Hastayı sadece eklem romatizması olarak tedavi etmek pek fazla bir şey ifade etmiyor. Bütünsel bir bakış açısı gerekmektedir, • Ayurveda, sinir sistemi, kalp, eklem, karaciğer olarak kabaca ayırım yapmayıp, insanı bir bütün olarak ele almaktadır. Ayrıca, psikosomatik rahatsızlıkları da eklemek gerekir. Uyku bozuklukları, sinir sistemi bozuklukları, migren, depresyon tedavileri de de Ayurveda çok etkilidir. Özellikle Vatanlar için derin dinlenme ve iç gevşemeyi sağlam çok önemlidir; bunu sağlayıcı en önemli teknik meditasyondur Çünkü kişi derin bir düzeyden stresleri atıp, iç huzura ve denge.' kavuşmadıkça, biriken yorgunluk ve stres kendini hastalık olar ' gösterecektir. Prana Subdosha bozulduğu zaman, bu tarz yakınmalar başlar Çarpıntıdan, gerginliğe, astırna, el titremesine, panik ataklara kadar pek çok rahatsızlık başlar. Böyle bir durumda Vata'nın, baş subdosba'suıı yatıştırmak için kokular, sulu sıcak yiyecekler, dengeli beslenme, susam yağı masajları, meditasyon teknikleri, dinleme ağırlıklı programlar önerilmektedir.

• Başka bir örnek de, astımdır. Ayurveda'da iki türlü astım problemi olabilir. Vata astırnı, spastik, soğuk, kuru kesik öksürüklerle kendini gösterir. Kapha tarzı astımsa rutubetli, soğuk, yağışlı, durgun, sisli havalarda ortaya çıkar ve bol sekresyonludur. Bunlar, hep kişinin dosha durumuna bağlıdır. Dosha dengesizliğine bağlı olarak yapılan tedaviler, kökten çözüm getirecektir.

• Kalp rahatsızları konusu da çok önemlidir.Her üç dosha'yla ilgili olarak oluşabilir. Kalp rahatsızlığı, ameliyat safhasına geldiyse artık son aşamadadır. Bu noktaya gelmeden önce kişide, ön belirtiler olarak Pitta bozukluğuna bağlı işaretler vardır.Pitta'lar anı hastalandıkları için Pitta alp hastalığı, enfarktüs geçirirler öncesinden kolestrol yüksekliği vardır. Pitta'lardaki kolestrol yüksekliği metabolizma Ye sindirim ateşiyle ilgilidir. Kapha'lardaki kolesterol yüksekliğiye Medo Dhatu'daki doku artışıyla ilgilidir. Kapha'lardaki kalp hastalıkları yavaş yavaş gelişir. Artmış Kapha Dosha'dan, aşırı yağlanma ve tansiyondan dolayı, hasta kalp krizi noktasına gelmiş olabilir. Kalp anomalileri ve iletim bozukluğuysa Vata bozukluğuna bağlıdır. Kalp normal görülür, fakat spazm geçirilir. Elektrolar çekilir fakat kalpte patolojik bulgu görülmez. Bu da Vata yükselmesine ağlı spazmlar ve ritm bozukluğundan kaynaklanabilir; Vata'nın artık vücuttan kusulması noktasıdır. Taşikardi, ritm bozuklukları veya koroner damarlarda bir spazm, hipertansiyon gibi durumlar öz konusu olur. Bu kişiler örneğin anjiyoya girerler, orada bile birey saptanmaz ve sonra spazm geçirebilirler. Dolayısıyla yapılacak tek şey bu kişinin Vata'sını düşürmektir, Bu kökten bir özümdür. Bir kalp rahatsızlığının angi beden tipine bağ ı olduğunu tespit ederek tedavi etmek en gerçekçi yoldur.

• Günümüzde en çok rastlanan hastalıklardan biri de kronik kabızlık (konstipasyon) ve gazdır. Bu, uygun beslenmediğimizi ve ata'nın ileri derecede arttığını gösterir. Vata, kolon, yani kalın bağırsaklara yerleştiğinden, hastanın genel spazmı da üstüne eklenince, kabızlık olur. Vata'yı dengeye getirmediğiniz sürece, istediğiniz kadar müshil verin, bir-iki günlük geçici bir çözümden sonra, aynı sorun tekrarlayacaktır. Bana başvuran her 10 hastanın aşağı yukarı 3-4'ünde ciddi, müzminleşmiş kabızlık problemine rastlıyorum. Batı tıbbında da bugün, bu konu üzerine çok fazla düşülüyor, çok belirgin bir rahatsızlık olarak kabul ediliyor. Ayurveda'da buna çok önem verilir. Kabızlık sezildiği ve tedavi edildiği zaman; bazı spastik bronşit veya solunum yolları problemlerinde de düzelme görülür. Çünkü aşağı-ya doğru çalışması gereken deşarj kanalları, normal işlemeyince, tıkanınca veya spazm olunca yukarı doğru, enerji sıkıştırır. Bu kez yukarıda birtakım solunum problemlerine, sırt, boyun ağrılarına, baş ağrılarına, hatta meme kistlerine kadar gidebilen, dengesizliklere zemin hazırlar. Aşağıya doğru normal yolunda gitmeyen enerji; bu tarz sıkıştırmalarla başka noktalarda patlak vermektedir.

• Bedenin karın bölgesindeki organların hepsini, Vata'nın dördüncü alt dosha'sı, yani Apana Dosha çalıştırır. Apana bozuk olduğu zaman,bağırsaklarda kabızlık veya gaz, bayansa adet kanamalarında düzensizlik, ağrı veya bozukluk, sık sık sistit olma, idrar yolları problemleri, sırt ve bel ağrısı, karın bölgesinde ara ara ağrılar; erkekse, erken boşalma gibi apana'dan kaynaklanan problemler oluşur. Oysa Batı tıbbında bu problemler ayrı ayrı ele alınır. Örneğin idrar yolları problemine sadece idrar yolları problemi olarak bakılır. Sadece idrar yolunu tedavi edersiniz, daha sonra rahim problemi olabilir. Onu ele alırsınız; kabızlık devam eder veya bel ve sırt ağrıları başlar. Aslında apana bozuktur. Siz bunu dengeye getiremezseniz kişinin şikayetleri bitmez. Vata'nın ikinci subdosha'sı, Udana bozukluklarında da tiroit, boyun, omurga problemleri, astım, sinüzit gibi rahatsızlıklar olabilir. Udana vücudun üst 1/3 kısmına yerleşmiştir ve dengeye getirilmezse bu hastalıkların tek tek tedavisi, sorunu kökten çözümlemez. Bel fıtıkları, omurgadaki düzensizlikler de hep Vata problemidir.

• Hastalarımdan biri, üst düzey bir yönetici, erkek ve 1955 doğumluydu. Aşırı sıcak basmaları, gece aşırı terleme, midede yanma, ekşime şikayetleriyle bana geldi; sürekli mide ilaçlarıyla ayakta duruyordu. Kapıdan içeri girdiğinde keskin bir Pitta'yım diyordu. Saçları beyazdı ve gözlüklüydü, ciltte lekeleri vardı, konuşması keskindi. 'i' Zaten muayeneye başlamadan, hastanın dış görünüşünden hastalık kendini belli ediyordu. Sonra kendisine dosha'ları, dosha dengelerini biraz anlattım. Hasta kendisini artıları ve eksileriyle tanıdı. Örneğin, onu başarılı bir yönetici yapan Pitta özelliğiydi. Yapısındaki olumsuzluklarla nasıl başa çıkacağını, olumlu yönlerini nasıl vurgulayacağını kavradı. Sonuçta kendi fizyolojiini tanımaya ve sevmeye ilk adımı attı. Üç-dört görüşmenin ardından fazla kilolarından yavaş yavaş kurtuldu; kolesterol problemini çözdü, midedeki asit azalınca şikayetleri azaldı. Genelolarak rahatlayınca, kendisinin bir bütün olduğunu anladı.

• Diğer bir hastamda aşırı miktarda gut problemi vardı. Çok alkol alan, aşırı miktarda deniz ürünü ve acı gıdalarla beslenen bir kişiydi. Isıtıcı ve Pitta'yı artırıcı şekilde yaşıyordu. Bana geldiğinde yürüyebilecek durumda değildi. Eski bir basketbolu ve orta yaş döneminde olan bu hastam, son derece ağır besleniyordu. Ciddi bir Pitta tipiydi; gut hastalığı vardı. Bu hastama acil olarak Pitta dengesizliğini düzenleyen önerilerde bulundum. Hızla ağrı-arı azaldı, yürümeye başladı. Durumu bir sene çok iyi gitti, fakat kötü bir çevrede bulunduğundan eski beslenme ve yaşam tarzına zeri döndü. Dengesi gene bozuldu, tekrar tedaviye geldi. Problemleri aynıydı. Bu kez, çok ciddi bir şekilde yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini anladı. İkinci kez yaptığım tedaviye çok çabuk cevap verdi. Zaman zaman kontrole gelerek şimdi sağlıklı ve mutu bir şekilde yaşıyor.

• Bir kişinin iyileşmesi için onun, yaşamının hangi zamanında, döneminde olduğu da çok önemlidir; bunu hastalarımda görüyorum. Hastanın iyileşme zamanı geldiyse, doğru hekimi, doğru ilacı ve doğru yöntemi bulması gerçekleşebiliyor. Eğer erişinin mutlu, huzurlu ve sağlıklı olma zamanı gelmediyse, bunun arayışı içinde olması, bunları elde etmek için gerekenleri yapmaya hazır olması, bu doğrularla buluşması gerçekleşmeyebiliyor. Tabi ki burada, kişinin kaderci bir yaklaşım da sergilenmesi gerekir. İnsanın yaşamında iyiliklerin ve pozitif olguların ağır bastığı bazı dönemler vardır. O zaman, hayat her yönüyle daha kolaydır. Bunun tersine, bazı dönemlerdeyse olumsuzluklar ağır basar. Tıpkı akıntıyla aynı yönde hareket eden bir geminin rahatça yol alması veya akıntıya ters yönde hareket eden geminin belki de daha az bir mesafeyi kat etmesi için çok daha fazla güce gereksinimi olması gibi, Fakat biz, bize emanet olarak verilen bedene iyi bakmakla yükümlüyüz. Yani akıntıyla ister aynı, ister ters önde olalı , sağlıklı olmayı istemeliyiz ve bunun için gerekli olan her e i a malı z. Bu noktada, Ayurveda hekimlerinin farkı da, hastayı daha derinden hissedebilmesi ve ona i ileştirici titreşimler, pozitif motivasyonlar verebilmesidir '" sanki iyileşme yönünde bir start düğmesine basıyor; ilk çivileri çakıyor ve bütün bunlar kuvantum düzeyinde gerçekleşiyor. Buna benzer etkiye sahip başka yöntemler de var. Örneğin akupunktur, bionerji, bitkilerdeki titreşimi kullanan homeopatik tedavi, fitoterapi, polarity tedavisi, aroma terapi gibi. Bu yöntemlerin de tümü doğadaki pozitif enerjiyi kullanmaya yöneliktir .

• Kişiyi bir bütün olarak gördüğümüz gibi, aile de tek başına bir canlı, bir bütündür. Aileden bir kişi hasta, mutsuz olunca sonuçta yakın karmik bağı olan diğer aile fertleri de etkilenmektedir. Sadece anne-çocuk ilişkisi değil, genel olarak aile sağlığı da önemlidir. Kişinin doğru beslenmesinin, yaşam biçimindeki aksaklıkların yanı sıra, aile ortamının da ele alınmasının, genel hekimlikteki başarı oranını daha çok artıracağına inanıyorum.

• Kabul etmek gerekir ki, çok uzun zamandan beri devam edegelen, "kronik" hastalıklar, artık Batı tıbbında, kökten tedavisi olmayan hastalıklardır Qrtodoks tıp yılardır kronik hastalıklarla uğraşıyor, fakat çok net bir sonuca ulaşamıyor . Kortizon gibi çok ciddi yan etkileri olan, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanıyor. Kullanırken zararları, yararlarının önüne geçmeye başlıyor. Ayrıca yüzde yüz, kökten bir iyileşme de olmuyor. Dolayısıyla kronik hastalıklar başlı başına bir problem oluşturmaya devam ediyor. Çünkü dosha'ların dengesi kurulmadan, kronik hastalıkların derin tedavisi mümkün değildir. Dejeneratif hastalıkları da bir yerde kronik hastalıklar olarak ele alabiliriz, bunlarda da yine yıkım söz konusudur. Aynı şekilde bozulan dengeyi düzeltemediğiniz sürece, dıştan sadece ilaçla baskılamanın hiçbir anlamı olmamaktadır.

Ayurveda, kronik hastalıkların tedavisinde çok değişik bir bakış açısına sahiptir. Her şeyden önce bedeni temizleyici, arındırıcı kürler önerir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp