Okinawa Adası

UZUN ÖMÜRLÜ İNSANLARIYLA DÜNYA REKORUNA SAHİP OKİNAWA ADASI

Doğu Çin Denizi'nde 161 mercan adası grubundan . oluşan Okinawa Takımadaları, dünyadaki herkesten çok sürekli gençliğin iksirine sahip olduklarını gerçekten iddia edebilecek insanlara ev sahipliği yapıyor. Bu yeşil, verimli "Doğu'nun Calapagosu'nda" insanlar güzel bir cilde, parlak koyu saçlara ve orta yaşı fazlasıyla geçmiş olmalarına rağmen ince, çevik bedenlere sahipler. Batının başlıca hastalıkları burada en düşük seviyelerdedir, intihar ise neredeyse bilinmez ve "emeklilik" sözcüğü ise yerel diyalektte mevcut değildir. Okinawa'nın yüz yaşında ve yüz yaşının üzerinde olan insanları son yıllarını bakımevlerinde geçirmez fakat ömürlerinin sonuna kadar dolu, aktif yaşamlarını sürdürürler. Yörede ünlü olan birisi doksan yedi yaşında bir karate öğretmenidir, kısa süre önce otuzlarındaki eski boks şampiyonunu yenmesiyle ün salmıştır. Okinawalılar öldüklerinde. Genelde herhangi bir bilinen hastalık olmadan hemen ölürler. 100.000 kişiye 34 yüz yaşında insan ile birlikte (İngiltere'de 100.000 kişiye 5 kişi ile kıyaslandığından ve 105 yaşın üstünde olağanüstü yüksek sayıdaki insanlaroyla Okinawanlar resmi olarak gezegenimizde en uzun yaşayan insanlardır. Kalp hastalığı, felç, kanser, Batı'da son derece yaygın olmasına rağmen, Okinawada dünyadaki en düşük seviyelerindedir ve Japonya'nın geri kalanında da sadece % 60'dır, ki burası da olağanüstü düşük seviyelere sahiptir. Okinawanlar Amerikalılara göre % 80 daha az kalp krizi geçirir ve doktor incelemeleri de sıra dışı genç damarlar ve düşük kolesterol seviyelerini göstermiştir. Göğüs kanserleri öyle nadirdir ki mamografilere gerek duyulmaz ve yaşlı erkekler çoğunlukla prostat kanserini duymamışlardır bile. Genelde, Batı'da olduğundan Okinawada yüzde 40 daha az kansere rastlanır; ve Okinawanlar kansere yakalandığında burada iyileşme oranı iki kattan daha fazladır.1975'den beri, saygın doktorlardan oluşan bir grup Okinawanlar'ın mükemmel sağlık ve uzun yaşamını incelemektedir, 400 yüz ve yüz-üzeri yaşında olanlar da buna dahildir; Bu grubun çalışmalarında ulaştıkları sonuçlar, The Okinawa Wayadlı kitapta yayınlanmıştır. (1) The Centenarian Studyaraştırmacılan Okinawanlar'ın genelde "çarpıcı sağlığa" sahip olduğunu ortaya koymuştur. Yazarlar Dr. Bradley Willcox ve Dr. Craig Willcox'un incelediği ilk kişi 100 yaşında bir erkekti, ki ilk önce kendisinin 70 yaşında olduğunu sanmışlardı ve "yüz yıl kullanımdan sonra vücudunda temelde kusurlu bir şey olmadığını" ortaya koymuşlardı. Doktorlar ileri yaşlarda bile, Okinawanların genç bir bağışıklık sistemine, çok düşük osteoporoz seviyelerine, sağlıklı, çekici vücutlara, yüksek seviyede seks hormonlarına ve mükemmel zihinsel sağlığa sahip olduklannı ortaya çıkardılar. İncelemenin yazarları kitaplarında bu insanların "sırlarının" neredeyse hepsinin Batıda tekrarlanabileceği ve temel olarak beslenme alışkanlıklarıyla ilgili olduğu, aynı zamanda örneğin düzenli egzersiz ve pozitif bir bakış açısı gibi diğer yaşam tarzı faktörlerine dayandığı sonucuna vardılar. Ne yazık ki, Okinawanlar'ın genç kuşakları geleneksel beslenme alışkanlıklarını terk etmekte ve adalardaki Amerikan üslerinin çevresindeki fast food noktalarına yönelmektedir. Bunların "Batılı" hastalık oranlan örneğin kalp krizi ve kanser buna göre yükselmektedir, bu da genlerin uzun yaşamalarında ancak ufak bir role sahip olduğunu göstermektedir.

ÖRNEK BİR DİYET

Geleneksel Okinawan diyeti sağlıklı ve dengeli yemenin bütün başlıca kurallarını izler ve tıpkı bu kitapta göreceğiniz gibi, bu iyi sağlık ve uzun ömrü geliştirecek türde bir diyettir. Okinawanlar‘ın bir deyişi vardır, Ishoku dogetı, kelimesi kelimesine, "aynı kaynaktan gıda ve ilaç" anlamına gelir. Bunların gıdaları anti-kanser, anti-aging antioksidanları yaşlandıran serbest radikalleri nötrleştiren mucize moleküller açısından zengindir. (Detaylı açıklama için s. 130'a bakın). Geleneksel diyet başlıca tatlı patates, yapraklı yeşiller

ve tam tahıllara dayanır ve balık, pirinç, domuz ve soya ürünleriyle takviye edilir. Okinawan mutfağı Japonya'da eşsizdir çünkü hem Japon hem Çin mutfağından etkilenir Çin'den aldığı sebze yemekleri ve Japonya'dan aldığı balık ve deniz yosunu ile bu diyet çok çeşitli besin maddelerini içerir. Sadece minimum miktarda yaşlanmayı hızlandıran yağ, et, şeker, rafine karbonhidratlar ve uyancılar tüketilir.Tıpkı tüm uzun ömürlü halklarda olduğu gibi, Okinawanlar aynı zamanda bir düşük-kalori diyetinden de faydalanır. Yoğunluk açısından bolca yerler aslında, Centenarian Study araştırmacıları onların Kuzey Amerikalılara göre ağırlık açısından daha çok gıda tükettiğini keşfetmiştir fakat günde ancak yaklaşık 1500 kalori alırlar ve bu da ortalama Kuzey Amerikalı'nın aldığı kalorilerden % 40 daha azdır. Okinawanlar aç kalmazlar çünkü zengin-sebze diyeti besin maddeleri açısından ve yoğun lif açısından zengindir.Japonlar da ortalama bir Batılı'dan daha zayıf olmaya eğilimlidir ve dolayısıyla daha az kaloriye gereksinim duyarlar- 1500 kalori olasılıkla Batılılar için çok fazla düşüktür. Japonlar, Okinawanlar dahil, şöyle bir deyişe sahiptir; kara hacmi bu, "sadece sekiz kısım dolu olana dek ye" anlamına gelmektedir.Daha fazlasını değil, tam olarak ihtiyacınız olanı yemek tıpkı Okinawanlar gibi, uzun yaşamı araştıran bilim adamları tarafından insanın yaşam süresini uzatmada tek kanıtlanmış yöntem olarak gösterilmiştir ve bu tür yemek onların uzun ömürlü olmalarının başlıca sebeplerinden biri olduğu düşünülür. (Bölüm 6 bir düşük kalori, zengin-besinsel diyetin çarpıcı etkilerini açıklanır. Bu tür diyetin yaşam süresini uzatmasının nedeninin serbest radikal seviyelerini düşük tutması olduğu düşünülür, bunlar hızlı yaşlanmanın ve ölümcül hastalığın gerisindeki birinci suçlu olarak bilinir (serbest radikaller için daha fazla bilgi için Bölüm Tye bakınız). Centenarian Study araştırmacıları Okinawanlar'ın serbest radikallerde olağanüstü düşük kan seviyelerine sahip olduğunu keşfetmiştir; yüz yaşındakiler, ortalama "normal" yetmiş yaşındaki bir kişiye göre serbest radikal, lipid peroksid seviyesi açısından yaklaşık yarı değere sahiptir.

Taze Sebzelerin Önemi

Ortalama Okinawan yemeğinin üçte birinden fazlası, serbest radikali bastıran antioksidan ve liflerin eklendiği taze organik sebzelerden oluşur. (Bölüm 7 meyveler ve sebzeler hakkında ve bunların neden uzun yaşamayı sağlayan beslenmenin hayati bir kısmı olduğuna dair daha fazla açıklama getirir.) Okinawanlar kendi organik sebzelerini bütün yıl boyunca besinsel değeri zengin topraklarda ve en uzun ömürlü adalıların yurdu Kijoka kasabasında yetiştirir,burada toprak bunu 150 yıl önce kaplayan deniz tarafından özellikle mineraller açısından zengin bırakılmıştır.İngiltere ve ABD'nde hükümet anti-kanser önerileri günlük beş ya da daha fazla meyve ve sebze porsiyonu yemeyi kapsar. Okinawanlar yaklaşık altı porsiyon sebze ve bir meyve yerler. Onlar yemeklerinin lezzetli görünmesini severler ve yemeklerinde çeşitli farklı renkten besinleri kullanarak örneğin portakal rengi tatlı patates ve yeşil yapraklı sebzeler- birlikte işleyen bir dizi antioksidanın faydalarını ve aynı zamanda sindirim sularının harekete geçmesini sağlarlar. Sebze kabuğu, ekstra tat ve antioksidan yüklü bitkisi bir arada bulunur sebze kabuğu yemekleri, örneğin turp kabuğu salatası gibi hazırlamak için saklanır ve hatta ayrıca kullanılır. Sebzeleri hazırlamak için en yaygın yöntem kısa bir süre bunları hafifçe kızartmaktır, böylece minimum besin maddesi kaybedilir. Bu şekilde kızartma hemen hemen her zaman antioksidan zengini soğanlarla başlar ve kızartma kanola yağında yapılır, ki bu da diğer bitkisel yağlara göre daha sağlıklı bir tercihtir (zeytinyağı dışında-bkz Bölüm 11). Popüler sebzeler havuç, lahana, beyaz turp ve doğulu yeşilliklerdir (ıspanak ya da pak choi benzeri. Tatlı patatesler on yedi yüzyılda buraya getirildiğinden beri Okinawan diyetinin temelini oluşturdu; bunlar öyle çok önemlidir ki hatta eski bir Okinawan kutlaması vardır,

mmu kamatooin, "Yeterli tatlı patates aldın mı?" Tatlı patatesler tıpkı canlı portakal rengi kabuğunun da gösterdiği gibi anti-kanser antioksidanı beta-karoten açısından zengin dir, aynı zamanda kalsiyum, magnezyum,· potasyum, folikasid, vitamin C, vitamin E ve lycopene açısından da zengindir. Bunlar aynı zamanda glisemik endeks açısından da düşüktür (dolayısıyla kan şeker seviyeleri için de iyidir) ve lif açısından zengindir. (Bölüm 12' de glisemik endeks ve kan şeker seviyeleri hakkında daha fazla. bilgi bulabilirsiniz). Goya, acı, sakız kabağına benzer ve kaktüse benzeyen bir sebze, diyetin temel taşıdır, neredeyse her gün yenir, bu genelde goys champuru olarak anılan bir kızartma tavaya konur (champuru, "karışık" demektir). Goya çeşitli hastalıklar için bir halk ilacı olarak kullanılır, bunun erkekler için bir afrodizyak olduğu söylenir ve yüksek seviyede vitamin C içerir; pişirildiğinde bile. Goya Batı'da oryantal dükkanlarda bulunabilir; alternatif olarak siz kabak, sakız kabağı da kullanabilirsiniz.

Deniz Yosunu

Antioksidan zengini deniz yosunu yemekleri tatlandırmak ve yemek suyunu hazırlamak için kullanılır. Bu besinsel değer açısından çok yoğundur. dolayısıyla sadece az miktarlara gerek duyulur. Antioksidan olmanın yanı sıra deniz yosunu temel yağ asitlerini +diyetimizin temel kısmı olan yağlar (bakınız s. 175)- ve iyi bir protein ve örneğin kalsiyum, magnezyum, çinko ve iyot gibi önemli mineral kaynağıdır. Japonlara göre, deniz yosunu saçın kırlaşmasını ve dazlaklığı önler, bu sebeple Japon saç ürünlerine ilave edilir. Popüler tür deniz yosunu kombu, nori, hijki ve wakamedir ve bunların hepsi de Batı'da oryantal ve sağlıklı gıda ürünleri satan dükkanlarda elverişlidir.

Meyveler

Okinawanlar her gün en azından bir porsiyon meyve yerler, bu kendi günlük yedi porsiyon besinsel açıdan zengin meyve ve sebzelerinin bir kısmını oluşturur. Sebzeler meyvelere kıyasla daha yüksek seviyede besin maddeleri içerdiği için bu mükemmel bir orandır. En yaygın yenen meyveler papaya, kavun, muz, ananas ve turunçgillerdir. Meyveler çiğ yenir ve böylece faydalı sindirim enzimlerini sağlar-papaya ve ananas papain enzimlerini ve bromelain içerir. (Eğer kabızlıkla ilgili sorunlarınız varsa, bu meyvelerden birini yemeyi deneyin ve bunların ne kadar faydalı olduğunu göreceksiniz.

Balık

Okinawanlar çiftçi oldukları gibi balıkçıdırlar ve düzenli olarak -haftada yaklaşık iki ila üç kez- temiz denizlerden yakalanan taze balık yerler. Örneğin ton, uskumru ve somon gibi yağlı balık omega 3 temel yağ asitlerini içerir. EFA'lar, ki bunlar beyin ve sinir sistemlerimizi oluşturur, vücutlarımızdaki her hücrenin sağlığı için hayati önem taşır ve kanser, kalp hastalığı, iltihaplar, kuru cilt ve saçın, PMS, zihinsel hastalıkların oluşmasını önledikleri düşünülür. Balık aynı zamanda tam bir proteindir ve ete göre sindirimi daha kolay ve doymuş yağlar açısından da daha düşüktür. EFA'lar ayrıca etabolizmaya yardım eder, dolayısıyla yağ olmalarına karşın kilo vermenize yardımcı olabilir. Bu kitapta açıklanan tüm uzun ömürlü halkların günlük EFA'larını almaları şaşırtıcı değildir (bu yağların neden diyetinizde yer alması gerektiği, özellikle hamilelik ve sütverme döneminde hakkında Bölüm 11 ve Iri'ya bakın). Ne yazık ki balık, özellikle örneğin somon gibi çiftlik balığı PCB'ler, büyüme maddeleri ve böcek ilacı gibi (polychlorinated biphenyls) yüksek toksin seviyelerini içerebilir. İngiltere Gıda Standardı birliği haftada bir ila iki porsiyon yağlı balık yemenin faydalarının bunun tehlikelerinden çok daha büyük olduğunu bildiriyor; organik ya da yabani balık almamaya çalışın. Uskumru, sardalye ve ringa somona, göre kirli olması daha az olasıdır ve ton yüksek merkür seviyesi içerdiği için sınırlanmalıdır. Siz aynı zamanda balık yağı,hapı da kullanabilirsiniz iyi bir marka kullandığınıza emin olun.

Soya

Soya süper bir besindir, dünyada beslenme uzmanları tarafından takdir kazanmış ve Asya'nın soya tüketen halklarında göğüs ve prostat kanserinin düşük seviyelerde olmasıyla değerli görülmüştür. Bu aynı zamanda Okinawalılar'ın da en sevdikleri besinler arasındadır-adalılar günde yaklaşık 100 gr soya, tempeh ve soya sütü tüketir. İncelemeler soyanın, hormon seviyelerini dengeleyen östrojen bitkisiyle, phytoestrojen olarak anılır, hormonal kanserlere karşı (örneğin göğüs ve prostat kanseri) koruyucu olduğunu gösterir. (4) Düzenli soya yiyen insanlar, PMS ve örneğin polikistik yumurtalık gibi hormonla ilgili sorunlarla daha az karşılaşır. (5) Soya kalp ve kan damarlarını birkaç şekilde korur. Bu,"kötü" kolesterol LDL'nin oksidasyonu‘nu önleyerek kan damarlarını koruyan antioksidanlar içerir; bu aynı zamanda LDL kolesterol seviyelerini de düşürür. (6) (Kolesterol konusu için Bölüm 10'a bakın). Araştırmalar soya içindeki isoflavonların kan damarlarını güçlendirdiğini ve damar sertliğini önlediğini gösteriyor. (7) Soya omega 3 ve omega 6 EFA' larını ve kanı incelten vitamin E'yi içerir. Soya ayrıca kısmen Okinawa ve diğer soya tüketilen bölgelerde da kalça kırıklarına düşük oranlarda rastlanmasıyla değer kazanır, çünkü bu kalsiyum ve magnezyum içerir. (8) Bu mükemmel bir protein kaynağıdır, çünkü bu tüm sekiz temel amino asidi de içerir. (Bitkisel proteinin yararları için Bölüm 9'a bakın), Soya bazen kötü preslenebilir. İncelemeler soya taneciklerinin bazı toksik özelliklere sahip olduğunu ve büyük miktarlarda yendiği takdirde zararlı olabileceğini gösteriyor. Fakat bu bulgular farelere büyük miktarlarda soya verildiği ve başka çok az verildiği ya da hiçbir şey verilmedi testlere dayanır, oysa Okinawanlar besin sel-zengin , iyi dengeli bir diyetin bir kısmı bağlamında ılımlı miktarlarda bunu tüketir. Yeni bir incelemeye göre Hawaii'de haftada iki ya da daha fazla porsiyon tofu yiyen Japon erkeklerin bunu yapmayanlara kıyasla daha fazla beyinsel yaşlanmaya maruz kaldığını gösterdi. (9) Açıkça, faydalarına rağmen, soya mükemmel bir gıda değildir ve soya ile tıpkı tüm uzun yaşamı sağlayan gıdalarda olduğu gibi ılımlılık ve genelde iyi dengeli bir diyet anahtar oluşturur.

Tam tahıllı ve şehriye

Okinawanlar her gün yaklaşık altı ila yedi porsiyon başlıca tam tahıl olmak üzere tahıl yer, bu beslenmelerinin yaklaşık üçte birini oluşturur. Bu porsiyonların yaklaşık üçü beyaz pirinçten oluşur, ki bu geleneksel tatlı patatesin yerini almaya başlamıştır. Bu Okinawanlar'ın diyetinin iyileştirilebilecek neredeyse tek alanıdır, çünkü esmer pirinç beyaz pirinçten sindirim için daha iyidir ve daha fazla besleme unsur barındırır. Diğer üç porsiyon buğday unundan şehriyesi ya da karabuğdaydan yapılan lezzetli gri soba şehriyesidir. Karabuğday Japonya'da binlerce yıldır sağlıklı bir gıda olarak tanınır. Bu anti-kanser vitamini Bl7 içerir ve aynı zamanda yüksek kan besinlerini düşürmekte çok etkindir çünkü kılcal damarı güçlendiren rutin içerir. Hunza hakkında Bölüm 4 vitamin B17nin inanılmaz özellikleri hakkında daha fazla bilgi içermektedir. Karabuğdayın bir diğer kalp dostu olma özelliği yüksek lif içeriğidir, bu da fazla kolesterolün vücuttan atılmasına ardım eder. Karabuğday karaciğerin aşırı alkolle baş etmesine yardım eder, bu sebeple Japonya'da soba dükkanların da içkili iş adamlarına soba şehriye çorbası ve soba suyu verilir. Örneğin karabuğday gibi tam tahıllar aynı zamanda kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine yardım eder ve bu da yaşlanmayı yavaşlatır. Bölüm 12 diyetinize rafine karbonhidratlar yerine neden tam tahılları dahil etmeniz gerektiğini açıklar.

Yağsız et az miktarda kullanılır

Okinawanlar domuz etini sever ve bunu birçok yemekleriyle birlikte kullanır. Fakat ,et okinawan diyetinde giderek yaygın olmasına rağmen, geleneksel olarak örneğin domuz ve keçi eti yılda ancak birkaç kez yenmekteydi ya da sebzeye dayalı yemekleri süslemek için ufak miktarlarda kullanılırdı. Okinawanlar tarafından yenen etin yağı atılmıştır ve sonra genelde et suyunun hazırlanması için kaynatılır ve bu da bunun nispeten yağsız ve sindiriminin kolay olmasını sağlar. Okinawanlar kalorilerinin ancak % 24'ünü yağdan alır ve bu da Batılı kalorilerin % 30'unun altında olması gerektiğine dair diyet önerilerinin oldukça altındadır; ek olarak bu kalorilerin ancak az bir miktarı sağlıksız doymuş yağlardan kaynaklanır (bkz Bölüm 11). Bu kitapta tanımlanan bütün uzun ömürlü halklar benzer biçimde sınırlı miktarda et yer; Bölüm 9'da bunun neden herhangi bir uzun yaşam diyetinde önemli bir faktör olduğu açıklanır.

Düşük tuz tüketimi

Tıpkı burada tartışılan diğer halklar gibi, Okinawanlar tuzu yemeklerinde çok az kullanır. Dolayısıyla, örneğin yüksek kan basıncı gibi yüksek tuz tüketimiyle ilgili hastalıklardan şikayetçi olmazlar. Ek olarak, Okinawanlar anavatanda yaşayan Japonlarda görülen nispeten yüksek mide kanseri oranlarına sahip değillerdir, bu da Centenarian Study araştırmacıları tarafından bunların düşük tuz tüketimine bağlanmıştır. Tuz, virüs Helicobacter pylori tarafından enfeksiyonu teşvik eder, bu mide kanseri ve mide ülseriyle ilişkilidir.Geleneksel olarak, Okinawanlar tuzu ev tüketimi için deniz suyundan çıkarmak zorundaydılar, dolayısıyla bunu sadece ufak miktarlarda tüketirler; ayrıca, deniz suyu magnezyum açısından zengin olma özelliğini taşır, bu tuzun kan basıncını yükseltme etkisine karşı durur. Et suyuna tuz katmak yerine Okinawanlar dahi (deniz yosunu ve kurutulmuş balıktan yapılan bir et suyu) kullanır.

Mayalı pirinç şarabı

Awamori Okinawan'da sake içkisinin karşılığıdır, pişirme ve sos için olduğu kadar içmek için de kullanılan mayalı bir pirinç şarabı (tarifi için bakın s. 38). Amawori ve sake, damarların sertleşmesini önleyen ve yaşlanma sürecine karşı bazı beyin işlevlerini koruduğu görünen polyphenol içerir: Tokyo'da National Institute for Longevity'de yapılan yeni incelemeler ılımlı miktarlarda şarap ya da sake içen orta yaşlı ve yaşlı kişilerin aslında daha yüksek zeka oranına sahip olduğunu gösterdi. Buna rağmen, günde iki içkiden fazlası karaciğer hasarı ve bazı kanserlerde artan risk ile bağdaştırılır. Yine yeni bir incelemeye göre günde sadece bir bardak şarap içmenin kadınlarda göğüs kanserine yakalanma riskini yüzde altı artırdığını çünkü bunun östrojen seviyelerini artırdığını gösterdi. Okinawan kadınları, buna rağmen günde yaklaşık bir içki alır ve çok düşük göğüs kanseri oranlarına sahiptir, dolayısıyla diğer faktörler de göz önüne alınmalıdır.

Yasemin yeşil çay ve kalsiyum zengini su

Okinawanlar günde yasemin çiçekleriyle doldurulan yaklaşık üç fincan lezzetli yeşil çay içerler . Yeşil çay diğer herhangi gıda ya da içecekten daha çok antioksidan ve kanser hücrelerinin yeniden oluşmasını durdurtan catechin içerir. Yeşil çayın yemek borusu, kolon, göğüs, akciğer, mide ve cilt kanserinden koruduğu keşfedilmiştir. Anavatanda yaşayan Japonların daha düşük akciğer kanseri oranlarına sahip olmalarının bir nedeninin, içtikleri sigaraya kıyasla,

günde yaklaşık altı bardak yeşil çay içmeleri olduğu düşünülür. Siyah çay yeşil çay kadar sağlığa faydalı değildir, çünkü daha fazla kafein içerir, fakat incelemeler hem siyah çay hem de yeşil çayın kalp hastalığı ve felci plak oluşumunu engelleyerek ve kandaki kolesterolü düşürerek azalttığını gösteriyor. Okinawanlar aynı zamanda geleneksel olarak kalsiyum zengini yerel suyu bolca içer; kalsiyum osteoporozun önlenmesine yardım eder ve vücudun iyi bir sağlık için gereksinim duyduğu biçimde hafifçe alkalin olmasını sağlar.

Tıbbi bitkiler

Okinawa'da yaklaşık460 çeşit ot yetişir. Bunlar tıbbi amaçlarla olduğu kadar gıdaları tatlandırmak için de kullanılır.

• turmeric, çorba, balık ve tavuk yemeklerine lezzet vermek amacıyla kullanılır, antioksidan zerdeçal içerir, bunun bağışıklık sistemini güçlendirdiği, sindirime yardım ettiği, iltihabı azalttığı, kan pıhtılaşmasını önlediği ve karaciğerin toksinlerden arınmasına yardım ettiği görüldü.

• Artemisia otu, yaygın olarak çay ya da awamoride içilir, bunun bir dizi sorunları özellikle tüberküloz ve soğuk algınlığı gibi solunum hastalıklarını azalttığı düşünülür.

• Shiitake mantarı Okinawa' da halk ilacı olarak kullanılır ve Batıda önemli bir araştırma alanı olmaktadır çünkü etkin bağışıklık sistemini güçlendiren özelliklere sahiptir.

• Zencefil, birçok yerel yemekte kullanılır, anti-viral özelliklere sahiptir ve gündüz rahatsızlığı ile bulantının geçmesine yardım eder.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp