Kısıtlamalı beslenme sürecinin ağırlık değişimlerine yansıması

Kısıtlamalı beslenme sürecinin ağırlık değişimlerine yansıması :

Ezici çoğunluk için berbattır.
Diyetle, dayatmayla, zorlamayla zayıflayabileceklerine inandırılanların ağırlıklarının- başına geleni ele almıştık.Hatırlatma mahiyetinde bir soru oluştursak:
Neden acaba en çok diyetin yapıldığı, devlet ve özel sektör düzeyinde en yoğun bilinçlendirme etkinliklerinin yürürlüğe konduğu, hatta zayıflama amaçlı spor pratiğinin en yaygın olduğu ülkelerde patlamaktadır obezite?".
Diyetçi dayatmacı zihniyete güven duyanların, kısıtlamalı beslenme sürecini yaşamlarına sokanların ezici çoğunluğu, en basit söyleyişiyle zayıflayayım derken şişmanlamaktadır.çoğunluğun olduğu her yerde, bir de azınlık vardır tabii ki: diyetlerle verdikleri kiloları geri almamayı başaranlar azınlığı.
Diyetçilerin her fırsatta örnek olarak göstermeyi ihmal etmedikleri, dayatma ile zayıflamanın insan için mümkün olduğunun, doğru yöntemlerin irade gücü ile uygulandığında arzulanan hedefe ulaşmayı sağladığının canlı kanıtları üzerine birkaç söz söylememiz gerekir.
İlk saptamamız sayılarının, ya da belki daha doğru bir deyişle oranlarının giderek azalmakta olduğudur.
1950'li yılların sonundaki istatistiklerde % 5 olarak verilen, diyetlerle zayıflayanlar içinde verdiği kiloları 5 yıl içinde geri almamayı başaranların oranları, son yılların verilerinde % 1'in altına inmiş görünmektedir.
Elbette ki söz konusu olan sadece istatistiklerdir ve kullananların ellerinde çeşitli yönlere çekilebilir niteliktedirler.
Bizim için, her birimiz için çok daha güvenilir olan kendi yaşadıklarımız ve çevremizde yapabileceğimiz gözlemlerdir.
Doğru ölçütleri kullandığımızda, elde edilen zayıflamayı kalıcılığı açısından değerlendirdiğimizde ve kulaklarımızı hiç olmazsa gözlemlerimiz boyunca diyetçi dayatmacı propagandanın sesine kapatıp, gördüklerimizi, duyduklarınızı kendi aklımızın kantarına vurduğumuzda bu %1i oluşturan -sanal değil- etten kemikten insanları bile bulmakta güçlük çekeriz.
İkinci saptamamız ise, bu insanlardan sahnenin önüne sürülenlerin sık sık değiştiğidir. Bir gün, birkaç gün boyunca ekranları, gazete ön sayfalarını verdikleri kilolarla süsleyenler kısa bir süre sonra, en azından bu özellikleri ile ortadan kaybolmakta, hayranlıkla bizlere izlettirilen incelmelerinden bahsedilmez olunmaktadır.
Ta ki günün birinde,ya yeni yaptıkları diyet tekrar manşetlere taşınana, ya da aldıkları kilolar alay konusu olana dek.Bu söylediklerim, işin rakamlar ve belki de biraz magazin yönü. Ne yazık ki derinlerde, insanların mahremiyetinde büyük acılar yaşanmaktadır.
Diyetle, dayatmayla, denetimli beslenme ile kilolarına savaş açıp, ibre açısından zaferi elde etmiş görünenler içinde düzeltme stratejilerini etkin ve düzenli olarak kullananların oranı büyüktür.
Kimse kusura bakmasın, eğer profesyonel sporcu olmayan birisi gününde 4 saat yoğun spor yaptığını, bu sayede "hem çok zinde kaldığını', "mutlu" olduğunu, hem de inceliğini korumayı başardığını söylüyorsa, benim aklıma önce hesap yapmak, sonra da bulimia nervosa sözcükleri gelir.
4 saat yoğun spor demek, 2500 ila 3000 kalori arası harcama demektir. Bu rakam da erişkin bir insanın günlük ortalama enerji harcamaları eşittir. Yani bazal metabolizma, diğer fiziksel aktiviteler, sindirim faaliyetleri artı yoğun sporla yapılan harcamaları karşılamak için bu in-4500 kalori üzeri enerjiyi besinlerle alıyor demektir.
"Yoksa bu kadar çok yemekten kendini alıkoyamadığı için sporun dozunu artırmış olmasın?" sorusu takılır aklıma.
Biliyoruz ki, bulimia nervosa hastalığının pençesinde olanların bir kısmı, düzeltme yöntemlerine karşın şişmanlamanın önüne geçemezken, bir başka kısmı bunu "başarmaktadırlar".

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp