Deve Hastalığı

Deve Hastalığı : Hiyâm; çölde susuz kalan develere mahsus bir hayvan hastalığı olup bulaşıcı ve öldürücüdür. Bu hastalığa yakalanan develer pek otlamazlar,aşk ateşi ile içi yanan ve ne yaptığını bilmeyen insanlar gibi çölde serseri serseri dolaşırlar. Suyu buldukları zaman o kadar çok içerler ki bir türlü kanmak bilmezler, günden güne zayıf düşerler. Suyu çok içmelerinden dolayı da karınları, sanki sirozlu hastalar gibi büyüyüp şişer. Hastalığın asıl nedeni, kuraklık sebebiyle develerin çölde durgun, pis ve acımış su içmelerinden meydana gelmektedir.

Araplardaki yaygın kanaate göre, böyle hasta bir devenin yattığı yere (ağıla); sağlam bir deve yatacak olursa, o deve de hemen aynı hastalığa yakalanır. Hatta böyle hasta bir deveyi, sağlam deve koklayacak olsa, hastalık teneffüs yoluyla o deveye de bulaşır."

* Bu hastalığın adı Kur'an-ı Kerim'de de geçmektedir. Nitekim Yüce Allah cehennemlikleri tavsif ederken: "Elbetteki cehennemin zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı hep ondan dolduracaksınız. Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. Susuzluk hastalığı (hîm)'nayakalanmış develerin içişi gibi içeceksiniz (içtikçe de susuzluğunuz artacaktır). İşte kıyamet gününde onların ziyafetleri bu şekilde olacaktır" buyurmaktadır. (Vakıa 52-56)

Sebepleri:
İbni Abbas (r.a.) demiştir ki: "Bir defasında Peygamber Aleyhis-Selâm zamanında uzun birsürekuraklıkolmuştu. Rasûlullah (s.a.v); Bakîu'l Garkad mevkiine çıkarak ashabına iki rekat namaz kıldırdı. Bu namaz sırasında, gündüz olduğu halde sûreleri açıktan okudu. Namazdan sonra cübbesini ters giyindi, (kıbleye döndü), ellerini semaya kaldırdı ve şöyle duâ etti: "Ey Rabbim! Yağmursuzluktan yurdumuz ot bitirmez oldu. Arazilerimiz çoraklaşıp ekin bitirmez oldu. Hayvanlarımız susuzluktan hastalandı. Allahım! Pınarların başında dolaşıpta su içemeyen hayvanlarımıza ve memede süt emen zayıf çocuklarımıza acı ve merhamet eyle (de bize yağmur gönder)."

* Bu Hadîs-i Şerife göre kuraklık, bu hastalığın sebeplerinden biri olarak gösterilmiştir.

Hastalıklı HayvanlarınSatılmaması:
Amr İbni Dînar (r.a.) demiştir ki: "Şu Mekke şehrinde Nevvas adında bir deve tüccarı vardı. Develeri arasında bir de hastalıklı devesi (hiyâm) bulunuyordu. Abdullah İbni Ömer gelip bu hastalıklı deveyi bilmiyerek, Nevvâsın ortağından satın aldı.

Sonra ortağı olan şahıs, Nevvâs'a gelerek hasta deveyi sattığını söyledi. Bunun üzerine Nevvâs ona: "Kime sattın?" diye sordu. Ortağı: "Şöyle şöyle vasıfta bir ihtiyara sattım" dedi. Nevvas ortağını tenkid ederek: "Vay sana yazıklar olsun! Vallahi bu ihtiyar zat İbni Ömer'dir" dedi ve hemen İbni Ömer'e giderek:

"Ortağım size özürünü bildirmeden hastalıklı bir deve satmış" diyerek durumu anlattı ve özür diledi. Bunu duyan İbni Ömer: "Öyle ise deveni geri al!" dedi. Nevvas deveyi alıp götüreceği sırada, İbni Ömer: "Haydi bırak şu deveyi! Artık biz Peygamber Aleyhis-Selâm in: "Allah'ın izni olmadan hastalığın bizzat kendisinin sirayeti yoktur" hükmüne razı olmuş kimse-leriz" dedi."

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp