Wilson Hastalığı

Wilson Hastalığı :

Bakır metabolizmasının bu otomazol resesif hastalığı, birçok organda ve dokuda, özellikle de karaciğerde, beyinde ve gözde toksik seviyelerde bakır depolanması ile karakterizedir. Wilson hastalığına neden olan genetik defekt ATP7B geninde meydana gelen mutasyondur. Tünüçüncü kromozomda yer alan bu gen, hepatositlerin Golgi bölgesinde yer alan bir ATPaz metal iyon taşıyıcısını kodlar. Şimdiye kadar 50'den fazla mutasyon saptanmıştır. Wilson hastalığı geninin rastlanma sıklığı 1I200'dür.

Bu hastalığın insidansı, yaklaşık 1130,000 dir ve herediter hemokromatozisten daha az sıklıkla rastlanan bir hastalıktır. Normal bakır fizyolojisi O) sindirilmiş bakırın emilimi (2S mg/gün); (2) albümin ile kompleks halde plazma transportu; (3) hepatositlerce alımı ve uıglobulin ile birleşerek seruloplazmin oluşumu; (4) plazma bakırının %909S'ini içeren seruloplazminin plazmaya sekresyonu; ve (S) eskimiş seruloplazminin plazmadan hepato site geri alımı, lizozomal degredasyonu ve serbest bakırın safra içine sekresyonu emilimi basamaklarını içerir. Wilson hastalığında, bakırın emilimi ve karaciğere transportu normaldir. Fakat emilen bakır, seruloplazmin şeklinde dolaşıma giremez ve bakırın safraya atılımı belirgin bir şekilde azalmıştır. ATP7B'deki fonksiyon bozukluğu bakırın vücuttan atılımının başlıca yolu olan safraya atılmasını engeller.

Bakır progresif bir şekilde karaciğerde birikerek toksik karaciğer hasarına yol açar. Bu hasar bakırın aşağıdaki etkileri ile meydana gelir: O) serbest radikal oluşumunu artırır, (2) hücresel proteinlerin sülfhidril gruplarına bağlanır ve (3) hepatik metalloenzimlerden diğer metalleri ayırır. Genelde, S yaşına gelen bir hastada, seruloplazmine bağlı olmayan bakır dolaşıma yayılarak hemolizi ve beyin, kornea, böbrekler, kemikler, eklemler ve paratroidler gibi bölgelerde patolojik değişmelere neden olur. Aynı zamanda bakırın idrarla atılımı belirgin bir şekilde artmıştır. Wilson Hastalığının biyokimyasal tanısı, serum seruloplazmin seviyesinde düşme, hepatik bakır miktarında ve idrarla bakır atılımında artma temellerine dayanmaktadır.

Morfoloji

Karaciğer, Wilson Hastalığı'nın minör değişikliklerden masif hasara kadar değişen çok çeşitli şiddetlerdeki etkilerini kendinde gösterir. Vakuollü nukleuslar (glikojen ya da su) ve odaksal hepatosit nekrozu şeklinde izlenen yağlı değişim hafif ya da orta şiddette olabilir. Beraberindeki yağlı değişim sayılmazsa, akut hepatit, akut viral hepatiti taklit eder. Kronik hepatit ise viral, ilaç nedenli ya da alkol orijinli kronik hepatite benzemekle birlikte, yağlı değişim, Vakuollü nukleuslar ve Malory cisimcikleri gibi ayrımı sağlayacak değişiklikler içerir. Kronik hepatitin ilerlemesi ile siroz gelişir. Masif karaciğer nekrozu oldukça ender görülen bir durumdur ve virüsler ya da ilaçlar nedeniyle meydana gelen nekrozdan ayrımı mümkün değildir.

Fazla bakır depolanması özel boyalar (örneğin, bakır için rodanın boyası, bakır ile bağlantılı proteinler için orsein boyası) ile gösterilebilir. Bakır kronik tıkayıcı kolestazda da biriktiği ve Wilson Hastalığı viral ya da ilaç nedenli hepatitten histolojik olarak ayrılamadığı için, 250 mg/gr kuru ağırlıktan daha yüksek miktarlardaki bakırın karaciğerde gösterilmesi tanı koydurucudur. Toksik hasar, beyinde öncelikle bazal gangliyayı, özellikle de atropin ve kavitasyonun meydana geldiği puta meni etkiler. Nörolojik etkilerin görüldüğü hemen bütün hastalarda, KayserFleischer halkaları (korneanın limbosunda, Deseement membranınsa yeşil kahverengi bakır depolanması) adı verilen göz lezyonları görülür. Bu durum, hepatolentiküler dejenerasyon olarak da adlandırılır.

Klinik Özellikler


Hastalığın başladığı ve klinik bulguların ortaya çıktığı yaş, Wilson Hastalığı'nda oldukça değişkendir, ancak, 6 yaşından önce bulgular ender olarak kendini gösterir. En sık akut ya da kronik karaciğer hastalığı ile ortaya çıkar. Hafif davranış değişiklikleri, belirgin psikoz ya da Parkinson hastalığı benzeri sendrom gibi nöropsikiyatrik bulgular; geri kalan hastaların çoğunluğunda görülen başlangıç bulgulandır. Kayser Fleischer halkalan, düşük serum seruloplazmin düzeyleri ve belirgin bir şekilde artmış hepatik bakır seviyelerinin gösterilmesi tanıya götürür. Erken tam ve uzun süreli bakır çelasyon tedavisi (Dpenisillamin ile) bilinen progresif kötüye gidişi dramatik bir şekilde durdurur.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp