Epilepsi Sara Hastalığı Tedavisi

Epilepsi Sara Hastalığı Tedavisi :

Yani, havale...

Yani, nöbet dedikleri şey... Yani, şimdi benim çocuğum o so- kakta bayılıp, kolları bacakları kasılan, ağızlarından salya köpük gelip altlarına idrar kaçıranlardan biri mi olacaktı? Mümkün değildi bu...Geri dönüp baktığımda, tuhaf ve açıklanamaz şekilde zaman kaybettiğimi görüyorum. Üstelik hızla büyüyen yavrumakaybettirdiğim bir zaman bu.Şimdi düşünüyorum da, neden mümkün olmuyordu acaba? O insanlar uzaydan mı gelmişlerdi? Yoksa ben mi uzaylıydım da böyle bir çocuk doğurmaktan kendimi muaf tutuyordum?

Elbette onların da bir anneleri ve babaları vardı.

Elbette, onlar da insandı. Böyle birini gördüğünde başını çeviren ben, kendi insanlığımı sorgulamalıydım önce...İleriki günler ise adeta bir karabasandı.Bu nasıl bir hastalık?Bulaşıcı mı?İyileşecek mi?Soya çeker mi, çocuğumun çocuklarına geçer mi?Çocuğumun beyin gelişimi bozulur mu?Bir gün bu nöbetler bitecek mi?Çocuğumun geleceği ne olacak?Bir çocuğum daha olsa onda da epilepsi olur mu?Sorular, gecenizi gündüzünüzü, tüm benliğinizi kaplar. Ve daha niceleri beyninizin içini oyar.Bu doktorlar da hasta halinden hiç anlamıyorlar. Teşhis böyle “pat”diye, insanın yüzüne çarparcasına söylenir mi? Ne olur gerçeği bir süre gizleseler. Alıştıra alıştıra söyleseler.Müthiş bir fikir ile kendinizi rahatlatırsınız.

Teşhis yanlış olmalı!!!

Evet, evet bu teşhis mutlaka yanlıştır. Hem dump dururken neden benim çocuğuma böyle bir teşhis konsun ki! Ben bu teşhisi kabul etmiyorum.Geri dönüp baktığımda, tuhaf ve açıklanamaz şekilde zaman kaybettiğimi görüyorum. Üstelik hızla büyüyen yavruma kaybettirdiğim bir zaman bu. Zamanın çok önemli olduğu büyüme yaşlarında geri dönüşü mümkün olmayan bir kayıp...Önceleri “teşhis doğru değildir" diye, sonra da teşhisi “pat” diye hemen söyledi diye doktoru eleştirmekle geçirdiğim zamana şimdi çok acıyorum.Oldukça entelektüel bir aile tanıdım. Çocuklarında doğuştan bir beyin hastalığı vardı. Bu nedenle çocuk bir beyin ameliyatı geçirmiş ve beynine shunt (şant) denilen bir alet takılmıştı. Bunlar yetmiyormuş gibi, çocuk 5 yaşında bir çeşit kansere yakalanmıştı. Kanser beyne de sıçrayabilecek cinstendi. Doğuştan bir beyin hastalığı, beyne sıçrama olasılığı olan bir kanser, üstelik beyne etkileri oldukça fazla olan kemoterapi tedavisi derken, çocuk 6 yaşında bir de havale geçirmeye başlamıştı.Doktorlar, bu yeni durumu epilepsi kelimesini hiç kullanmadan tedavi ediyorlardı. Çocuğun o kadar çok sorunu vardı ki, aile bir de bu teşhisi duysun istememişlerdi. Kararları bu yönde olmuştu. Aile bir gün bu teşhisi dolaylı olarak öğrendi. Tanrım, olamaz böyle bir şey! Yer yerinden oynadı. Kıyametler koptu. Yıllardır kendilerine yardım etmeye ve bütün bu olumsuzluklara rağmen çocuğun gelişimini fevkalade sürdürmeyi başaran o kişilere yapmadıklarını bırakmadılar.

Neden teşhis onlardan gizlenmişti?
Biz böyleydik işte, teşhis söylense bir türlü, söylenmese bir türlü oluyordu. İçinde bulunduğumuz ruhsal çöküntü maalesef davranışlarımızı kontrol altına alıyordu.Yine o günlerde, başka bir çarpıcı tesadüfle karşılaştım. Hastanede muayene olmak üzere sıramızı bekliyoruz. Kucaklarında beyin özürlü birer çocukla bir yanımda biranne, diğer yanımda başka bir anne oturuyordu. Sıra beklerken herkes birbirinin derdini merak eder bilirsiniz. Annelerden birinin öyküsü şöyleydi: Hamileliğinde bebeğinin sorunlu olacağı kendisine söylenmiş fakat o doğurmayı tercih etmişti. “Keşke, falancayı dinleyeceğime doktorları dinleseydim” diye pişmanlığını dile getiriyordu. Diğerinin öyküsü ise; hamileliği sırasında kontrollere gittiği halde, çocuğundaki sorunun fark edilmemiş olması idi. O da, “eğer bunu önceden bilse bebeği mutlaka aldırmayı tercih edeceğini” iddia ediyordu. İş biraz karışıktı. Galiba gerçekler ortaya çıktıktan sonra ben öyle yapardım, ben böyle yapardım sözleri kolay söyleniyordu.

Ben de benzer tutarsızlıklar yaşıyordum.
Neden bu faydasız tartışmalara kafa yorduğumu da bilemiyorum. Bunun sebebi; hızla gelişen olaylar karşısında düşünme yeteneğinin az çok kaybı olabilir. Daha iyi düşünüp karar verebilmek için zaman kazanmak olabilir. Ama zaman kazanayım derken, zaman kaybetmek gibi bir terslik, şaşkınlığınızı daha da arttırır. “Bilge biri olsa da peşine takılsam.” dersiniz. Her kafadan bilir bilmez o kadar çok ses çıkar ki, böyle bilge biri varsa bile, bu kuru gürültüde onu seçemezsiniz.Bana sorarsanız, gerçeği kabul edememenin sonuçlarıydı bütün bunlar. Kabul var ya olayı kabul etmek, işte o çok zor oluyor.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp