Cesaret Nasıl Kazanılır

Cesaret Nasıl Kazanılır

İş ilişkilerinde yaşanan her türlü problemin görünen nedenlerinin altını biraz eşelerseniz karşınıza asıl dev problem çıkar: “Bireylerin özgüven eksikliği” Özgüven eksikliği öylesine büyük bir kara deliktir ki, bireyi, bireyin ilişki içinde olduğu diğer kişileri, iş süreçlerini, şirketi hatta toplumu, ülkeyi yutar, yok eder. Neden mi?

Çünkü:

- Özgüveni olmayan insan korkar ve istemeden de olsa yalan söyleyebilir.

- Özgüveni olmayan insan sorumluluk ve risk almaktan kaçar.

- Özgüveni olmayan insan hatasını üstlenmez, başkasına yükler.

- Özgüveni olmayan insan olan bilgisini paylaşmaz, itinayla saklar. Paylaşırsa güç kaybedeceğinden korkar.

- Özgüveni olmayan insan yapıcı değil, yıkıcıdır. Yersiz saldırgandır.

- Özgüveni olmayan insan art niyetli kıskançtır.

- Özgüveni olmayan insan değişiklerden hoşlanmaz, esnek değildir. Her türlü değişim, gelişim onun için tehlikedir.

- Özgüveni olmayan insan olaylar, insanlar, zamanlar arası neden sonuç ilişkisi kuramaz. Sağlıklı analiz yapamaz.

Günümüzde başarılı kişilere bakıldığında başarılarının en önemli faktörlerinden birisinin aile desteği olduğu görülmektedir. Fırsat verilen çocuk kendini ifade edebilmektedir. Herhangi bir yolla, ister sanatın bir dalı, ister spor ya da herhangi dikkat çekici bir faaliyet çocuk tarafından keşfedildiğinde aile bunu desteklemelidir.

Özgüven kendimize yönelik iyi duygular geliştirmemiz sonucu, kendimizi iyi hissetmemiz demektir. Kendimiz olmaktan memnun olmak ve bunun sonucu olarak kendimiz ve çevremizle barışık olmaktır. Kendimize yönelik iyi duygularımız bebeklik döneminde gelişmeye başlar. Hatta bazı düşünürlere göre özgüven anne karnındayken başlamaktadır. Şöyle ki, annenin bebeğiyle kurduğu ilk iletişim, bebeğin kendine olan özgüven duygusu geliştirmesine yol açmaktadır. Kendisi için bir takım şeyler yapıldığını anneyle olan iletişimi sayesinde anlayan bebek, kişilik yapısının ilk temellerini anne karnında atmaktadır. Daha sonraları ilk bebeklik dönemlerinde çocuğa gerekli olan öz bakımı doğru bir şekilde uygulamak, en temel gereksinim olan sevgiyi doğru ve dozunda vermek, çeşitli aktivitelerle onunla iletişim kurmaya çalıştığınızı göstermek, bebeğe onun önemsendiği ve dikkate alındığı duygusunu aşılamaktadır.

Erken çocukluk dönemlerinde ebeveynlerin; hem anne hem de babanın çocuğun kişilik gelişiminde çok büyük sorumlulukları ve etkileri vardır. Hem anne hem de baba ve de evde yaşayan diğer bireyler çocuğa onun da evin bir bireyi olduğunu çeşitli yolardan hissettirmeli ve göstermelidirler. Çocuktan gündelik yaşamla ilgili alınacak en ufak fikrin bile çocuğun kimlik ve kişilik gelişiminde çok büyük önemi vardır.

Günümüzde başarılı kişilere bakıldığında başarılarının en önemli faktörlerinden birisinin aile desteği olduğu görülmektedir. Fırsat verilen çocuk kendini ifade edebilmektedir. Herhangi bir yolla, ister sanatın bir dalı, ister spor ya da herhangi dikkat çekici bir faaliyet çocuk tarafından keşfedildiğinde aile bunu desteklemelidir. Çocuğa hangi renk giymek istediği, ne yemek istediği, ne görmekten, izlemekten hoşlanacağını sormak küçük şeyler gibi gözükse de aslında onun kendine güven duygusu geliştirmesini sağlayacak en büyük katkılardan biridir.

Çocuk her şekle girmeye hazır bir hamur gibidir. Vereceğiniz her bilgiyi, konuşulanı, tartışılanı hemen alır ve sentezler. Bu yüzden çocuklarla fikir paylaşımı yapılmalı, onların zevk alabileceği başarılı olabileceği alanlar ortak olarak keşfedilmelidir. Ne yapacağını, neden zevk aldığını gören hedefleri olan çocuklar kendilerine güven sorunu yaşamazlar. Ailelerin yapması gereken çocuklarının başarılarında başarısızlıklarında onların arkalarında durmaları ve çocuklarına, onları koşulsuz sevdiklerini göstermektir. Bir çocuk ancak ve ancak sevildiğini görür ve anlarsa, kendi geleceği için önemli adımlar atabilir ve karşılaşacağı gündelik sorunlar ya da büyük problemler karşısında kendisine olan özgüveni sayesinde çeşitli problem çözme yöntemleri geliştirebilir.

Özgüven Hırsızı

Son yıllarda sıklıkla karşılaştığımız bir kavram olan özgüven, günümüzde ve hayatın her alanında, kişilerden beklenen en önemli özellikler arasında yer alıyor. Çağımızın modern toplumlarında özgüveni yüksek bireyler, karşılaştığı zorluklar karşısında baş etme becerileriyle ve başarılarıyla toplumun takdirini alırken, özgüvensizlik ise hem bireyin yaşamında ona engeller oluşturuyor hem de güvensiz davranışlar günümüzün talepkar toplumunca onaylanmıyor.

Özgüven, yaşamda karşılaştığımız zorluklarla gerçekçi bir biçimde baş etmemizi sağlarken, enerjimizi, gücümüzü artırır ve bizi daha fazla çaba sarf etmeye güdeleyerek başarı için ilham kaynağı olur. Sonuç başarılı olsun ya da olmasın, çabalarımızla gurur duymamızı ve onlardan keyif almamızı sağlar.

Özgüvenimiz olmadığında ise yapmamız gereken işlerle ya da alışık olmadığımız yeni durumlarla yüz yüze geldiğimizde gerekli becerilere sahip olsak bile paniğe kapılabilir, “başaramam, ben bu işin içinden nasıl çıkarım” gibi negatif zihinsel tohumlarla kendi kendimize engeller koyup mutsuz ve huzursuz bir yaşamı seçebiliriz.

Bizi mutsuzluğa ve huzursuzluğa iten özgüvensizlik; “çaresizlik” ve “değersizlik” hislerini doğururken aynı süreci bir kısırdöngü gibi devam ettirmemize neden olur. Birçok ruh sağlığı ve davranış bozukluğu “çaresizlik” ve “değersizlik” hisleri sonucu ortaya çıkmaktadır.

Hangi işi yapıyorsanız yapın, başarınız için size en çok gerekli duygu, şüphesiz özgüvendir. Özgüven, bir insanın bir işi yapabileceğine, başarabileceğine inanmasıdır ve yapabileceğini, başarabileceğini zihninde görüp söyleyebilmesidir.

İnançlar, beynimizin komutanlarıdır. İster mantıklı ister mantıksız, ister faydalı, ister zararlı olsun insanlar, inançlarının peşinden giderler.

İnançları daha ilginç kılan bir başka özellik ise insanların tekrar ettikleri düşüncelerini inanç haline getirmesidir. Yani neyi tekrar ederseniz ona inanırsınız.

Cesaret Nedir

Kısaca cesaret; “korku, acı, risk, belirsizlik veya tehdit ile başa çıkabilmek amacıyla gösterilecek yiğitlik, kararlılık, ataklık ve dayanıklılık yeteneğidir.” Cesaretin ne olduğunu tam olarak algılamak için, önce insanı cesaretli olmak durumunda bırakan korkunun ne olduğunu anlamak gerekir.

Korku; “bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen rahatsız edici ve olumsuz bir histir.”
Korku belirli bir ağrı veya tehdit olarak algılanan bir tehdit sonucunda, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir mekanizmadır.
Korku görünüşte evrensel bir duygudur. Herkes bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çeşitli korkulara kapılabilir.

Tehlike ile karşılaşan bir kişi korkar ve bu korku sonucunda kaçmak için, aynı zamanda kavga et-kaç tepkisi olarak da bilinen, bir tepki oluşturur.
Ancak aşırı durumlarda (nefret ve terör gibi) korkan bir kişi donup kalabilir veya felç tepkisi vermesi de mümkün olabilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp