antipsikotik ilaçlar nasıl bırakılır

Şizofreni belirtilerini ortadan kaldıran antipsikotik ilaçların çoğu fenotiazin denilen aileye mensuptur. Örnekler, Torazin (klorpromazin) ve Proliksin (flupenazin) gibi ilaçlardır. Bu ilaçlara “ana trankilizanlar” denir, ancak bu terim tam olarak uygun değildir, çünkü bunlar sinir sistemi üzerinde barbitüratlar ya da antianksiyete ilaçlar gibi etki etmezler. Bunlar uyuşukluğa neden olurlar, ancak çok büyük miktarda alındıklarında bile derin uykuya neden olmazlar (kişi kolayca uyandmlabilir). Bunlar nadiren de olsa, düşük dozda anksiyete önleyici ilaçlarla birleşen, hoş, hafif eforik bir duygu yaratırlar. Aslında, anti- psikotik ilaçların psikolojik etkisi, normal kişilere verildiğinde genellikle hoş olmaz.

Dolayısıylabu ilaçların hastalık dışı amaçlarla kullanımına nadiren rastlanır.15. bölümde şizofreniye dopamin nörotrans- miterinin aşın faaliyetinin neden olduğunu tartıştık. Antipsikotik ilaçlar dopamin reseptörlerini bloke ederler. Bu ilacın molekülleri yapısal olarak dopamin moleküllerine benzediği için, dopamin nöronlannın postsinaptik reseptörlerine bağlanırlar, böylece dopaminin reseptörlere girişini engellerler. (İlacın kendisi reseptörleri harekete geçirmez.) Tek bir sinaps birçok reseptör molekülüne sahiptir. Bunlann hepsi bloke edilirse sinapstan geçen transmisyon engellenecektir. Sadece bir kısmı bloke edilirse transmisyonzayıflatılacaktır. Antipsikotik bir ilacın klinik gücü doğrudan doğruya o ilacın dopa- min reseptörleriyle yanşma yeteneğiyle ilişkilidir.Dopamin reseptörleri olan nöronlar retiküler sistemde, limbik sistemde ve hipotalamusta yoğunlaşmıştır.

Retiküler sistem duyu organlarından serebral kortekse gelen mesaj akışını seçerek filtre eder ve kişinin uyarılma durumunu kontrol eder. Limbik sistem ve hipotalamus heyecanların düzenlenmesi bakımından önemlidir. Bu alanlardaki nöral faaliyetin değişmesi antipsikotik ilaçların sakinleştirici etkisini açıklayabilir. Gene de sürecin nasıl işlediğini tam olarak bilmiyoruz.Faaliyet yöntemleri nasıl olursa olsun, antipsikotik ilaçlar halüsinasyonların ve akut bir şizofreni epizodunun yol açtığı bozukluğun hafifletilmesinde ve akılcı düşünme süreçlerinin restore edilmesinde etkindir. Bu ilaçlar şizofreniyi iyileştirmezler; çoğu hasta işlevlerini hastane dışında da sürdürebilmek için bu maddeleri belirli bir dozda kullanmaya devam etmelidir. Şizofreninin karakteristik belirtilerinin çoğu -duygusal körelme, yalnızlık eğilimi, dikkati sürdürmekte zorlanma- varlığını sürdürür.

Ancak antipsikotik ilaçlar hastaların hastanede kalmalarını gerektiren süreyi kısaltır ve hastalığın nüksetmesini önler. Topluluk içinde yaşayan şizofrenler üzerinde yapılan araştırmalar, feno- tiazinlerden birini alanlarda hastalığın nüksetme oranının, plasebo alanlarda görülen nüksetme oranının yaklaşık yarısı olduğunu göstermiştir (Hogarty vd, 1979).Ne yazık ki, antipsikotik ilaçlar bütün şizofren hastalara yardımcı olmaz. Aynca bu ilaçlann ağız kumluğu, bulanık görme, yoğunlaşma zorluğu ve zaman zaman nörolojik belirtiler gibi istenmeyen yan etkileri vardır. Bu etkiler, birçok hastanın tedaviyi yarıda kesmesine yol açar. Uzun süreli kullanımda çok daha ağır yan etkiler de görülebilir (örneğin, düşük tansiyon, ağız ve çenenin kendiliğinden hareketlenmesine yol açan bir kas bozukluğu). Araştırmacılar, şizofreni belirtilerini daha az yan etkiyle azaltacak ilaçlar bulmak için araştırmalannı sürdürmektedirler.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp