Zihinsel Hastalıklar Nelerdir

ZİHİNSEL HASTALIKLAR NELERDİR

1. Asperger Sendromu:
Asperger sendromu, kendisini daha çok sözel olmayan iletişim alanında gösteren nörobiyolojik bir bozukluktur. Asperger sendromu olan kişiler sıkça ortalama veya ortalama üstü zekâya sahiptirler. Bunun için Asperger sendromu olan bir çocuk normal okullara gitmektedir. Doğru destek ve cesaretle iyi bir şekilde ilerleyip, daha ileri düzeyde eğitimlerine devam edebilir ve iş sahibi olabilirler. Asperger sendromu olan çocuklarda gözlenebilen özellikler şunlardır:

· Göz kontağı kuramama
· Yüz ifadesini duruma uygun olarak değiştirememe
· Vücut duruşunu duruma uygun hale getirememe
· Arkadaş ilişkilerini sezgisel olarak başlatamama ve sürdürememe
· Duygu ve düşünceleri paylaşmak için doğal bir gereksinim duymama
· Çok kısıtlı ve takıntılı ilgi alanları
· Fonksiyonel olmayan rutinlere hiç esneklik göstermeden bağlanma
· Tekrarlayan motor hareketler, elleri yanda sallama gibi

Asperger sendromu olan çocuklarda konuşma gecikmesi pek görülmez. Ancak bu çocukların dil kullanımı sıradışıdır; vurguları mekaniktir ve aynı kalıplarla konuşurlar. Asperger sendromu olan çocuklar zihinsel beceri düzeyi, kendine bakım becerileri, çevreyi araştırma gibi alanlarda yaşıtlarından belirgin bir farklılık göstermezler. Asperger sendromu olan çocuklarla yapılacak sosyal beceri ağırlıklı çalışmalar, onların sosyal ortamlarda daha az sıkıntı çekmelerini sağlayacaktır.

2. Atipik:

"Atipik yaygın gelişimsel bozukluk" olarak da isimlendirilen bu grup, tam olarak tanısal ölçütleri karşılamayan ama otistik belirtiler de gösteren bir gruptur. Atipik otizm,otizm yada Asperger sendromunun bazı özelliklerinin görünüp bazılarının görünmemesi durumunda,diğer bir değişle kuşkulu durumlarda konulan tanıdır. Karşılıklı toplumsal etkileşimde ağır ve yaygın gelişimsel bozukluk görülür. Sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin gelişmesinde bozukluk ya da basmakalıp davranış, ilgi ve etkinlikler mevcuttur. Öte yandan özgül bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni, Şizotipal Kişilik Bozukluğu ya da Çekingen Kişilik Bozukluğu için tanı ölçütleri tam olarak karşılanmamaktadır. Gözlenen semptomlar tanı koymak için yetersiz kaldığında olgu bu kategoriye dahil edilir.

Belirtiler;

· Göz kontağı kurmazlar. Gözlerinize baksalar bile kısa sürelidir veya sizden uzaklara bakıyormuş gibidirler.
· Huzursuz görünürler.
· Sözel veya sözel olmayan (yüz ifadesi gibi) birtakım ifadelere tepki vermeyebilirler.(seslenildiğinde duymuyormuş gibi davranırlar.)
· Bazıları birtakım ses, koku, ışık veya dokunuşa aşırı hassastırlar.
· Bazıları ise sıcak, soğuk veya herhangi bir acıya karşı oldukça duyarsızdır.
· Etraftaki birtakım değişikliklere stresli bir tepki gösterirler.Bazı çocuklar ev veya oda düzenlerinin bozulmasına karşı aşırı tepki gösterirler. (örneğin, evdeki eşyaların yerleri değiştirilmişse, eşyalar eski yerlerine konana kadar kendilerini yerden yere vurup ağlayabilirler.)
· Rutin olarak görmeye ve yapmaya alıştıkları şeyleri severler. Zihinlerinde yaşadıkları ortamın bir haritasını gezdirirler ve yapılan her küçük değişiklik çocuğun daha fazla stres yaşamasına neden olur.
· Bazı çocuklar çok saldırgan olurlar. Kendilerine, başkalarına ya da eşyalara zarar verebilirler.
· Tehlike ve korku duygusu hissetmezler. (örneğin, korkusuzca trafiğe çıkabilir, ateşle oynayabilirler.)

Otizm, şu anda sahip olduğumuz bilgi ve yöntemlerle tamamen tedavi edilebilecek bir problem değildir. Ancak uygun bir eğitim planı ve bazı durumlarda ilaç tedavisi ile otizmin bazı belirtileri ortadan kalkabilir, uyum yetenekleri ve becerileri geliştirilip kendi kapasitesi içinde mümkün olan en üst düzeye gelebilir.

3. Dandy-Walker Sendromu:

Dandy-Walker Sendromu doğumsal bir hastalık olup beyinde dördüncü ventrikül denilen bir boşluk ile beyinciği ilgilendirmektedir.Hastalık dördüncü ventrikül denilen ve beyin omurilik sıvısının dolaştığı boşluklardan birinin doğuştan anormal genişlemesi, beyincikte iki beyincik yarımküresinin arasında yer alan ve vermis denilen bölümünyokluğu(agenezisi) veya gelişiminin geri kalması(hipoplazisi) ve bu anormallikler sonucunda kafatasının arka boşluğunda bir kist oluşması ile karakterizedir. Ayrıca hidrosefali yani kafa içi basıncının artması ve kafatasının genişlemesi de eşlik edebilir.

Diğer önemli bir nokta da Dandy-Walker Sendromunun beyindeki diğer birtakım organların gelişim anomalileri ile birlikte olmasıdır. Örneğin corpus callosum(beyin birleşeği) denilen beyin yarım küreleri arasında iletişimi sağlayan organın doğuştan yokluğu veya yetersiz gelişmesi, yüz anomalileri kol, bacak ve parmakları ilgilendiren anomalilerle kalp anomalileri bunlardan bazılarıdır.

Bu hastalığın kesin tedavisi olmamakla birlikte yapılabilecek şeyler hastalığın derecesi ile orantılı olarak değişebilmektedir.Eğer hidrosefali yani kafa içi boşluklardaki beyin omurilik sıvısının artması durumu yoksa hastalar sadece düzenli aralıklarla takip edilebilirler.Bazen hastaya shunt denilen beyin omurilik sıvısını karın boşluğuna akıtan bir cihaz takılarak kafa içi basıncının artması ve kafa çevresinin büyümesi engellenir. hastaların %50 sinde IQ normalin altındadır. Denge problemleri spastisite ve motor hareketlerin kontrolünde güçlük sıktır.Düzenli olarak fizik tedavi yapılması ve hastaların gelişim nörologları, beyin cerrahları ve fizyoterapistler tarafından düzenli olarak takip edilmeleri gereklidir.

4. Debilite

5. Down Sendromu:
En basit tanımıyla Down Sendromu çocuğunuzun vücudundaki hücrelerin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olmasıdır. Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır. Down Sendromu konusunda iki şey kesindir. Birincisi, Down Sendromunun kaynağı anne-baba değildir ve hamilelik öncesi veya sırası olan hiç bir şey çocuğun Down Sendromlu doğmasına yol açmaz. İkincisi, diğer çocuklar gibi Down Sendromlu çocukların da kendilerine özgü kişilikleri, yetenekleri ve düşünceleri vardır. Diğer çocuklar gibi onlar da farklı kişiliğe sahip bir birey olarak büyüyeceklerdir.

Down Sendromlu doğan çocukların %85 inin 35 yaş altı kadınların çocuklarında görülmüştür bunun nedeni olarak da genç kadınların doğurganlık yüzdelerinin daha yüksek olması olarak gösterilmektedir. Fakat yinede anne yaşının artması ile Down Sendromlu çocuk doğumununda arttığıda diğer bir bilgidir.

Ebeveynlerin hamilelik öncesinde veya sonrasındaki aktiviteleri ile Down Sendromunun hiç bir tipinde bağlantı bulunmamaktadır. Bu teşhiste öncelikle bebeğin görünüşü ile ilgili bulgular ve Down Sendromunu belirleyen bazı fiziksel karakteristikler vardır. Düz bir yüz profili, basık nasal köprü, küçük burun, kulak şeklinde anormallik, avuç içinde gözlenen tek ve derin bir çizgi, birinci ve ikinci ayak ayakparmağı arasında normal dışı boşluk, dilin ağız büyüklüğüne oranla daha geniş olması gibi.

Herhangi bir canlının genetik yapısını değiştirmek günümüzde mümkün değildir. Bu nedenle Down sendromunun tedavisi yoktur. Ancak bu bireyler yakın ilgi ve özel eğitim programları ile yaşamlarını rahatlıkla idame ettirebilirler pek çok aktivitede bulunabilirler. Down sendromlu bir aktörün ödül aldığını hatırlatmakta fayda var.

6. Epilepsi (Sara Hastalığı):

7. Fenil Ketonüri:

Fenilketonüri, gıdalarla alınan ve esansiyel bir aminoasit olan fenilalenini tirozine çeviren fenilalenin hidroksilaz aktivitesinin yokluğu veya çok az olması sonucunda ortaya çıkan kalıtsal bir metabolik hastalıktır. Fenilalanin vücutta kullanılamadığı için fazla miktarlarda birikir ve başka yollarla fenilpirüvik asit veya feniletilamine dönüşür. Bu maddeler ve bunların metabolik ürünleri normal metabolizmayı bozarak beyin hasarına neden olurlar. Hastalığın ortaya çıkması için anne ve babanın herikisininde taşıyıcı ve/veya hasta olması gerekir ( taşıyıcılarda hiçbir hastalık belirtisi bulunmaz ). Bu nedenle akraba evliliklerinde risk daha yüksektir. Anne babanın herikisininde taşıyıcı olması durumunda, çocuklarının % 25 olasılıkla hasta doğma riski vardır.
Hastalığın tanısı için yapılacaklar oldukça kolay, ucuz ve pratiktir. Yenidoğan döneminde kanda yükselmiş olan fenialalanin düzeyini tespit için bir tarama testi olan Guithrie nin bakteriyel inhibisyon testi kullanılır. İnceleme için birkaç damla kan yeterlidir.

Türkiye de görülme sıklığı yaklaşık 1/3500 dür. Otozomal resesif ( çekinik ) olarak kalıtım yoluyla geçer.Sevgili anne babalar; tedavisi mümkün olan bu hastalığın tanısının konabilmesi için tüm yeni doğan bebeklerinize çok basit olan, ülkemizde tüm hastane ve sağlık ocaklarında bedava yapılan Guithrie testini ( halk arasında zeka testi olarak söylenmektedir ) yaptırmayı lütfen ihmal etmeyiniz.

Hastalıkların Zihinsel Nedenleri

ADET BOZUKLUKLARI: Kadınlığı reddetme
AĞIZ RAHATSIZLIKLARI: Yeni fikirleri içine almayı reddetme, öfke ve intikam
AĞRILAR: Sevgi ve destek bulma özlemi
AIDS: Kendini savunmasız ve umutsuz hissetme, kendinden vazgeçme
AKCİĞER: Hayatı içine alma kapasitesi
ALLERJİLER: Kime karşı alerjiniz var? Kendi gücünü yadsıma
ALKOLİZM: Yetersizlik duygusu
ALZHEİMER: Dünyayı olduğu gibi kabul etmeyi reddetme, çaresizlik, öfke
ANEMİ: Evet, ama tutumu. Hayattan korkma
APANDİSİT: Hayattan korkma. Akışın önünü kesme.
ARTRİT: Cezalandırma arzusu, sevilmediğini hissetme,
ASTIM: Boğucu sevgi
ATEŞ: Yakıcı Öfke
AYAKLAR/ BACAKLAR: Gelecek, ilerleme korkusu
BAĞIRSAKLAR: Özümseme, çıkarıp atamama, eskiyi bırakamama
BASUR: Geçmişe duyulan öfke, son teslim tarihi, yetiştirememe korkusu
BAŞ AĞRILARI: Kendini eleştirme. Korku
BAŞ DÖNMESİ: Kararsızlık, dağınık düşünme
BAYILMA: Başa çıkamayıp bırakma
BEYİN FELCİ: Aileyi bir sevgi eylemi içinde birleştirme
BEYİN TÜMÖRÜ: İnatçılık. Eski düşünce kalıplarını değiştirmeyi reddetme
BOĞAZ: İfadenin yolu. Yaratıcılık kanalı
BOYUN: Farklı bakış açılarını reddetme, boyun eğmezlik, inatçılık
BÖBREK: Hayal kırıklığı, utanç, başarısızlık
BRONŞİT: Huzursuz aile ortamı
BURUN: Kendini tanımayı, kabullenmeyi temsil eder
CİLT/DERİ: Bireyselliğimizi temsil eder
CİLTTE BEYAZ BAŞLI SİVİLCE VS : Çirkinliği gizleme
CİLTTE SİYAH BAŞLI SİVİLCE VS : Küçük öfke patlamaları
ÇENE: Öfke, içerleme, intikam
DALAK: Sabit fikir
DEPRESYON: Sahip olma hakkı olmadığından duyulan kızgınlık, umutsuzluk
DİŞ-DİŞ ETİ: Kararlarından sevinç duymama ve kararsızlık
DİZ: Gurur, kibir ve egoyu temsil eder
DÜŞÜK: Gelecek korkusu, şimdi değil-sonra duygusu
EKLEMLER: Hayattaki yön değişikliklerine uyum
EL : Tutma, kavrama, başa çıkma
ENFEKSİYON: Sinirlenme, öfke, sıkıntı
GASTRİT: Belirsizlik, kaygı, kimi hazmedemiyorsunuz?
GÖZLER: Geçmişi, şimdiyi ve geleceği berrak görebilme
GRİP: Kitle olumsuzluk ve inançlarını benimseme, istatistiklere inanma
GUATR: Kendini engellenmiş hissetme, kendini kurban görme
KEKELEME: Ağlamasına izin verilmeme, ifade eksikliği
KEMİK SORUNLARI: Otoriteye karşı başkaldırı
KANSER: Derin bir incinme, uzun süreli kızgınlık, yiyip bitiren sır, üzüntü
KARACİĞER: Öfkeler ve ilkel duyguların deposu
LENFOMA: (HODGKİN) Yeterince iyi olamama konusunda büyük korku
İDRAR YOLU ENF: Karşı cinsten birine ya da sevgiliye kızgınlık, suçlama
İSHAL: Korku, reddetme, kaçış

Psikolojik Hastalıklar

Depresyon:
Depresyonun tek ve belli başlı bir nedeni yoktur. Modern tıp, birçok koşulun biraraya gelmesinin depresyona yol açabileceği görüşünde mutabıktır. İnsanın hayatını değiştirebilecek olayların yanısıra, şahsiyet veya çevre faktörleri de bu koşullar kapsamına girmektedir.
Depresyon “akşamdan sabaha” gelmemekte, bilakis sinsi bir şekilde ortaya çıkmakta, haftalar ve aylar boyunca gelişmekte ve tedaviye tabi tutulmadan aylar ve hatta yıllar boyunca da kalabilmektedir. Tipik olarak bazı bedensel şikayetleri de beraberinde getirmekte. Özellikle aşağıdaki bedensel şikayetlerin ön planda olduğu hastalık vakalarında, gizli depresyon sözkonusu olabilmektedir:
Uyku rahatsızlıkları (aralıksız uyuyamama, uyku tutmaması, sabahın erken saatlerinde uyanıp tasalanmaya eğilim gösterme halleri, aşırı uyku ihtiyacı)

Boğazında ve göğüsünde darlık hissetme
İştah bozuklukları
Kilo kaybı
Baş ağrıları
Boyun veya bel omurgasında ağrılar
Mide barsak rahatsızlıkları
Kalp rahatsızlıkları

Panik Atak:
Panik Atak, başta “Panik Bozukluk” olmak üzere, birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda (Tiroid bezinin aşırı çalışması, kan şekeri düşüklükleri, enfeksiyon hastalıkları, kansızlık gibi) görülebilen, beklenmedik bir anda, herhangi bir yerde ortaya çıkan, yoğun kaygı, bunaltı, korku karışımı bir nöbettir.

Bu nöbet kişiye öylesine yoğun bir korku ve rahatsızlık duygusu yaşatır ki, kötü bir şey olacağı veya sonunun geldiğini, öleceğini hisseder. Bu korku fırtınasını yaşayan insan, doğal olarak o ortamdan ve durumdan kaçma, uzaklaşma davranışı gösterir, bir an önce yardım alınabilecek bir sağlık kuruluşuna müracat edilir. Çoğu kez de hastane, doktor gördüğünde kişide rahatlama olur ve nöbet geçebilir.
Panik Atak geçtikten sonra, kişi üzerinden kamyon geçmiş gibi hisseder. Müthiş bir yorgunluk, isteksizlik, sese, gürültüye, kalabalığa, ışığa karşı tahammülsüzlük ortaya çıkar. Yatmak, dinlenmek en iyi bir seçim olur. Yanında güvendiği birisi olsun ama soru sormasın, fazla konuşmasın istenir. Bunlar zaten bir “harpten çıkmış” insanı daha da yorar.

Anksiyete (Bunaltı) Bozukluğu:
Anksiyete, kaygı, bunaltı,sürekli sıkıntı ve stres altında olma halidir. Bütün vucudu ve zihni etkilediğinde yaygınlaşmış demektir. Yoğunluğu artığında panikatak oluşabilir. Kişinin düşünce, duygu ve davranışları tamamen kaygı ve stres altındadır. Sürekli kötü bir şeyler olacağı endişesi vardır. En aşağı altı aydır her gün kaygı yaşanmaktadır. Bir çok olay ve etkinlikler hakkında abartılı kuruntular-evhamlar dikkat çeker.
Kişi huzursuzdur, sürekli yer değiştirir, sabırsız ve sinirlidir.
Kaslarında gerginlik ve ağrılar vardır.
Çabuk yorulur, dikkati dağılır.
Her şeyin en kötüsünü düşünür.
Sese, gürültüye ve ışığa karşı aşırı hassastırlar.
Aşırı heyecanlı ve telaşlıdırlar. Adeta diken üzerindedirler.
Mide-barsak sisteminde gastrit-ülser sıktır.
Obesesif – Kompulsif (Takıntı-Hastalığı) Bozukluğu:
Takıntılı-titiz kişilik yapılarında olan insanlarda daha çok görülen bir hastalıktır. Saçma olduğu bilinmesine rağmen tekrarlayıcı davranışlar olabilir.

Örneğin:
Kapı kilitlendiği halde defalarca kontrol edilir. Hatta yollardan işten dönülerek, bazen komşuya kontrol ettirilerek emin olunmak istenir.
Kimisi mikrop kapıp hasta olmaktan korkar. Bir yere dokunmaz. Ellerini sürekli temizler, eldiven kullanabilir. Peçeteyle kapıları tutabilir. Saatlerce banyoda tuvalette kalınabilir.
Yanlış oldu diye defalarca ibadet edilebilir. Saatlerce abdest alınabilir.
Bu tür hastalarda da takıntılarıyla ilgili kaygı ve stres düzeyleri yükselince panik atak ortaya çıkar.

Sosyal Fobi:
Sosyal anksiyete bozukluğu ve sosyal fobi eş anlamlı olarak kullanılan terimlerdir ve iki terim dönüşümlü olarak kullanılmaktadır. Sosyal anksiyete bozukluğu diğer insanların gözleri üzerinde olunduğunda yaşanan yoğun bir endişe halidir. Rahatsızlığın şiddeti ne kadar fazla ise o ölçüde başka insanlar için sıradan durumlar rahatsızlık kaynağı olacaktır.

Sosyal anksiyetesi olanlar:
Diğer insanlara göre daha az konuşurlar, daha uzun süre sessiz kalırlar, cevap vermekte gecikirler, konuşmaya eşit ölçüde katılamazlar.
Bazen meslekleri gereği insanlarla ya da toplum önünde konuşmak zorunda olsalar bile, yeterli ya da rahat görünmek için fazla çaba harcarlar.
Dikkatleri kendilerine yönelmiş durumdadırlar.
Diğer insanların kendileriyle ilgili ne düşündüğüyle fazla meşguldürler.
Bu kendine yönelme süre giden bir iç diyalog halindedir.
Bedensel belirtiler ise genellikle: Yüz kızarması, Çarpıntı, Terleme, Titreme, Gerginlik, Midede rahatsızlık, Ağız kuruluğu, Nefes almada güçlük, Bayılma hissi, Baş dönmesi ve Kulak çınlaması şeklinde kendini gösterir.

Bipolar (İki uçlu Duygudurum) Bozukluğu:
Bireyin duygudurumunda, enerjisinde ve işlevselliğinde alışık olmadık düzeyde dalgalanmalara neden olan bir psikiyatrik hastalıktır. Herkesin yaşadığı normal duygusal iniş çıkışlardan farklı bir şekilde bipolar bozukluğun belirtileri ağırdır. İlişkileri olumsuz yönde etkiler, iş ve okul performansında kötüleşmeye ve hatta intihara yönelmeye neden olabilir. Fakat iyi olan şudur ki, bipolar bozukluk tedavi edilebilir, kontrol altında tutulabilir ve bu hastalığı olanlar herkes gibi üretken bir yaşantı sürdürebilirler.
Bazı kişilerde ilk belirtiler çocuklukları sırasında ve bazısında daha geç yaşlarda görülebilir. Çoğu durumda bir hastalık olarak tanınamaz. Doğru teşhis edilip ve tedavi başlayana kadar insanlar yıllarca sıkıntılar çekebilir. Bipolar bozukluk, şeker veya kalp hastalığı gibi uzun süren bir hastalıktır ve hayat boyu dikkatle izlenmelidir.

BELİRTİLER:

Aşırı hareketlilik nedeniyle hasta dağınık ve bitkin durumda olabilir.
Yüksek ses tonuyla ve hızlı konuşur. Konuşmanın arasına girmek, kesmek zordur.
İnsanlarla kolay ilişki kurar, ancak ilişkileri yüzeyel ve kısa sürelidir.
El kol hareketleriyle, yüksek sesle ve çok miktarda konuşma görülür.
Konuşmada kelime oyunları, şakalar, konudan konuya atlama olabilir.
Düşünce akışı (çağrışımlar) hızlanmıştır. Konuşurken konudan konuya atlamalar

Posttravmatik (Travma Sonrası) Stres Bozukluğu:
Tehdit, ağır hakaret ve saldırıya maruz kalma, işkence, tecavüz olaylar,deprem ve diğer doğal afetler, savaşlar gibi herkes için ciddi tehdit ve korku oluşturan durumlarda da zaman zaman panik ataklar olabilir. Kişi yaşadığı olayları hatırlatan bir ses, görüntü veya herhangi bir uyaranla birden geçmiş acı, travmatik anlarına dönebilir. Bazen uykularından panikle uyanırlar. Kendisini hala savaşta, cephede hissedip sipere yatanlar olur. Deprem travmasına maruz kalanlar o anı aynen yaşayabilirler.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp