Kuvvet Merkezlerinin Renk Ve Frekansları

Kuvvet Merkezlerinin Renk Ve Frekansları :

Nasıl bir yüksek binanın temeli diğerlerine nazaran daha güçlü yapılırsa bu bilgilerle yükseleceğinizi düşünerek temel bilgilerin üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Şifacılıkla görevlendirilmiş bedensiz varlıklar celestial "Kutsal alem" boyutlarında bulunup ruhsal hizmetlerle yükümlüdürler.

Tanrısal mekanizmanın meydana getirdiği kozmik enerjiyi şifa enerjisine dönüştürüp bedenli şifacılara yöneltirler. Şayet şifa isteyen kendini o frekansa ayarlarsa şifacı vasıtası olmadan doğrudan bu enerjiyi alabilir. Bazı hallerde şifa enerjisini gönderen yüksek varlıklar şifaya muhtaç kimselere kendilerini malum ederler.

Gönderilen enerji akışına semavi bağlantı denir. Şifa isteyen, şifacı aracılığıyla iyileşmek isterse kendisine ait bir şeyi (örneğin, yüzük veya sürekli kullandığınız bir kolye) şifacıya göndermesiyle

Şifa emin kendini titreşimlere ayarlanmasında yardımcı olabilir. Bir şey yapılmadan evvel önce düşünülür sonra işleme geçilir. Sonuç içten gelen bir isteğin ortaya çıkmasıdır. İstenerek yapılan şey de yapanın sevgisiyle doludur. Ulu Tanrı da her şeyi isteğiyle yarattığından meydana getirdiği herşeyi sevgisiyle yoğurmuştur.

Sevgiyle yapılan her şey de sevgi enerjisi vardır ve her enerjinin de titreşimleri vardır. Titreşimlerde etrafa yayılan enerji frekanslarıdır. O frekanslarla ayarlanan kimseler de Tanrı'nın sevgisine mazhar olan kimselerdir. Şifacılar da o frekanslara ayarlama yapmasını bilen kişilerdir. Bu kişiler şifa enerjisini beyaz ışık olarak üçüncü göz alanında toplarlar. Şifa isteyenlere de buradan gönderirler. İşte şifacıyla şifa isteyen arasında böylece semavi ilişki kurulmuş olur. Aynı anda birçok şifa isteyen bu bağlantıyı kurabilir.

Güneş ışınları her yere gider fakat bir büyüteç ile toplandığında odak noktasında güçlenir. Şifa ışınlan da her yere erişir, Fakat toplandığı yerde etkilidir. Bu nedenle şifacı bunu fiziksel bedenin arızalı kısmına gönderirse alıcı da bunun orada toplanmasını sağlamalıdır. Fiziksel bedenin dört önemli şeye ihtiyacı vardır.

1 - Su ve yiyecekler

2 - Yaşam enerjisinin hareketini sağlayıp beyaz ışığı çakralarda toplamak suretiyle onların birbirleriyle olan ahengini sağlamak

3 - Mükemmeliyetin varlığını kabullenerek bilinçaltını bu yolda terbiye etmek

4 - Beden yapısındaki kimyasal geçirgenliğin dua ile nasıl etkilendiğini uygulamalı olarak görmek Su ve yiyecekler maddesel olduklarından hangi yiyeceklerin hangi vitaminleri ihtiva ettikleri ve ne kadar kalori verdikleri hakkında birçok eserler bulunabilir. Bu hususta daha derinlere gitmeyeceğim. Yaşam enerjisi ve beyaz ışık, fiziksel bedenin çok önemli ihtiyacıdır. Çünkü çakraların dengesini bu enerji sağlar. Semavi beden dört ayrı titreşimin bütünüdür. Temiz hava, oksijen bunlardan birincisidir. Ciğerleri doldurup derin bir nefes alındığında duyulan tazelik, prana (yaşam enerjisinin etkilenmesi) duyumudur. Mevcudiyetin yapımını oluşturan varlığa ahaş denir. Akaşı görülen ve görülmeyenler diye iki kısma ayırabiliriz. Görünmeyenlerin temel varlığındaki enerji güçlerinden ilkine Azoth denir. Azoth zihin aleminde yapılan yeni tasavvurlar için sarf edilen güç enerjileridir. İkinci enerji pranadır. Tasavvuru şekillendirip meydana getiren enerji gücüdür. Bu yaşam enerjisi olmadan herşey etkisiz ve karanlıktadır. Prana görülmemesine karşın etkilerine tanık olunur. Tıpkı elektriğin görülmeyip işlerde kullanılması gibi. Fiziksel bedenin varlığı için yiyecek ve içecekler elzemdir. Bunlardan sağlanan kalori yaşam enerjisine dönüşür. Bedene giren gıdalar katı, sıvı ve gaz gibi madensel olunca doğa gereği bunlar (+) ve (_) değerlerdedir. Yerküre daha çok negatif değerde bir depodur. Alınan gıdaların hazım sonrası kana karışıp kalpten pompalanarak ciğerlere gönderildiğinde de negatif değerdedir. Ciğerler ise oksijenle taşınan solar enerjisiyle dolar ve bu da pozitif değerdedir. Prana yaşam enerjisi hem pozitif ve hem de negatifle karışarak semavi bedenin eşit değerdeki varlık enerjisini sağlar. Böylece pratik enerji bütün bedendeki hücreleri şarj etmeye devam eder.

Bunlar aynı zamanda uyku esnasında zedelenmiş hücreleri tamir ederler. Bu olay bilinçaltının kontrolü altında ahenkli bir şekilde sinir sistemi üzerinden otomatik olarak yapılır. Yaradan'ın kusursuz bir şekilde yaptığı ve enerjiyle teçhiz ettiği insan bir mucizedir. Yiyecek ve içeceklerden kana karışan kısımlar, belkemiğinin içindeki iliği enerjiyle yükler. İşte kalp atışı ve nefes alımı bu enerjilerin kontrolüyle ayarlanır. Yaşamın en önemli çalışma sistemi olan nefes alıp vermenin ilik üzerindeki etkileri şöyle olur:

Derin nefes alındığında belkemiği içindeki enerji titreşmesi etrafında elektromanyetik veya Hayatromanyetik alan (aura) meydana getirir. Medulla oblengata küçük beyinden başlayıp solar plexus kuyruk sokumuna doğru manyetik alandan dolayı impuls (itici güç, ilki) olarak enerji akımı başlar ve akciğerlerin genişlemesine neden olur. Nefes verirken de bu akım ters yöndedir ve ciğerlerin daralmasına neden olur. Hayatromanyetik alandaki itici darbeler aynı zamanda diyafram adalelerin hareketini sağlar. Bu düzgün fasıllı harekete salar pranadan dolayı can ismi verilmiştir. Bir atomun (+) ve (-) değeri dengesiz olduğunda bir reaksiyon meydana geldiği gibi bedende polarite dengesizliği hastalık gibi reaksiyonlarla kendini belli eder. Fakat (+) ve (-) değerler dengede olduğu zaman sinir sisteminde hareket halinde bulunan prana (yaşam enerjisi) bedende bir rahatlık şeklinde kendini belirtir. Yüksek bir tepeye çıkıp ciğerlerimizi temiz hava ile doldurduğumuz zaman içimizde bir tazelik hisseder, sanki yaşama yeni gelmiş gibi oluruz.

Bu da içimizdeki yaşam enerjisindeki polaritenin dengede olması halidir. Yüksek yerlerde yaşayanların ömürlerinin daha uzun olduğu bilinmektedir. Buna karşın fiziksel beden bir gün sistemi kontrolü dışında kalmaya ve yaşam enerjisini salgı bezleri üzerinden birden boşaltmaya maruz kalacaktır. Hücrelerin zayıflayıp takatsiz düşmesiyle sonuçta beden ölecektir. Semavi bedenle olan bağlantı gevşeyip kopmuş olacaktır. Artık geçici olarak kullanılan beden denen vasıta asıl varlığına olan hizmetini ifa etmiş demektir. Şimdi de bize bağışlanmış bu bedeni en iyi şekilde kullanmak için gerekli bilgilerle uğraşalım.

Beyaz ışık enerjisi yaşam gücünün kaynağı olduğuna göre, nasıl bir çaba sarf ederek bundan yararlanabiliriz?

1 - İnanç ve O'na iman - Bu zihnen yapılan kabulü sinir sistemi ile tanışarak kundalinin uyanmasına etki ettiğini görmüştük.

2 - Yine zihnen beyaz ışık görüntüsünün tasavvuru. Bu ışığın basın üstünden girerek bütün dimağınızı aydınlatması ve yavaşça bedeni kapatması. Arızaya neden olan mikropların aşağıya doğru itilerek yer küreye gönderilmesi. Bu işlemi yapan beyaz ışığın tasavvuru için hiç değilse her gün 10 dakikanızı vermeniz gerekir. Zamanla bu doğal hale gelir. Yukarıda söylediklerimi bir masal gibi okumayın. Çünkü beyaz ışık akımı teknik aletlerle de tespit edilmiştir. Işık enerjisi düşünceyi taşır ve düşünce beyaz ışığın crown çakradan bedene girip bedenin istemediği zerrecikleri aşağıya itip bedenden çıkarır. Böylece bir asilasyon meydana gelir ki iç dünyamızda oluşan bu olay hakiki yaşamın bir ifadesidir. Tıp aletleriyle bu asilasyon ölçülebilmektedir. Resimlerden de açıkça görüldüğü gibi şifayı getiren ışınlarla bedeni şarj ederken ellerin yukarıya doğru açık ve ayakların yere değmesi gerekir ki bedenden yerküreye çıkarılması istenen zerrecikler akabilsinler. Fakat bir müddet sonra elleri kavuşturup ayakların üstüne devreyi kısa devre yapmak gerekir ki enerji boşalmasın.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp