İnsan Biyolojik Alanının Yapısı

İnsan Biyolojik Alanının Yapısı :

Tüm yaşayanların çevresinde bir enerji alanı bulunduğuna günümüzde artık hiç kimse kuşku duymuyor. Bu durumu Profesör Kirlian belgelemiş, ayrıca insanlardaki aurayı görebilen çok sayıda kişiyi de incelemesinde belirtmiştir. Tanınmış Sovyet Biyolog Aleksandr Gavriloviç bu auraya "biyolojik alan" adını vermiştir.

Bu alanlar hücreler, organlar ve sistemler arasında var olan uzaktan etkileme esnasında ortaya çıkıyorlar. Organizmaların biyolojik alanlarının var olduğunu kanıtlamak için bir organizmadan diğer organizmaya uzaktan çeşitli enerjik bilgi akışı gerçekleştiğini gösterebiliriz.

İnsanların biyolojik alanı birbirine bağlı olan üç zardan oluş-maktadır. Birinci zar insanın ruh durumunu tespit eder, bu en sağlam zardır. İkinci zar çok değişken ve duyguları yansıtan zardır. Üçüncü zar ise bizim fiziksel bedenimiz olup en bağlı olan zardır. Bu üçüncü zar teşhis için kullanılır ve "biyolojik alan" adını almıştır. Bu dışarıdan insan vücudunun her tarafını saran ve yumurtayı anımsatan bir zardır. Zarın büyüklüğüne ve biçimine göre fonksiyonel teşhis koyabiliriz.

Eğer insan hasta ise, enerjinin azaldığı yer çıkıntılı veya düzgün olmayan geniş girintili, çıkıntılı bir görünüm alır. Bu görüntü biyoenerji akışının insandan geçiş serbestliğine bağlıdır.

Doğulu düşünce şekline göre "gölgeli" bir şekil vardır ki bu form insanın fiziksel vücuduna geçebilir. Buna "semavi ikiz" adı verilmiş. Bu ikiz, fiziksel vücutla tıpatıp aynıdır, yaşayabilen bir oluşumdur. Onsuz fiziksel şekil yaşayamaz. Bu semavi ikiz fiziksel bedeni yaşam enerjisi ile şarj eder. "Semavi ikizin" içinde jotus biçiminde merkezler vardır. Bu merkezlere "çakra" adı verilmiştir. Sanskrit dilinde "çakra" kelimesinin anlamı enerji tekerleği, güçsel girdaptır. Dönen çakra sayesinde "semavi ikiz" evrenden muazzam enerji emiyor ve fiziksel vücudun dokusuna iletiyor.

İnsan, evrenin zayıf akımları alanında bulunmakta. Dünya ile dünyanın dönme ekseni ve güneşin etrafında dönüp, dünya ve güneş ile dönerek zodyak alanında uçuyor. Bu arada, bu alanda dönüp sınırsız evrende uçmaktadır. Bunlar o denli birbirine bağlı, o kadar düzgün koordine edilmiş ki bu akımların insan vücudundan geçişinde bir anormallik çıkarsa olumlu veya olumsuz etkiler yaratabilir. Olumlu veya olumsuz etkiler insanın kendi kişiliğini ne derecede bildiğine. ne zaman ve ne tür gıdalar alacağına, başkaları ile ne şekilde ilişki kurduğuna, değişik merkezleri nasıl etkisi altına alacağına bağlıdır. Çakralar bu semavi ve fiziksel cisimler arasındaki var olan ana ilişki noktalarıdır. Bu iletkenlerin aracılığıyla biz evrenden ve güneşten enerji alabiliyoruz.

İnsanın en önemli enerji merkezlerinden yedisi omurga kemiğinde bulunmaktadır. Çakralar birbirini takip eden ve omurga kemiğinde yaşamsal enerji dağıtımını sağlayabilen şekilde bulunuyorlar.

Çakralar aşağıda belirtilmiş şekilde aşağıdan yukarıya doğru yerleşmişlerdir:

Çakra 1- Kuyruk bölümündedir ve dünya elemanını temsil eder. (Anatomik olarak erkeklerde prostat, kadınlarda rahim.)

Çakra 2 - Kasık kemiği bölümündedir ve su elemanını temsil eder. (Anatomik olarak- böbreküstü hizada bel örgüsü.)

Çakra 3 - Göbeküstü, oksijen elemanını temsil eder. (Anatomik olarak 12 parmak bağırsağı duodenum ve pankreas.)

Çakra 4 - Kalp hizasında, ateş elemanını simgeler. (Anatomik olarak-kalp atardamar örgüsü, kalp merkezi.)

Çakra 5 - Göğüs tahtası kemiğinin köprücük kemiği ile bağlandığı yerde, (Anatomik olarak-kalkan bezi, boğaz merkezi.)

Çakra 6 - Kaşların arasında "üçüncü göz", ruh ve önsezi güçlerini temsil eder. (Anatomik olarak- hipofiz.)

Çakra 7 - "Taç". Baş tepesinde (Anatomik olarak- kozalaksı bez.)

Şematik olarak enerji dolaşım sürecinde, evren enerjisi "taç"tan girip birbirini izleyen omurga kemiğinin dikeyindeki çakradan çakraya geçip, bu çakraların aracılığıyla yavaş yavaş fiziksel vücuda geçmektedir. Kutsal çakraya gelince enerji akımı iletilmiş gibi omurga kemiğinin her iki tarafından yukarıya doğru çıkmaya başlar. Bu enerji akımı kalp çakrasına geldikten sonra ikiye ayrılıp kollardan geçer. Akımların her biri sol ve sağ kolun orta ve baş parmaklarından iletilir. Bu akım "biyoenerji legasyonu" olarak kabul edilir ve sağ kol için (+), sol kol için (-) işaretiyle belirtilir.

Kalp çakrasına gelen enerjinin tümü iki akıma ayrılmaz: Enerjinin bir kısmı yukarıya doğru hareketine devam eder ve boyun omurlarına ulaştıktan sonra dışarıya çıkar, vücudun yan taraflarından aşağıya akıp onun çevresinde perineye kadar sarar ve yine yukarıya doğru harekete geçer. Bu girdabın hasta üzerine öylesine etkisi olur ki, herhangi bir bozulma durumuncia ciddi rahatsızlıklara yol açabilir. Bu bozulmalarla fiziksel vücudun hastalanmasının üç nedenlerinden birisi ortaya çıkar: Enerji akımında denge bozukluğu, (Çakraların aşırı uyarılması veya çalışmama durumu.) Genel olarak bu bozukluklar "tıpa" gibi, yani enerji akımının yolunu kesen engel olarak görülmektedir. Enerji kanalının devamlı olarak bloke edilmesi vücudun şu ya da bu, daha doğrusu, belirli bir organın enerji bakımından aç kalmasına veya tam tersine enerji fazlalığına yol açabilir. Belkemiği kireçlenmesi (osteohondroz) ve buna bağlı olan fonksiyonel blokların oluşması bunun en iyi örneğidir. Birinci boyun omurlu düzeyinde bulunan

"upalar" genel olarak baş çevresinde enerji zarının sınırlarını aşan enerji topu oluşturur. Bu tipik migren hastalığı tablosudur.

Bunların biraz altında bulunan "tıpalar" devamlı üst solunum yollarının ve anjin hastalıklarının nedenidir. Daha aşağıdakiler bronşit, alerji hastalıkları, bronşit astıma kadar olan hastalıklara neden olabilir.

Üst solunum yollan hastalıklarının tedavisinde yedinci boyun omurunda ve birinci göğüs omurunda biyolojik alan uygulamasının olumlu sonuçlar verdiğine inanılmaktadır. Yapılan analizlere göre belkemiğinin fonksiyonel bozukluğu, dayanak ve hareket sistemleri bozukluklarının nedenidir. Bu durum en çok eklemler

(anahtar bölümler) için geçerlidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp