Prof. Dr. Canan Karatay İle Bağışıklık Sisteminin En Güçlü Silahı: Kolesterol

Prof. Dr. Canan Karatay İle Bağışıklık Sisteminin En Güçlü Silahı: Kolesterol : Kolesterolün, hücrelerimizin sağlığı için çok önemli olduğunu vurguluyor, güçlü bir antioksidan olduğunu ifade ediyorsunuz. Peki, nasıl oluyor bu? Kolesterol bizim hayatımızın can simidi mi?Vücudumuz, tepeden tırnağa hücrelerden meydana gelir. Tüm organlarımızı meydana getiren hücreler güçlü ve kuvvetli olduklarında, kolay kolay hastalanmamız mümkün değildir.Son yıllarda nanoteknoloji’nin büyük bir hızla gelişmesiyle birlikte hücre biliminde devrimler meydana gelmiştir. Moleküler tıp, yani ‘hücresel tıp’ sayesinde bugün tek bir hücrenin incelenmesi ile hastalıkların nedeni, tanısı, gidişi ve tedaviye alınan yanıtlar incelenip gözler önüne serilmektedir. Londra Üniversitesinden Diyabet ve Metabolizma Profesörü John Picup, “Hastalık teşhis ve tedavisi tek bir hücrenin incelenmesi ile yapılabilmektedir” diyor.

Bu bilgilerin ışığı altında hücre yapısına kısaca göz atmamızda yarar var. Çünkü hücreler sağlıklı çalışamadıkları zaman yani zayıf düşüp güçsüz kaldıklarında, vücudumuzun direnci ve bağışıklık sistemimiz de zayıflayarak her türlü hastalığa yakalanma olasılığımız artmaktadır. Bu hastalıkların başında da tabii ki enfeksiyonlar ve çeşitli kanser hastalıkları gelmektedir.Bütün hücreleri korumak, beslemek, zararlı iç ve dış etkenlere (düşmanlara) karşı güçlü kılmak için, hücrelerin etrafını çevreleyen hücre zarı bulunmaktadır.

Bu hücre zarları, demir yolları gibi iki tabakadan oluşur. İki tabakanın arasında da, demiryollarında bulunan güçlendirici traversler gibi hücreyi güçlü ve sağlıklı kılan birtakım başka hücreler bulunur. Aynen bir ülkenin sınırlarında olduğu gibi, hücre içine girecek ve çıkacak her türlü maddenin (su, oksijen, gıdalar, ilaçlar vb) bu hücre zarlarından geçme zorunluluğu vardır.

Ülke sınırları korumasız ve güçsüz kaldığı zaman her türlü problemle karşılaşabildiğimiz gibi, hücre zarları da zayıflayarak güçsüz kaldığında hücreler ve organizma hastalıklara karşı korumasız hale gelmektedir.Yani organizmanın (bağışıklık sistemi hücreleri de dâhil olmak üzere) bütün hücrelerinde zafiyet ve direnç azalması oluşmaktadır. Bu duruma bilimsel olarak geçirgen zar’ (leaky membrane) denmektedir.

Hücre zarları güçlü olduğu zaman, bakteri, virüs ve tüm yabancı, toksik etkenlere karşı hücreyi koruyabilir ve dayanıklı kılarlar. Doğal olarak bağışıklık sistemi hücre zarlarının da kuvvetli ve dayanıklı olması gerekmektedir. Bu durumda, bir organizmanın bağışıklık sistemine ait hücreleri de kuvvetlenir,güçlenir; mikrop ve virüslerle sık sık hastalanma, toksik etkenlerle meydana gelen alerji ve kanser hastalıkları riski azalmış olur.

KOLESTEROL, HÜCRE ZARLARIMIZINTEMEL YAPITAŞIDIR!

Şekil-6’da görüldüğü gibi çift tabakalı olan hücre zarında topluiğne başı gibi hücreyi çevreleyen yapılar (fosfolipidler ya da kısaca lipit) vardır. Her iki güçlü yağ tabakası arasında kalan iç bölümde de temel yağlar dediğimiz Omega-3 ve Omega-6 yağları, hücre zarlarının güçlü kolonları olan ve onları ayakta tutan (binalarda bulunan dayanıklı destek sütunlar gibi) kolesterol bulunmaktadır.Geniş protein kanalları adeta birer tünel gibi hücre içine girip çıkan faydalı besin ve zararlı maddelerin geçişini sağlarlar. Burada da görmüş olduğumuz gibi hücrelerimizin güçlü kalmasında ve sağlıklı çalışmasında en önemli rolü, hücre zarlarının temel öğesi olan kan yağları (lipitler) ve kan kolesterolü üstlenmektedir.

Lipit dediğimiz hayvansal yağlar ve kolesterol, hücre zarlarımızın son derece önemli (olmazsa olmaz), temel yapıtaşlarıdır. Kolesterol, her ne kadar kan yağları gibi algılanıyorsa da, yağ değildir! Kolesterol bir steroiddir.Steroid nedir?Steroidler, kortizon diye adlandırdığımız antienflamatuvar (iltihapla savaşan, yangı önleyici) maddelerdir. Kolesterol de vücudumuzun ihtiyacına göre her gün üretilen (günde 2.500 mgr üretilir), olmazsa olmaz olan doğal bir maddedir.Bu noktada anne sütünden bir örnekle konuyu açıklamak istiyorum: Bebeklerin, dünyaya geldikleri ilk günlerde ve aylarda tek besin kaynağı anne sütüdür.

Bebekler, anne sütüyle en sağlıklı şekilde beslenir, güçlenir ve hızlı şekilde büyüyüp gelişirler. Ayrıca hepimiz biliyoruz ki, anne sütü ile beslenen bebeklerin bağışıklık sistemi de güçlü olur ve ilk aylarda hastalanmazlar. “Anne sütünün güç kaynağı ne?” sorusunun cevabı ise kolesterolün önemini net bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü anne sütünün % 90’ı kolesterol ve Omega-3 ihtiva ediyor. Yani anne sütü sağlıklı dediğimiz yağlar ve kolesterolden oluşuyor.Tüm organların hücrelerinin, özellikle de beyin, sinir sistemi, gözler ve bağışıklık sisteminde bulunan hücrelerin içinde, zarlarında kolesterol ve Omega-3 olmazsa bebeklerin beyin ve sinir sisteminin gelişmesine, hızla büyümesine ve güçlü kuvvetli olmalarına olanak yoktur.

Netice olarak kan yağlarımız ve kan kolesterolümüz, yanlış beslenme ve kolesterol ilaçları ile azaltılmadan doğal seviyesinde kaldığı sürece (herkesin doğalı özeldir, kişiseldir), hücrelerimiz ve dolayısıyla bağışıklık sistemimiz güçlü ve kuvvetli kalacaktır. Bunun sonucunda da hastalanmamız, özellikle de kanser olmamız önlenebilecek ya da her cins kanser hastalığı ile mücadelemiz daha kuvvetli bir şekilde sürecektir.Yapılan bilimsel çalışmalar, düşük kolesterolü olan kişilerde birçok kanser türünün, özellikle kalınbağırsak, yani kolon kanserinin daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur.

1998 yılında Lancet’te yayımlanmış bir çalışmada, 85 yaşın üzerinde olan kişilerin kan kolesterollerinin lmmol/1 yükselmesi ile ölüm oranlarının %15 azaldığı bildirilmiştir.Avrupa ve İngilterede kan kolesterol birimi olarak milimol/1, ülkemizde ve ABDde mg/dl kullanılmaktadır. Örneğin 120 mg/dl /(ABD) = 3,lmmol/L (Avrupa)O zaman yıllardır can dostumuzu düşman bilmişiz!

Evet. Kolesterol, son derece önemli (olmazsa olmaz), temel bir yapıtaşıdır. Öyle ki, kolesterol doğadaki tüm hayvanların doku ve organlarında bulunan her hücre zarının temel yapıtaşıdır. Kolesterol olmasaydı dünyada insanlar ve hayvanlar oluşamaz, yaşayamaz ve hayatta olamazdı.Gerek Mayo Kliniğinde140 141 142 yapılmış olan araştırmalarda, gerek Prof. Dr. J. N. Morris’in banka memurları arasında yapmış olduğu geniş kapsamlı çalışmalarda, yemeklerle alman kolesterol ile kan kolesterolü arasında bir ilişkinin bulunmadığı senelerce önce gösterilmiştir.

Kolesterolün faydalarını şöyle sıralayabiliriz:

• Karaciğer, safra yapımı için kolesterolü kullanır. Safra, yediğimiz yağların bağırsaktan emilmesi ve hazmedilmesi için gerekli olan önemli bir salgıdır.

• Kanda bulunan kolesterol, organizmada bulunan bütün kolesterolün ancak beşte biri kadardır. Tüm kolesterolün geri kalan kısmı ise yeni hücre yapımında kullanılır.

• Kolesterol, aynı zamanda ostrojen’, ‘androjen’, ‘testosteron, ‘progesteron gibi bütün seks hormonlarının ve stres hormonlarının yapımında da kullanılır. Saydığımız bu hayati önemi olan hormonların yapıtaşı kolesteroldür.

• D vitamininin yapımında da, kolesterol kullanılır. Kuvvetli kemikler, sağlıklı sinir sistemi, sağlıklı büyüme, mineral metabolizması, kuvvetli adaleler, insülin yapımı, üreme ve güçlü bir bağışıklık sistemi için vücudumuzun D vitaminine ihtiyacı vardır.

• Kolesterol kuvvetli bir antioksidandır. Hücreleri serbest oksijen radikallerinin tahribatına karşı koruyarak; kalp-damar hastalıklarının, kanserhastalıklarının ve dejeneratif hastalıklarının gelişmesini önler.

• Beynimizde bulunan ‘serotonin’ (mutluluk hormonu) reseptörlerinin normal bir şekilde çalışmaları kolesterol sayesindedir. Çünkü reseptörlerin ana yapıtaşı kolesteroldür.

• Sinir sistemimizde her an meydana gelen sinir uyarılarının iletilmesinde de, ileti kavşaklarında (snapslarda) bulunan alıcı ve verici reseptörlerin tümünün yapısında kolesterol bulunmaktadır. Kolesterol eksikliğinde sinir uyarılarının iletilmesi bozulmaktadır.

• Kolesterol, beyin ve sinir sistemi hücrelerinin %60 kadarını meydana getirmektedir. Bu nedenle kolesterolü düşük olan kişilerde, depresyon, intihar yatkınlığı ve saldırganlık sık olarak görülür.

• Kolesterol hafızayı kuvvetlendirir.

• Bebeklerin önemli ve tek besin kaynağı olan anne sütü, kolesterolden son derece zengin bir temel besin maddesidir. Bebek ve çocukların sinir sistemi ve beyinlerinin sağlıklı gelişmesi için, yüksek kolesterol içeren gıdalarla beslenmeleri şarttır.

• Bağırsak duvarlarının sağlıklı gelişmesi ve çalışması için kolesterol önemli yer tutar. Düşük kolesterolü olan kişilerde kolit gibi bağırsak bozuklukları sıklıkla görülmektedir.

• Kan kolesterolü, kesilen ve yaralanan dokularımızın tamir edilmesi için de kullanılır. Bu nedenle, iyileşmiş yara ve kesiklerde, ameliyat yerlerinde oluşan nedbe dokusunda (fibröz doku) fazla miktarda kolesterol bulunur. Kolesterol, yaraları iyileştirmek için o bölgede birikmiştir.

YAĞLI YİYECEKLER KAN KOLESTEROLÜNÜ YÜKSELTMEZ!

Yağlı yiyecekler kolesterolü yükseltip kalp hastalığına neden olmaz mı?

Bu sorunun iki cevabı vardır:• Yağlı yiyecekler, kan kolesterolünü yükseltmez. Sadece yüksek glisemik indeksli karbonhidratlı yiyecekler kanda trigliserid denen kan yağlarını yükseltir. Asıl kan yağlarının metabolizmasını bozan ve onları zararlı hale getiren, tatlı, şeker, bal ve tatlandırıcılar, meyveler ve meyve sularıyani bütün şekerli içecekler ve yüksek glisemik indeksli karbonhidratlardır (pirinç, ekmek, tost, mısır vb).

• Bilinenin aksine yüksek miktarda kolesterol içeren yiyeceklerin tüketilmesi sonucu, bu yiyeceklerde bulunan kolesterol, direkt kolesterol olarak hemen kana geçmez ve kan kolesterolünü yükseltmez.

Peki, yiyeceklerde bulunan kolesterol vücuda girince nasıl bir yol alıyor?

Klasik biyokimya ve biyoloji bilgilerimize göre, yediğimiz gıdaların hepsi bağırsaklarımızda yıkılır, parçalanır ve küçük moleküller halinde emilerek kanımıza geçer ve karaciğere ulaşır.Benzer şekilde yiyeceklerde bulunan kolesterol de parçalanır ve bağırsaklardan (artık kolesterolle bir alakası olmayan) küçük moleküller olarak emilir, o şekilde karaciğere taşınır.

Karaciğerimiz bir fabrikadır. Kendine ulaşan çeşitli yapıtaşlarından, organizmanın bütün ihtiyacına göre yağ, şeker ve protein üretir; kullanılmış ve yıpranmış olanları da safra şeklinde vücuttan dışarı atar.Bir organizmada bulunan bütün hücrelerin ömrü ortalama üç ay kadardır. Üç aym bitiminde her bir hücre yıpranır, yaşlanır, parçalanır ve organizmadan atılır. Bilimsel olarak buna hücre ölümü (apoptosis) adı veriliyor. Bütün hücrelerimiz birkaç ay içinde kendiliğinden yok olacaktır, yani programlanmış bir şekilde ölecektir.

Örneğin keselenince vücudumuzdaki ölü derinin giderilmesi, gözümüzle gördüğümüz, yaşadığımız bir olaydır.Aynı şekilde tüm vücut hücrelerimizde bu olay bizler farkında olmaksızın süregelmektedir. Sağlıklı bir organizmada parçalanmış ya da ölmüş olan hücrelerin yerine, sürekli olarak yeni hücreler yapılır. İşte karaciğerin en önemli görevlerinden biri, her organın ihtiyacına göre yeni hücreler için yapıtaşı olan kolesterolü üretmektir.Kolesterol zengini yiyecekleri hiç ağzımıza koymasak bile karaciğer ve bağırsakların iç yüzünü kaplayan zar dokusu (epitel doku) her gün sürekli bir şekilde 2,5 gr yani 2.500 mgr taze kolesterol üretir.

Kolesterol, insan vücudunun ürettiği en güçlü antioksidandır. Stres hormonunun ana maddesidir, bu nedenle stresli kişilerin kolesterolü koruyucu olarak yükselmektedir. Stresli kişilerin kalp krizi geçirme nedeninin kan kolesterolü değil, aşırı stres olduğu bildirilmiştir. Kalp krizi nedenlerini ve özellikle stres faktörünü, kendisi de kalp hastalıkları uzmanı olan İskoçyalı Dr. Malcolm Kendrick,

The Great Cholesterol Con adlı kitabında açıklıkla anlatmaktadır.149Yüksek kolesterolün hiç zararı yok mu?Tam tersine, yüksek kolesterolün faydalı olduğu da gösterilmiştir. Örneğin Fransa’da yapılan bir çalışmada, Dr. Bernard Forette ve arkadaşları yüksek kolesterolü olan yaşlı kadınların daha uzun yaşadıklarını bildirmişlerdir. Düşük kolesterolü olan kadınlarda görülen mortalitenin (ölüm oranı), yüksek kolesterollü kadınlara oranla %5 daha fazla olduğunu göstermişlerdir.150Rusya’da yapılan bir araştırmada da, LDL

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp