Canan Karatay Yağların Hepsini Aynı Kefeye Koyma!

Canan Karatay Yağların Hepsini Aynı Kefeye Koyma! : Yağları birbirinden nasıl ayıracağız?


Yağlan öncelikle sağlıklı ve sağlıksız yağlar diye iki gruba ayırarak açıklamamız ve öğrenmemiz gerekiyor.Sağlıklı olan ve hayatı uzatan yağlar, serbest dolaşan hayvanlardan elde edilen içyağı, kuyrukyağı, tereyağı, Omega-3 yağları, kimyasal ilaç kullanılmadan doğal yetişen zeytinlerden elde edilen soğuk sıkım ‘sızma’ zeytinyağı ve diğer soğuk sıkım doğal tohum yağlarıdır (çörekotu, ketentohumu, ayçiçeği, kabak çekirdeği, fındık, susam, üzüm çekirdeği vb)!Sağlıksız yağlar ise trans yağlardır.


Yani margarinler, rafine edilmiş tüm bitkisel yağlar (ayçiçeği, fındık, susam, mısırözü, soya, kanola, pamuk, zeytinyağı vb), fabrikasyon yiyeceklerde ya da pastane ürünlerinde kullanılan hidrojenize bitkisel yağlardır.Farkındaysanız her iki grupta da ayçiçeği, mısırözü, fındık, susam, zeytinyağı var. Yağın adı aynı ama meyvenin yetişme ve sıkma yöntemi içeriğini tamamen değiştiriyor. Tohum ya da meyve GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) olunca ve rafine yöntemiyle yüksek ısıda sıkılınca ya da hidrojenize işlemi görünce sağlıksız, ancak doğal ve soğuk sıkım ‘sızma olunca sağlıklı yağ oluyor! Ayrıca özellikle kızartmalarda tercih edilen rafıne/rivyera yağlar, ikinci bir kez ısıl işlem görerek trans yağ oranı artıyor ve yemeği daha da sağlıksız hale getiriyor. Yemekte kullandığınız diğer malzemeler sağlıklı ve doğal olsa da, sağlıksız bir yağ her şeyi bozuyor!Bu sebeple sağlıklı yağları alırken de doğallıklarını sorgulamak gerekiyor.Eğer hayvansal yağ ise, hayvan serbest gezinerek doğal beslenmiş olmalı ve sütünden elde edilen tereyağı da geleneksel köy usulü yapılmış olmalıdır.

Eğer bitkisel yağ ise yine bitkinin doğal yetişmiş olması, meyve veya tohumundan elde edilecek yağın da soğuk sıkım yöntemiyle preslenmiş olması gerekmektedir. Rafine bitkisel yağlardan uzak durulmalıdır. Ambalajının ışık ve ısıya maruz kalmaması da bir diğer önemli konudur. Eğer bu konuları sorgulama vaktiniz yoksa ve imkânınız varsa sertifikalı organik ürünleri tercih edebilirsiniz.

Saf ve doğal olan köy tereyağı ile margarinlerin arasında ne gibi farklar var?

Her ikisi de yarı katı değil mi?Tabii ki aynı olamazlar, çünkü margarinler doğal yağ değildir! Fabrikalarda, birçok ısıl ve kimyasal işlemlerden geçirilerek yarı katı hale dönüştürülen bitkisel yağlardır. Bitkisel yağdırlar ama tek çeşit bitkisel yağdan elde edilmezler. Ayçiçeği, hurma, pamuk, kanola, ketentohumu gibi bitkisel yağlar karıştırıldıktan sonra, yüksek basınç uygulanarak içine çeşitli emülgatörler, vitaminler, renklendiriciler, koruyucular ve tereyağı aroması eklenerek elde edilirler. İşte bu sebeple rengi ve kokusu tereyağına benzer, sizi aldatır ama gerçek tereyağı ile yakından uzaktan alakası yoktur. Uygulanan işlemler sırasında, sıvı bitkisel yağlar akışkanlıklarını da kaybederler. Aşırı hassas olan bitkisel sıvı yağların hassasiyetlerini kaybetmesi ve dayanıklı hale gelmesi amacıyla, yüksek ısı ve basınç altında formüllerine hidrojen atomu eklenmektedir. Böylece hidrojenize edilip margarin haline dönüştürülmektedir. Hidrojenize olmuş margarinler aşırı miktarda trans yağ ile yüklüdürler! Sağlıksız yağ sınıfındadırlar ve sağlığınızı riske sokarlar.

Peki, margarinlerin içerdiği trans yağ miktarı nedir?

Tereyağı gibi sürülebilir şekilde imal edilen ve içine tereyağı aroması konarak tüketiciyi yanıltan yarı katı (hidrojenize) yağların içinde cinsine göre ortalama yüzde 17 oranında trans yağ bulunur. Bu oran, imalatçısına bağlı olarak yüzde 4,4 ila yüzde 43,4 oranında değişebilmektedir. Bu alanda birçok araştırma yürütülmektedir. ARAŞTIRILAN BAZI MARGARİNLERİN İÇİNDE YÜZDE 60’A VARAN ORANLARDA TRANS YAĞ BULUNDUĞU GÖSTERİLMİŞTİR.


Hidrojenasyon nasıl yapılıyor, biraz açıklar mısınız?

Hidrojenasyonun gıda sektöründeki en önemli uygulaması, doymamış yağların ihtiva ettiği ikili ve üçlü bağların platin ya da nikel katalizörlüğünde hidrojen ile doyurulmasıyla margarin elde edilmesidir.47 İşlemler sırasında, bitkisel yağlara (ayçiçeği, hurma, pamuk, kanola, ketentohumu vb) uzunca bir süre yüksek basınç ve yüksek ısı (120-210 santigrat derece) verilir ve ‘hidrojen gazı’ ile temasa geçmesi sağlanır.Hidrojenasyon işlemi sırasında, bitkisel yağların önemli içeriği olan temel yağlar ve doymamış olan yağ özellikleri yok ediliyor ve ortadan kaldırıyor.


Hidrojenasyonlar sırasında kullanılan katalizörlerin birçoğu da yarı nikel yarı alüminyum metallerden oluşabiliyor. İşte bir tehlike de bu noktada başlıyor! Çünkü yarısı nikel yarısı alüminyum olan bu metaller, hidrojenize edilmiş olan yağların içine de nüfuz ediyor. Özellikle yağlarda alüminyumun varlığı oldukça korkutucudur, ürkütücüdür. Çünkü birçok çalışma, çağımızın vebası olan Alzheimer hastalığının, osteoporozun, hatta kanserin nedenleri arasında alüminyum metalinin bulunduğunu göstermiştir.48’49'50’51Fabrikasyon işlemlerle katılaştırılmış bitkisel yağlar (margarinler ve diğer hidrojenize yağlar) sağlıklı olmadıkları gibi, sağlığımızı da bozarlar. Çünkü katılaştırma (hidrojenasyon) işlemi sonucunda doğallıklarını kaybetmiştirler ve doğal olmayan birçok yağ asidi içerirler. Ayrıca, sağlıklı yağlar diye sunulan bu yağların içinde artık temel yağlar olan doğal Omega-3 ve Omega-6’ yağları da yok edilmişlerdir. Organizmamızın kullanamayacağı metalleri içermektedirler.52İNSAN ORGANİZMASININ TAMAMEN YABANCI OLDUĞU, KULLANMAK İÇİN PROGRAMLANMAMIŞ OLDUĞU YAPAY ZARARLI KİMYASAL ÜRÜNLERDİR! Üstelik bu konuda hekimler, beslenme uzmanları, biyologlar, biyokimyacılar hemfikirdirler.

Trans yağlar margarinler dışında hangi yiyeceklerde bulunuyor?

Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, trans yağlar birçok işlenmiş ve hazır yiyecek paketinin içinde, tostlarda, dondurma gibi en çok tüketilen vesevilen, alışkan haline gelmiş olan yiyeceklerde bulunmaktadır.53 Yiyecekler üretici firmaya ve ülkeye bağlı olarak değişik oranda trans yağ içermektedir.

Peki, her ne kadar sağlıkh da olsa hayvansal katı yağların hiç zararı yok mu, mesela asidik olmaları bize zarar vermez mi, kalbimizi krize sokmaz mı?

Doğal beslenmiş hayvanların etiyle birlikte içyağı veya kuyrukyağım ya da sütünden elde edilen tereyağını yemek kalp krizi nedeni değildir, tersine kalp krizini önlemektedir, vücudumuzun güçlenmesini ve güçlü kalmasını sağlarlar.Ayrıca bilinçaltına işleyen bir konu daha var, o da sanki katı kıvamdaki yağ yenince, vücutta hemen katılaşıp damarları tıkadığı, yağ olduğu inancıdır. Sağlıklı bir tereyağı yediğinizde, vücudunuzda ‘katı yağ’ olmaz!Yıllardır kabul gören inanışın aksine, yağlı kırmızı et tüketen toplumlarda kalp krizi oranı oldukça düşüktür. Mesela Fransızlar hemen her yemekte doğal yağın her türünü bolca tüketirler, en yağlı kırmızı etleri yerler ama kalp krizi oranları düşüktür.

Bu konuda Framingham çalışmasını yürüten bilim adamı George Mann’ın sonuçları ve hayat hikâyesi de çok ilginçtir.55 Yağların, kolesterolün ve kırmızı etin kalp krizi ve damar sertliği yapmadığını bildirdiği kendisine ait bir çalışmadan sonra, baş araştırmacı olduğu Fragmingham çalışmasından çıkarılmış ve işine son verilmiştir.Doymuş/katı hayvansal yağların damar sertliğine ve dolayısıyla kalp krizine ya da kalp damar hastalıklarına neden olmadığı da çeşitli birçok çalışma ile gösterilmiştir.561993 yılında Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümünde başlatılan bir çalışmada, menopozda olan 50.000 sağlıklı hemşirenin yiyeceklerinde kullandıkları yağların tipi ve miktarı incelemeye alınmıştır.

8 yıl süre ile bu 50.000 hemşirenin, doymuş yağları (hayvansal içyağı, kuyrukyağı, tereyağı), tekli doymamış yağları (zeytinyağı, fındıkyağı) ve çoklu doymamış yağları (mısırözü yağı, ayçiçeği yağı) ne kadar tükettikleri izlenmiştir. Hemşirelerin günlük kalori miktarlarının yüzde 30’unu bu yağlar oluşturuyordu, günlük yağ tüketim oranları oldukça düşürülmüştü. 8 yılın sonunda 50.000 hemşirede, ne kalpkrizi ne de inme riski açısından (fazla yağ tükettikleri zamana göre) hiçbir fark olmadığını 2006 yılında yayınladıkları raporlarında bildirmişlerdir.Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümünde 8 yıl süren çalışmanın sonucunda da, yıllar önce ABD’li ziraatçılar tarafından hazırlanmış eski beslenme piramidinde bulunan az yağlı, bol karbonhidratlı beslenme şekli terk edilmiştir. İlginç olan, eski piramidin hekimler ya da beslenme uzmanları tarafından hazırlanmamış olmasına rağmen, tüm dünyada özellikle hekimler tarafından kabul görmüş olmasıdır!2002 yılında Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümünde yeni bir beslenme piramidi hazırlanmış ve yayınlanmıştır.

Bu yeni beslenme piramidinde, fizik aktivitenin ve yağların tüketim oranının artırılmasına vurgu yapılmakta, bunlar piramidin en altında, temelde yer almaktadır, karbonhidratlar ise piramidin en tepesinde ufak bir yerde yer almakta ve az miktarda önerilmektedir.Bu geniş kapsamlı ve uzun süreli güvenilir çalışmalar, sağlıklı doğal yağlı yemek yemenin kalp krizi, felç ve diğer kronik/dejeneratif hastalıkların riskini artırmadığını, hatta önlediğini göstermektedir.60,61Sağlıklı doğal yağların ve doğal proteinlerin tüketilmesi, hücrelerimizi, hücre zarlarımızı ve hücrelerimizin fonksiyonlarını normalleştirir, güçlendirir, direncini artırır. Hücrelerimiz ve hücre zarlarımız dışarıdan gelecek her türlü salgır- gan virüs, bakteri, toksik ve alerjen maddelere karşı direnebilirler, mücadele edebilirler. Ayrıca bağışıklık sistemimizi (immün sistemimizi) oluşturan hücreler de güçlü kuvvetli olacaktır. Sonuç olarak hastalıklara karşı direncimiz de artacaktır. Hem hastalanmasınlar diye çırpındığımız göz bebeğimiz olan sevgili çocuklarımızı hem de kendimizi ve eşimizi hastalıklardan korumanın yolu budur!

Yağ asidi ne demek?

Yağların tümüne, genellikle biyokimyasal olarak ‘yağ asitleri’ diyoruz. Ancak her yağ asidi birbirinin aynı değildir, 20’den fazla çeşidi vardır. Her birinin formülü değişiktir, hiçbiri birbirine benzemez!İşte bu sebeple “aman yağlardan uzak durun” deyip bütün yağları aynı kefeye koymak, bugün geldiğimiz noktada en büyük bilimsel yanılgılardan biridir. O kadar çok yağ çeşidi vardır ki, hangi yağlardan uzak duracağımızı bilmeden, anlamadan yağlardan nasıl uzak duracağız? Hangilerinden uzak duracağız?ÇÖZÜM, SAĞLIKLI VE SAĞLIKSIZ YAĞLARI BİRBİRİNDEN DOĞRU AYIRIP SAĞLIKLI OLANI KULLANMAK, SAĞLIKSIZ OLANDAN UZAK DURMAKTIR.Yemeklerde kullandığımız yağları, genellikle doymuş yağlar (hayvansal içyağı, kuyrukyağı, tereyağı), tekli doymamış yağlar (zeytinyağı, fındıkyağı) ve çoklu doymamış yağlar (mısırözü yağı, ayçiçeği yağı) olarak sınıflarız.

Bu yağlar, bir markete gittiğimiz zaman, mutfak alışverişi sırasında sepetimize koyup eve getirdiğimiz yağlardır.Önceki sorunun cevabında da belirttiğim gibi bu yağlar, doğal beslenmiş hayvanlardan veya doğal yetişmiş tohum ya da meyveden yüksek ısıl işlem görmeden elde edildikleri zaman, yakılmadıklarında, güneş ışığına maruz bırakılmadıklarında, plastik ambalajlarda muhafaza edilmediklerinde, hava almaları önlendiğinde hepsi sağlığımıza faydalıdır. Hatta yaşantımız için elzemdir...RAFİNE EDİLMEMİŞ, ‘RİVYERA’ HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMEMİŞ, YAKILMAMIŞ, KIZARTMA YAPILMAMIŞ YAĞLARIN, YANİ DOĞAL SOĞUK SIKIM SIZMA YAĞLARIN, VÜCUDUMUZDA, HORMON OLMADIKLAR HALDE HORMONLAR GİBİ ETKİ VE GÖREVLERİ VARDIR!Sağlıklı doğal yağlar, bütün hücrelerimizin çalışması için şart olan oksijeni, onların solunumunu sağlar. Bütün hücrelerimizin her türlü metabolizmasını düzenler. Bütün hücrelerimizde enerji üretimini sağlar ve düzenler.

Yağlar, hayati önemi olan bu gibi fonksiyonları nasıl yerine getiriyor?

Bütün yağlar, hücresel fonksiyonları (asıl görevlerini) yapabilmeleri için iki önemli özelliğe sahiptir. Bunlardan birincisi moleküllerinde bulunan zincirlerinin uzun ya da kısa olması, İkincisi ise moleküler zincirlerinde çift bağın olup olmamasıdır.Tereyağı gibi, katı/doymuş hayvansal kaynaklı yağların moleküler zincirinde çift bağ yoktur. Bu nedenle katıdırlar, diğer bir deyişle, doymuş yağ olarak adlandırılırlar. Tereyağı formülüne (bilimsel adı ‘butiric acid’) bakacak olursak, doymuştur ama zinciri oldukça kısadır. Doymuş yağın boyu ne kadar kısa olursa, o kadar iyidir, dayanıklıdır ve sağlıklıdır. Kısa olan doymuş katı yağlar, en çok enerji üreten yağlardır ve bu bakımdan sağlıklıdırlar.Karatay Mutfağı kitabında doymuş hayvansal yağlardan en çok doğal köytereyağını öneriyoruz. Çünkü yemeklerimize en lezzetli damak tadını sağlayan ve sağlıklı olan, tereyağıdır. Kısa olan moleküler zinciri son derece güçlüdür, yüksek ısıya dayanıklıdır. Yakılmadan, kavrulmadan kullanılırsa son derece faydalıdır, lezzetlidir, enerji kaynağı esaslı bir besindir.Bütün hücrelerimizi ve organlarımızı güçlendirir, bizleri aslan gibi’ güçlü kılar. Aslanların, hayvansal yağ ve etten başka bir gıda ile beslenmediklerini hepimiz biliriz. Sürekli hareket ettiklerini, av peşinde koştuklarını da hatırlamamızda fayda var.

Ayrıca hür yaşayan aslanlarda kalp damar hastalığı da görülmemiştir!yer alan kısa moleküllü tereyağı (butirik asit) formülünde, 4 adet siyah top ‘karbon atomlarıdır ve tereyağı zincirinin ana bel kemiğini meydana getirirler. 8 adet beyaz top ‘hidrojen atomları, 2 adet kırmızı top da ‘oksijen atomlarıdır. Doymuş olan kısa moleküllü tereyağını vücudumuz ‘çok kolay bir şekilde metabolize eder.Tereyağının sağlıklı bir şekilde ve kolaylıkla sağladığı güçlü enerjiyi hücrelerimiz sağlıklı bir şekilde kullanabilir.Uzun moleküllü doymuş yağlar ise vücudumuzda daha az enerji sağlarlar. Daha uzun moleküllü yağlara örnek olarak ‘palmitik asit’, ‘steraik asit’ ve ‘arachidik asit’ (rafine mısırözü ve ayçiçeği gibi sıvı yağlarda bulunur) örnek gösterilebilir. formülü yer alan palmitik asit ise orta zincir boylu doymuş bir yağ asididir. Yeşil toplar karbon atomlarını, beyaz toplar hidrojen atomlarını, kırmızı toplar oksijen atomlarını göstermektedir. Oldukça dayanıklı olan palmitik yağ asidi (palm yağı olarak biliniyor), enerji sağlaması bakımından kısa zincirli yağlardan daha zayıftır. Ancak çabuk bozulmadığı ve doğallığını kolay kolay kaybetmediği için sağlık veren bir yağdır, zararlı ve tehlikeli değildir.Oleik asit içeren zeytinyağı, fındıkyağı gibi tekli doymamış yağlarda ise ‘tek bir tane çift bağ’ vardır.

Sıvı ve akışkan olmalarının nedeni bu tek çift bağdır. Zeytinyağında bulunan karbon atomlarının sayısı 18 tanedir, Şekil-3 ve Şekil- 4’te görüldüğü gibi bir tek çift bağı bulunmaktadır.Zeytinyağı, doymuş yağlara ve çok fazla sayıda çift bağı olan diğer yağlara oranla orta derecede enerji sağladığı için, sağlığımız için faydalıdır. Tek çift bağı bulunması, çoklu doymamış olan sıvı yağlara (mısırözü, ayçiçeği, soya, kanola vb) oranla dayanıklılığını artırmaktadır. Bu neden çok çabuk bozulma- dığı ve ısıya dayanıklı olduğu için tercih edilmelidir. Zeytinyağının 250 santigrat dereceye kadar ısıya dayanıklı olduğu ve bozulmadığı bilinmektedir.Çoklu doymamış yağlar ise, Omega-3 gibi balıkyağı (hayvansal kaynaklı Omega-3) ve ketentohumu yağı (bitkisel kaynaklı Omega-3) ve Omega-6 gibi ayçiçeği, mısırözü vb bitkisel kaynaklı yağlardır (Karatay Diyeti kitabında bu yağların özellikleri detaylı ve şemail olarak yer almaktadır).Şekil 3’te, üç değişik yağın kimyasal formüllerini görmekteyiz.

En üstteki en kısa karbon zincirli olan tereyağı (butirik asit), orta kısımda tekli doymamış bir yağ örneği olan zeytinyağı (oleik asit), en altta da en uzun yağ formülüne olan Omega-6 (linoleik asit) formülüne örnek verilmiştir.Ayçiçeği ve mısırözü gibi sıvı bitkisel yağlarda bulunan Omega-6, linoleik asit (LA) içerir, Şekil-3’teki formülde gördüğümüz gibi linoleik asitte ‘iki çift bağ ‘bulunur. Bu nedenle çok çabuk bozulabiliyorlar.Doğallıklarını çabucak kaybeden bu yağlar, özellikle kızartmalarda kullanıldığı zaman (ısıya dayanamadıklarından dolayı) hemen bozulurlar ve aşırı miktarda trans yağ meydana gelir.İŞTE BU TRANS YAĞLAR ZARARLI YAĞLARDIR. İNSAN VÜCUDU- NA MÜMKÜNSE HİÇ GİRMEMELERİ GEREKMEKTEDİR. ÇÜNKÜ NEDEN OLDUKLARI HASTALIKLARIN BAŞINDA HEPİMİZİN KORKULU RÜYASI OLAN KANSERLER, KRONİK İNFLAMASYON VE KRONİK DEJENERATİF HASTALIKLAR GELMEKTEDİR.Daha önce de vurguladığımız gibi, hücrelerimiz trans yağları kesinlikle kullanamazlar, bu nedenle işlevlerinde ve fonksiyonlarında bozulma oluşur.

Trans yağlar hücrelerin korunma, soluma ve enerji üretme mekanizmasının bozulmasına neden olurlar! Tüm hücrelerimizin zarına ve içine girerek ileri yaşlarda ortaya çıkan kronik dejeneratif hastalıkların başlamasına da neden olurlar. Bu nedenle, hızlı yaşlanmanın ve ömrün kısalmasının ana nedenidirler.Oleik asit ve tekli doymamış olan zeytinyağı da, rivyera olduğu zaman ya da hidrojenize edilerek sertleşip margarin kıvamına geldiği zaman trans yağ haline dönüşür. Maalesef artık doğallığım kaybetmiş olan bir yağdır. Margarin formundayken sertleşmesinin (V şeklinden düz bir hale dönüşmesinin) nedeni, hidrojen atomunun, tek olan çift bağına girerek, dirseği düzgün bir hale sokmasının (hidrojenize yağ olmasının) sonucudur. Artık soğuk sıkım sızma zeytinyağı gibi değildir, rivyeradan da kötü bir haldedir, katılaşmış bir bitkisel yağdır, sağlığımıza zarar veren bir margarin halindedir. Zeytinyağından elde edilen bu margarinin içeriği artık oleik asit değildir, elaidik asittir. Sağlıklı zeytinyağıyla hiçbir alakası, hiçbir benzerliği kalmamıştır .

Oleik aside (zeytinyağına) bir hidrojen atomu eklendiğinde ortaya çıkan elaidik asit (zeytinyağlı margarin) formülünü görmekteyiz.Neticede gıdalarımızla vücudumuza aldığımız iki tür yağ vardır. Sağlıklı yağ ve sağlıksız yağ. Doğal, bozulmamış olan herhangi bir yağda ne kadar çok çift bağ bulunursa, ona paralel olarak enerji üretimi de artar. Hücrelerimiz oksijeni daha rahat kullanır, nefes alır, güçlenir ve metabolizması hızlanır. Bu şekilde hayatımızı sağlıklı ve dinç bir şekilde yaşarız.Güç ve enerji sağlayan, hücreleri güçlendiren, sağlamlaştıran dolayısıyla hastalıklara, virüslere, bakterilere, iç ve dış toksik etkenlere karşı organizmamızı dayanıklı kılan, koruyan yağlar, sağlıklı yağlardır. Çeşitli hastalıkların nedeni olan trans yağlar ise sağlıksız yağ sınıfındadır.SENELERDEN BERİ YAPILAN EN BÜYÜK TIBBÎ HATA, BÜTÜN YAĞLARIN AYNI KEFEYE KONULMASI, SUÇLANMASI VE SAĞLIMIZA ZARARLI OLDUĞU KANISININ GENEL OLARAK KABUL EDÎLMİŞ OLMASIDIR!

Oysa doğal olan katı/doymuş yağların kendi içlerinde bile değişik formülleri olduğunu gördük. Yapılan araştırmaların çoğunda doymuş/katı yağların farklı molekülleri olduğuna değinilmemiştir. Örneğin, orta boy zincirli katı/ doymuş yağlar ile uzun boy zincirli yağların vücudumuzda metabolizmaedilmeleri aynı değildir, birbirlerinden çok farklıdır! Mesela orta boy zincirli katı/doymuş yağlara iyi bir örnek olarak palm yağını ve keçi sütünde bulunan yağı verebiliriz. İnek tereyağında 4, keçi tereyağında da 12 karbon vardır. Bu yağlar en sağlıklı katı yağlarıdır, tabii ki doğal olarak kullanılmaları şartıyla...

Uzun boy zincirli katı yağların en iyi örneği de, steraik asittir (hayvansal içyağı veya kuyrukyağı).Hepsi katı yağ olduğu halde, orta boylu olanların daha sağlıklı olduklarını biliyoruz. Bu sebeple orta boylu ve uzun boylu moleküler yapıda olan katı/doymuş yağların sınıflamalarının ayrı ayrı yapılması şarttır. Bütün katı yağlar ya da bütün hayvansal yağların sınıflamalarının yapılması gerekmektedir! Bu gibi detaylar biyokimya biliminin konusudur. Kafaları daha fazla karıştırmamak amacıyla bu açıklamaları tadında bırakarak burada son vermek istiyorum.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp