kalp damar tıkanıklığı belirtileri nasıl anlaşılır

Kalp Damar Hastalıkları

Kalp Damar Hastalıkları Hakkında Genel Bilgiler

Kalp damar hastalıkları;kalp damar hastalıkları hakkında merak ettikleriniz ve daha fazlası için aşağıda sizin için hazırladığımız yazımızı okuyabilirsiniz...

Organlarımızın çalışmaları için gerekli olan maddeleri taşıyan kanı pompalamakla görevli olan kalp, bu görevini yapmak için dakikada ortalama 70 kere kasılır ve her defasında ortalama 70 ml kanı organlarımıza gönderir. Ortalama bir insan ömrü boyunca, kalbimiz yaklaşık 2.5 milyar kez kasılmakta ve bu süre boyunca 180 milyon litre kanı vücudumuza pompalamaktadır.

Organların canlılığını koruyabilmeleri ve görevlerini yapabilmeleri için besin maddelerine ve oksijene gereksinimleri vardır. Bunlar organlarımıza kan ile ulaştırılır. Kan ise organlara atardamarlar (arter) yolu ile taşınır. Kanın atardamarlara pompalanması işini kalbimiz yapar. Her organ gibi kalbin de beslenmesi gereklidir. Kalbin kendisini besleyen damarlara “koroner damar” (koroner arter) denmektedir. Koroner damarlarda olabilecek hastalıklar doğrudan kalbin çalışmasını ve verimini etkileyeceğinden dolayı hayati öneme sahiptir.

Ateroskleroz
Koroner damarların en çok görülen ve en önemli hastalığı koroner aterosklerozdur (damar sertliği). Bu hastalıkta, koroner damarlarda yer yer, başta kolesterol olmak üzere bir takım maddeler birikmekte ve buralarda darlıklar ve tıkanıklıklar oluşmaktadır.

Aterosklerozun Gelişimi

Oluşan tabloya, koroner arter hastalığı veya koroner kalp hastalığı denir. Bunun sonucu olarak kalbin beslenmesi bozulmakta, kalbin ritmik çalışmasında ve kasılmasında hastalığın ciddiyetiyle orantılı olarak bozukluklar oluşmaktadır. Koroner arter hastalığı, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de erişkinlerde başta gelen ölüm ve iş gücü kaybı nedenidir.
Koroner arter hastalığı ile mücadelede en önemli adım, hastalıktan korunmaktır. Hastalık bir takım risk faktörleri varlığında çabuk ortaya çıkmakta ve hızlı ilerlemektedir. İyi kolesterol düzeyinin yüksek olması (60 mg/dl'den fazla) hastalık riskini azaltmaktadır.

Risk faktörleri nelerdir?

Yaş: Erkeklerde 45 yaşın üstü, kadınlarda 55 yaşın üstü veya erken menopoz
Cins: Erkeklerde daha sık
Aile öyküsü: Birinci derecede (anne, baba, kardeş) erkek akrabalarda 55 yaşından, birinci derecede kadın akrabalarda 65 yaşından önce kalp damar hastalığı, kalp krizi (infarktüs) veya ani ölüm bulunması
Sigara içiyor olmak
Hipertansiyon (140/90 mmHg veya daha fazla veya hipertansiyon için tedavi alıyor olmak)
İyi kolesterolün (HDL kolesterol) 40 mg/dl'den düşük olması
Kötü kolesterol olan LDL-kolesterolün yüksek olması).
Hareketsizlik: Haftada en az 3 gün ve günde en az 30 dakika egzersize zaman ayırmalısınız (tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet, dans, bahçe işleri vs.).
Şeker hastalığı (diabetes mellitus)
Kilo: Bu konuda en değerli kriter, vücut kitle indeksi ve bel çevresidir. Vücut kitle indeksi, kg olarak ağırlığın, metre olarak boyun karesine bölünmesiyle elde edilir (VKİ: kg/m2). Vücut kitle indeksinin 25‘in üzerinde olması veya bel çevresinin erkeklerde 102 cm, kadınlarda ise 88 cm‘nin üzerinde olması, yalnızca kalp damar hastalığı riskini artırmakla kalmayıp şeker hastalığı, yağ yüksekliği ve tansiyon yüksekliği riskini de artırmaktadır.
Stres: uzun bir zaman sürekli strese maruz kalma, hastalığın gelişmesini kolaylaştırmaktadır.
Depresyon: özellikle son yıllarda depresyon da kalp damar hastalıkları yönünden risk faktörü olarak kabul edilmeye başlandı.

Ne yapalım?

Bu risk faktörlerinin bazıları değiştirilebilir iken bazıları değiştirilemez (yaş, cins, aile öyküsü gibi).

Kalp damar hastalıkları, soğuk algınlığı, grip gibi geçici ve iyileştiği zaman arkasında iz bırakmayan hastalıklar değildir. Hastalık geliştiği zaman devamlı ilerlemeye ve problem çıkarmaya eğilimlidir. Ondan dolayı bu risk faktörleriyle mücadele, hastalığın ortaya çıkışını önlemesi, hastalık gelişenlerde ise hastalığın ilerleme hızının yavaşlatılması hatta durdurulmasını sağladığından dolayı son derece önemlidir. Dolayısıyla kalp damar hastalıkları ile mücadele, değiştirilebilir risk faktörleriyle mücadele demektir.

Kalp damar hastalıklarında görülebilen şikayet veya klinik bulguları şu şekilde özetlemek mümkündür:

Göğüs ağrısı (angina pectoris)
Miyokart infarktüsü (kalp krizi)
Ritim bozuklukları (aritmiler)
Kalp yetmezliği
Ani ölüm
Bazen de kalp damar hastalığı önemli derecede kalbin beslenmesini bozduğu halde hiç şikayet olmayabilir (sessiz iskemi)

Koroner damarlar önemli ölçüde daraldığında göğüs ağrısı oluşur (angina). Bu ağrı, çoğunlukla yorulmayla, sinirlenmekle veya soğukla gelen, göğüs ön tarafında, sol kola, boyuna ve çeneye yayılabilen, 10-15 dakika süren, istirahat ile veya koroner damarları genişleten ilaç almakla geçen, sıkıştırıcı, baskı yapar tarzda bir ağrıdır (kararlı angina).

Ancak bazı durumlarda darlık yerinde dinamik değişiklikler olabilir ve bu durumlarda, ağrı istirahatte de gelebilir, daha uzun sürebilir ve istirahate veya ilaca kolay cevap vermeyebilir (kararsız angina). Bu tür angina kolaylıkla infarktüse yol açabildiğinden daha tehlikelidir.

Damardaki darlığın ilerleyip tam tıkanıklığa yol açması halinde, kalbin o damar tarafından beslenen bölgesinin hücreleri çalışamaz hale gelir. Damarın tıkalı kalma süresinin 6 saati geçmesi halinde, o bölgenin hücreleri canlılığını koruyamaz ve geriye dönüşsüz olarak harap olur. Böylece kalbin o bölgesi kasılma görevini yapamaz, ritim bozuklukları oluşabilir ve ölüme kadar gidebilen ciddi problemler oluşabilir. Buna kalp krizi (miyokart infarktüsü) diyoruz.

İnfarktüste, yeri ve yayılımı anginaya benzeyen, ancak ondan çok daha şiddetli ve uzun süren göğüs ağrısı olur. Kalp krizi tanısında, şikayetlerden başka kalp elektrosu (EKG) ve kan testlerinden de yararlanılır. Miyokart infarktüsünde ilk 6 saat içinde damar tıkanıklığının balon veya pıhtı eritici ilaçlarla açılması halinde kalp kası harabiyetinin önlenmesi mümkün olabilir, onun için erken tanı çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki, kalp krizinden olan ölümlerin %50‘si 1 saat içinde olmaktadır. Bu ölümlerin çok büyük bir kısmı, hastanede kolaylıkla tedavi edilebilecek olan, ritim bozukluklarından kaynaklanır. Bundan dolayı, benzer ağrısı olan hastalar, özellikle de kalp hastası olduğu biliniyorsa, en kısa zamanda bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.

Ancak tıpta her zaman alışılageldik kurallar geçerli olmayabiliyor. Bazen, özellikle yaşlılarda ve şeker hastalığı (diyabet) olanlarda, angina veya infarktüse bağlı ağrı hiç olmayabilir. Böyle hastalar sessiz infarktüs geçirebilir. Yine bazı hastalarda göğüs ağrısı yerine, hazımsızlık, karın ağrısı, nefes darlığı, sırt ağrısı, kol ağrısı, çene ağrısı ve hatta diş ağrısı gibi şikayetler olabilir.
Risk faktörleriyle mücadele çok önemlidir. Risk faktörlerinden; yaş, cins ve aile öyküsünü değiştirmek mümkün değildir. Ancak, diğer faktörlerle mücadele edilebilir. Doktorunuz size bu konuda yol gösterecektir. Sigara mutlaka bırakılmalı, hipertansiyon kontrol altına alınmalı, şeker hastalığında şeker normal sınırlarda tutulmalı, egzersiz yapılmalı, kolesterol yüksekliğinde ise mutlaka diyet yapılmalı, ayrıca doktorunuz ilaç öneriyorsa kullanılmalıdır.

Tanı nasıl konulur
Koroner damar hastalığında asıl önemli olan, koroner damarlardaki darlıkların infarktüse yol açmadan tedavi edilmesidir. Bu da öncelikle koroner damarların durumunun görülmesi ile olur. Bu amaç için kullanılan farklı yöntemler olmakla birlikte (efor testi, miyokart sintigrafisi vs), damar hastalığı olduğundan şüphe edilen hastalarda halen altın standart olarak kabul edilen en güzel tanı yöntemi; koroner anjiyografidir. Koroner anjiyografide, kalp damarları gözle görünür hale getirilip filmi çekilir.

Koroner damarlarda önemli darlık ve/veya tıkanıklık görüldüğünde, eğer uygunsa, aynı seansta veya daha sonra balon anjiyoplasti yapılabilir. Balon anjiyoplastide, damar içindeki dar olan bölgede, özel olarak yapılmış balon, kısa süreli olarak şişirilerek darlık genişletilir. Balon, aynı damarda birden fazla darlığa veya birden fazla damardaki darlıklara aynı seansta veya farklı seanslarda yapılabilir. Gerekli durumlarda balona ek olarak o bölgeye, yine balon yardımıyla stent (kafes) konur.

Balon işleminde darlık bölgesine ucunda şişebilir bir balon olan kateter yerleştirilir (A), darlık yerine yerleştirildikten sonra balon şişirilerek darlık açılır (B).

Balon anjiyoplastiye uygun olmayan durumlarda, bypass cerrahisi veya ilaç tedavisi önerilebilir.

Bypass cerrahisinde ise damardaki darlık bölgesinin öncesi ile sonrası arasına köprü görevi gören bir damar konulur. Bu konulan damar, hastanın kendisinin bacak toplardamarı veya göğüsten alınan bir atardamar olabilir. Böylece kan, bu köprü yardımıyla, dar veya tıkalı olan bölgenin ilerisine geçebilir (Bypass ameliyatlarında yanlış olarak damarın değiştiği veya yenilendiği sanılır. Oysa hasta damar yerinde kalır. Yapılan işlemle damardaki darlığın problem oluşturması önlenir).

Koroner damar hastalığında kullanılan ilaçlar; koroner damarları genişletici, kalbin yükünü azaltıcı, o bölgede pıhtı oluşmasını önleyici veya ateroskleroz üzerinde çok olumsuz etkileri olan kolesterolü düşürmeye yönelik ilaçlardır. İlaçlar doktor kontrolünde ve sürekli olarak kullanılmalıdır.

Ne yazık ki, gerek koroner arter hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçlar, gerekse balon ve bypass, damar hastalığını ortadan kaldırmamaktadır. Dolayısı ile koroner damarın aynı bölgesinde veya farklı bölgelerinde yeni darlıklar ortaya çıkabilir veya hafif olan darlıklar daha da ilerleyerek ciddi darlık haline gelip, probleme yol açabilir. Bundan dolayı hastaların risk faktörlerini uzaklaştırması, ilaçlarını düzenli kullanması, problemlerin erken saptanması açısından doktorunun önerdiği zamanlarda ve bunun dışında şikayeti olduğu her zaman, kontrollere gelmesi çok önemlidir.

Damar Hastalığı Nedir?

Damar hastalığı, vücudumuzdaki atardamarlarda daralma, tıkanma ya da balonlaşmaya neden olan bir hastalık grubudur. Tuttuğu damarlara göre 3 bölümde incelenir:

Koroner damar hastalığı: Kalbi besleyen "koroner" atardamarlar tutulur. Bu damarlardaki daralma ya da tıkanma kalp ağrısı (anjina) ya da kalp krizine (enfarktüs) neden olabilir.
Beyin damar hastalığı (Serebrovasküler hastalık): Beyin ve beyinciği besleyen "Şah Damarı" ve diğer atardamarlar tutulur. Bu damarlardaki daralma ya da tıkanma geçici ya da kalıcı beyin felcine (inme) neden olabilir.
Periferik damar hastalığı: Kalp ve beyin dışındaki, kol, bacak, barsak, karaciğer ve böbrek gibi diğer doku ve organları besleyen atardamarlar tutulur. En sık tutulan bölge bacak damarları olduğundan "Periferik damar hastalığı" genellikle bu bölgedeki damar tıkanıklıklarını ifade etmek için kullanılır. Bu damarlardaki daralma ya da tıkanma yürümekle bacak ağrısı (Klodikasyon) ya da bacakta yara ve gangrene neden olabilir.


Kalpteki koroner damar hastalıkları "kalp-damar hastalığı" olarak bilinir ve klasik "damar hastalığı" tanımından ayrı tutulur. Bu nedenle bu web sitesinde "damar hastalığı" terimi, vücudumuzda kalp dışındaki damarların (Beyin damarları ve periferik damarlar) daralma, tıkanma ve balonlaşmasını tanımlamak için kullanılacaktır.

Ateroskleroz nedir?

Vücudumuzdaki damar tıkanıklıklarının %95 inden fazlasında olayın nedeni aterosklerozdur (damar sertliği). Ateroskleroz, kolesterol denilen yağımsı bir maddenin atardamar duvarında birikmesi ve bunun sonucu oluşan sert plakların zaman içinde damarı daraltması ya da tamamen tıkamasıdır. Ateroskleroz aslında çocukluk yaşlarında başlayan, yavaş ve sinsi olarak ilerleyen bir hastalıktır.

Hafif ateroskleroz damarlarda ciddi bir daralmaya yol açmadığından genellikle belirti vermez. Bu dönemde, kişi damarlarında biriken kolesterol plaklarından habersizdir. Ancak yaş ilerleyip ateroskleroz belli bir seviyeye geldiğinde atardamarlarda oluşan ciddi daralma ya da tıkanmalar damarların beslediği dokularda oksijen azalmasına (iskemi) neden olur.

Kollateral nedir? Vücudumuzdaki atardamarların tıkanması bazı durumlarda iskemi yaratmayabilir. Bu durumda ya o dokuyu besleyen başka damarlar bulunabilir ya da vücudumuz o tıkanıklığın iki ucunu birbirine bağlayan yeni damarlar oluşturmuştur. Kollateral adı verilen bu damarlar çok sayıda, küçük çaplı ve kıvrıntılıdır.
Sol femoral damar tıkanıklığı sonucu oluşan kollateraller
Bir hastada, sol femoral damar tıkanıklığı sonucu oluşan kollateraller

Kollateraller genellikle istirahat halindeyken dokunun ihtiyacına yetecek kadar bir kan akımı sağlayabilir, ancak yürüme, koşma gibi dokularımızın kan ihtiyacının arttığı durumlarda yetersiz kalırlar ve dokuda iskemi oluşumuna engel olamazlar.

Damar tıkanması ne yapar? Damar tıkanması yavaş (kronik) ya da ani (akut) olabilir.

a. Kronik tıkanma: Yavaş gelişen damar tıkanmalarında, vücudun kollateral damarları oluşturacak zamanı olduğundan iskemi genellikle çok şiddetli değildir. Yavaş tıkanma, kollateraller yeterliyse ya da o dokuyu besleyen başka damarlar mevcutsa hiç belirti vermeyebilir, ya da sadece dokunun kan ihtiyacı artınca belirti verebilir. Bu olay örneğin kalp damarlarında olursa, istirahatte olmayan ancak yürüme ve koşma ile gelişen göğüs ağrısı (stabil anjina) yapabilir. Bacak damarlarında olursa yine istirahatle olmayan ancak yürüme veya koşma ile gelişen bacak ağrısına (klodikasyon) neden olabilir. Ancak eğer dokuyu besleyen başka damar yoksa ya da kollateraller yetersiz ise bu durumda istirahatte bile ağrı oluşur. Kalpte anstabil anjina, bacakta ise kritik iskemi adı verilen bu durum kan dolaşımının çok azaldığını ve doku ölümünün (kalpte ise enfarktüs bacakta ise gangren) yakın olduğunu gösterir.

b. Akut tıkanma: Bu tür ani tıkanmalarda, vücudun kollateral damarları geliştirecek zamanı olmadığından dokuda şiddetli bir iskemi gelişir ve kısa sürede doku ölümü meydana gelir. Bu olay genellikle kalpte enfarktüs, beyinde inme, bacakta ise gangrenle sonuçlanır. Akut tıkanma 2 mekanizmayla oluşabilir: Birincisinde, ateroskleroz nedeniyle daralmış olan atardamarlara günün birinde aniden bir pıhtı oturabilir ve bu damarlar tamamen tıkanır. Oluşan bu pıhtıya trombüs adı verilir. İkincisinde ise, vücutta oluşan böyle bir trombüsten kopan bir parça daha uçtaki atardamarlardan birine gider ve o damarda tam tıkanmaya neden olur. Örneğin, şah damarındaki bir pıhtı bu şekilde beyne kaçarak felce neden olabilir ya da kasık damarından kaynaklanan bir pıhtı ayak damarını tıkayarak gangrene neden olabilir. Bu şekilde kan damarları içinde seyahat ederek uzak noktadaki bir damarda tıkanıklığa neden olan pıhtıya embolus ya da çoğul haliyle emboli denir.

Damar hastalığı kimlerde görülür?

Damar hastalığı genellikle 50 yaşın üzerindeki bireylerde görülür ve sıklığı yaş ilerledikçe artar. Yaş dışında en önemli risk faktörleri genetik yatkınlık, şeker hastalığı (diabet), sigara içme, kolesterol yüksekliği, tansiyon yüksekliği, böbrek yetmezliği ve aşırı kilo (obesite) olarak sıralanabilir.

Damar hastalığının diğer nedenleri nelerdir?


Ateroskleroz dışında damar tıkanması yapan en önemli hastalıklar, Takayasu hastalığı gibi damar iltihaplanmaları (vaskülit), fibromusküler displazi, Burger Hastalığı ve Raynaud hastalığı gibi daha nadir rastlanan durumlardır. Takayasu hastalığı daha çok 40 yaşın altındaki kadınlarda görülen, aorta ve ana dallarında damar duvarında düzgün kalınlaşma sonucu darlık ve tıkanıklıklar yapan bir hastalıktır. En çok kol ve boyun damarları ile karında iç organ damarları tutulur. Fibromusküler displazi, yine 40 yaşın altında kadınlarda daha sık görülen, böbrek, şah damarı ve karındaki diğer bazı damarlarda tesbih dizisi şeklinde daralma ve genişlemeler yapan bir hastalıktır. Böbrek damarlarındaki görünümü tanı koydurucudur. Buerger hastalığı ise daha çok 40 yaşın altında ve sigara içen erkeklerde görülen, el ve ayak damarlarında duvar kalınlaşması sonucu tıkanıklıklara neden olan bir hastalıktır. Hastalığı durdurmanın tek yolu sigarayı bırakmaktır. Bu hastalıklardan yeri gelince daha ayrıntılı olarak bahsedilecektir.

Damar hastalığı denildiğinde, genellikle kalpteki koroner damar tıkanıklıkları ve bunun sonucu oluşan kalp krizi akla gelir. Vücudun diğer organlarının damarlarının da tıkanabileceği, ya da bu damarlarda balonlaşma, fistül, malformasyon gibi başka problemler de olabileceği ve bunların sonucunda ciddi sağlık problemlerinin gelişebileceği pek bilinmez. Oysa, kalp dışındaki damarlarda, özellikle bacak, böbrek, barsak, kol, karotis ve beyin damarlarında da daralma ve tıkanmalara sıkça rastlanmakta ve felç, böbrek yetmezliği, gangren ve hatta ölüm gibi ciddi sonuçlara yol açabilmektedir. Damar tıkanıklıkları yanında, bu damarlarda, anevrizma (balonlaşma), fistül ve malformasyon gibi daha az bilinen, ancak kanama, felç ve hatta ölüme yol açabilen başka problemler de görülebilmektedir. Daha çok atardamarlarda görülen bu hastalıklardan başka, toplardamarlarda da tromboz, damar tıkanması, malformasyon, hemanjiom ve varis gibi pek çok probleme rastlanabilmektedir. Genelde fazla önemsenmeyen bu hastalıkların aslında yaşam kalitesini bozma yanında, bazen ciddi sağlık problemleri oluşturabildiği ve hatta hayati tehlike yaratabildiği de pek bilinmemektedir.

Geçtiğimiz yüzyılda, son 15-20 yıl öncesine kadar, damar hastalıklarında neredeyse tek görüntüleme yöntemi anjiografi, tek uygulanan tedavi yöntemi ise cerrahi operasyondu. Oysa, temelleri 1960-70 lerde atılan, ancak yaygın uygulanmaya 1990' lı ve 2000' li yıllarda başlanan, anjioplasti, stent, stent-greft, trombolitik tedavi ve embolizasyon işlemleri ile, daha önce tek tedavisi cerrahi olan birçok damar problemini lokal anestezi altında damar içinden tedavi etmek mümkün hale gelmiştir. Aynı yıllarda, toplardamarlardaki tıkanıklıklar ve derin ven trombozu tedavisinde de anjioplasti, stent ve trombolitik tedavi yaygın olarak kullanılmaya başlanmış, pulmoner emboliden korunmak amacıyla Vena Kava Filtresi kullanımı yaygınlaşmış ve son olarak da 2002 yılından beri kullanılan ve varis tedavisinde çığır açan endovenöz lazer, radyofrekans ve skleroterapi gibi yöntemlerle endovasküler (damar içinden) tedaviler çok daha sık kullanılır hale gelmiştir.

Günümüzde, tüm dünyada, damar hastalıklarında endovasküler tedavi uygulamaları hızla yaygınlaşırken cerrahi tedavi yöntemleri göreceli olarak azalmaktadır. Gelişmiş batı ülkelerinde, endovasküler tedavi, damar hastalıklarında ilk tercih edilmesi gereken yöntem olarak kabul edilmektedir. Bunun nedenleri endovasküler tedavinin lokal anestezi altında iğne deliklerinden yapılması, yara-kesi izinin olmaması, riskinin daha az olması ve hastanede kalış süresinin genelde bir günü aşmaması, dolayısıyla hastanın normal yaşama dönme süresinin çok daha kısa olmasıdır.

Damar Tıkanıklığı Nedir?



Aşırı yağ birikimi ve kolesterol artışı sonucunda tıkanan damarlar yeterli oranda kan akışını engellemektedir. Kan akışının azalması yani damar tıkanıklığı beyin, kalp ve diğer hayati organlara yeterince kan yani oksijen gitmemesine yol açar ve bu organların fonksiyonlarını tam olarak yerine getirememesine neden olur. Damar tıkanıklığı çeşitli cerrahi müdahalelerle düzeltilebildiği gibi dengeli beslenme ve düzenli egzersiz damar tıkanıklığı ile savaşmada etkili yöntemlerdir.

Özellikle C vitamini eksikliğinde hasar gören damar çeperleri vücudun kolesterolü kullanarak bu yırtılmaları ve hasarları onarmasına neden olur. Ancak damar çeperini onarmak için vücudun yama olarak kullandığı kolesterol zaman içinde sertleşir ve çeşitli kardiyovasküler rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Bundan da anlaşılabileceği gibi vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineraller alınmazsa damar tıkanıklığı sorunu yaşamak kaçınılmazdır.

Ülkemizde damar tıkanıklığı sonucu yaşanan rahatsızlıkların giderilebilmesi için her yıl binlerce kişi by-pass operasyonu, stent takılması gibi hiç de ucuz olmayan tedavi yöntemlerine başvurmaktadır. Bu operasyonlar ya da vücuda cerrahi olarak müdahale edilen operasyonların hepsi belirli riskler taşımaktadır. Ayrıca ameliyat sonucunda tıkalı damarlarınız açılsa bile beslenme alışkanlıklarınızı düzenlemez ve hareketsiz hayatınızı devam ettirirseniz yine damar tıkanıklığı sorunu yaşamanız çok büyük bir olasılıktır. Kısacası damar tıkanıklı yaşamamak veya yaşayıp ameliyat olduktan sonra tükettiğiniz gıdaları kontrol altına almalı ve hayatınızda spora yer vermelisiniz.
Damar Tıkanıklığı İçin Şifalı Bitkiler Ve Doğal Tedavi Yöntemleri

Yapılan çalışmalar tıkanan damarların yaşam tarzınızda yapacağınız değişikliklerle hiç bir yan etki oluşturmadan açılabildiğini kanıtlamaktadır. Aslında yan etkileri her zaman istenilen daha dinç bir beyin ve vücut yapısı, daha sağlıklı bir hayat gibi olumlu olanlardır. Aşağıda damar tıkanıklığı sırasında iyileşebilmek ya da damar tıkanıklığının sizin için bir sorun olmasını engellemek için uygulamanız gerekenler ve tüketmeniz gereken gıdalar hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Yanlış Beslenme:

Yediğiniz yemekleri değiştirerek damar tıkanıklığını engelleyebileceğinizi tekrar tekrar belirtmek istiyorum çünkü bu en önemli nokta. Hamburger, patates kızartması gibi işlenmiş gıdalar, cips ve benzeri hazır ürünler, bol yağlı kebaplar damarlarınızın baş düşmanı. Gün içinde öğün atlamamalısınız. Ayrıca metabolizmanın en yavaş olduğu dönemler olan gece saatlerinde yemek yememelisiniz.

Lifli Gıdalar:

Kepekli tahıl, fasulye, yulaf ezmesi tüketmek, bolca sebze ve meyve yemek yüksek lif içerdiklerinden damar tıkanıklığına yol açan kolesterol düzeyinin düşmesine yardımcı olacaktır.

Omega3:

Somon, tuna balığı ve keten tohumu gibi omega3 deposu gıdalar kan pıhtılaşmasını ve kolesterolün oksidasyonunu engellemek için sisteminize yardımcı olmaktadır. Ayrıca domatesin içinde bulunan likopen kolesterolün oksidasyonunu düzenlemektedir.

E Vitamini:

Ay çekirdeği gibi E vitamini açısından zengin gıdalar damar duvarlarının iltihaplanmasını azaltacaktır.

Düşük Kolesterol:

Doymuş yağ oranı yüksek yiyeceklerden kaçınmalısınız. Doymamış yağ oranı yüksek balık, badem, ceviz, fındık, zeytinyağı, kanola yağı, fıstık gibi doğal ürünlerden vücudunuzun yağ ihtiyacını karşılayabilirsiniz.

Besin Takviyeleri:

Balık yağı ya da E ve K vitaminlerinin bulunduğu besin takviyeleri damar çeperlerinde biriken plakaların azalmasına yardımcı olduğu bilinmektedir.

Kolesterolü düşük tutmak damar tıkanıklığını önleme ve tıkanan damarların tekrar sağlıklı durumlarına dönebilmesini sağlamak açısından çok önemlidir. Hem yağ ihtiyacınızı giderebileceğiniz, kolesterolünüzü yükseltmeyecek hem de yükselen kolesterolü kontrol altına almanıza yardımcı olacak gıdalar arasında sızma zeytinyağı, yeşil çay, elma sirkesi, greyfurt, elma, balık yağı ve sarımsağı sayabiliriz. Bu gıdaları dönüşümlü olarak diyet listesine eklemeniz kan sirkülasyonunuzu düzenleyecektir.

Kabul ediyorum spor delisi bir millet değiliz. Yürüyen merdivenler dünyada herhalde en çok bizim ülkemizde seviliyor. Ancak mutlaka ama mutlaka günlük egzersiz programı yapmalı ve bu programa bağlı kalmalısınız. Düzenli egzersiz sadece damar tıkanıklığı için değil tüm diğer organlarımız ve genel sağlığımız için hayati önem taşımaktadır. Kötü kolesterol düzeyini aşağıda tutmak için günde en az 45 dakika tempolu yürüyüş yapın. Yüzme, bisiklet hatta dans etmek bile arterlerde bulunan plakların erimesine yardımcı olur.

Stres kontrolü damar tıkanıklığı engellemek için yapılması gerekenler arasındadır. Stres sonucu vücutta oluşan hormonal dalgalanmalar damar tıkanıklığına neden olabilir. Stres yönetimi ile ilgili kitaplar okuyun. Hobilerinize vakit ayırın, kitap okuyun, müzik dinleyin. Çeşitli meditasyon tekniklerini öğrenebileceğiniz kurslara katılabilirsiniz.

Evet, damar tıkanıklı ve buna bağlı rahatsızlıklar ülkemizde ve dünyada milyonlarca kişiyi etkisi altına almakta. Ancak yaşam kalitenizi yükseltecek bir kaç değişiklikle bu hastalığı engelleyebilir ve damarlarınızı yine eski sağlığına kavuşturabilirsiniz.

Ateroskleroz, atardamarlarda meydana gelen en yaygın hastalıklardan biridir. Atardamarlardan birinin, belirli bir sebeple daralması veya tıkanmasına Ateroskleroz denir. Genelde damar çeperlerine yağ birikmesi sonucu meydana gelir. Biriken bu yağ aynı zamanda damarların esnekliğini bozar ve sertleşmelerine neden olur. Genelde orta yaşlı erişkinlerde ve erkeklerde görülen tedavi edilmezse ölümcül olacak kadar tehlikeli bir rahatsızlıktır.

Yazımızda aterioskleroza neden olan faktörler, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi aktaracağız.

DAMAR TIKANIKLIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Arteriyosklerozda belirti damarda olan tıkanıklığın veya arızanın yeri ile ilgilidir. Damar tıkanıklığı nedeni ile dokulara yeterli oksijen gidemez, sonucunda ilgili bölgedeki kan dolaşımı engellenir.

Lezyon beyinde ise; görme ve konuşma bozuklukları, hafıza kaybı, kısa süreli bilinç kaybı, yer ve zaman kaybı, kol veya bacaklarda kas gücünün ani ve geçici olarak zayıflaması ve beyin trombozu gelişir.

Lezyon kalpte ise; kalp kasının kasılma gücü zayıflar. Kalpte ritim düzensizlikleri, göğüs ağrıları ve sonunda ise kalp krizi oluşur.

Lezyonlar bacakta ise; yürürken kramp ağrıları, ısı kaybı, kramplar, deride kalınlaşma ve koyulaşması oluşur.

Böbrekte ise; kan basıncının artması, böbrek fonksiyonlarında işlev kaybı meydana gelebilir.

DAMAR TIKANIKLIĞI NASIL OLUŞUR?


Atardamarlar çeperine yağ birikmesi, zamanla damara hasar vermeye başlar. Şöyle ki; atardamarın kendi hücrelerinin çoğalması ile damardan çeşitli kimyasallar salınır. Bu arada, kan dolaşımındaki hücreler de damar iç yüzüne yapışmaya başlar. Bunların da etkisi ile yağ birikintileri ve hücre yığılmaları, damarın iç yüzüne doğru kabaran plaklar oluşturur. Bu plaklar daha da büyüyüp damarın esnekliğini kaybetmesine ve tıkanmasına sebep olur. Bazen sertleşmiş olan plak, dış yüzeyi çatlayınca, kandaki kan pulcukları da plağa yapışmaya başlar ve damarın içi daha da daralır. Bu darlık belirli bir dereceye ulaştığında damarın beslediği organlarda ya da dokularda kansızlık nedeni ile şikâyetler başlar.

DAMAR TIKANIKLIĞI NEDENLERİ NELERDİR?


Kilo problemleri,
Egzersiz yapmama, fiziksel aktivite eksikliği,
Alkol, sigara kullanımı,
Şeker, frengi, gut hastalığı,
Psikolojik bozukluklar,
Aşırı yağlı beslenme,
Kanamalardan kaynaklanan problemler,
Demir eksikliği,


DAMAR TIKANIKLIĞI TEDAVİSİ NASILDIR?
Aterosklerozda hedef, hastalığın ilerlemesinin engellenmesidir. Bu sebeple tedavisinden daha fazla önemli olan yukarıda sayılan özelliklerin sizde bulunmamasıdır.

Tıkanma meydana gelmişse doktorun tedavi yöntemine göre, tıkanan damara anjiyo, stent yada bypass uygulaması yapılabilir.

1950‘lerden günümüze kadar hızlı bir gelişme gösteren toplumlarda, kalp ve damar hastalıkları kaynaklı ölüm oranları giderek azalmaktadır. Çünkü geliştirilmiş araştırma yöntemleri sayesinde erken teşhis ve tedavi imkanının artmış olması -modern toplumlardaki risk faktörleri artsa da- halkın zararlı etkenlerden uzaklaşmasındaki bilinçlenmede önem taşımaktadır.

Kalp ve damar hastalıklarıyla, günümüzde doğumsal ve sonradan edinme olmak üzere iki şekilde karşılaşmaktayız. Doğumsal olanları öncelikle anne ve babanın genetik faktörleri ile ilgilidir. Genetik faktörlerin en önemli bölümünü annenin hamilelik döneminde geçirmiş olduu zararlı etkiler içerir. Bu zararlı etkilerin başında kontrolsüz ilaç kullanmak, röntgen ışını almakve bazı ateşli hastalıkları geçirmek gelir. Sonradan edinme şekli ise, kalp ve damar hastalıkları risk faktörlerinin birikimi ile karşımıza çıkar. Bu risk faktörleri kişiyi, anne karnından başlamak üzeretüm yaşamı boyunca etkiler. Sonuç olarak damar sertliğine aday kişiler kilo alarak gelişmeye başlar ve yüksek tansiyon sahibi olurlar. Bu da vücudun pompası olan kalbi zorlar. Kalbin iş yükünü artırır.

Kalp Damar Hastalıkları Kalp Damar CerrahisiAynı zamanda koroner damarlarda sertleşir. Bu sertleşme sonucu koroner damarların yapısı bozulur ve damarlarda tıkanıklıklar başlar. Koroner yetersizliği gelişmiş olan bir kalpte iş yükü artışı devam ederse sonuç kalp krizidir.

Bu kadar önemli olan risk faktörleri nelerdir?
· Stres
· Kanda yüksek yağ düzeyi
· Yüksek tansiyon
· Şeker hastalığı
· Yaş
· Cinsiyet
· Alkol
· Şişmanlık
· Genel faktörler
· Kan fibrinojen düzeylerinin yüksekliği
· Hareket azlığı
· Hava kirliliği

İşte bu risk faktörlerinin birkaçı bir araya gelince kalp krizi geçirme olasılığı artıyor. Koruyucu hekimlik dalındaki gelişmeler arttıkça insanlar bu risk faktörlerinden daha bilinçli bir şekilde haberdar olacaklar ve insanların bu hastalığa yakalanma yüzdeleri azalacaktır.

Teşhis ve tedavi:
Günümüzde gerek doğumsal gerekse edinsel kalp hastalıklarının teşhisi konusundaki ilerlemeler ve bunların tedavisi başarı ile sürdürülmektedir. Bu ilerlemeler sonucunda artık bebek doğmadan önce kalp hastası olup olmadığı anlaşılır hale gelmiştir. Gebeliğin beşinci ayından itibaren fetal ekokardiyografi ile bebeğin kalbi görüntülenebilmektedir. Doğumdan hemen sonra yapılan muayene ve incelemelerin rutin hale getirilmesi ile bu tür doğumsal anomalileler derhal tespit edilebilemektedir. Acil müdahale gerekiyorsa, hasta 1 günlük bile olsa derhal ameliyat edilebilmektedir. Aynı zamanda kalbin damar ve kapak sistemlerindeki hastalıklarda da teşhis ve ameliyat yaklaşımları modernize hale getirilmiştir.

Organlarımızın canlılığını ve fonksiyonlarını koruyabilmesi için onları besleyen kan akımının düzgün ve sürekli olması gerekir.

Damar cerrahisi arter, ven veya lenf olsun bütün damarlarımızın tıbbi ve cerrahi hastalıklarıyla ilgilenen tıbbi bölümdür. Tıkanma ve darlıklarda, balon anjioplasti, stent uygulamaları, emboli tıkanmalarda, damar sertliğine bağlı tromboz oluşumlarında ameliyat ile tıkanıklıkların giderilmesi, anevrizma tedavisinde cerrahi ve endovasküler greft uygulamaları, varis ameliyatları, toplardamar tıkanmalarında pıhtılaşmayı önleyici ilaç uygulamaları, pıhtı eritici tedaviler damar cerrahisinin başlıca ilgilendiği konuları oluşturur.

Yaşlanma, diyabet, toksik maddeler, (tütün kullanımı) hareketsizlik gibi unsurlar ve bazı damar dışı hastalıklar atardamarlarımızda daralmalar ve tıkanmalara sebep olur.

Arteri tıkanan organın tamamı veya beslenemeyen kısmı kangren olur ve fonksiyonlarını yitirir. Daha az sıklıkla gelişen VEN tıkanıklıklarında ise tıkanmanın yaygınlığına göre az veya çok fonksiyon bozuklukları ortaya çıkar.





SENDE YORUM YAP!

Whatsapp