Prof. Dr. Canan Karatay Serbest Oksijen Radikalleri Nedir?

Prof. Dr. Canan Karatay Serbest Oksijen Radikalleri Nedir? : Serbest oksijen radikalleri, yapılarında eksiklik bulunan son derece hareketli moleküllerdir. Yapılarındaki eksikliği gidermek amacı ile çevrelerinde bulunan normal sağlıklı hücrelerden sürekli bir şekilde molekül çalarak onları zayıf, kırılgan, korumasız ve hastalıklara yatkın hale getirirler. Ayrıca, hücrelerin genetik kodları olan DNA’larını da bozarlar.Trans yağların dışında, serbest oksijen radikallerinin aşırı miktarda oluşmasına neden olan başka yiyecekler ve etkenler var mıdır?Trans yağların yanı sıra işlenmiş birçok yiyecek, içecek ve yabancı madde de organizmada serbest oksijen radikallerinin aşırı miktarda artmasına neden olur. Serbest oksijen radikallerini artıran bu yiyecek ve etkin maddeleri şu şekilde sıralayabiliriz:

• Her türlü şeker (bayram şekeri, çikolata, tatlandırıcılar vb).

• Bal, pekmez, reçel, tatlı çeşitleri, özellikle meyve şekeri olan ‘fruktoz’, çay şekeri, yapay tatlandırıcılar. (Şekerin sağlığa karşı yaptığı zararları önceki bölümlerde, ayrıntılı bir şekilde anlatmıştık.)

• Bütün meyve suları, şekerli içecekler ve enerji içecekleri.

• Un, tuz ve tüm işlem görmüş yiyecekler; her türlü ekmek, tost ve sandviç ekmeği, galetalar ve bisküviler.

• İşlem görmüş bütün krema ve soslar, şarküteriden alman işlenmiş ve tütsülenmiş et ve balık türleri.

• Sigara, sigara dumanı ve bütün tütün mamulleri.

• Hava kirliliği; bütün dumanlar, kömür tozu, ekzos, sis vb.

• Cıva, kurşun, alüminyum, kadmiyum, nikel gibi toksik metaller.

• Organizmaya herhangi bir yolla giren boya ve kimyasal maddeler.

• Elektromanyetik alanlar; radyasyon, röntgen ışınları, maruz kaldığımız yüksek frekanslar, mikro dalgalar vb.

Trans yağların ikinci bir zararı daha var demiştik. Şimdi de bu zararlarını öğrenebilir miyiz?

Trans yağlar ile Omega-3 yağlarının kimyasal formülü de birbirine son derece yakındır. Kimyasal yapıları birbirlerine bu denli yakın olan bu yağlar, hücre zarlarına yerleşmeleri sırasında aynı enzimi kullanırlar ve bu enzim için adeta birbirleri ile yarışırlar.

Doğal olan yağlar ile doğallığı bozulmuş yağların hücre zarlarına yerleşme şekli

Doğal olan doymamış yağlarda karbon atomu çift bağla birbirine bağlanır ve hidrojen atomları karbon atomlarının aynı yönünde yer alır. Buna bilimsel olarak cis-formu’ (doğal şekli) diyoruz. Doğallıkları bozulmuş olan yağlarda karbon atomundaki hidrojen atomu ‘trans’ olmuş ve karşı tarafa geçmiştir.(Şe- kil-4) Buna da bilimsel olarak ‘trans-form’ (doğal olmayan) şekli diyoruz. Doğal olan çoklu doymamış sıvı yağlarda birçok sayıda cis-formu bulunur. Yani birden fazla çift bağ bulunur. Bu şekilde yağların akışkanlıkları sağlanmış olur.

Doğal olmayan çoklu doymamış yağlarda da birçok sayıda trans-form şeklinde çift bağ bulunur. Çift bağlarda trans-formlar oluşmuştur. Birçok trans- form şekli olan sıvı yağlar, artık sıvı değildir, sertleşirler ve akışkanlıklarını kaybederler. Margarinler bu gruba girerler!Doğal olmayan ve hiçbir fonksiyonu bulunmayan trans yağlar, hücre zarlarında Omega-3 yağlarının yerine yerleşirler. Bir anahtar deliğinde kırılıp kalmış olan kırık bir anahtar gibidirler. Kırık anahtarla bir kapı açılamadığı gibi, sağlam olan anahtarın da anahtar deliğine girmesine imkân yoktur.

Aynı şekilde trans yağlar da, Omega-3 yağlarının hücre zarlarında bulunan yerlerini adeta tıkarlar ve onların hücre zarlarına yerleşmelerini önlerler. Sonuç olarak hücre zarlarının normal bir şekilde çalışması engellenmiş olur.Trans yağların hücre zarlarına yerleşmesi ile hücre zarları sertleşir, esneklik ve yumuşaklıklarını kaybederler.

Hücreler zayıflamış ve dirençleri kırılmış oldukları için her türlü zararlı iç ve dış etkene (virüs, bakteri, toksik maddeler) karşı kendilerini koruyamaz duruma gelirler. Zayıf hücrelerin meydana getirdiği dirençleri kırılmış olan organizmanın, hastalanması kolaylaştığı gibi iyileşmesi de güçleşir.67 İşte, yanlış beslenme sonucu hücresel düzeyde yani bizler hiç farkından olmadan bu bozukluklar başlamakta, yavaş yavaş bozulan hücre fonksiyonları ancak ileri yaşlarda belirgin hale gelerek çeşitli dejeneratif hastalıklar şeklinde ortaya çıkmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp