Canan Karatay Yağ Kötüdür Diyenlere İnanma!

Canan Karatay Yağ Kötüdür Diyenlere İnanma! : SORU:

Vücudumuzda hangi yağlar bulunuyor?

CEVAP:

Fosfolipidler ve lipoproteinler, kısaca kanda bulunan lipidler (yağ asitleri) gibi yağ çeşitlerinin son derece değişik ve önemli görevleri bulunmaktadır.YAĞLAR, İNSAN VÜCUDUNDA BULUNAN HÜCRELERİN TEMEL YAPI TAŞLARINDAN BÎRİ VE AYNI ZAMANDA TEMEL ENERJİ KAYNAĞIDIR! Öyle ki, örneğin miyokard dediğimiz kalp adalesinin tek enerji kaynağı yağlardır. Diğer bir deyişle, bir ömür boyu dakikada ortalama 70-80 defa kan pompalayan kalp adalemiz, enerji kaynağı olarak yalnız ve yalnız yağları kullanmaktadır. Bu arada bir parantez açarak kolesterolün herhangi bir yağ ya da lipid olmadığını da burada belirtmek isterim!Ayrıca, Karatay Diyeti, Karatay Diyetiyle Yaşam Boyu Sağlık ve Karatay Mutfağı kitaplarında da belirtmiş olduğum gibi hücrelerimizin sağlıklı çalışmaları, hücre zarlarının geçirgenliği, yumuşaklığı ve esnekliği, yağlara yani fosfolipidlere, lipoproteinlere, Omega-3 ve Omega-6 yağlarına bağlıdır.

Kilo almamızda yağların hiç suçu yok mu?

Elbette sağlığımıza zararlı yağlar da vardır. Bunlar hem vücudumuzda meydana gelebilir, hem de zararlı olarak dışarıdan yediklerimizle alınabilir. VÜCUDUMUZDA OLUŞAN ZARARLI YAĞLARA ‘TRİGLÎSERÎD’, YİYECEKLERE DIŞARIDAN ALDIĞIMIZ ZARARLI YAĞLARA DA ‘TRANS YAĞ’ DENİR. Trigliseridler bir çeşit kan yağıdır, yükseldiğinde sağlığımızı tehdit ederler. Kalp krizinin ve diğer kronik dejeneratif hastalıkların baş nedenidirler.KANIMIZDAKİ TRİGLİSERİDLERİN YÜKSELMESİNİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ, AŞIRI ŞEKER, TATLI VE RAFİNE KARBONHİDRATLARIN YENMESİDİR VE YAĞ OLARAK TRANS YAĞLARIN TÜKETİLMESİDİR.Trans yağlar, margarinlerde, hidrojenize edilmiş bitkisel yağlarda, rafine edilmiş bitkisel yağlarda, fabrikasyon işlem görmüş, uzun ömürlü olması için pakete girmiş ya da fırınlanmış, kızartılmış ve yanmış yiyeceklerin neredeyse hepsinde bulunur. Fakat sağlıklı doğal yağların hiçbir suçu yoktur! Çünkü ancak doğal olan sağlıklı yağları yemekle karaciğer ve göbek yağlarımızdan kurtulabiliriz ve kilomuzu koruyabiliriz. Son yıllarda, doğal yağların insan sağlığı için faydalarını anlatan birçok kitap yazılmış ve yüzlerce araştırma yapılmıştır.

Aslına bakarsanız, kronik hastalıkların birçoğu maalesef yeterli ve etkili bir şekilde doğal yağ yemediğimiz için başımıza gelmektedir. Mesela korkudan doğal yağlardan uzak durup doymak amacıyla bol bol ekmek, poğaça, kek, börek, makarna, beyaz pirinç pilavı, patates kızartması gibi glisemik indeksi yüksek karbonhidratları tükettikten sonra karaciğerimiz yağlanmaya başlamaktadır. Tabii ki bu tür karbonhidratlı yiyeceklerin içine, bir de katkı olarak trans yağ türü bir yağ konulduğunda obez olma yolunda daha hızlı yol alınıyor.YÜRÜTÜLEN BİRÇOK BİLİMSEL ÇALIŞMADA, ALKOLE BAĞLI OLMAYAN KARACİĞER YAĞLANMASININ, KANDA TRİGLİSERİDLERİ YÜKSELTEN GLİSEMİK İNDEKSİ YÜKSEK KARBONHİDRATLARA BAĞLI OLDUĞU GÖSTERİLMİŞTİR.

Ayrıca kalp krizi geçirenlerin yüzde 75’inin, ağır ve yoğun karbonhidratlı bir yemek yedikten sonra kriz geçirdiği gösterilmiştir. Günümüzde obezite ve diyabetle mücadele için yapılan birçok araştırma bulunmaktadır. BU ARAŞTIRMALAR DA, VÜCUTTA BİRÇOK HORMONAL VE BİYOKİMYASAL DENGESİZLİK SONUCU GELİŞEN KRONİK/DEJENERATİF HASTALIKLARIN, KANDA ŞEKER VE İNSÜLİN YÜKSEKLİĞİNE BAĞLI OLDUĞUNU GÖSTERMİŞLERDİR.Siz böyle diyorsunuz ama hem hekimlerin büyük çoğunluğu hem de diyet ve beslenme uzmanları hâlâ az yağlı yememizi önermiyorlar mı? Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız doğrusu...Çok haklısınız, ancak 1980’li yıllardan sonra hızla artan kronik/dejeneratif hastalıklar, sağlıklı doğal yağları mutfağımızdan ve yiyeceklerimizden çıkarıp uzun yıllar bu yağlara dokunamaz olduktan sonra başladı. Bu durum, maalesef artarak devam ediyor. Doğal yağlardan korkmak doğru değildir! Çünkü bu yağlardan aldığımız kalori (enerji), uzun süre bizi dinç tutar ve böylece enerjimiz kısa sürede azalmaz. Doğal yağlarla yenilen doğal protein ağırlıklı bir yemeğin hazım süresi oldukça uzundur. Çünkü yağlar hazım süresini yavaşlatırlar, bu nedenle besinler ince bağırsaklarımıza kadar ulaşabilir. Sonuç olarak da tokluk hissi uzun süre devam eder. BÖYLECE ÇABUK ACIKMAYIZ VE YEMEK YERKEN DE DOYAMAYACAĞIM KORKUSU YAŞAMAZ, BİZİ SÜREKLİ KENDİNE TUTSAK EDEN AÇLIK KORKUSUNU DA ÖLDÜRMÜŞ OLURUZ!Enerji düzeyimizin uzun süre yüksek kalması, uzun süre ve sürekli olarak yorulmadan hareket etmemizi de sağlayacaktır. Düşünün, az yiyerek, yağ ve proteinden kısıtlı beslenerek hangi enerji ile hareket edilebilir?Senelerden beri klasikleşen “az kalori, çok hareket” önerisi son derece yanlış bir öneridir. Az yiyen bir insan her gün 1-2 km yol yürüyemez ki, imkânı yok! 100-140 kiloluk bir insanın taşıdığı yükü bir düşünün... Günde 1.200 kalori ile hayatını sürdürmeye çalışan bir kişinin 20 adım atmaya bile takati kalmaz. Birkaç kat merdiven çıkmaya bile enerjisi yetmeyen 100 ya da 140 kilosu olan bir kişiye, günlük 1.200 ya da 1.500 kalorilik beslenme önerisinin yanlış olduğu birçok bilimsel ve klinik çalışma ile gösterilmiştir.

22-23-24 25 26-25,261.200 ya da 1.500 kalori, bir kişinin ortalama ‘bazal’ kalori ihtiyacıdır. Yani uyuduğumuz ve hareket etmediğimiz zamanlarda kalbimizin, beynimizin,böbreklerimizin vb organlarımızın çalışabilmesi için gerekli olan en az kalori/ enerji’ miktarıdır.100-140 kg taşıyan bir kişi, birinci günde zorlanarak 1 km yürümüş olsa dahi ikinci gün diz, ayak bileği ve adale ağrılarından helak olup yatağa düşecektir, belki de bir hafta yataktan kalkamayacak ya da ileri derece halsiz, güçsüz kalıp evden dışarı çıkamayacaktır. Bütün bu olayları yaşayan kişide, doğal olarak bir de moral bozukluğu gelişecektir; sürekli kendini suçlayacaktır, mutsuz olacaktır ve bu kısır döngüden kurtulamayarak her türlü yiyecek ve içeceğe saldıracaktır! Bütün bu mutsuz olayları yaşarken ayrıca hem aile içi yakınlarından, hem hekiminden, hem de beslenme uzmanından sitemler, suçlamalar ya da azarlar işitecektir.

Daha sonra da çareyi, depresyon ya da uyku ilaçlarında arayacak ve onların yan etkisi olarak kilo almaya devam edecektir... Çünkü her zaman dile getirdiğim bir atasözünde de ifade edildiği gibi “Aç ayı oynamaz!”Bu saydığım örnekleri neredeyse her gün duyuyorum. OYSA ÇÖZÜM GAYET BASİT; AZ YAĞLI, FAZLA KARBONHİDRATLI (YÜKSEK GLİ- SEMİK İNDEKSLİ) BESLENME YERİNE KARATAY DİYETİ ÖNERİLERİNİ UYGULAMAK! Karatay Diyetini uygulayanlar daha kolay, daha rahat, üzülmeden, sıkılmadan, halsiz kalmadan dinçleşerek kilo verelebilmektedir. Çünkü düşük kalorili beslenmek, sık ve az yemek yemek enerjiyi yükseltmez! Ancak ve ancak sağlıklı doğal yağlar, doğal proteinler ve glisemik indeksi düşük doğal karbonhidratlar enerjinizi uzun bir süre yükselterek sizi dinçleştirir. Dinçleşince de, başlangıçta zorlanmadan ve yavaş yavaş olmak şartıyla sevdiğiniz bir fizik aktiviteye, harekete, yürüyüşe başlayabilirsiniz. Fizik aktivitenizi hamlığınızdan kurtulduktan sonra yavaş yavaş artırmalısınız. Bu şekilde 30, 40, 50 kg veren, bu kadar fazla miktarda vücut yağından ve bu yağlar sebebiyle vücutta oluşmuş bütün şikâyetlerinden kurtulan, dinç ve sağlıklı olarak aktif yaşama kavuşan binlerce insan bulunmaktadır.Sonuç olarak YAĞLAR KİLO ALDIRMAZ! BİLAKİS SAĞLIKLI DOĞAL YAĞ YEDİĞİNİZ ZAMAN RAHAT KİLO VERİRSİNİZ!

Doğal yağlar, vücudumuzda nasıl bir işlevle kilo vermeyi sağlıyor?

SAĞLIKLI YAĞLARIN HİÇBİRİ İNSÜLİN HORMONU SALGILATMAZ. BU NEDENLE KİLO VERDİRİRLER, ENERJİMİZİ YÜKSELTİRLER, RAHAT HAREKET ETMEMİZİ SAĞLARLAR! Fazla kilonun, obezitenin ve diğer tüm dejeneratif hastalıkların nedeni sağlıklı yağlar değil, doğallıklarını kaybetmiş ve toksik (zehir) olan trans yağlardır. Aynı zamanda trans yağlarla yüklü bitkisel yağlardan üretilmiş margarinlerdir, raf ömrü uzasın diyefabrikalarda birçok kimyasal işlemden geçirilerek renkli ve göz alıcı paketlere sokulmuş yiyeceklerde ve içeceklerde bulunan hidrojenize bitkisel yağlardır, yapay koruyucu ve renklendirici maddelerdir!

Peki, bu trans yağlar nasıl popüler oldu? Sağlıklı yağlar nasıl kara listeye alındı?

Geçen yüzyılın başından itibaren kalp hastalıklarında yavaş yavaş artış gözlenmeye başlanmıştır. 1931 yılında dönemin ABD Başkanı Eisenhower’in da kalp doktoru olan Paul Dudley White, biz kardiyologlar için bir klasik olan Heart Disease (Kalp Hastalıkları) adlı kitabını yayınlamıştır. Aynı zamanda modern kardiyoloji bilimini kuranlardan biri olan White, bir anlamda 1960 yıllarına kadar kalp hastalıkları alanında en otoriter kişidir. ABD Başkanı Eisenhower 1955 yılında kalp krizi geçirince, 1960’h yıllarda kalp hastalıklarını önlemek amacıyla çeşitli çalışmaları ve araştırmaları başlatmıştır. Bu bağlamda, ABD hükümeti tarafından yiyecekler ile kalp krizi arasındaki bağlantılar araştırılmaya ve kalp krizini önleyecek önlemler alınmaya başlanmıştır. White, 1940’h yıllarda “BÜTÜN HASTALIKLAR MUTFAKTA BAŞLAR” diyen ünlü kardiyoloji uzmanıdır.Aynı senelerde, Oxford Üniversitesinde beslenme uzmanı ve fizyolog olan İngiliz Profesör John Yudkin de, kalp krizinin kötü beslenmeye bağlı olduğunu bildirmiştir. 1972 yılında yayınlanan Pure, White and Deadly adlı kitabında, şekerin, kanda ‘insülin hormonu’ ile birlikte kan yağlarından trigliseridleri yükselterek kalp damarlarının tıkanmasına neden olduğunu ilk kez o açıklamıştır ve bilimsel verilere dayanarak detaylı bir şekilde göstermiştir.27 İleri yaşlarda ortaya çıkan kronik dejeneratif hastalıkların temelinde, aşırı şeker tüketiminin oluğunu da ilk olarak o açıklamıştır.

Yudkin, daha sonraki yıllarda şekerin biyokimyası ve özellikle meyve şekeri ‘früktoz’ hakkında geniş araştırmalar yürütmüş, birçok bilimsel yayın yapmıştır. Aşırı miktarda şeker tüketiminin, kalp hastalıklarının, diyabetin (şeker hastalığı), mide-bağırsak hastalıklarının, göz hastalıklarının ve diğer inflamatuar (yangı/iltihaplı) hastalıkların nedeni olduğunu ilk kez 1972 yılında açıklamıştır.1953 yılında ise ABD’de, hiçbir klinik tecrübesi olmayan Ancel Keys adlı bir fizyolog tarafından yazılan makalede, aşırı miktarda yağlı yiyeceklerle beslenmenin kalp krizine neden olduğu ileri sürülmüştür.Keys, teorisini kanıtlamak amacıyla, 1960-1970 yılları arasında çeşitli ülkelerde taramalar yapmış, kalp krizi ve beslenme arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmıştır. Ancak, raporunda 22 ülkeden elde ettiği tüm sonuçları bildirmemiş, bazı ülkelerin sonuçlarını saklamıştır. Yalnızca işine gelen, kendi teorisini destekleyecek 7 ülkeye ait sonuçları bildirmiştir. Ünlü, ‘Seven Countries Study’ (7 Ülke Araştırması) adlı 500 sayfalık kapsamlı raporda, kalp krizinin tek nedeninin kolesterol olduğunu ve kan kolesterolünü yükselten tek etkenin de diyetlerde bulunan yağlar olduğunu bildirmiştir.29Keys, hipotezini doğru göstermek amacıyla 22 ülke arasından seçtiği 7 ülkenin sonuçlarına dayanarak, yağların damar sertliğine ve kalp krizine neden olduğunu ileri sürmüştür.

KEYS’İN 7 ÜLKE SONUÇLARINI ISRARLI BİR ŞEKİLDE VE SÜREKLİ OLARAK İLAN ETMESİNDEN SONRA BÜTÜN YAĞLAR BİR KEFEYE KONULARAK, KALP KRİZİ VE ATEROSKLERO- ZUN (DAMAR SERTLİĞİNİN) ANA NEDENİ OLARAK SUÇLANMAYA BAŞLANMIŞTIR.Hekim olmayan, sadece bir fizyolog olan Ancel Keys, aynı zamanda bütün dünyada en prestijli kalp hastalığı dergisi olarak kabul edilmiş olan Circulation gibi A sınıfı bir derginin de baş editörlüğünü yürütmüştür. Uzun süren baş editörlüğü sırasında da, yalnız kendi teorisini destekleyen çalışmaları yayınlatmıştır.Dolayısıyla birçok araştırmada kolesterol yüksekliğinin ve yağ tüketmenin faydaları gösterilmiş olsa da30, yalnız Keys’in bildirmiş olduğu 7 ülkenin sonuçları önemli kanıt olarak kabul edilmiştir. Öyle ki hâlâ birçok kılavuzda bu çalışmanın sonuçları kanıt olarak kullanılmaya devam etmektedir.Oysa Keys’in iddiasının yanlışlığı, ABD’li biyokimya uzmanı Raymond Reiser tarafından kanıtlanmıştır.

Reiser, Keys’in çalışmalarında birçok hata bulunduğunu göstermiş ve açıklamıştır.Yağların sağlığa zarar vermediği, kalp hastalığı ve kalp krizine neden olmadığı birçok bilimsel çalışmayla defalarca gösterilmiş ve bildirilmiş olmasına rağmen, göz ardı edilmişlerdir.Çuha çiçeğini inceleyerek, ‘primrose oil’i (çuha çiçeği yağı) keşfeden Profesör Horrobin’in, 1982 yılında yayınlamış olduğu Essential Fatty Acids: A review (Temel Yağların Klinikte Kullanımı) adlı kitabında, temel yağların sağlığımız için tüm faydaları anlatılmaktadır.36Keys’in, diğer ülkelerden elde ettiği fakat bildirmediği sonuçlar incelendiğinde de son derece çarpıcı bilgiler ortaya çıkmaktadır. Çünkü raporunda bildirmediği diğer ülkelerin halkları, aşırı miktarda hayvansal yağ ve kırmızı et ile beslenmekteydi, yani kendi yaptığı araştırmada teorisini çürütecek sonuçlar ortaya çıkmıştı. Maalesef Keys, bu ülkelerin hiçbirinde kalp krizinin olmadığını ya da çok az görüldüğünü ve insanların hangi tür yağ kullandığını raporunda bildirmemiş, tıp dünyasından gizlemiştir. Sadece kendi görüşlerini destelemek ve teorisini kanıtlamak amacıyla bilimsel bir hileye başvurmuş ve senelerce toplumların aldatılmasına sebep olmuştur!Keys, sofra şekerinin kan yağlarını etkileyerek kalp krizine ve damar sertliğine neden olduğunu raporunun 262. sayfasında bizzat bildirmiştir.

Ancak bu gözleminin önemli olduğunun farkında bile olmamıştır ya da bilinçli olarak göz ardı etmiştir. Kendince kalp krizinin tek nedeninin kolesterol olduğuna ve kan kolesterolünü yükselten tek etkenin de diyetlerde bulunan yağlar olduğuna hükmetmiş olup, bu teorisini ispat etmek için bütün gücüyle çalışmış ve elindeki verileri de bunun için manipüle etmiştir! Önyargılarıyla hareket eden Ancel Keys, kolesterol vagonuna binmiş ve bu vagondan inememiştir! Ondan bayrağı alan binlerce kişi de, hâlâ kolesterol vagonunda seyahat etmekte ve o vagondan inememektedir!BUGÜN ARTIK, KALP VE DAMAR HASTALIKLARINA VE DİĞER DE- JENERATİF HASTALIKLARA NEDEN OLAN YAĞLARIN, TRANS YAĞLARLA YÜKLÜ MARGARİNLER OLDUĞUNU NEREDEYSE HER KESİM BİLİYOR VE KABUL EDİYOR!Trans yağların temeli isel950-1960 yıllarına dayanıyor... O yıllarda bitkisel sıvı yağlardan elde edilen ve en sağlıklı yağ’ olarak ilan edilen margarinler(trans yağlarla dolu olmasına rağmen), büyük reklam kampanyaları ile neredeyse tüm yiyeceklerde kullanılmış, hatta mutfaklarda moda haline gelmiştir.

Aynı zamanda bu reklam kampanyalarında sadece margarin övülmemiş, tereyağı ve diğer hayvansal yağlar sağlıksız ilan edilerek, hekimler tarafından yasaklar listesine girmiştir. Bugün de devam eden reklam kampanyalarında nostaljik jenerik ve sözler kullanılarak yeni nesillere ‘margarin aşkı’ aşılanmaya çalışılmaktadır.Fakat 1960’lı yıllardan itibaren margarin kullanımı artan ülkelerde kronik dejeneratif hastalıklarda da önü alınamayan bir artış görülmüştür.

Bu artış günümüzde de önü alınamaz bir şekilde devam etmektedir...Oysa serbest gezinen ve doğal beslenen hayvanların içyağı, kuyrukyağı ve bu hayvanların sütünden doğal bir şekilde hazırlanan tereyağının faydaları ile doğal ortamda kimyasal ilaç kullanılmadan yetişen zeytinlerin meyvelerinden elde edilen soğuk sıkım sızma zeytinyağının faydaları da birçok çalışmada gösterilmiştir.42'43O HALDE SAKIN DAMAR SERTLİĞİ, OBEZİTE, DİYABET, KALP KRİZİ VE KANSER DAHİL TÜM DEJENERATİF HASTALIKLARIN NEDENİ, TRANS YAĞLARLA YÜKLÜ MARGARİNLER VE FABRİKASYON YİYECEKLERDE KULLANILAN HİDROJENİZE BİTKİSEL YAĞLAR OLMASIN?

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp