Canan Karatay Leptinle Tanış, Ona Yardım Et!

Canan Karatay Leptinle Tanış, Ona Yardım Et! : Soru:Leptin hormonu nedir?

Cevap:LEPTİN HORMONU, vücuttaki depo yağları olan beyaz yağ hücrelerinden salgılanan ve insan vücudunda beyaz yağ hücreleri tarafından depo edilen, 1994 yılında keşfedilmiş yeni bir hormondur. Leptin adı eski Yunanca olan ‘leptos ve thin=ince’ kelimelerinden alınmıştır. Tokluk hissini veren, açlığımızı bastıran bir hormondur. Yediklerimizin yeterli olup olmadığını, vücudumuzda yeterli enerji ve yakıt bulunup bulunmadığım beynimize ileten önemli bir hormondur.Leptin hormonu, insülin hormonu ile birlikte vücudumuzun yakıt ve enerji düzeyini ve enerji harcamasını idare eder, düzenler. Leptin, bütün diğer hormonları kontrol eden bir hormondur. Şöyle ki, vücutta bulunan bütün hormonlar, leptin olmadan çalışamazlar, fakat leptin diğer bütün hormonlar olmadan da çalışabilir. Organizmada görev yapan bütün hormonlar arasında en son keşfedilmiş olan leptin, bir gemiyi yüzdüren birinci kaptanın görevini yürütür.

İnsülin ve leptin hormonları birlikte ve uyum içinde nasıl çalışıyor, leptin kilo vermemizi nasıl sağlıyor?

Normal şartlarda ağzımıza bir lokma koyduğumuz andan itibaren kan şekerimiz ve insülinimiz birlikte yükselmeye başlar demiştik. Yükselen insülin, organizmada bulunan beyaz yağ hücrelerinden leptinin salgılanmasını başlatır.Beyaz yağ hücrelerinden (göbek yağı, karaciğer yağı, iç organ yağları) salgılanan ve kana geçen leptin de, pankreasın beta hücrelerine etki ederek insülinin salgılanmasını durdurur.

İNSÜLİNİN SALGILANMASI ENGELLENİNCE, KAN ŞEKERİNİN YAĞ OLARAK DEPOLANMASI DURACAK, KAN ŞEKERİ DÜZEYİ BİRDENBİRE DÜŞMEYECEK (YANİ HİPOGLİSEMİ GELİŞMEYECEK) VE TOKLUK HİSSİ DEVAM EDECEKTİR.

Ancak sık sık bir şeyler atıştırılması ya da çok büyük porsiyonlar halinde rafine karbonhidrat ve şekerlerin (yüksek glisemik indeksli yiyeceklerin) tüketilmesi sonucu insülin fazla miktarda salgılanacağı için, kan insülin düzeyi uzun süre yüksek olarak kalacaktır. İnsülinin sürekli olarak salgılanması, leptinin de sürekli olarak salgılanmasına neden olur. İnsülin ve leptin hormonlarının dolaşımda uzun süre yüksek olarak kalması, bütün dokularda bulunan insülin ve leptin komutlarını algılayacak olan hücrelerin (reseptörlerin), bu komutları işitemez hale gelmelerine neden olur.Sonuç olarak leptin, pankreasta bulunan beta hücrelerine etki edemez ve insülinin salgılanmasını engelleyemez, çünkü pankreasta insülin salgılayan beta hücreler de leptinin mesajlarını duyamaz hale gelmiştir (kandaki şekerin yükselmesi sonucu hücre içi proteinlerle birleşerek kristalize olması ve hücrelerde fonksiyon bozukluğu oluşması).İnsülin anahtarı, ne kadar yüksek olursa olsun, artık tüm vücut hücrelerinde bulunan şeker kapılarını açamamaktadır.Nasıl ki, kulağı az işiten bir insanla konuşurken, sesimizi duyurmak amacıyla bağırarak konuşursak, aynı şekilde insülin ve leptin de seslerini duyurabilmek için bu sefer salgılanmalarını giderek artırırlar. Kan insülin ve leptin seviyelerinin giderek yükselmesine rağmen, dokular, her iki hormonun da mesajlarını algılayamaz durumda olduklarından, normal bir şekilde fonksiyonlarını yürütemezler.Leptinin mesajmı algılayamayan, pankreasta bulunan beta hücreleri de insülin salgılamaya ara vermeden devam edeceğinden, yağların depolanması da sürekli bir şekilde devam edecektir. Bu durumda, ne kadar az yesek de, yavaş yavaş yağlarımız ve de kilomuz giderek artacaktır ve kan şekerimiz yüksek olarak kalacaktır!

BÜTÜN VÜCUT DOKULARIMIZDA DA, BEYNİMİZDE, KARACİĞER VE PANKREASTA, KALP VE BÜTÜN KASLARIMIZDA GELİŞMİŞ OLAN BU ‘EMİRLERİ ALGILAYAMAMA DURUMUNA, BİLİMSEL OLARAK İNSÜLİN VE LEPTİN DİRENCİ ADINI VERİYORUZ.

Diğer bir deyişle hiperinsülinemik hastalık diyoruz.İleri yaşlarda görülen hastalıklara DEJENERATİF HASTALIKLAR denilmektedir. Bu hastalıkların ortaya çıkması karbonhidrat metabolizması bozukluğu sonucu olmaktadır. Karbonhidrat metabolizması bozukluğunun kökünde ve temelinde de, yukarıda anlatmış olduğumuz insülin ve leptin direnci ana ve temel neden olarak bulunmaktadır.

AŞAĞIDA VERİLEN LİSTEDE BULUNAN BÜTÜN HASTALIKLARIN TEMELİNDE KAN ŞEKERİNİN VE İNSÜLİNİN YÜKSEKLİĞİ YATMAKTADIR!
• İnsülin hormonu yüksekliği
• İnsülin direnci hastalığı
• Metabolik sendrom
• Sendrom X
• Diyabet
• Kalp hastalıkları
• Ürik asit yüksekliği
• Tansiyon yüksekliği
• Trigliseridlerin yüksekliği
• Göbek yağlanması ve çevresinin genişlemesi
• Karaciğer ve pankreas yağlanması

Sonuç:Obezite/diyabet/kalp ve damar hastalıkları/bütün metabolizma bozukluğu ve kronik dejeneratif hastalıkların temeli aynıdır.Değişik isimlerle hastalık tablosu olarak tanımlanmaları, metabolik bozuklukların teker teker ele alınmasından dolayı birbiriyle ilişkisinin olmadığının sanılmasındandır! Örneğin kanda şeker metabolizma bozukluğu senelerce sinsice devam ettikten sonra, Tip-2 diyabet dediğimiz şeker hastalığı olarak ortaya çıkar. Bu sırada sinsice gelişmekte olan ADRENALİN DİRENCİ sonucu kan basıncı yükselir.216,217Önemli olan bir nokta da, yukarıda saydığımız hastalıkların tümünün hastalık ya da sendrom olmadığıdır. Bütün bu hastalık sandığımız belirtiler, organizmada uzun süreden beri devam etmekte olan metabolik bir bozukluğun göstergesidir, belirtisidir. Bilimsel olarak, uzun süreden beri devam eden metabolik bozukluğun birer semptomudurlar.

Asıl önemli olan ikinci bir nokta da, bu klinik belirti ve semptomların ailesel, kalıtsal ya da konjenital olmadığı, içsel ve dış etkenlerle yalnız ileri yaşlarda değil, gençler ve çocuklarda da yanlış yaşama ve yanlış beslenme sonucu ortaya çıktığıdır.Bu nedenle, önemle vurgulanması gereken diğer bir nokta da, saydığımız bütün dejeneratif hastalıkların ÖNLENEBİLİR, GİDERİLEBİLİR VE DÜZELTİLEBİLİR hastalıklar olduklarıdır. Gerek obezite/diyabet hastalığı, gerekse kalp ve damar hastalıkları ve bunların sonucu ortaya çıkan tüm komplikasyonlar önlenebilmektedir. Bu konuyu hatırlamamız son derece önemlidir!İnsan vücudu son derece karmaşık, son derece kompleks, binlerce enzim ve hormonun, ruhsal ve fiziksel durumun etkilediği biyolojik bir yapıdır! Vücudu yöneten hormon ve enzimlerde meydana gelen en ufak bir bozukluk, domino etkisi yaratarak diğer bozukluklara neden olmaktadır.Metabolik bozuklukları başlatmamak kendi elimizdedir! Aynı zamanda, bozulmuş olan metabolik bozuklukları düzeltmek, yukarıda saymış olduğumuz hastalık belirtilerini geriletmek hatta ortadan kaldırmak da kendi elimizdedir.

Karatay Diyeti önerilerini ve Karatay Mutfağı kitabındaki tarifleri uygulamakla, karaciğer ve pankreas yağlanmasının önüne geçmek mümkün olacaktır. Bu önerilerin uygulanması sonucunda kan şekeri, insülin, HbAlc, ürik asit ve trigliserid düzeylerimiz normal düzeye inecektir.Kan yağlarının alt üst olması gibi genel belirtiler düzelecektir.Birçok bilimsel araştırma bu hastalıkları aşırı früktoz, şekerli içecekler, suni tatlandırıcılar, gazlı içecekler, buzlu çaylar, enerji içecekleri, tatlı ve şekerleme tüketmeye bağlamaktadır. Bütün bu yiyecek ve içecekler insülin direncini artırmaktadır.2005 yılında, Amerikan Kalp Derneğinin yayınladığı önemli bir bilimsel dergi olan American Journal of Cardiology’ deki bir çalışmada, hekimlerin yetersiz bilgileri sonucu, diyabet hastalarını yanlış bilgilendirildikleri, yapılan tedaviler ile diyabet komplikasyonlarının artırıldığı bildirilmiştir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp