Şükür Ve İstiğfar

Şükür Ve İstiğfar :

Biz istiğfarı, tövbeyi günahla beraber algılarız. Başka bir ifade ile günah işlediğimiz zaman
istiğfar edip, tövbe ederiz.

Yapamadığımız hizmetlerden, şükrünü eda edemediğimiz nimetlerden dolayı af dilemek,
istiğfar etmek aklımızın ucundan bile geçmez.

5 dakika havasız kalsak ölürüz. Sadece hava nimeti için bile, Rabbimize binlerce kez şükretsek
azdır. Yaklaşık 400 adet şifalı bitkiyi inceledik. Mevla'nın rahmetinin sonsuzluğuna aynel yakın
şahit olduk. Bazı kardeşlerimiz, bir baş ağrısı için en az 50 tane, bir ishal için en az 40 tane bitkiyi
görünce pek inanası gelmiyor, ya da hangi birini kullanacağını şaşırıyor. Eğer Mevlam, ishal için
sadece kahvede şifa yaratsaydı, kahve bulunmayan yerler nasıl tedavi olacaktı? İshal Yemen'e
mahsus bir hastalık değil ki. Bizde de aynı şifayı meşe palamudunda, limonda vermiş Rabbim. Bir
hastalığın tedavisi için binlerce şifalı bitki yaratan Allah'a şükredilmez de ne yapılır?

Eskiden kış meyvesi, yaz meyvesi, sebzesi farklı farklı idi. Ya şimdi! Yaz nimetini kışın ortasında
bulabiliyoruz. Bu nimetlere karşı, şükrü yeterince eda etmemek akıl sahiplerine yakışmaz.

Ulaşımın hızlandığı, dünyanın küçük bir köy haline geldiği günümüzde, Kaf Dağı'na
ulaşamasak, Bostanü'l-Aritin'in meyvelerini tadamasak da, yüzlerce çeşit kan kırmızı elmamızı
bile beğenmeyip ithal elma yiyebiliyoruz, Afrika'nın mango'sunu manavımızda bulabiliyor,
karpuzun çekirdeği, şeftalinin tüyü bize zahmet verebildiği için, çekirdeksiz karpuz, tüysüz şeftali
yiyebiliyoruz. Rabbimin bunca nimetlerine karşı bize de istiğfar etmek düşmez mi?

Enfal Suresi 33. Ayet-i celilesinde Mevlam, "istiğfar edenlere Allah azap edici değildir"
buyurarak, bu ümmete başka ümmetlere açmadığı, hatadan dönme kapısını, istiğfar kapısını açmıştır.

Büyük İslam mütefekkirleri bu ayete istinaden, "Bir kişi yemek yerken, elbise giyerken,
-Rabbim! Verdiğin nimetlerin şükrünü eda edemiyorum, istiğfar ediyorum- diyerek istiğfar ederse,
Mevlam ona o nimetten dolayı kıyamette azap etmez" buyurmuşlardır.

1400 yıl önce astıab-ı kiramdan birisi hastalanır. Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz hastanın
ziyaretine gider, "Bir arzun var mı?" diye sorarlar. Sahabi (r.a.) "Buğday ekmeği yemek istiyorum,
Ya Resulüllah!" der. Bizim gibi kulların nimetlerine ve bir de dünyanın yaratılmasını şerefiyle
müjdelenen Resulüllah (s.a.v.) Efendimizin ve çilekeş, cefakâr ashabımn nimetlerine bakınca
istiğfardan gözlerimiz yaş akıtmaya mecali kalmaması gerekiyor.

Belki o zaman öyleymiş diyenler olur. Onlara da burunlarının dibindeki 30 sene öncesinin bir
Laz türküsüyle hatırlatmada bulunalım. O günleri yaşayanlar şimdi 50 yaşın üzeri kuşak. O günleri
unutamadıkları için, şükür ve istiğfar yerine ellerine geçen paraları altın ve dövize çevirip yastık
altı yapmaktalar. Ve Ekonomistlerin tüm gayreti yastık altındaki akçeleri bir türlü çıkartamaz.
Onlar, kara günleri görenlerdir. Onlar bari bunca nimete istiğfar etse. Meşhur türkü şöyle: "Mısırı
kuruttun mi? Ambarda duruddin mi? Anan mısır ekmeği yerdi, onları unuttun mi? ... Anan çarık
giyerdi, onları unuttun mi ?"

Buyrun, nimetlere şükür için, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz her ikindi vakti 70 kere çektiği:
"Estağfurullah el azım ve etübü ileyh."

İstiğfar sadece tesbih ve lisanla çekilen bir virt değildir. Asıl istiğfar, kişinin hatalarını gözden
geçirip düzeltmesi, onları terk etmesi ve kendisine yeni bir yol çizmesidir. Diğer bir ifade ile
yapılan istiğfar, tevbe-i nasüh olmalıdır. Ancak bu şekilde yapılan istiğfara Rabbim azap edici
değildir. Bu istiğfarı geniş kapsamlı da düşünebiliriz. İflas eden bir işadamı neden iflas ettiğini
düşünür, kendi hatalarını gözden geçirir. Yeni bir yol tayin eder ve izlediği strateji ile iflastan
kurtulur. Başarısız bir öğrenci başarısızlığın nedenlerini düşünür. Hatalarından vazgeçer, kendisini
yenileyip derslerine koyulur ve başarılı olabilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp