Sırtınız Hakkındaki Her Şey Nedir Ve Nasıl Çalışır?

Sırtınız Hakkındaki Her Şey Nedir Ve Nasıl Çalışır? :

Sırtımız dik durmamızı sağlamanın dışında bize iki yönde hizmet verir:

Serbestçe hareket etmemizi sağlar ve omu iliğimizi korur. Hareket etmek bizi sağlıklı tutar. Omuriliğin korunmasıysa çok önemlidir, çünkü o beynin hareket ve duyuları vücudumuzun her bölümüne ileten hayati, fakat narin bir uzantısıdır.

Aklımıza vücudumuz arasında sıkı bir bağlantı vardır ve bu durum sırtımızda, özellikle de omurgamızda böyledir.

Bu şekilde sırtımız duygularımızın at koşturduğu bir alan haline gelir. Bu yüzden de iyi, ya da, kötü yaptığımız her şey sırtımızı etkiler. Bu da sırt ağrısının çok sayıdaki nedeninin yanı sıra, ağrıyı dindirme yollarının da var olduğu anlamına gelir.

Fakat herhangi bir tedavi şeklindeki ilk adım, sırtın işlevlerini nasıl yerine getirdiği, vücudumuzun kalan bölümüne nasıl bağlandığı ve zinde ve sağlıklı kalabilmek için neye gerek duyduğunu biraz bilmektir.

Omurga:

Omurgamız omurlar adı verilen 24 ayrı kemikten oluşan bir direk, sakrum adı verilen beş adet birbirine kaynaşmış omur ve koksiksin (kuyruk sokumu kemiği) dört adet birbirine kaynaşmış kemiğinden oluşur.

Birbirine komşu her iki omurun arasında darbe emici esnek bir disk (tam adıyla omur tararası disk) vardır. Omurlar ve diskler birlikte yedi adet boyun, on iki adet göğüs ve beş adet bel omurundan oluşan belkemiğini oluştururlar. Omurgada dört adet eğri bulunur. Belkemiği boyunca yukarıdan aşağıya doğru bir tünel oluşturacak şekilde kemer şeklinde eğri kemikler bulunur. Bu kemikten kemerler her omurun arka tarafına (çekmece kulpları gibi) tutturulmuştur. Her 'çekmece kulpu', ya da, omur kemerinin arka tarafında dışa doğru uzanan bir 'omurgası' vardır ve sırtımız boyunca elle hissedebildiğimiz 'minik yumrular' bunlardır.

Omurgadaki Kemikler, Eklemler Ve Sinirler:

Omur kemerlerinin oluşturduğu, içi ve dışı sağlam, elastik doku bantlarıyla kaplı tünele omur kanalı adı verilir. “Lıurası omurilik” adı verilen hayati iletişim merkezini barındırır. Tüneldeki açıklıklar her omurun iki yanında bulunur.

Muttereresı foramen adı verilen bu küçük deliklerin varlık Unancı vücudun diğer bölümlerini donatan sinirlerin omurilikten güvenli ve rahat bir şekilde çıkmalarını sağlamaktır.

Her omurilik siniri kemik, kas, eklem, iç organlar ve cilt bölgelerine kollar uzatarak bir avuç dolusu vücut dokusuyla gösterilir. Bu bölgelerin çoğunun sinirleri ortaklaşa kullanmandan dolayı, bir sinirin hasara uğraması durumunda onun lolovini yapacak bir 'yedek devre' bulunur.

Omurilikteki sinir köklerinin buradan ağrısız çıkış yapabilmeleri için her delik (ya da, toramen) şu özellikleri taşınır:

Çıkıntılı omur kemiği uzantıları olmamalıdır (bunlar genellikle yaşlılarda oluşur ve spondiloz adıyla bilinir). Çok yer kaplayan berelenmiş bağlar, eklem kapsülleri ve hasara uğramış diskler olmamalıdır. • Sinir köklerini besleyecek sağlıklı kan damarlarıyla donatılmış olmalıdır. Sinirleri birbirine yapıştıracak, ya da, tahriş edecek atık sıvılar tamamen uzaklaştırılmalıdır.

Om ur kanalı:

Omurgada yaklaşık 150 adet, bir kemiğin diğeriyle bulup üzerine yaslandığı eklem bulunur. Faseta eklemlerden oluşan iki zincir omurganızdaki 'yumruların' iki yanı boyunca derinde, kasların altında yer alır. Bunlar her omurun bitişindekinin üstünde rahatça hareket etmesini sağlar.

Omurganız, üstte başınız, yanlarda kaburgalarınız ve aşağıda pelvisinizle bağlantılıdır. Pelvis (Ieğen kuşağı keminikleri) omurganın en alttaki kemiklerinin (kalçanın hemen üstündeki üçgen şeklindeki büyük sakrum ve kuyruk sokumu kemiği, ya da, koksiks) ve iki büyük 'kalça kemiği'nin oluşturduğu kemikten bir 'Ieğen' dir.

Omurganızın baş, kaburga ve pelvisle buluştuğu bu eklemler yanlış kullanımdan kaynaklanan sırt incinmelerini kilit noktalarıdır. Omurga eklemlerinin her birinin dayanabileceği gerilme ve hareket miktarı sınırlıdır ve bu önemli bölgelere fazla yük bindirilmesi yaygın olarak yapılan bir hatadır. Disklerin önemi:

Disklerin belkemiği için hayati önemi vardır. Onlar olmasa baston yutmuş gibi dimdik ve kaskatı duracaktınız. Diskler omurların alt ve üst taraflarındaki düz yüzeylere sıkıca tutturulmuşlardır.

Omurgamızın esnekliğini sağlar ve omurganın her türlü hareketinde darbe emici görevi yaparlar. Disklerin bu görevleri yapmasını sağlayan şey, sağla ve esnek yapılarıdır. Sağlamlıklarını sağlayan annulus fibrosus adı verilen, iç içe geçmiş ve her biri ayrı yöne giden halka şeklindeki çok sayıdaki lifli bağ doku tabakalarından oluşan dış çeperleridir. Bu şekilde hangi yöne esnetilirse esnetilsin, sağlamlıklarını korurlar.

Esneklikleriyse nucleıipulposus adı verilen yumuşak göbeklerinden gelir. Bu göbeklerde yüksek basınç altında tutulan koyu jöle gibi bir madde vardır.

Disklerin çalışma şekli:

Yerçekimi ve sıkıştırmanın etkisiyle yumuşak göbekteki sıvı, bağlantılı olan omurlara geçer ve bunlar kemikten tampon rolünü oynar. Yalnızca yatıp dinlendiğimiz zaman bu işlem tersine döner ve sıvı tekrar diskin içini doldurur.

Bu durumda disk şişip esnekliğini tekrar kazanır. İşte bu nedenle de sabahları insanların boyu akşam olduğundan daha uzundur.

Diskler de diğer vücut dokuları gibi yıllar geçtikçe kurumaya yüz tutar. Disk göbekleri içlerindeki sıvının bir kısmını ıyi eder ve çeperleri sertleşir.

Bu nedenle de ne yazık ki yaşlarda omurgamız daha az esnek olur. Fakat bu durumun bir de iyi sonucu vardır: Disk sorunları yaşama riski vardır.

Omurgadaki eğriler nasıl oluşur?:

Yeni doğmuş bir bebeğin omurgası yandan bakıldığında C harfi gibi görünür. Bebek başını dik tutmaya başladığında uyum kasları omurganın boyun bölümünü çekerek öne doğru oluşan iki eğrinin birincisini oluşturur. Buna boyun kır dozu adı verilir. Bebek oturmayı öğrendiğinde de bel karın omurganın bel bölgesini öne doğru çeker ve bel lor dozunu oluşturur.

Omurgadaki iki lor dozun arasında geriye doğru eğri yapının bölüm göğüs hizasındadır ve toraksa kifozu adını alır. Ilı geriye doğru oluşmuş olan eğri, omurganın biri ensede, pelviste bulunan iki ucundaki geriye doğru oluşmuş uörilere uyum gösterir.

Böylece baştan kuyruk sokumuna kadar kıvrımlı bir hat oluşturan kemik ve eklemler uzun yıllar boyunca bazıları oldukça şiddetli olabilen mekanik darbeler, stresler ve gerilmelerin etkisini yok ederek omurganın içindeki değerli maddeyi korurlar.

Sırtınız nasıl hareket eder?:

Omuriliği korumanın yanı sıra sırtımızın başlıca işlevlerinden biri de hareket etmektir. Faseta eklemleri, yani diskler ve kaburgalar harekete izin verirken kaslar ve bağlar (bunlar az esnek lifli dokudan oluşan sağlam bantlar olup eklemler boyunca 'yapışkan bant' görevi yaparlar) hareketi sınırlar.

Eklemin içindeki kemikler birbirlerine sürtmeye başladıkları taktirde sonuçta ateşlenme başlar. Sağlıklı eklemlerde ağrı verici ateş ve sürtünmeyi önleyen şey kemikleri kaygan beyaz bir tabaka halinde sıkıca saran şeffaf kıkırdaktır.

Kemikler tamamen kapalı bir bölümde sağlam bir eklem kapsülü tarafından bir arada tutulur. Eklem kapsülünün kadifemsi iç yüzeyini oluşturan sinovya zan sürekli olarak sinovya sıvısı adı verilen yağlı bir sıvıyı salgılar ve tekrar emer. Eklem yüzeyleri arasında kan damarları bulunmaz; öyle olsaydı buradaki sürtünme ve basınç bu damarları hasara uğratırdı. Bu yüzeyleri besleyip yağlayarak iyice kayganlaşmasını sağlayan şey, sinovya sıvısıdır.

Eklemler hareket etmeye en uygun şekilde tasarımlanmışlardır fakat hareketi gerçekleştirmek için bir şeylere "gerek duyarlar. İşte bu noktada kaslar devreye girer.

Omurganın hareketlerinde kaslar ve sinirlerin rolü:

Kaslar çok sayıda ince liften oluşur. Bu lifler kas uçlarınla kaynaşarak tendon adı verilen sağlam bantları oluştururlar. Bunlar da kemiğin periost adı verilen dış zarına sıkı bir şekilde yapışarak kaslarla kemiklerin bağlantısını sağlanır.

Kemikleri hareket ettiren kaslara iskelet kaslar denir. İskelet kasları ya bisepsler gibi isteğe bağlı olarak kasılabilir ya da, dengemiz ve duruşumuzun ince ayarını (bilgimiz dışında) yaparlar. (İstemsiz kaslar adı verilen başka bir kaç kişideyse solunum ve tüylerin diken diken olması gibi otomatik hareketlerin yapılmasını sağlarlar.)

İskelet kasları hareket etmek için motor sinirlerden gelen sinyallere gerek duyarlar. Bu sinirler, beynin kaslarla bağlantısını omurilik üzerinden sağlayan özel hücrelerden oluş-muş kordonlardır. Hareket etme isteği bir elektrik sinyaline dönüşür ve bu sinyal bir sinir hücresinden yanındakine ger. Aralıkları (ya da, sinapsler) nörotransmiter denilen kimyasal taşıyıcıları kullanarak aşar.

Mesaj kasa ulaştığında akım tekrar kimyasal reaksiyonlar başlatarak kasın kasılmasına neden olur. Bu da kasın bulunduğu eklemdeki kemikleri hareket ettirir. Örneğin, çok bilinen biseps kası hem omuz hem de dirsek eklemlerine bağlıdır, bu nedenle de ağzınıza bir kaşık yemek götürmek İçin her ikisine de etki eder.

Kan ve lenfin (akkan) önemi:

Buraya kadar sözü edilen yapıların hepsi varlıklarını sürdürmek için kana bağımlıdırlar. Kan, kılcal damarlara (çeperleri bir hücre genişliğinde olan ve her biri küçük hücre gruplarını besleyen kan damarları) ulaşana kadar daha küçük atardamarlardan pompalanır.

Burada, yani doku seviyesinde, çözünmüş durumdaki oksijen ve besinler hücrelere girer. Sonra da 'kullanılmış kan' soluduğumuz havadan daha fazla oksijen çekip alabilmesi için akciğerlere taşınır.

Akan kanda bulunan besin maddeleri de buna karışır ve kalp tarafından dokulara pompalanır.

Bütün hücreler lenf (akkan) adı verilen berrak bir atık sıvı üretirler. Bu sıvı, kan damarlarına paralel bir şebeke oluşturan lenf damarlarına aktarılır.

Lenf sıvısı kalbe gidip sonra da geri dönerken çok sayıda önemli filtre istasyonlarından geçmek zorundadır.

Bu filtre istasyonları koltukaltı ve kasık gibi vücudun kat yerlerinde bulunur ve genellikle 'bez' adını alır. Aslında doğru adları lenf düğümleridir ve görevleri lenf sıvısını süzmek ve düğümlerde üretilen özel bağışıklık hücrelerini kullanarak enfeksiyona uğramış maddeleri yok etmektir.

Egzersizin önemi:

Kalbin pompalaması ve atardamar hareketleriyle içindeki kanın hareket ettirildiği atardamarlardan farklı olarak ne kan damarları ne de lenf damarlarında 'pompalama' olur. Kullanılmış kan ve lenfi geri dönüşüm için kalbe gönderme işinde kalpten çok az yardım alırlar.

Bunun yerine damarları çevreleyen kasların kasılarak bu sıvıları kalbe (genellikle yukarı doğru) göndermesine neden olan egzersize dayanırlar. Bu nedenle, dolaşım sisteminin sağlıklı olması serbest bir şekilde hareket edebilmemize, yani egzersize bağlıdır.

Buna karşılık egzersiz yeteneğimiz de sağlıklı bir şekilde hareket edebilen bir omurgaya sahip olmamıza bağlıdır. Diğer bir deyişle vücut sıvılarının dolaşımı ve insan sırtının sağlığı çok önemlidir ve birbirlerine bağımlıdır.

Bağ dokuların önemi:

Durana kadar yapılan açıklamalarda sözü edilmeyen önemlidir, öğe de bağ dokulardır. Bu dokular omurga ve bağlıları, vücudun bütün yapıları için genel bir kılıf oluşturmaktadır.

Bağ dokular vücudun her yerinde bulunur. Her kas, kemik, sinir, kan ve lenf damarı, vücudun her organı bağ dokudan oluşan sıkı bir kılıfın içindedir. Bütün bağlar, disk çeperleri, eklem kapsülleri ve lundonlar özel nitelikli bağ dokulardan oluşur. Özellikle omurganın bel bölgesi gibi yerlerde (fascia adı verilen) geniş bağ doku tabakaları sırt ve omuzlardaki büyük kasları sabitleştirme görevi yaparlar.

Ayrıca kas katmanlarının arasında da vücudu daha sağlamlaştırıcı etkisi olan geniş fascia tabakaları bulunur. Bu tabakalar buna ek olarak, vücuttaki bölümleri birbirinden ayıran perdeler oluşturup, enfeksiyonun yayılmasını da önler.

Özet:

Mekanikten fazlasıyla söz edildi. Fakat ağrı nedir ve sırt ağrılarına ne tür hasarlar neden olur? Bu ağrıların başlıca etkenleri ve risk faktörleri nelerdir? Gelecek bölümde ağrıların nedenlerini daha ayrıntılı bir şekilde incelerken sırt ağrısı şikâyetiyle gittiğiniz bir tıp adamının nelere baktığını göreceğiz.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp