Disklerin Beslenmesi

Disklerin Beslenmesi :

Bir dokunun canlılığının sürebilmesi için beslenmesi şarttır. Çeşitli besinlerin ve oksijenin dolaşım sistemi yoluyla dekulara ulaşabilmesi gerekir. Canlılık için gereken enerji ancak böylece sağlanabilir. Diskler damarsal dolaşımdan farklı olarak özgün bir dolaşım sistemiyle beslenirler. Büyümenin erken dönemlerinde, yaklaşık 8 yaşına kadar. disk beslenmesini; epifiz plağını delerek diske ulaşan kan damarları sağlar. Ancak ergenlik döneminde büyüme plaklarının kemikleşmesi sonucunda beslenmeyi sağlayan bu damarlar körelerek, kapanırlar.

Bundan sonra diskler yaşam boyu "pornpa mekanizması" denilen hidrostatik basınç farklarıyla beslerımeye başlarlar. Pompalama, disk dolaşımını sağlayan en önemli fizyolojik devinimdir. Mekanizma, kişinin gün boyunca postür ve vücut pozisyonundaki değişimlerle çalışır. Bu yolla diskler üzerinde meydana gelen basınç farkları ile beslenme için gerekli sıvı giriş çıkışı sağlanabilir. Bu harekete os mos denir. Osmos, kıkırdak disk plakaları ve diski çevreleyen diğer dokular yoluyla gerçekleşir. Disk hücreleri için gerekli olan besinierin taşınması, atık (katabolik) ürünlerin disk dışına atılabiImesi ve disk hastalıkları için kullanılan ilaçların bu yapıya ulaşabilmesi ancak osmos yoluyla mümkündür. Normal şartlar altında disk dokusunun yaklaşık % 80so'rum oluşturan su, disk üniteleri arasında eşit olmayan bir dağılım gösterir.

Diskler baskı altında kaldığında su kaybetme ve sodyum, potasyum emme eğilimi baş gösterir. Sodyum, potasyum emme olayı daha çok su kaybını önleyecek yeterlikte elektrolit yoğunluğuna ulaşana kadar sürer. Ancak kimyasal denge sağIandığında diskin içindeki basınç diskin dışındaki basınca eşitlenir. Disk üzerindeki yüklenmenin sürmesi halinde diskin su içeriği azalır. Yani dehidratasyon oluşur. Bu nedenle sabahtan akşama kadar olan sürede, disklerin sıvı kaybı nedeniyle omurgada uzunluk kaybı olur. Disklerdeki su oranındaki % 54 azalma sabah yataktan kalktıktan sonraki ilk 30 dakikada ortaya çıkar. Gün boyu ayakta olan ve çeşitli yüklerle yüz yüze kalan kişilerin boyu yaklaşık 2 cm kadar kısalabilir.

Disk üzerindeki baskı azaldığında ise; örneğin, sırtüstü yatma pozisyonunda bu kez mekanizma tersine işler; disk suyu tekrar geri emer. Böylece disk hacmi artar ve dolayısıyla omurga eski uzunluğuna kavuşur." Hareketsizlik disk beslenmesini bozar. Aşırı yük altında kalmak kadar, uzun süre rahat ve sabit bir pozisyonda kalmakta; söz konusu pompalama hareketini duraklatacağından disk sağlığını olumsuz etkiler. Yaşlanmaya bağlı olarak yada çeşitli omurga hastalıkları nedeniyle disklerin su emme kapasiteleri geri dönüşümsüz olarak azalır. Diskin sıvı dolaşımının bozulması ile disk dejenerasyonu tetiklenmiş olur. Omurganın fonksiyonel bozuklukları ortaya çıkar. Uzun süre oturma, sigara içme alışkanlığı ve uzun süreli araba yolculukları gibi titreşim yaratan faktörler disk beslenmesini olumsuz yönde etkilerler. Disklerin beslenme bozukluklarına bağlı olarak başlayan süreç, omurgada şekil bozuklukları ile sonuçlanır.

En hafifinden bel kavsi açısında azalma görülür. Düzenli egzersizler ise disk yapıların daha iyi beslenmesine olanak verirler. Disklerin kan damarlarına sahip olmaması nedeniyle oksijen yoğunlukları düşüktür. Disk hücreleri temel olarak anaerobik metabolizma gösterir. Kan dolaşımından yoksun olmanın diğer bir sonucu ise vücudun bağışıklık sisteminin disk yapıyı tanımamasıdır. Disklerde enflamatuar hücreler ve antijen antikor kompleksi bulunmaz, Fıtıklaşmış bir diskin bağışıklık sistemi tarafından yabancı bir cisim olarak algılanması ve vücudun savunma mekanizmasını harekete geçirmesi ilginçtir. Sinir sistemiyle disklerin bağlantısı en dış tabakalardaki sinirsel uzantılarla sağlanmıştır. Bu sınırlı bölge dışında sinirsel ağın disk içine ulaşması mümkün değildir. Disk yırtıklarında doğrudan ağrı oluşmamasının nedeni budur. Bilindiği gibi bel ağrısı ve diğer nörolojik belirtilerin ortaya çıkması için tek başına fıtıklaşma yeterli değildir. Disk fıtığının baskı yaptığı yere bağlı olarak, belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak fıtığa rağmen nörolojik belirtiler görülmeyebilir de.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp