Psikoterapi

Hastalanmazın % 95'i programı psikoterapi almadan tamamlıyor olsa da kimilerinin buna gereksinimi olabilmektedir. Bu açıkça onlarda endişe, öfke ve bastırılmış duygu seviyesinin daha yüksek olduğu ve beyinlerinin duyguları saklamak için ürettiği bu uygun yöntemden mücadele etmeden vazgeçmeyeceği anlamına gelir. Eğer biri bana tanıyı kabullerime konusunda güçlük yaşadığından söz ederse, bu kişinin bilinçaltında GMS'den vazgeçme konusunda direnç olduğundan kuşkularının,

Uzun süredir bastırılmış duyguların farkına varmaya başlamasıyla duyduğu acı ve korkunun çok büyük olması karşısında bunlarla başa çıkmak istemediğini bildiren bir hastamı anımsıyorum.

Bunlar zihinsel bir hastalıktan mustarip kimseler değildir; bunlar normal, üretken yaşamlar süren ancak bilinçaltında hiç farkına varmadıkları duygusal bir yük barındıran insanlardır. Kimi zaman öyle şeyler olur ki bunlar geriye büyük bir kırgınlık ve öfke yığını bırakır ve de bu hisler ya çok ürkütücü ya da toplumsal açıdan bilinç düzeyine çıkmaya izin verilmeyecek denli kabul edilemez olduklarından oldukça derine gömülüdür. Daha önce de değinildiği gibi kötü hisleri bastırma eğilimi oldukça yaygındır; bu hepimizin az ya da çok yaptığımız bir şeydir. Bu nevrotik bir durum değildir; eğer öyleyse hepimiz nevrotiğiz.

Ancak kimilerinde, örneğin çocukluğunda kötü muameleye uğramış kimselerde bastırılmış hisler daha güçlü olabilir ve bu duyguların farkına varılıp onlarla başa çıkmanın öğrenilmesi için yardım gereklidir. Psikoterapicin rolü budur.

Ne yazık ki toplum hala psikoterapi gereksinimi ve bunun yeri konusunda gerici görüşlere sahip. Psikoterapiyle gereksinim duyan bir kişinin zayıf ya da yetersiz olduğuna dair yaygın bir kanı var. Örneğin, ABD'de bizler bu konuda, işi daha önce psikoterapi görmüş kimselerin bakanlık koltuğuna oturmaya neredeyse hiç yeltenmemeleri noktasına vardıracak denli cehalet içerisindeyiz.

Bana kalırsa bakanlık koltuğuna gelecek kişilerin tümünde bir süre psikoterapi görmüş olma şartı arandığı takdirde çok daha iyi yönetilebiliriz. Böylelikle toplumuzun üst makamlarında üzücü bir sıklıkla baş gösteren skandalların kimilerini de hiç yaşamayacağımız kanısındayım.

Bizim programımızda psikoterapi gereksinimine dair iki şey vurgulanmaktadır: Hastaların yalnızca % 5'inin buna gereksinimi olacaktır, bu % 5'in içinde olmak küçük düşürücü bir şey değildir.

Programımıza katılan insanlara büyük hayranlık besliyorum. Onlar iyileşmeden önce üstesinden gelmeleri gereken azımsanamayacak engellerle karşılaşıyorlar. Bunlardan bir tanesi kuşkuculuk ve diğeri ise kimi zaman karşılaştıkları alaycılıktır. Bir başkası da genellikle aile bireylerinden gelen dikkatli olunmasına dair uyarılardır ("Şunu kaldırma", "Eğilme", "Korseni taktığından emin ol"). Bu nedenle, tedavi sürecini baltalamalarını önlemek için tüm yakın aile bireylerinin de seminerlere katılımını teşvik ediyorum.

En büyük sorun hastaların bu rahatsızlığı salt öğrenme yoluyla çözebileceklerine güvenmelerini sağlamaktır. Bu tür bir yaklaşım insanların tıbbi deneyimlerinin tamamen dışındadır. Ancak onlar bunu yapabileceklerine ikna etmek benim görevim.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp