Parenteral Sıvılar

Parenteral Sıvılar : Her nekadar ameliyat sonrası bakım hastalara göre özellik taşırsa da bazı hasta gruplarının ortak özellikleri vardır. Çok yaşlı ve çok genç hastalar bazı ortak özelliklere sahiptir. Çocuklar her tür değişikliğe çok çabuk reaksiyon verirler. Sıvı ve besin alınımı azaldığında dengeleri hemen bozulabilir ve uzun süre hastanede yattıklarında her türlü infek- siyon riski artar. Ancak bunun yanında iyileşme ve normal yaşantıya dönme çocuklarda çok hızlıdır.Çocuklarda sıvı gereksinimi en doğru olarak vücut yüzeyine göre hesaplanır. Bu nedenle de yaş, boy ve kilodan vücut alanını bulmaya yarayan tabloların elde bulundurulması yararlıdır. Günlük sıvı gereksinimi, ekstra kayıplar olmadığı durumlarda , metrekareye 1200-1500 mi dir. Kullanılan parenteral sıvılar sodyum, potasyum, klor ve kalsiyum gibi tüm sıvı kompartımanlarında bulunan iyonları içermelidir. Tercih edilecek solüsyon ise bu iyonları dengeli olarak bulunduran ve tonisitesi normalin yarısı kadar olan sıvılar olmalıdır. Sadece dekstroz ve su bulunduran sıvıların hiç kullanılmaması en uygunudur. Kan ve albumin gibi kolloid solüsyonlar ise ancak endikasyon olduğunda kullanılmalıdır. Çocuklarda ağırlığın izlenmesi çok önemlidir.

Bu şekilde fazla sıvı alan çocukları farketmek mümkün olabilir. Kazalar heryerde olabileceğinden çocuklar büyük şişeler değil gereksinimi karşılayacak miktarda sıvı içeren sıvı kapları kullanılmalıdır ki sıvının tamamımın hızlı bir şekilde gittiğinde bile hayati bir tehlike söz konusu olmasın.Yaşlı hastalarda da bazı noktalar önem kazanır. Bu hastalarda yaşın getirdiği değişiklikler başlıca kalp, böbrek, karaciğer, akciğer ve beyinde görülür. Yaşlıların hastalığa yanıtı yavaş ve daha az şiddetlidir. İlaçlara toleransı azalmıştır ve birçok önemli maddenin vücut depoları tam değil veya eksiktir. Ağrı da yaşlılarda daha az şiddette hissedilir. Yaşlı hastalardan öykü alınması da çok önemlidir zira küçük semptomlar, allerjileri ve bazen kendi yorumları bazı önemli noktalara ışık tutabilir. Bu hastalar yaşlılığın getirmiş olduğu kısıtlamaları iyi bildiklerindenameliyat sonrası bakımda kendi hallerine bırakılmaları kendileri için en iyi olanı bulmaları açısından yararlı olabilir. Gastrik tüpler bir an önce çıkarılmalı ve drenler, uzun süreli intravenöz sıvı tedavisi gibi hastanın mobili- zasyonunu engelleyecek bağlantılar en kısa zamanda alınmalıdır. Erken mobilizasyon bu hastalarda çok önemlidir.Ameliyat sonrası dönemde parenteral sıvıya gereksinim duyulduğu sürece hastaların aldığı ve çıkardığının uygun sıvı ve elektrolit tedavisi için yakından izlenmesi gerekmektedir.

Ameliyattan hemen sonra hastanın kan volümü gerekli transfüzyonlarla normale döndürülmelidir. Daha sonra verilecek sıvıların miktarı ve cinsi hastanın durumuna göre ayarlanmalıdır. Su, sodyum, potasyum ve klorun günlük gereksinimleri karşılanmalıdır. Her hastada bu maddelerin günlük kayıpları vardır ve bu kayıplar başlıca iki yoldan olur. Bunlardan birincisi deri ve akciğerlerden kaybedilen ve yüksek ateş ile artan sıvı ve elektrolit kaybıdır ki bunun günlük miktarı bir erişkinde 800 mİ. civarındadır. İkincisi ise günlük 1000-1500 mİ. olan idrar kaybıdır. Defekasyon ile kaybedilen sıvı ve elektrolitler normal durumlarda önemli olarak kabul edilmezler. Genellikle 2000 mİ. sıvı günlük fizyolojik gereksinimi karşılar. Ameliyat sonrası dönemde fazla elektrolit verilmesi sık yapılan bir yanlıştır. Günlük kayıplar 500 mİ. serum fizyolojik veya laktatlı Ringer solüsyonu ile karşılanabilir. Eğer hastaların ekstra kayıpları yoksa bu miktar yeterli olur.Hastanın geri kalan sıvısı %5 dekstroz solüsyonu ile karşılanabilir. Eğer drenlerden ve tüplerden kayıplar varsa bunlar ayrıca uygun sıvılarla karşılanmalıdır. Bu hastalarda sık kaybedilen sıvılar ve elektrolit içerikleri Tablo 1 de gösterilmiştir.Bu kayıpların karşılanabilmesi için hastaların aldığı ve çıkardığı sıvıların dikkatli olarak izlenmesi gerekir. Gerekirse fistül kayıplarının saptanabilmesi için pansuman malzemeleri veya yatak çarşafları tartılabilir. Ancak bu şekilde hastaların tam kaybı karşılanabilir.

Ayrıca karşılanacak olan sıvının özellikleri bilinirse en uygun sıvı ile replase edilebilir. Gastrointestinel sistem kayıplarında kabaca eğer kayıplar pilorun üst kısmından ise serum fizyolojik ile, eğer altında ise lak- tatlı Ringer gibi alkali içeren sıvıların kullanılması önerilir. Erişkinde sıvı volümleri genellikle en yakın 500 mİ. ye tamamlanır. Ancak kayıplar çok fazla ise (günde 3 litreden fazla) bu durumda verilecek sıvılar günlük elektrolit kontrolları ve gerektiğinde hastanın hergün tartılması ile kararlaştırılmalıdır. Gün sekizer saatlik parçalara bölünerek sıvı istemleri bu bölümde hastanın çıkardığı sıvıya bakılarak yapılmalıdır. Bu arada hastanın serum elektrolitleri ve hematokritinin bilinmesi de tedaviye yardımcı olacaktır.Sıvılara potasyum eklenirken bazı noktaların gözden kaçmaması gerekir. Potasyum her nekadar hücre içi bir iyonsa da serumdaki konsantrasyonu 6 mEq/L geçmemelidir aksi halde ciddi kardiyak aritmiler ortaya çıkabilir. Genelde böbreklerin normal çalıştığı durumlarda tehlikeli hiperpotasemi ortaya çıkmaz. Hastalar ameliyat sonrası idrar çıkarmadan sıvılarına potasyum eklenmemelidir. Eğer ekstra bir kaybı yoksa ameliyat günü sıvılarına hiç potasyum konulmayıp ertesi gün eklenmesi daha emin bir yaklaşım olur.

Sıvılara eklenen potasyumun 40 mEq/L'yi geçmemesi ve ayrıca hızlı infüzyonlarda da saatte 40 mEq'ı geçmemesi gerekir. Ancak gastroin- testinal kayıplarda potasyum kaybı çok olacağından sıvılara potasyum eklenmesi gerekir. Hipopotasemide paralitik ileus sıklıkla görülür. Serum potasyum düzeyleri serum elektrolitlerinin izlenmesi ile kontrol edilmelidir. Acil durumlarda hiperpotasemi tanısı için EKG de sivri T dalgalarının görülmesi tanıyı koydurur.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp