Metabolik Olarak Formda Olmak Ne Demektir?

Metabolik Olarak Formda Olmak Ne Demektir? : Metabolizma, vücudunuzdaki iyi ve kötü tüm kimyasal işlemlerin toplamı olarak tanımlanabilir. Kabaca metabolik olarak formda olmak canlılığı en üst mertebeye ulaştırırken hastalıkları -özellikle yaşam biçiminden etkilenen kalp hastalıkları, tip 2 diyabet ve kanser gibi hastalıkları- en düşük mertebede tutan bir metabolizmaya sahip olmaktır. Daha uzun ve daha sağlıklı yaşamak, kırk beşinize geldiğinizde kendinizi yirmi beş yaşında hissetmeniz, atmış beşinize geldiğinizde de kendinizi kırk beş yaşında hissetmenizdir.

Daha bilimsel ve net açıklamak gerekirse metabolik form büyük ölçüde ensülin ile ilgilidir. Ensülin yediğiniz gıdaları vücudunuzun kullanmasını sağlayan bir hormondur. Vücudun protein birikimine, yağ depolamasına, kan şekeri olarak da bilinen kan gliikozu seviyesinin dengelenmesine yardımcı olur. Ensülin olmadan yaşayamazsınız ancak çok fazla ensülin de hayatınızı tehdit eden sorunlara yol açar.

Ensülinin glükoz metabolizmasındaki rolünü gözden geçirelim. Örneğin ne zaman karbonhidrat içeren besinler yeseniz sindirim ve emme işlemi sonucunda kanınızdaki glükoz (vücudunuzun enerji için kullandığı temel karbonhidrat) seviyesi artar. Ensülin sahneye çıkana dek glükoz damarlarınız aracılığıyla vücudunuzun en çok ihtiyacı olan hücrelerine taşınır. Kanda yükselen glükoz seviyeleri pankreasa yeterli miktar ensülin salgılamasını işaret ettiği için bu sahneye çıkış genellikle ani olur. Ensülin bir ulak gibi davranarak vücudunuzdaki hücrelere glükoz ile ne yapmaları gerektiğini iletir ve hücreler de “ensülin duyarlılığı” ile söyleneni yaparlar. Glükozun büyük bölümü vücudunuz enerjiye ihtiyaç duyana kadar özellikle karaciğer ve kaslarda depolanır.Bazen, her nasılsa tüm bu süreç “ensülin direnci” gösteren hücreler (ensülini dinleyemen hücreler) nedeniyle bir kenara atılır.

Sonuç olarak ensülin görevini etkin şekilde yerine getiremez. Milyonlarca yetişkin -belki de Amerika nüfusunun dörtte biri- çok azdan tamamendirence kadar çeşitlilik gösteren derecelerde ensülin dirençli hücrelere sahiptir. Ensülin direnci oluştuğunda vücudun tüm hücreleri aynı oranda etkilenmez. En yüksek ensülin direnci gösteren hücreler karaciğer ve kaslarda bulunur ki bunlar vücudun glükozu işleyen ve dolayısıyla kan şekeri seviyelerini kontrol eden en önemli organlarıdır. Bu hücreler yıllar boyunca ensülin direnci göstermeyi sürdürürse sonuçta tip 2 diyabet gelişimine neden olabilirler. Tip 2 diyabet genellikle uzun ve yavaş bir bozulma süreci ile meydana gelmektedir bu nedenle genelde orta yaş ya da üzerinde ortaya çıkar. Güncel araştırmalar ise ensülin direnci ve tip 2 diyabetin çocuk ve gençlerde de artmakta olduğunu ortaya koymaktadır.

Bazen ömür boyu süren bu süreç içinde vücut ensülin direnciyle başa çıkmak için pankreasın daha fazla ensülin salgılamasına neden olur. Bunun ardındaki strateji hücreleri ensülin bombardımanına tutarak cevap vermeleri için zorlamaktır. Bu, duyma zorluğu çeken insanlara bağırarak konuşmak gibidir. Bu strateji bir parça yardımcı olurken zamanla, ensülin direnci düzeltilmeden devam eder ve kan akışına kronik olarak yüklü ensülin salgısına, yani iki tarafı keskin bir kılıç olan hiperinsülinemiye yol açar. Bir yandan kandaki gliikoz seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olur ve bu iyi bir etkidir. Diğer yandan karaciğer ve kaslardaki hücrelerin daha fazla ensülin direnci geliştirmelerini sağlar ki bu da kötüdür. Sonuçta kısır bir döngü oluşur, ensülin direnci hiperinsülinemiye neden olur, hiperinsülinemi daha fazla ensülin direnci yaratır ve böylece sürüp gider.

Zamanla pankreas yıllarca aşırı çalışmaktan yorulabilir ve kana yeterli ensülini salgılama kapasitesini kaybedebilir. Ensülin eksikliği çok ise kandaki gliikoz seviyeleri kontrolden çıkacak şekilde artar ve sonuçta yaklaşık 16 milyon Amerikalıyı etkisi altına alan tip 2 diyabete yol açar.Ancak bu rakam yalnızca bu metabolik sorunların aşırı uçlarını temsil eder. Kanada, Laval Üniversitesi ve Stanford Tıp Merkezi tarafından yürütülen araştırmalar ensülin direncinin son derece yaygın olduğunu, yukarıda da belirtildiği gibi Amerika’da yetişkinlerin en azdörtte birinin farkında bile olmadan ensülin direncine, ya da hipe- rinsülinemiye sahip olduğunu belirtmektedir. Bu durumlar diyabetle sonuçlanmasa da oldukça ciddi sorunlara yol açar.Hiperinsiilinemi kan basıncını artırıp kandaki HDL kolesterol seviyelerini düşürebilir ve trigliserid seviyelerini artırabilir.

Tüm bunlar kalp ve damar hastalıkları riskini artırmaktadır. 1979 yılından günümüze yayınlanan birçok araştırma hiperinsiilinemi ve kalp hastalıkları arasında güçlü bir bağ olduğunu vurgulamıştır. Hiperinsüline- mi aynı zamanda kanı da pıhtılaşmaya yatkın kılarak kalp krizi, felç ve ölüme neden olan ani damar tıkanıklığı yaratabilir. Ensülin büyümeyi sağlayan hormon olduğu için anormal seviyeler yalnızca sağlıklı değil sağlıksız hücrelerin de gelişimine katkıda bulunarak birçok kanser türünü de etkileyebilmektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp