kalpte damar tıkanıklığı belirtileri

Kalpte Damar Tıkanıklığı

Kalpte Damar Tıkanıklığı Hakkında Genel Bilgiler

Kalpte damar tıkanıklığı;kalpte damar tıkanıklığı hakkında merak ettikleriniz ve daha fazlası için aşağıda sizin için hazırladığımız yazımızı okuyabilirsiniz...

Kardiyovasküler sistem (Dolaşım sistemi) maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir. Ayrıca, vücut sıcaklığını ve pH'yi dengelemeye yardımcı olur. Canlıların yapısı geliştikçe, dolaşım sisteminin yapısı da gelişir

DOLAŞIM SİSTEMİ;

İnsan kalbi, yaşamı boyunca çalışır ancak ölünce durur. Kalp atışının 2 ya da 4 dakikadan uzun süre durması, kalıcı beyin yıkımına yol açar. Kalbin kendi kasın, kan sağlaması da sürekli çalışmasına bağlıdır; birkaç dakikadan uzun süre kesilirse, kalp kası çok fazla zarar görüp, bir daha çalışmayacak biçimde durur. İnsanda dolaşım sistemi, iki büyük dolaşım akciğer dolaşımı (küçük dolaşım) ve büyük (sistemik) dolaşım biçiminde örgütlenmiştir. Her dolaşımın kendi pompası vardır. Her iki pompa, tek bir organ halinde bütünleşmiştir. Beden dokularından dönen kan, superior vena kava ve inferior vena kava ile kalbin sağ yanının üstodacığı olan sağ kulakçığa (sağ atrium) dökülür. Bu odacığın kasları kasılınca, kanı kalbin sağ yanının büyük pompa odacığı olan sağ karıncığa (sağ ventrikül) geçmeye zorlar ki bu da kasılınca, kanı akciğer atardamarına gönderir, kan buradan akciğerdeki damarlara taşınır. Bu akciğer damarları içinde kan, havadan çok ince zararlarla ayrılmış bir durumdadır. Burada basit yayınma aracılığıyla oksijen kana girer, karbondioksitse kandan geçer ve ayrılır. Ardından bu temizlenmiş ve tazelenmiş kan, sol kulakçığa (sol atrium) geçer. Sol kulakçıktan kan, sol karıncığa (sol ventrikül) geçer. Sol karıncığın kas çeperi çok güçlüdür ve kasıldığı zaman kanı oldukça büyük bir basınçla, aort adı verilen büyük atardamar aracılığıyla, büyük dolaşıma iter. Sol karıncığın kasılma güçleri tarafından aort içinde oluşturulan basınç, kanı bedenin bütün dokularına, gereksinimlerini karşılayacak miktarda götürmeye yetecek büyüklüktedir.

Aortun, kanı bedenin değişik bölümlerine taşıyan bir çok kolu vardır. Bu kolların da tümü daha küçük kollara ayrılır; bu daha küçük kollar da, sonunda milyonlarca küçük kan damarı ortaya çıkacak biçiminde kollara ayrılmayı sürdürür. Dolaşımın en küçük atardamarlarına atardamarcık adı verilir.

KALP DAMAR TIKANIKLIĞI NEDİR?

Dünyadaki insan ölümlerine en fazla sebep olan hastalık olarak literatüre geçen bu rahatsızlık Türkiye'de tüm ölümlerin %35'ini oluşturmaktadır.
KALP DAMAR TIKANIKLIĞINA YOL AÇAN BAŞLICA HASTALIKLAR ;
1-KORONER KALP HASTALIĞI ( KHH ) ;

Kalbin kasılmasını sağlayan myokard adı verilen kas tabakasının beslenmesi (oksijenlenmesi) , ''koroner'' denen (kalbe özel) damarlar vasıtasıyla gerçekleştirilir.

Özellikle hayvansal gıdalarda bulunan ve fazla miktarda alındığında damar iç yüzeyine yapışan ''kolesterol'' isimli yağ türü, normalde esnek olan damarlarımızın esnekliğini azaltır ve damar duvarlarında birikerek damar boşluğunu daraltır. Damar duvarındaki bu sertleşme veya damarın tıkanması durumuna ''ateroskleroz'' denir.

Yüksek tansiyon, yaşın ilerlemesiyle damar yapısının bozulması, sigara kullanımı vb etmenler de aterosklerozu hızlandırır.

Ateroskleroz veya başka bir nedenle myokard'a gelen kan miktarı azalırsa myokard yeterli seviyede oksijenlenemez;''iskemi'' (dokunun kanlanamaması) oluşur. İskemi, KKH'na neden olur. Kalbin myokard kas tabakası tam beslenemediği için yeterli kasılamaz, bu da hastada kendini ''angina pectoris'' (göğüs ağrısı) şeklinde gösterir.

KKH'nın diğer adları "koroner arter hastalığı", ''iskemik kalp hastalığı'' ve ''aterosklerotik kalp hastalığı''dır.

RİSK FAKTÖRLERİ ;

KALITSAL RİSK FAKTÖRLERİ ;

*Yaşın ileri olması ;
Erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaş üzeri ve postmenapozal (adetten kesilme sonrası) dönemde olmak.
*Cinsiyet ;
Koroner kalp hastalığı daha çok erkeklerde görülür.
*Kalıtım ;
Ailede bu hastalığın bulunması.

1-ÖNLENEBİLİR RİSK FARKTÖRLERİ

*Sigara kullanımı
*Hipertansiyon; Kan basıncının ( 140 / 90 mmHg'dan ) yüksek olması
*Kandaki "HDL Kolesterol" düzeyinin ( 35 mg/dL'den ) düşük olması
*Diğer risk faktörleri : Şişmanlık, hareketsiz yaşam, gut hastalığı, aşırı alkol ve kahve tüketimi, hiperkalsemi (kan kalsiyum düzeyinin yüksek olması), kadınlar için oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) kullanımı .

KORONER KALP HASTALIĞINDAN KORUNMA ;

Yaş, cinsiyet, kalıtım gibi unsurlardan kaçamayız.
Kadınlarda menapozu geciktirici ilaç kullanmak ise (bu ilaçların dolaylı olarak KKH oluşumunda rol oynaması nedeniyle) sakıncalıdır.

Önlenebilir risk faktörlerini dikkate almak ve koroner kalp hastalığından korunmak ise bizim elimizdedir.

Sigara bırakılabilir, en azından azaltılır.

Hipertansiyon tuz kullanımı kısıtlanarak ve ilaçlarla kontrol edilebilir.

Diabet (şeker hastalığı) diyet ve ilaçlarla kontrol altına alınabilir.

Alkol ve kahve kullanımı azaltılmalıdır.

Değiştirilebilir faktörler içinde önlenmesi belki de en zor olanı strestir. Kişinin kendi iradesi, çevre ve ailesinin yardımı, gerekirse psikiyatrist ve psikologların tedavisi ile stres yenilebilir. Sürekli stres altında kalan kişiler öncelikle stresin nedenlerini düşünmeli, bunları ortadan kaldırmaya çalışmalı veya bunlardan mümkün olduğunca uzak durmalıdır.

Bir çeşit kan yağı olan kolesterol total (toplam) düzeyinin azaltılması ve kolesterolün bir alt ünitesi olan HDL-Kolesterol düzeyinin artırılması diyet ve (gerekirse) ilaçlarla sağlanabilir.

Şişmanlık da önemli bir risk faktörüdür. Zayıflamak için çeşitli yöntemler kullanılabilir : Diyet, düzenli spor ve egzersiz, akupunktur, bitki çayları, (hekim gerekli görürse) ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi (ameliyat). Bunlar yapılırken dikkat edilmesi gereken nokta kiloların yavaş yavaş ve uzun zamanda verilmesidir; unutulmamalıdır ki hızlı verilen kilolar yine hızlı bir şekilde yerine gelebilir.

Hareketsiz (sedanter) yaşamdan mümkün olduğunca kaçınmalı; örneğin yakın mesafeler için araba kullanmamalı, asansör yerine merdivenleri tercih etmeli, hergün düzenli yürüyüşler ve egzersizler yapmalıdır. Yalnız sporu yaşımıza ve bünyemize göre yapmalı, vücuda aşırı yüklenmemelidir.

Gut hastalığı varsa hekimin vereceği ilacı düzenli kullamalı, protein diyetine uyulmalıdır.

İçme suyumuz yeterli sertlik seviyesinde olmalıdır, ancak aşırı sert sular da kullanılmamalıdır (böbrek, mide vb rahatsızlıklara sebep olur) .

Hiperkalsemi (kan kalsiyum düzeyinin yüksek olması) kan tahlillerinde saptanmışsa doktora başvurmalıdır, kontrol altına alınmalıdır.

Bayanların oral kontraseptif denen doğum kontrol haplarını uzun süreli kullanmaları KKH açısından sakıncalıdır, mümkünse diğer doğum kontrol yöntemleri kullanılmalıdır. Bu ilaçlar kullanılmadan önce hekime danışmada fayda vardır.

HASTALIĞIN BULGULARI

Koroner kalp hastalığında şu bulgulardan bir veya birkaçı görülebilir :

- Göğüs ağrısı ( sol omuz ve sol kola yayılabilir )

- Egzersiz kapasitesinin kısıtlanması; çabuk yorulma

- Eforla gelen nefes darlığı

- Senkop ( bayılma )

- Ani ölüm

KORONER KALP HASTALIĞI TANISINDA KULLANILAN YÖNTEMLER

- Doktor muayenesi

- Kan tahlilleri

- EKG (elektrokardiografi)

- Efor testi

- Holter monitörizasyonu

- Ekokardiografi

- Koroner anjiografi

- SPECT (myokard perfüzyon sintigrafisi)

HASTALIĞIN SEYRİ

Koroner kalp hastalığında en çok korkulan olay; koroner damarlardan hiçbirinin kalp kasının kanlanmasını (dolayısıyla oksijenlenmesini) yeterince sağlayamaması, böylece kalbin kasılamaması ve vücuda kan gönderememesidir. Bu olay halk arasında kalp krizi olarak bilinen "myokard infarktüsü"dür.

Koroner kalp hastalığı bu safhalara gelinmemesi için zamanında teşhis konulup tedavi edilmelidir; en güzeli ise şüphesiz, daha hiç bu rahatsızlıklar yokken risk faktörlerinin belirlenip bunlardan mümkün olduğunca korunmaktır.

Özellikle belli bir yaştan sonra düzenli aralıklarla kalp muayenesi, tansiyon ölçümleri ve check-up yaptırmak hayati önem taşır.

2-HİPERTANSİYON

HİPERTANSİYON NEDİR?

Hipertansiyon basit olarak yüksek kan basıncı demektir. Kan basıncı ya da daha bilimsel olarak kanı kalpten dokulara taşıyan damarların kan basıncı, hastaya ait özellikler (yaş, cinsiyet, ırk gibi) ve fiziksel durumdan (istirahat, efor gibi) etkilenen bir parametredir. Bu nedenle de normal kan basıncı değerlerini belirlemek gerçekte oldukça güçtür.

Bugün kabul edilen kan basıncı değeri istirahat halindeki normal bir yetişkinde 120/80 mmHg'dır(milimetre civa). Herhangi bir kişide kan basıncı uyku sırasında düşük, sinirli ya da heyacanlıyken yüksektir. Genellikle de normalin üst sınırı olarak kabul edilen değer 140/90 mmHg'dır (milimetre civa). Kanı kalpten dokulara taşıyan damar kan basıncı devamlı olarak 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa hipertansiyondan bahsedilir.

Kan basıncı aynı birey içinde ve bireyler arsında farklılık gösterir. Bu nedenle bireyin kan basıncı (kan basıncının sfigmomanometre ile ayrı ayrı zamanlarda en az 3 kez ölçülmesi) yapılıp ortalaması alınarak belirlenmelidir.

Hipertansiyon kalp hastalıkları için ana bir risk faktörüdür. Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp, damar ve böbrek hastalıkları için ciddi hastalık ve ölüm oranlarında artışa sebep olur. Bir kez teşhis yapılıp tedavi başlanırsa artan kan basıncı düşürülebilir, kalp ve kalp dolaşım sistemindeki hastalık riski azaltılabilir.

HİPERTANSİYON RİSKLERİ

Hipertansiyon ciddi bir durumdur. Hipertansiyon, kendi başına öldürücü değildir; fakat tedavi edilmediğinde hipertansiyonun sonuçları öldürücü olabilir. Hipertansiyon kalbi zorlayarak kalp yetmezliğine neden olabilir. Üstelik ateroskleroz ve bunun yol açabileceği iskemik kalp hastalığı (belli bir bölgede kan akımının kesilmesi nedeniyle oluşan geçici kansızlık; bölgesel anemi) rizikosunu önemli ölçüde arttırır. Buna ek olarak , hipertansiyonlu hastalar kanama ve beyindeki kan damarlarının trombozuna (pıhtılaşma/inme) diğerlerinden daha kolay yakalanırlar. Hipertansiyon ayrıca koroner arter hastalığına' da büyük katkıda bulunur ki, bu hastalık sanayileşmiş toplumlarda ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir. Bahsettiklerimizin hepsi tedavi edilmeyen hipertansiyonun sonuçları olup hipertansiyona bağlı morbidite (hastalık), mortalite (ölüm) büyük bir bölümünü oluşturur.

Hipertansiyonun Sınıflandırılması

Hipertansiyon sıklıkla nedenine göre sınıflandırılır. Buna göre 2 tip vardır ;

1- Sekonder Hipertansiyon

2- Esansiyel (primer)

Hipertansiyon Hipertansiyon vakalarının yaklaşık %90'ı, neden (etiyoloji) bilinmediğinden primer ya da daha doğru bir deyimle "esansiyel" hipertansiyon olarak adlandırılır.

Hipertansiyon vakalarının geriye kalan bölümüne, yani yaklaşık %10'una bu durumun nedeni bilindiğinden "sekonder " hipertansiyon denir. Böbrek kökenli olan (renal) hipertansiyon bunların en yaygın olanıdır.

1- Sekonder Hipertansiyon

Bu tipte yüksek kan basıncı, bilinen bir etiyolojiden (hastalıktan) kaynaklanmaktadır. Neden olan hastalık tedavi edildiğinde hipertansiyon düzelir.

Böbrek hastalığı: Renal hipertansiyon olarak adlandırılır. Varolan bir böbrek hastalığı kan basıncının yükselmesine neden olur.

Endokrin hastalıkları: Endokrin sistemi etkileyen hastalıklar kan basıncını da etkiler, çünkü adrenal bezler çeşitli kan basıncını kontrol eden mekanizmaları düzenler.

İlaçlar: Bazı ilaçlar, örneğin kortikosteroidler, oral kontraseptifler (aldosteron sekresyonu ve plazma reninini arttırarak), nazal dekonjestanlar, amfetamin, tiroid hormonları, NSAID, soğuk algınlığı ilaçları, siklosporin, eritropoetin, iştah kesiciler, trisiklik antidepresanlar, MAO inhibitörleri, alkol (günde 70-100 mL civarında alkollü içki alınması hipokalemik alkalozla birlikte hipertansiyona neden olur) kan basıncının yükselmesine neden olurlar. Bu ilaçların bırakılması ile kan basıncı normale döner.

Diğer Sebepler

1- Aort koarktasyonu: aortun doğuştan dar olması

2- Gebelik toksemisi: hipertansiyon, albuminüri, ödem ile karakterize, gebeliğin ikinci yarısında oluşan bir hastalık.

3- Beyin tümörü ya da lezyonu: intrakraniyel basınca yol açarak kan basıncının hızla yükselmesine neden olur.

2-Esansiyel (Primer) Hipertansiyon

Hipertansiyonun bu en yaygın şekli, bilinen nedenlere bağlı değildir. Bu hipertansiyonun ortaya çıkış faktörleri hakkında kesin bilgimiz mevcut değildir. Ayrıca hipertansiyonun başlangıcında rolü olan patogenetik faktörlerin sayısıda çoktur. Hipertansiyon, kalp dolaşım sistemi, noröendokrin, renal sistemi içeren multisistem bir bozukluktur ve güçlü genetik faktörleri içerir. Bu faktörlerden birine ya da bir başkasına farklı derecelerde önem veren çok sayıda ve farklı patogenetik teoriler öne sürülmüştür.

Esansiyel hipertansiyon ayrıca bazı risk faktörleri ile de ilgidir. Bu faktörler hipertansiyonu daha yaygın ve/ya da daha şiddetli yapmaktadır.
- sıvı ve hacim kontrolünde değişiklikle sonuçlanan renal işlev değişikliği
renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminde anormallik
- arteriol duvarlarında artmış sodyum ve tuz
- baroreseptörlerin yeniden düzenlenmesi
- diyetteki tuz miktarının yüksek olması
- anormal psikolojik uyarı
- ırk
- cinsiyet
- yaş
- diabetes mellitus
- aile hikayesinde hipertansiyon
- hiperlipidemi(hiperkolesterolemi)
- sigara içimi
- obesite(şişmanlık)

Hipertansiyonun Derecesi

Hipertansiyon az ya da çok bilinen nedenlere dayanan sınıflandırılmasına ek olarak şiddet derecesine göre de sınıflandırılabilir.

Arteryel hipertansiyon tipi Kan basıncı düzeyi

140/90-160/95 arası SINIRDA
160/96-160/105 arası HAFİF
161/106-180/115 arası HAFİF ŞİDDETLİ
180/115 üzeri arası ŞİDDETLİ

3- KAN PIHTILAŞMASI ( TROMBOZ ) NEDİR ?

Tromboz bir damarın trombüs (damar içinde oluşan kan pıhtısı ) tarafından tıkanmasına denir. Tromboz bacak ve kalçanın iç toplar damarlarında (ven) oluşursa daha ciddi problemler doğurur. Tromboz şayet yüzeydeki toplar damarlarda ise bu bildiğimiz varizdir ve bir öncekine göre dha az tehlikelidir. Derindeki damarlardan kopan kan pıhtısı (trombüs) kalbe doğru akar, kalpten geçen pıhtı akciğerde damar tıkanıklığına (embolizm) sebep olur. Buda kalbin zorlanması ve hatta ölüm demektir, çünkü akciğerde tıkanan damar nedeniyle kan akışı yavaşlar. Bunu önlemek için zorlanır ve nihayet durabilir. Nadiren bu pıhtı beyin damarlarını tıkıyarak beyin kanaması veya kalp damarlarının tıkanması, yani kronar tıkanmasına neden olur. Takriben insanların % 0,2‘ sinde tromboz görülmektedir. Kadınlarda erkeklere göre daha çok görülür.

Trombozun sebepleri:

1-) Kan akışının yavaşlaması
2-) Kan yapısının bozulması
3-) Damar iç yapısının bozulması

Trombozu oluşturan riziko faktörleri:
1-) Uzun süre yatmak zorunda kalmak
2-) Yeterince hareket edememe, uzun süren araba, otobüs veya uçak yolculuğu nedeniyle
3-) Ameliyat veya doğum sonrası kanın pıhtılaşama yapısının bozulması
4-) Kan hastalıkları nedeni ile kan akışının yavaşlaması
5-) Kalp zafiyeti
6-) Şişmanlık
7-) Damar sertlikleri ve kolesterol

Tromboz‘ un Komplikasyonlar:

Tromboz oldukca çok rahatsızlıklara sebep olabilir. Bunlar ;

1-) Emboli: Akciğer damarlarında tıkanma
2-) Beyin kanaması: Trombüsün damarları tıkaması nedeniyle
3-) Bacak ülseri: Bacak damarlarının tıkanması sonocu (Ulcus cruris)
4-) Sepsis: Mikropların kanada yayılması
5-) Kronar yetmezliği: Trombüsün kronarları tıkaması nedeniyle Trombüs beyin damarlarını tıkarsa beyin kanaması, akciğer damarlarını tıkarsa emboli, bacak damarlarını tıkarsa bacak ülseri ve kalp damarlarını tıkarsa kroner yetmezliği gibi rahatsızlıklara sebep olur.

4- KOLESTROL NEDİR ?

Günümüzde kolesterolün kalp hastalığı ile bağlantılı olduğuna ilişkin bir şüphe kalmamıştır. Birçok inceleme anormal kolesterol düzeyinin kalp hastalığı riskini doğrudan artırdığını göstermiştir. Daha da önemlisi, son yıllarda yapılan araştırmalarda kolesterol düzeyini düşürmenin kalp krizi riskini gerçekten azalttığı bilimsel bir gerçektir.
Kolesterol Neden Önemlidir?

Kolesterol, kalp-damar hastalığına yol açan en büyük nedenlerden biridir. Kalp krizlerinin nedeni koroner kalp hastalığıdır. Bu hastalıkta kalbe kan götüren damarlarda tıkanma meydana gelir. Bu tıkanmaların en büyük sebeplerinden biri yüksek kan kolesterolüdür. Ayrıca, ateroskleroz olarak da bilinen bu tıkanmalar bedendeki atardamarların hepsinde meydana gelebilir. Bu da kalp krizine, yüksek tansiyona ve bacaklarda kan dolaşımı sorumlarına veya anevrizmaya (atardamarlarda zayıf bir noktanın yada şişliğin oluşması) neden olur. Kandaki kolesterol düzeyini denetleyerek bu tıkanmaların oluşumu yavaşlatılabilir, hatta durdurulabilir.

Kan Kolesterol Düzeyleri:
200 mg./dL. İstenen düzey.
200-239 mg./dL. Sınrda, yüksek.
240 mg./dL. yada fazlası. Yüksek.
5- ANGINA ( Güğüs ağrısı ) NEDİR ?

Kalp damar hastalığının ( koroner damar ) an sık görünen belirtisidir. Genellikle güğüs üstünde olan baskı tarzında ağrı şeklidir. Ağrı çoğu zaman fiziksel, duygusal veya zihinsel atresin ardından ortaya çıkar. Bazen hastalar nefes darlığı, aşırı yorgunluk, baygınlık hissi, kolda , çenede ağrı gibi belirtilerle de başvurabilirler. Bunlarda angina eşiti belirtiler olarak değerlendirmeye alınırlar.
ANGINA‘YA NEDEN OLAN FAKTÖRLER NELERDİR ?

Angina kalp kasının oksijenlenmesinin ve kanlanmasının yetersiz olduğunun bir göstergesidir.

Kalp gördüğü iş yüküne bağlı olarak zengin kanlanmaya ihtiyaç duyar bunu da koroner damar aracılığı ile sağlar. Eğer koroner damarlarda daralma veya tıkanma olursa kalbe giden oksijen miktarı önemli oranda azalır. Kalbin oksijene olan ihtiyacı egzersiz sırasında, ateşli hastalıklarda, hipoglesemi ( kan şekerinin düşüklüğü ), yemek sonrası, duygusal streslerde artar.
ANGINA GÜNLÜK YAŞAMI NASIL ETKİLER ?

Birçok hastada efor kısıtlaması görülür.

Örneğin; düz yolda yürüyebilirken yokuş çıkamazlar, paket taşıyamazlar. Angina günlük aktiviteyi kısıtlar, fonksiyonel kapasiteyi düşürür ve yaşam kalitesini düşürür.
ANGINADAN NASIL KORUNULUR ?

Koroner arter hastalığından korunmak için risk faktörlerinin kontrol altında tutulması gereklidir. Kontrol altında tutulabilecek risk faktörleri yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol seviyesi, fazla kilo, egzersizden uzak bir yaşamdır.

Bu sürecin başladığını erken safhalarda tanısını koyabilmek için Kardyolojide bir çok tanısal yöntem bulunmaktadır.

1- Efor testi: basit bir test olduğu halde tanısal hassasiyeti düşüktür. %75-95 doğruluk payı vardır.

2- Talyum testi(sintigrafi): Halk arasında ilaçlı efor testide denilmektedir. Bu testte hastanın kalp hızı ister eforla ister ilaçla belli bir seviyeye gelince radyoaktif madde damar yolundan verilir ve gama kamera denilen bir kamera ile kalp filmi çekilir. Bu testin hassasiyeti basit efor testine göre daha yüksektir.

3- Bilgisayarlı tomografi ile koroner anjiografi işlemi: Bu teknik son yıllarda geliştirmiştir. Hasta aynen tomografi filmini çekmek için BT makinasına girer ve kalp hızı belli bir aşamada olduğunda radyoaktif ilaç verilir. Bilgisayar yardımı ile tüm kalp damarlarının resmi bu işlem sonunda çekilmektedir.

4- Konvansiyonel Anjiografi: Halk arasında anjio adıyla en çok bilinen işlem. Bu işlemde hasta bir gece öncesinden midesi boş olsun diye aç bırakılır.

Farklı durumlar için farklı tedavi yöntemleri bulunuyor.

1-Bütün testlerde darlık ya da tıkanıklık görünüyor ya da bundan şüpheleniliyor olmasına rağmen, damarların tamamen normal çıkması durumu mümkündür. (Çok düşük bir oranda olsa da yine de görüldüğü vakalar vardır.)

Bu, kalbin ana damarlarında darlık olmasa da, bilimsel bir hipoteze bağlı olarak kalbin mikrovasküler alanında aterosklerozun olduğunu ya da bu durumun spazma bağlı olduğu gösteren bir tablodur. Aslında sebebi tam olarak anlaşılamayan bir durum anlamına gelmektedir. Bu tür hastalara sadece ilaç tedavisi yapılır.

2-Kalp damarlarında bir veya birkaç yerde çeşitli plaklar veya küçük darlıklar oluşsa da bunların tıbbi olarak girişimsel açıdan bir şey yapılamayacak yerlerde olmaları ya da girişimsel bir işlemin yapılmasına gerek olmaması ihtimali.

Hastanın damarlarında %70‘in üzerinde bir darlık görülmüyorsa girişimsel bir işleme gerek duyulmamaktadır. Bazı hastalarda ise, darlık görülen damarları çok uçta olduğu için balon ve stent uygulamalarından yarar görmeyecekleri düşünülerek girişimsel işlemler uygun görülmemektedir.
Bu durumda ise uzun vadeli ilaç tedavisi uygulanmaktadır.

3-Girişimsel tedavi yöntemleri stent ve balon tedavisi anlamına gelmektedir. Birkaç damarda çeşitli darlıkların ortaya çıkması ve hastanın uygunluğuna göre çeşitli tekniklerle bu damarları açma yöntemlerinin uygulanması.

Ameliyattan önceki son aşama olarak adlandırılan bu aşamada pek çok tedavi seçeneği vardır. Hangi damar açma tekniğinin kullanılacağına lezyonun (hasarın) kaynağına göre karar verilmektedir.

En çok kullanılan yöntem, damarı balonla açarak stent yerleştirme yöntemidir. Eğer çok kireçlenmiş bir damar yapısı varsa, damarda uzun bir hasar varsa o zaman başka tedavi yöntemlerine başvururlur. Damarın içini tıraşlayıcı bir sistemle, önce damarda bir açıklık sağlayıp sonra stent takma işlemi gerçekleştirilir. Ancak bu sistemin sonuçları klasik yöntemden daha iyi değildir çünkü uzun vadede, yeniden tıkanma ihtimali yüksektir.

4- Koroner arter by-pass ameliyatları birden çok damarda tıkanıklık ve darlık olan hastalarda uygulanmaktadır. Ayrıca kalbi besleyen ana damardaki lezyonlarda da hastayı ameliyatlı uygulamaya mecbur bırakmaktadır. İnce damar yapısı olan hastalar için de yeniden tekrar oranı yüksek olduğu için ameliyat ön planda tutulan bir yöntemdir. Damarı tam tıkalı olan ve girişimsel kardiyoloji teknikleriyle damar geçilemeyecek kadar kireçli olan hastalarda da cerrahi tedavi önceliklidir.

KALBİNİZİ KORUMANIN YOLLARI :

* SAĞLIKLI BESLENİN
* BEL ÖLÇÜNÜZE DİKKAT EDİN!
* MENOPOZU GECİKTİRİN!
* DÜZENLİ SPOR YAPIN STRESTEN UZAK DURUN!
* İŞİNİZDE SINIRLARINIZI ZORLAMAYIN!
* SAĞLIĞINIZI KONTROL ALTINDA TUTUN!
* PSİKOLOJİK DESTEK ALIN!
* ACELECİ OLMAYIN!
* ALKOLÜ SINIRLANDIRIN!
* SİGARA İÇMEYİN !
* DUA EDİN !





SENDE YORUM YAP!

Whatsapp