Gms Tedavisi Tarihçesi

Gms Tedavisi Tarihçesi :

Son on yedi yıl içinde ağrı sendromlarının zihin-beden etkileşiminin bir sonucu olduğu gibi belli başlı bir tamsal görüş ortaya koymamla birlikte, GMS için uyguladığım tedavi yöntemim de gelişti. Birden durumun aslında bu olduğunu kavramaya başlayınca, buna doğrudan verdiğim tepki ne düşündüğümü hastaya da açıklamak oldu. Bunun yanı sıra, her zaman yaptığım gibi fizik tedaviyi de tavsiye ettim. Düşüncem böyle bir tedavinin kimseye zararının dokunmayacağı yolundaydı. Belirtilerin ortaya çıkmasına neden olan şeyin oksijen yetmezliği olduğuna inandığımdan ve tüm fizik tedavi önerilerim bölgesel kan dolaşımını artırmaya yarar nitelikte olduğundan, bu aslında fayda sağlayabilirdi. Zaman geçtikçe ilginç bir şey ortaya çıktı. İyileşme gösteren hastalarımın çoğunun ağrının duygusal etkenlerden kaynaklandığını kabul edenler olduğunu fark ettim. Tanıya kuşkulu yaklaşmayı sürdürenlerden bazıları da fizik tedaviye yanıt verdi. Fizik tedavi uygulayan uzmanların kiminin diğerlerinden daha başarılı olduğu da bir gerçekti. Bu gözlemlere dayanarak, tedaviye dair iki sonuca ulaştım:

1. Kişinin iyileşmesindeki en önemli etken neler olup bittiğinin farkına vardırılmasıdır, diğer bir deyişle bu rahatsızlığın "penisilini" bilgidir.

2. Kimi hastalar fizik tedavi ve/veya fizik tedavi uzmanına plasebo tepkisi verir. Daha önce de söylenmiş olduğu gibi ilk başlarda plasebo tepkisi iyi gelse de genellikle geçicidir.
Bizim hedefimiz ise tam ve kalıcı tedavi elde etmektir.

Plasebo tepkisinin ne denli etkili olabildiğini anlamak güç değildi, ancak benim ilgimi çeken hastaya durumu ile ilgili verilen bilginin nasıl da apaçık önem taşıdığıydı. Bu yapılan bilgi tedavisiydi ve hiçbir anlam ifade etmiyor gibi görünüyordu. Ancak ondan elde ettiğim verimden hoşnuttum ve tedavimdeki başarı oranı gitgide iyileşiyordu. Ayrıntılar hala açıklayamıyor olsam da en sonunda neler olup bittiğini kavradığım hissini taşıyordum. Ayrıntıların açıklanamıyor olması çok da can sıkıcı değildi; ne de olsa uğraştığımız beyinle ilgili bir süreçti ve beynin işleyiş biçimiyle ilgili çok az şey bildiğimiz de herkesçe bilinen bir gerçekti.

Bu dönemde Gerilim Miyozit Sendromu'yla ilgili her şeyi öğrenip fizik tedaviyi, süreçte etkin olan psikolojik süreçlerin tartışılması yöntemiyle birleştirerek uygulayan yetenekli bir fizik tedavi uzman topluluğuyla çalıştım. Fizik tedavi uzmanı olmalarının yanı sıra benim vekilim gibiydiler. Daha sonralar fizik tedaviyi kesme kararım sancılı oldu çünkü kendini bu işe adamış bu uzmanların başardıkları işleri gerçekten takdir ediyordum. Bu yıllarda bugüne dek varlığını sürdürmüş olan Howard A. Rusk Rehabilitasyon Enstitüsü bünyesinde çalışan bir psikolog topluluğuyla da yakın bir çalışmam oldu. Psikoloji hakkında onlardan çok şey öğrenmemin yanı sıra kendileri tedavi sırasında psikoterapiye gereksinim duyan hastaların tedavisinde de çok önemli roller üstlendiler. 1979'da, belki de gecikmeli olarak tartışma-seminerleri olarak adlandırılabilecek buluşmalarda hasta topluluklarını bir araya getirmeye başladım. Her geçen yıl, hastanın GMS konusunda eğitilmesinin nasıl da yaşamsal önem taşıdığı biraz daha netleşti. Kimi zaman uzun süreli psikanaliz ya da psikoterapi görmüş ancak hala ağrı sendromlarından yakınan hastalarla karşılaştığım oldu. Bunun sonucunda psikolojik kavrayışın hastalığın engellenmesi için yeterli olmadığı açıklık kazandı. Hastalar GMS ile ilgili gerçekleri öğrenmeden ağrı ortadan kaybolmuyordu. Önceleri birer saat olmak üzere dört kez, sonraları ise ikişer saatten iki kez olmak kaydıyla seminerler vermeye başladım. Bunlardan illa GMS fizyolojisi ve tanısına, diğeri ise psikoloji ve tanısına ayılmıştı. Bu seminerlerin amacı açıktı, eğer bilgi hastaların iyileşmesinde bu denli büyük rol oynuyorsa, GMS hakkında iyi bit; eğitimden geçmeleri de şaşırttı, Daha doğrusu, hastaların kendilerinde ne olmadığım (tüm yapısal tanılar) ve ne olduğunu (GMS) bilmesi gerekliydi. Tamamen bedensel bir yaklaşımla söylemek gerekirse GMS zararsızdı, dolayısıyla bedensel olarak endişelenmeleri gereken bir şey yoktu. Tüm yasaklamalar ve uyanlar gereksizdi. Aslında, korkunun doğmasına neden olarak sorunun kötülemesine bile neden oldukları bir gerçekti.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp