Dikkat Eksikliği, Unutkanlık Ve Beyin

Dikkat Eksikliği, Unutkanlık Ve Beyin :

Dikkat eksikliği son yıllarda sıkça duyduğumuz ancak ilaçsız çözüm yolu noktasında yeterli kaynak bulunamayan konuların başında geliyor. Günümüze baktığımızda hem yetişkin insanlarımızın hem de çocuklarımızın başlıca sıkıntılarından bir tanesinin dikkat eksikliği ve unutkanlık olduğunu görüyoruz. Dikkat eksikliği ve unutkanlık denildiği zaman kuşkusuz akla gelen ilk organımız beynimizdir.

Beyin genel yapısı itibarıyla iki ana kısımdan oluşmaktadır: Sağ Lob ve Sol Lob.

Son yıllarda yapılan araştırma sonuçları bizlere beynin her iki lobunun farklı fonksiyonlarda etkin olduklarını göstermiştir. Bunun yanında beyin, ölen hücrelerin tazelenmediği bir organ olarak bilinirdi. Son yıllarda yapılan araştırmalar bize bunun böyle olmadığını, beynin etkin kullanıldığında yeni hücreler ve bağlantılar oluşturduğunu da göstermektedir.

Sağ lob daha çok görsellik, bütünü görebilme, sanatsal faaliyetler gibi konularda etkinken, sol lob ise daha çok akademiksel faaliyetler, dil öğrenimi, detayları görebilme gibi fonksiyonlarda etkindir. Dikkat eksikliği problemini aşmada ve unutkanlığı azaltmada temel etken beynin her iki lobunun da aktif hale getirilmesidir. Kişilerin çok büyük bir çoğunluğunda beynin bir lobu baskın bir şekilde çalışmaktadır. Ya sağ lob veya sol lob aktif olarak çalışmaktadır. Her iki lobu da etkin bir hale getirebilmek ise unutkanlığı önlemede ve dikkat eksikliğini problemini aşmada temel teşkil etmektedir.

Birden çok ölçüt incelenerek, bireylerde beynin hangi lobunun aktif olduğunu öğrenmek mümkündür. Bu ölçütlerden bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Örneğin eğer okul yıllarında sözel dersleri daha rahat kavrayıp öğreniyor idiyseniz, sıklıkla rüya görüyorsanız, gördüğünüz rüyaları net bir şekilde hatırlıyorsanız, takım oyunları oynamaktan hoşlanıyorsanız, konuşurken el-kol hareketlerini-mimikleri-jestleri fazlaca kullanıyorsanız, saat tahmini yaparken zorlanmıyorsanız, gördüğünüz bir yüzü kolay kolay unutmuyorsanız muhtemelen sizin sağ lobunuz aktif çalışıyordur.

Bunun tersine okul yıllarında sayısal dersleri daha rahat kavrayıp öğreniyor idiyseniz, nadiren rüya görüyor ve net olarak rüyalarınızı hatırlayamıyorsanız, bireysel sporları yapmaktan daha çok keyif alıyorsanız, konuşurken beden dilinizi fazlaca kullanmıyorsanız, saat tahmini yaparken zorlanıyorsanız, kişilerin yüzlerini hatırlamakta zorluk çekiyor isimleri rahatlıkla hatırlıyorsanız bilin ki büyük bir ihtimalle sol lobunuz aktiftir.
Buna benzer ölçütlerle kişide beynin hangi lobunun aktif olarak çalıştığını tespit etmek mümkündür.
Sağlıklı bir insan için yürümek temel eylemlerden biridir. İnsan yürüme eylemini gerçekleştirirken zorlanmaz. Yürüme eylemi normal şartlarda iki bacağımızı da kullandığımız bir eylemdir. İki bacağımızı da kullanarak rahatlıkla bir yerden bir yere gidebiliyoruz ve bu faaliyet insanı çok zorlamaz. Ama şöyle bir tabloyu zihninizde canlandırmanızı istiyorum:

Herhangi bir ayağınızı bağladığınızı ve tek ayakla yürüdüğünüzü, daha doğrusu yürümeye çalıştığınızı, hayal edin. İki ayağınız olmasına karşın tek ayakla yani sıçrayarak bir yerden bir yere ulaşmaya çalışıyorsunuz. Bu hem saçma, hem gereksiz, hem de çok yorucu bir eylem olurdu kuşkusuz. Çünkü sıçramak ciddi bir efor sarf etmenizi gerektirir. Aynı zamanda iki bacağınız varken birini kullanmamak en basit ifadeyle akılsızlık olurdu herhalde.

Aslında beynin bir lobunu aktif kullanıp diğerini atıl bırakıp kullanmamak da bu örnekteki tek ayakla yürümeye benziyor.
Şimdi soru şu: İki beyin lobumuz varken bir tanesini kullanmak ve bu şekilde bir şeyler öğrenip hafızada tutmaya çalışmak ne kadar isabetli bir davranıştır?
Dikkati geliştirmek, hafızayı güçlendirmek ve bu şekilde unutkanlığın önüne geçebilmek mümkündür. Burada önem arz eden birkaç kavram var. Şimdi de onlardan bahsetmek istiyorum. Dikkat ve hafıza konusunda belki de önem derecesi en büyük olan kavram görsellik. Bir bilgi görsel hale geldiğinde unutma olayı da büyük oranda azalır. İkinci önemli kavram ise duygulardır. Burada iki soru sormak istiyorum.

- Birincisi: Beş gün önce akşam yemeğinde ne yediniz?
- İkincisi: Çocukluk yıllarınızda zihninizde kalan anılarınız var mı?


Yaptığım seminerlerde katılımcılara genellikle bu iki soruyu sorarım. İlk soruyu katılanların çok büyük bir çoğunluğu hatırlamazken, ikinci soruya hayır yanıtını veren yani ben çocukluğumla ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum diyen tek bir kişiye bile rastlamadım.
Biri beş gün öncesine ait bir soru biri yıllar öncesine.
Sizce neden böyle olmaktadır?
İşte bu sorunun cevabı yukarıda bahsettiğim kavramda gizli, yani duygular da. İşin içine duygu girdiğinde unutma olayı neredeyse sıfırlanır. Hele bir de yaşanan duygu - olumlu veya olumsuz - yoğunsa unutma neredeyse hiç olmaz.
Bir diğer kavram ise farklılıktır. Beş gün öncesi, yemeği cumhurbaşkanı ile yeseydiniz veya çok sevdiğiniz bir sanatçıyla yeseydiniz unutur muydunuz acaba? Farklılık bizim dikkatimizi çeken en önemli şeydir.
Bir diğer önem arz eden kavram da görselliktir. Görsel olarak alınan bir bilgiyi beyin farklı bir şekilde işleyerek unutmayı azaltır. Bilgiyi görsel hale getirilebilirsek unutmayı unutmak mümkün olabilir. Araştırma sonuçları görsel olarak öğrenilen bilgilerin unutulma oranının görselliğin olmadığı öğrenmelere göre 4 kat daha az olduğunu göstermektedir.

Tüm bunların yanında ve ötesinde bir kavram daha var. O da tekrar. Öğrenmede, hafızaya almada tekrar olmazsa olmaz şartlardan biridir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp