Destek Anketler

Destek Anketler :

Güven yaratma konusunda önemli bir etkeni de, çoğunluğunun programı başarılıyla tamamladığı eski hastalar oluşturur. 1982 yılında, 1978 ve 1981 yılları arasında tedavi görmüş 177 kişi üzerinde bir anket yaptık. Bunların yüzde yetmiş altısı normal yaşantılarını ya hiç ağrısız ya da çok az ağrıyla sürdüren, yüzde sekizi iyileşme kaydetmiş ve yüzde on altısı değişim yaşamamış kimselerdi. Bu hastaların bazıları seminerlerden fayda sağlamamıştı; elbette pek çok açıdan o zamanki programın kapsamı bugünküne göre çok daha dardı.

1987'de buna benzer bir anket daha yapıldı, bu kez katılımcı topluluğu kendilerine BT taraması sonucunda fıtıklaşmış disk tanısı konmuş ve 1983-1986 yıllan arasında programımıza katılmış kimselerden seçilmişti, Bu kez % 88 oranında (doksan altı kişi) bir başarı elde edilmiş, % 10'luk kesimde iyileşme kaydedilmiş ve % 2'lik kesimde de değişim gözlenmemişti.

Ancak bunlardan daha yakın zamanda 1986 yılında tedavi gören gazeteci yazar Tony Schwartz'ın New York dergisine yazdığı Dr. Bernie Siegel ile ilgili makalede bildirdiğine göre doktorun uyguladığı kırk kişilik tedavi programına katılanların otuz dokuzu ağrıdan kurtulmuştu. Ben buna Schwartz'ın dizisi adını veriyorum.

Los Angeles, Cedars-Sinai Tıp Merkezi, Ayakta Hastalara Bedensel Hekimlik Bölümü'nde yönetici yardımcısı olarak görev yapan genç meslektaşlarımız Dr. Michael Sinel bu tanıyı koyarak elli hastayı iyileştirmiş bulunmakta. Onun çalışması dikkate değerdir çünkü onun hasta topluluğu arasında gerilim kaynaklı rahatsızlık fikrini kabule açık olmayan ve işini iyice güçleştiren pek çok kimse de bulunmaktadır. Ancak bu kitapta yer alan temel kavramlar üzerinden tedavi ettiği hastaların % 75'inin ağrısı iyi pek iyi arası bir başarı ortamıyla ortadan kaybolmuş, % 90'lık kesim ise gözle görülür işlevsel gelişme kaydetmiştir.

Tıp buluşmalarında meslektaşlarımı gözlem yapmaya ve harici bir kuruluş tarafından gerçekleştirilecek bir anket yürütmeye davet ediyorum .. Benimki gibi etkileyici istatistiklerle karşılaşmanın tıp çevrelerinde kuşkuya neden olması kaçınılmazdır. İstatistiklerin olumlu etki yaratmaya devam edeceğine inanmanın nedeni artık danışma hizmeti vermeden önce hastalarla görüşüp tanıyı kabule açık olmayacak kimseleri zaten caydırıyor olmalıdır. İşin aslı şu ki sırt ağrısı çeken nüfusun yalnızca küçük bir kısmı tanıyı kabul edebilmektedir ve GMS tanısını asla kabul edemeyecek birini tedavi etmeye uğraşmak da büyük zaman ve enerji kaybı olacaktır.

Kimi eleştirilere göre bu denli iyi sonuçlar elde etmem sadece benim görüşlerime inanan kimselerle çalışıyor olmama bağlıymış. Doğrusu şu ki, yalnızca ağrılarının kaynağının duyguları olduğu düşüncesini kavramaya zihinsel yatkınlık gösteren kimselerle çalışabilmem olanaklıdır. Böyle olsa da, hastaların çoğu ilk ziyaretinde kuşkuludur. Onları tanının ardındaki mantığa ikna etmek benim görevimdir çünkü ancak duyguların rolünü kabullenerek beynin yapmakta olduğu şeye bir son vermesini sağlayabiliriz. Bu inanma değil, öğrenmedir.

Bir cerrah iyi sonuç verme olasılığı çok düşük bir ameliyata girmek ister mi? Benden istenen bir cerrahtan daha mı az seçici olmamdır? Eleştiriden söz etmişken, meslektaşlarımdan gelen bir diğer eleştiri ise boyun, omuz ve sırt sendromlarının çoğunun GMS kaynaklı olduğunu söylemekle çok ileri gittiğim yolundadır. Söylediklerine göre, ancak vakaların yüzde otuz ila kırkı konusunda haklı olabilirmişim.

Eğer sırt ağrısı çekenlerin % 30 ila % 40'1 GMS olabilir diyorlarsa, acaba bu eleştirenlerin kendileri neden asla bu tanıyı koymuş değildir? Üzücü gerçek onların bunu yapamayacağıdır çünkü bu uzun zamandır benimsenmiş olan önyargıları bir kenara bırakıp ağrı sendromunda duyguların oynadığı rolü kabul etmek demektir ki, burada Batı Virginia Senatörü Byrd'dan bir alıntı yapacak olursak, bu onlar için "içgüdüsel bir yetersizlik" tir. Bu sonuçlar tanının kesinliği ve tedavi programının etkinliğine kanıt oluşturacak tek verilerdir. Aslında gelen pek çok insan başarıyla tedavi edilmiş bir ya da birkaç insan tanımaktadır. Ancak bu tıpta yeni bir şey değildir.

En iyi tavsiye mercii hala tedavisi başarıyla sonuçlanmış hastadır. Ağrının önemli kısmından kurtulmamış (herkes zaman zaman az miktarda ağrıya maruz kalacaktır) ve korku duymadan beden sel faaliyete girmeyen kimseleri başarıyla tedavi edilmiş kabul etmediğimi bir kez daha vurgulamak isterim. Daha önce de değindiğim gibi, bedensel faaliyet korkusu kronik ağrı çeken birinin yaşadığı sorundan daha sınırlayıcı olabilmektedir. Hemen hemen muayene ettiğim herkes korku (bir yerini incitme, nöbeti geri getirme korkusu) mahkumudur ve korku ilgiyi duygulardansa beden üzerinde odaklamanın ağrıdan da iyi bir yoludur. Onlar bu ısrarcı korkudan kurtarmak bizim görevimizdir. Kendimi durmadan iletiyi karşı tarafa aktarabilmenin yollandı ararken buluyorum. Belirli türüceler kimilerine ulaşırken diğerlerini etkilemez, bu nedenle hepsini kullanıyorum:

"Bizim yapacağımız bedeninin duygularına karşı bedensel tepki vermesini durdurmaya çalışmak."
"Senden bilinçaltına iletiler yollamayı öğrenmeni istiyoruz."
"Bilgi bu rahatsızlığın penisilinidir."
"Şifa bilgeliktedir."
"Şifa bilgidedir."
"Şu ana dek bilinçaltı zihnin görevi üstlenmişti; sana bilinçli zihninin gücü ele geçirmesini nasıl sağlayacağını öğreteceğim."
''Beynine sinirlen; onunla konuş, ona dünya kaç bucak göster."
"GMS zihninin sana kurduğu bir tuzak - sakın düşme."
"GMS dikkatini duygusal alemde olup bitenlerden uzaklaştırmak için düzenlenmiş bir ek gösteri."
"Belirtiler insan ruhunda olup biteni örtmeye yarayan bir maske."
"Omurganda ortaya çıkan yapısal değişimlerin çoğu doğal oluşumlar."
"Beyin bastırılmış öfkeyle karşılaşmak istemez, bu yüzden de ondan kaçar durur."
"Ağrıyı yadsıyarak ya da ona gülüp geçerek aslında beyne, kaslara yeni iletiler yollamasını öğretiyorsun."
"Biz senin kafandan sarkan Demokles'in kılıcını eline almana yardım edeceğiz."

Özellikle de bir hastama, tedavisinin sonunda bana aşağıdaki şiiri sunan Bayan Norma Puziss'e minnettarım. Bu şiir artık bizim seminer tartışmalarımız olağan bir parçasıdır.

Ruhsal düşün, bedensel değil
İşte en kafa karıştırıcıcı fikri buldum sana,
Kim bilir ki oysa
Derinden bastırılmış duygular
Böyle bir gerilim yaratsınlar
Tabii GMS‘ yi
Anmaya gerek yok.
Korkacak hiçbir şey yok,
Bilinçaltı, duyuyor musun?
Sırtı rahatsız olanın felaketisin sen;
Dikkat gitsin öteye
Ana kaynak gerilimden diye
Ağrıya odak/anan sensin.
İşte sırrın olduğu ifşa
Kayboldu nüfuzun da.
Öyleyse vazgeç ver istifanı
Ne de olsa GMS‘ nin yok bir zaman
Ben kendime hakimim, sen değil
Ve öğrendim ki en sonunda
Ruhsal düşünemem gerek bedensel değil

Eminim en temel düşünceleri bir araya toplayan bu şiirin pek çok hastama yardımı dokunmuştur.

GMS hastalarının en temel özelliklerinden biri kendilerine hakim olmadıklarını duymadan ve kurban gibi hissetmeleri olduğundan, tedavi programı onlara ağrının kaynağında zararsız bir süreç olduğunu, göstererek güçlerini tekrar kazanmalarına yardımcı olmalıdır. Ben hastalarımı, duydukları güçlü kapana kısılmışlık hissini atıp ağrıya karşı küçümseyici bir tavır takınmaya teşvik ediyorum. Bu tavır bilinçaltına bir ileti göndererek onun bedene odaklanma yönteminin başarısızlığa uğramak üzere olduğunu söyler ki bu da ağrının son bulması anlamına gelir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp