Kur'ân'ı Okuyup Gözetmek ve Onu Unutmaya Meydan Vermemek Hakkında

Kur'ân'ı Okuyup Gözetmek ve Onu Unutmaya Meydan Vermemek Hakkında :

 Bilki kıraatin en faziletlisi namazda olandır. Şafii ve diğer bir kıs-mın görüşüne göre, namazın kıyamını (ayakta duruşunu) okumakla uzatmak, secde ve başkasını uzatmaktan efdaldir. Namaz dışında kı-raatin efdali ise gece kıraatidir ve onun son yarısı, ilk yansından daha faziletlidir. Akşam ve yatsı arasında da kıraat sevilir. Gündüz kıraatinin efdali ise sabah namazından sonra olandır. Vakitlerin hiç birinde ve namazın nehyedildiği zamanlarda dahi okumaktan kerahet yoktur, ibn-i Ebi Davud rahımehullah, Muaz ibn-i Rufa'a rahimehullah yoluyla onun şeyhinden, "Onlar ikindiden sonra okumayı hoş görmediler ve o vakit Yahudilerin ibadet ve kitablarını okuma zamanıdır, dediler." şeklinde rivayet ettiği sözün dayandığı bir delil yoktur ve bunun için makbul değildir. Okumak için günlerden: Cum'a, pazartesi, perşembe ve arife günü, on günlerden; Zilhiccenin ilk on günü ve Ramazanın son on günü, aylardan da Ramazan ayı seçilir ve tercih edilir.

 HATİM EDEBLERİ VE ONUNLA İLGİLİ HUSUSLAR

 
Yalnız okuyan için, hatmin namaz içinde olmasının müstehab ol-duğu daha evvel geçti. Namaz dışında hatmeden ve toplu halde bunu yapan cemaat için, daha önce geçtiği gibi müstehab olan, hatmi gecenin veya gündüzün evvelinde yapmaktır. Şeriatin nehyettiği bir güne tesadüf etmedikçe hatim günü oruç tutmak da müstehabdır. Kûfe-li tabiilerden Talha ibn-i Musarraf, Müseyyeb ibn-i Rafi ve Habib ibn-i Ebi Sabit rahimehullahu ecmain'den hatmettikleri gün oruç tuttukları sahih olarak rivayet edilmiştir. Okumayı bilen ve bilmiyenler için hatim meclisinde bulunmak müstehabdır. Sahihlerden rivayetimize göre, "Hayra şahid olmaları, müslümanların dua ve ibadetlerini görmeleri için, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem, hayızlı kadınlara bayram namazı yerine çıkmayı emrederdi."
 Ed-Daremî'nin Müsned'inde rivayetimize göre, İbni Abbas radıyal-lahu anhüma, Kur'ân okuyanları bir adama gözletirdi. Biri hatmetmek istediği zaman gider, hatminde hazır olurdu.
 İbn-i Ebi Davud'un, Enes'in arkadaşı tabii Katâde'den rivayetine göre, Enes radıyallahu anh, Kur'ân'ı hatmettiği zaman aile halkını toplar ve dua ederdi. İbn-i Ebi Davud, tabii el-Hakem ibn-i ütey-be'nin şöyle dediğini rivayet etti: "Mücâhid ve übâde ibn-i Ebi Lüba-be, beni da'vet ettiler ve: "Kur'ân'ı hatmetmek istediğimiz için seni çağırdık. Çünkü, Kur'ân hatmi sırasında dua makbuldür ve Kur'ân hatmi esnasında rahmet iner deniliyordu." dediler."
 Ve sahih bir isnad ile Mücâhid'den, "Onlar, rahmet iner diyerek Kur'ân hatmi zamanında toplanırlardı." dediğini rivayet ettik.
 Geçen sebeplerden dolayı, hatim sırasında dua etmek müekked bir şekilde müstehabdır. Humeyd el-A'rac rahimehullah'dan şöyle dediğini rivayet ettik: "Kim Kur'ân okur, sonra dua ederse dört bin melek duasına "Âmin" der."(3> Devamlı ve ısrarlı dua etmek, mühim işler için dua etmek ve bunu şümullü kelimelerle yapmak gerekir. Duanın çoğunun veya hepsinin ahiret işleri ve müslümanların işleri için, sultanın ve diğer idare âmirlerinin ıslahı, taatlere muvaffak olmaları, şeriata muhalefet etmekten korunmaları, hayır ve takva hususunda yardımlaşmaları, hakkı ayakta tutmaları, hak üzerinde bir-leşmeleri, din düşmanlarına ve diğer muarızlara galib gelmeleri için olmalıdır. "Âdâbü'l-Kurrâ" kitabında bu duaların bir kısmına işaret ettim ve veciz olanlarını zikrettim. İsteyen ondan nakledebilir. Kur'ân'ı bitirdikten sonra müstehab olan, hatme bitişik olarak bir yenisine başlamaktır. Selef bundan hoşlanır ve buna, Enes radıyallahu anh'den rivayet edilen: "Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem: "Amellerin en iyisi konmak ve göçmektir" dedi. Bunlar nedir? diye sorulduğu zaman: "Kur'ân'ı bitirmek ve tekrar başlamaktır" buyurdu." hadisini delil olarak gösterdiler.

 HİZBİNİ OKUYAMADAN VE MÜTAD VAZİFESİNİ YAPAMADAN UYUKLAYAN HAKKINDA

 
Ömer ibn-i Hattab radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Gece içindeki hizbinden (Kur'ân okuyuşundan) veya onun bir kısmından uyuyakalan, onu sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa ona gecede okumuş gibi yazılır."'4)

 KUR'ÂN'I OKUYUP GÖZETMEK VE ONU UNUTMAYA MEYDAN VERMEMEK HAKKINDA

 Ebu Musa el-Eş'arî radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bu Kur'anı, sık okumak suretiyle gözetip muhafaza ediniz. Muhammed'in varlığı elinde olan (Allah)a yemin ederim ki o, iplerle bağlanan deveden daha çabuk sıyrılıp (habersiz) gider."
 İbn-i Ömer radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kur'ân sahibinin misâli, tıpkı bağlanan devenin sahibi gibidir. Gözetirse onu yerinde tutar, bırakırsa o gider."(6)
Enes radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Adamın mescidden çıkaracağı bir çöpe varıncaya kadar, ümmetimin bütün sevabları bana gösterildi. Ve ümmetimin günahları da bana arzedildi. Onların içinde, bir adamın-kendisine verilen Kur'ân'dan bir sûre veya âyeti unutmasından daha büyük günah görmedim."
 Ve Sa'd ibn-i übâde radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasu-lüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim, Kur'ân okur ve sonra unutursa kıyamet gününde cüzzamlı olarak Allah'la karşılaşır."

 OKUYANIN RİAYET ETMESİ GEREKEN MES'ELELER VE EDEBLER HAKKINDA

 
Bunlar oldukça çoktur. Uzatarak usanç vermek korkusundan ve kendileri de meşhur olmalarından dolayı delillerini atarak bunlardan bir kaçını zikredeceğiz. Bu mevzuda ilk emredilen şey, kıraatte Ihlâs ve onunla Allah Teâlâ'yı kasdetmek, bundan başka bir gaye gözetmemek, Kur'an'a karşı edeb göstermek, Allah Teâlâ ile konuştuğunu ve O'nun kitabını okumakta olduğunu zihninde canlandırmak ve Allah'ı gören bir insan hali içinde okumaktır. Çünkü, o, Allah'ı görmese de Allah onu görür.
 Okumak isteyen kimsenin, misvak veya onun gibi bir şey ile ağzını temizlemesi gerekir. Misvakın en beğenileni erak çubuğundan olandır. Başka çubuklarla, sert çabut ve benzeri temizleyici şeylerle de misvak yapmak caizdir. Misvaklama sünnetinin sert parmakla hasıl olmasında Şafiî ashabının üç görüşü vardır. Onlarca en meşhur görüşe göre, bununla hasıl olur. ikinci görüşe göre olmaz. Üçüncüsüne göre ise başkasını bulamazsa olur; fakat başka bir şey bulursa parmakla misvak olmaz. Misvak yaparken, ağzının sağ tarafından başlayıp enlemesine sürtmeli ve bununla sünnete uymayı niyet etmelidir. Arkadaşlanmızın bazısı, "Misvak yaparken:
 «Allahümme bârik lî fihi yâ erhamerrâhimîn.
 "Allahım! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Bana bunda bereket kıl demelidir." dedi. Misvak yapan bunu dişlerinin dış ve iç taraflarında yapmalı ve misvakı dişlerinin uçlarında, et kısımlarında ve üst damağında hafifçe gezdirmelidir. Ne çok kuru, ne de çok yumuşak olmayan normal bir çubuk ile misvak yapmalıdır. Çok kuru olursa misvakı su ile yumuşatmalıdır. Ağzı, kan veya başka bir şeyle necis olmuş ise onu yıkamadan okumak mekruhtur. Fakat haram mıdır? Bunda iki görüş vardır. En sahihine göre haram değildir. Bu mes'ele ve bu bahsin kalan kısımları kitabın başındaki bölümlerde geçti.
Okuyanın huşu, düşünce, tevazu ve sükunet içinde olması gerekir. İstenen ve aranan budur. Bu hal ile gönüller genişler ve kalbler aydın-lanır. Bunun delilleri sayılamayacak kadar çok ve söylenmeye ihtiyaç göstermeyecek kadar meşhurdur. Seleften bir çokları, bütün gece veya onun büyük bir kısmında tek bir ayet okur, tekrar eder ve düşünürdü. Onların kimisi okurken bayılır ve kimileri de ölürdü. Kıraat sırasında ağlamak ve buna muktedir olamayanın ağlar gibi yapması müstehabdır. Çünkü okurken ağlamak arif (Allah'ı bilen)lerin sıfatı ve Allah'ın salih kullarının belirtisidir. Allah Teâlâ: "Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar ve bu onların gönüllerindeki rikkati artınr."^9) buyurur. Bu konuda bir çok hadis ve eseri "et-Tıbyan" da zikrettim. Değerli üstad; keramet, ma'rifet, ilahi vergiler ve inceliklerin sahibi İbrahim el-Havvâs radıyallahu anh şöyle dedi: "Kalbin devası beş şeydir: Düşünerek Kur'ân okumak, mide boşluğu, gece kalkması, seherde yalvarmak ve salihlerle oturmak."

 Mushafdan okumak, ezbere okumaktan efdaldir. Ashabımız böyle dediler ve selefin meşhur görüşü de budur. Fakat bu hüküm mutlak değildir. Ezberinden okuduğu zaman adama daha çok düşünmek, tefekkür etmek, kalb ve gözleri bir noktada toplamak hasıl olursa ezbere okumak Mushafdan okumaktan efdaldir. Bu hususlarda ikisi müsavi iseler Mushafdan okumak efdaldir ki, selefin demek istediği de budur.

 Bazı hadis ve eserler, kıraatte sesi yükseltmek, bazıları da gizli okumak faziletini ifade etmektedirler. Alimler şöyle dediler: "Bunları birleştirmek yolu odur ki, gizli okumak, riyadan daha uzak olması hasebiyle bundan korkanlar için, sesli okumaktan efdaldir. Riyadan korkmayanlar için ise namaz klana, uyuyana veya başkalarına eziyet vermemek şartıyle sesli okumak efdaldir. Sesli okumakta amelin daha büyük olması, faydasının başkalarına da dokunması, okuyanın kalbini uyandırması, gücünü tefekkür üzerinde toplaması, kulaklarını dinlemeye sevk etmesi, uykuyu kaçırması, himmeti artırması, uykuda olanı ve gafili uyandırıp kendilerine ibadet azmi vermesi... onun faziletinin delilidir. Bunlardan birini kasdederek okunduğu zaman sesli okumak daha faziletlidir."

 Okuyuşta sesi güzelleştirmek ve zinetlendirmek, temtıyt yaparak kıraat hududunu aşmadıkça müstehabdır. Bunda ileri giderek bir harf artıracak veya gizleyecek şekilde okunsa sesi güzelleştirmek adına yapılan bu okuyuş haramdır. Nağmelerle okumanın hükmü de budur. İfrad edilmesi haramdır, yoksa değildir. Zikrettiğimiz sesi güzelleştirmekle ilgili sahih ve başka hadisler çok ve meşhurdur. Bunların bir kısmını kıraat edebleri bahsinde söyledim.

 Sûrenin ortasından okumaya başladığı zaman okuyan için müstehab olan, birbirine bağlı sözlerin ilkinden başlaması ve vakfedip durduğu zaman da kelam sözünün bittiği yerde durmasıdır. Ne başlarken ve ne de son verirken cüzü, hizib ve üşürlerle bağlı kalmamalıdır. Çünkü onların çoğu birbirine bağlı sözlerin ortasındadır. İnsan, edebleri gözetmeyerek bu nehyettiğimizi yapanların çokluğuna aldırma-malıdır. Bu hususta misal olmak üzere, değerli üstad Ebu Ali El-Fu-dayl ibn-i lyâd radıyallahu anh'in şu sözünü söyleyeceğim: "Ehlinin azlığından dolayı hidayet yollarını garibseme ve helak olanların çokluğuna aldanma." Bu sebepden dolayı alimler şöyle dediler: "Bir tam lûre okumak, uzun bir sûreden onun kadar okumaktan efdaldir. Çünkü bazı durum ve yerlerde ayetler arasındaki bağlılık, çoğu insanların hatta pek çoğunun gözünden kaçar ve gizli kalır."

 Halka teravih namazı kıldıran cahillerin, müstehab olduğuna iti-kadla Ramazanın yedince gecesi teravihin son reka'tında, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in En'am sûresini bir defada inmiş olduğunu ileri sürerek tamamını okumaları, çirkin bid'atlardandır. Bunlar bu fiilleriyle, bunun müstehab olduğuna inanmak, halka bu vehmi vermek, ikinci rek'atı birinci rek'attan fazla uzatmak, imama uyanlar üzerinde namazı uzatmak, kıraati bozmak ve daha evvelki rek'atlarda fazla sür'at yapmak gibi bir çok çirkinlikleri bir araya getirirler.
 Sûrelerin isimlerini söylerken Bakara sûresi, Âl-i İmran sûresi, Nisa sûresi, Ankebût sûresi demek caizdir ve bunda kerahat yoktur. Selefin bazısı "Böyle söylemek mekruhtur. Bakara'nın zikredildiği sûre, Nisâ'nın zikredildiği sûre demek ve diğerlerinde de bu türlü söylemek gerekir." dedi. Fakat doğru olan birinci görüştür. Bu, ümmetin selef ve halefinden olarak müslüman alimlerinin çoğunluğunun sözüdür. Bunu te'y'd hususunda Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sel-lem'den, sahabeden ve sonrakilerden gelen hadis ve rivayetler sayılamayacak kadar çoktur. Bunun gibi, bu Ebu Amr'ın kıraatidir, İbn-i Kesir'in kıraatidir... gibi söylemek mekruh değildir. Selef ve halefin amelinin, tenkide uğramadan üzerinde cereyan ettiği sahih ve beğenilen görüş budur. Fakat İbrahim en-Nahal: "Filanın sünneti, filanın kıraati demekten hoşlanmazlardı." dedi. Doğrusu ise daha evvel söylediğimizdir.

 "Şu ayeti veya sureyi unuttum", demek mekruhtur. Bunun yerine, "Bana unutturuldu veya düşürdüm" demelidir.
İbn-i Mes'ud radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Biriniz; "Şu ve şu ayetleri unuttum" demesin. Bunlar, ancak kendisine unutturulmuştur."

 Sahihlerdeki bir rivayetimize göre de, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Birinizin, filân ve filan ayetleri unuttum, demesi ne kötü şeydir. Onlar ancak ona unutturulmuşlardır."

  Normalin dışında nağmeyi uzatma ve dalgalandırmaktır.

 Aişe radıyallahu anha'dan rivayetimize göre: "Rasulüllah sailallahu aleyhi ve sellem, bir adamı okurken işitti ve: "Allah ona merhamet etsin, düşürdüğüm" -ve bir rivayette- "Unutturulduğum bir ayeti bana hatırlattı" buyurdu."*12)
 Bil ki, okuyan ve okuma edeblerinin hepsi, ancak bir kaç ciltte an-latılabilir. Biz zikrettiğimiz bu kısa bahislerle bunların, yalnız bazı mühim maksadlarına işaret etmek istedik. Kitabın evvelinde geçen bölümlerde, zikreden ve okuyanın edeblerinden bir kısmı ve namazın zikirleri faslında da kıraatle ilgili edeblerden bazısı geçti. Fazla bilgi isteyenlere ise bundan önce "Et-Tıbyân" kitabını tavsiye ettik. Muvaffakiyet Allah'dandır. O bana kâfidir ve O ne güzel vekildir.
 Bil ki Kur'ân okumak, daha evvel söylediğimiz gibi, zikirlerin en mühimidir. Bunun için ona devam etmek, bir gece ve gündüzü onsuz geçirmemek gerekir. Az olan bir kaç ayet okumakla da kıraatin aslı-hasıl olur.
 Enes radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sailallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim, her gece ve gündüzde (yirmi dört saatte) elli ayet okursa gafillerden yazılmaz. Kim yüz ayet okursa abidlerden sayılır. Kim ikiyüz ayet okursa kıyamet gününde Kur'ân onun aleyhinde dava etmez('3) ve kim beşyüz ayet okursa ona bir kıntar sevab yazılır."*14) Bir rivayette "elli" yerine "kırk" bir rivayette de "yirmi" geçer. Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den bir rivayete göre, Rasulüllah sailallahu aleyhi ve sellem: "Kim, on ayet okursa gafillerden yazılmaz." buyurdu.
Bu konuda buna benzer çok hadis gelmiştir ve her gün ve gecede belli bir sûreyi okumakla ilgili olarak çok hadis rivayet ettik. Yâ-Sin, Mülk sûresi, El-Vâkıa ve Ed-Duhân sûreleri bunlardandır.

 Ebu Hüreyre radıyallahu anh'dan rivayete göre, Rasulüllah sailallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim Allah'ın rızasını kasdede-rek gece ve gündüzde Yâ-sin okursa affolunur." Ve onun bir rivayetine göre de: "Kim, gece Duhân sûresini okursa affolunmuş olarak sabahlar." Ve İbn-i Mes'ud radıyallahu anh'den rivayete göre, "Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle söyledi: "Kim, her gece Ei-Vâkıa sûresini okursa fakirlik görmez." Ve Câbir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, "Rasulüllah sailallahu aleyhi ve sellem, her gece Secde ve Mülk sûrelerini okumadıkça uyumazdı." Ve Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasulüllah sailallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim, gece içinde Zilzâl sûresini okursa bu onun için Kur'ân'ın yarısına müsavi olur. Kim, El-Kâfirûn sûresini okursa bu onun için Kur'ân'ın dörtte birini müsavi olur ve kim, İhlâs sûresini okursa bu onun için Kur'ân'ın üçte birine müsavi olur." Ve bir rivayette: "Kim, Âyetü'l Kürsîyi ve Hâ-Mim'in başını okursa o gün her kötülükten muhafaza edilir."
 Bu türlü hadisler çoktur. Biz yalnız maksad olanlara işaret ettik. Allah doğruyu daha iyi bilir. Hamd ve ni'met O'na aittir. Muvaffakiyet vermek ve hıfzetmek O'nun işidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp