Modern Tıbbın Şaibeli Geçmişi

Modern Tıbbın Şaibeli Geçmişi :

MODERN TIBBIN ŞAİBELİ GEÇMİŞİ

Her şey İbn-i Sina kitaplarının yakılmasıyla başladı...Herkes tıbbın kurucusu olarak Hipokrat’ı bilir değil mi? Hatta tıp öğrencilerine mezun olurken yeminini ettirirler. Dikkat edin, tıbbın kurucusu diyoruz!Peki, tamam da modern tıbbın kurucusu kim, bilen var mı? Paracelsus diyorlar!Paracelsus (Phillipus Theophratus Bombastus von Hohenheim), Almanca konuşan ve Alman hayranı İsviçreli bir doktor ve kimyager imiş. 16. yüzyılın önemli bilim adamlarından ve modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilirmiş.Doktor olan babasından ilk temel bilgileri aldıktan sonra üniversiteye gitmiş, ancak burada edinmiş olduğu bilgiler kendisini tatmin etmediği için çeşitli bilim merkezlerine yolculuklar yapmaya başlamış, etrafındakileri küçük gören ve kimseyle geçinemeyen biri imiş.   Paracelsus, o dönemin tedavi şekline ve otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda biraz da çılgın tavırlarıyla bir tür sembole dönüşmüş. Çılgınlıkları, o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesi imiş. Akademik olan her şeye meydan okumuş. Kendi zamanındaki tıp uygulamasına hayatı boyunca karşı çıkmış ve bunun için mücadele vermiş. Aklı sürekli çalışan ve kuramlar üreten biri imiş.Onun geçmişle olan savaşının en somut göstergesi, öğrencilerin yaktığı geleneksel ateşte herkesin gözü önünde İbn-i Sina, Hipokrates ve Galen gibi otoritelerin eserlerini yakmasıdır. Böylece Ortaçağda dogmatik hale geldiğini söylediği Galen, İbn-i Sina gibi isimleri tarihten silerek, eski tıbba son vermiş oldu.   Bu hareketiyle büyük bir tepkinin doğmasına sebep olan Paracelsus, hemen hiçbir yerde fazla kalamayıp kent kent dolaşmıştır. Paracelsus, tıp eğitiminde geleneksel olarak kullanılan Latince yerine derslerini Almanca vermiştir.Paracelsus’tan bahsetmişken tıbbın kurucusu Hipokrat mı, İbn-i Sina mı, Galen mi tartışmasına girmeden şunu belirtmek isterim 19. yüzyıla kadar tıp fakültelerinde kitapları temel ders olarak okutulan kişi, İbn-i Sinadır.Bunu söylerken meseleye Türk’ün hamasi yaklaşımı ile bakmadığım da bilinsin isterim. Bugün Avrupalı ressamların eserleri incelendiğinde İbni Sina’nın bütün o anlı şanlı tıp adamlarının hocası olarak kral tacıyla resmedildiği eserler de görülecektir.Avrupa’nın ünlü tıp okullarının anfıleri de yine İbni Sina resimleriyle süslüdür.   Aslında Paracelsus tıbbın değil, 200 yıllık ‘modern tıbbın kurucusudur! Hatta kendisi bazı otoriteler tarafından modern farmakolojinin kurucusu olarak kabul edilir.Adına modern tıp denilen bilimsel akımın aslında dünyanın bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde türlü türlü adları vardır.En gerçekçi olanıysa Batı-Ortodoks tıbbı ifadesidir. Bazı belgelerde kimyasal tıp veya allopatik tıp olarak da nitelendirilmektedir.Son yıllarda ‘rantiyeci’ tıp diyenlerin sayısı da giderek artmaktadır. Nedense?

Tıp tarihi


Birçok kültürde tıbbın ilk hali bitkilerin (Herbalizm) ve hayvani bazı unsurların şifa amaçlı kullanılmasına dayanmıştır.Her ne kadar her toplumda tıp veya tıbbî gelenekler ortaya çıkmış olsa da, sistematik bir biçimde gelişim gösteren ve bir ‘meslek’ olmaya doğru gelişen tıp Mısır, Hindistan, Çin, Yunanistan ve İran başta olmak üzere farklı bölgelerde ortaya çıkmıştır. Tıbba bakış, tıbbın uygulanışı ve tıbbın üzerine oturtulduğu kavramsal yapı her bölgede yoğun farklılıklar göstermektedir. Bazı bölgelerde binlerce yıldır uygulanan tıp sistemleri bugün hâlâ biyotıbbın yanında kendine yer edinmektedir. Bugünün en yaygın tıbbî sistem olan modern (biyo)tıp büyük oranda 18. yüzyılın sonlarında Avrupa bazlı olarak gelişmiştir. 1900’lerin başında kliniksel tıbbın gelişiminin odağını oluşturan ülkeler Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri olmuştur.

Yakın zamanda ikinci bir değişim ve gelişim evresinden geçen modern tıp, bugün sıklıkla kanıt-bazlı tıp (evidence-based medicine) olarak anılan akımla birlikte bilimsel metodu ve küresel bilgi birikimini kullanarak belirli bir konu hakkındaki tüm kanıtı toparlayıp bundan standart protokollerin geliştirilmesi önem kazanmıştır. Bu bağlamda özelikle meta-analiz (meta-analysis) ve rastgele kontrollü deneyler (random controlled trial) önemlidir.

Bununla birlikte, kanıt-bazlı tıbba da eleştiriler gelmiş, özellikle kullandığı metotların çeşitli sınırlamaları ve olası kavramsal hataları öne sürülmüştür; örneğin bir meta-analizde sadece yayımlanmış makalelerin ‘kanıt’ olarak masaya yatırılmış böylece negatif sonuçlar elde edilmiş, yani başarısızlığa uğramış, fakat doğru bir sonuca ulaşabilmek için önem taşıyabilecek yayımlanmamış makalelerin ‘kanıt’ içerisinde yer almamasının yaratacağı sistematik hatalar gibi.

Genetik ve moleküler biyolojideki gelişmeler sosyal açıdan tıpta farklı bir bakış açısının ve farklı akımların oluşmasını sağlarken, meslekî olarak da tıpta farklı etkileşimlere yol açmıştır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp