Radyestezi

Radyestezi :

Tanım

Çatal çubuk kullanarak veya sezgiyle hastalıkları teşhis etme ve ilaç seçme yöntemi. (Psionik Tıp ve Radyonik bölümlerine de bakınız)

Arkaplan

Çatal çubuk kullanma çok eski bir eğlencedir. Yani taş çağı insanının muhtemelen onun nasıl kullanılacağı hakkında bilgisi vardı. Eski Mısırlıların kullandıklarım ise kesin olarak biliyoruz. Buna rağmen Avrupa literatüründe 1240'a değin çatal çubuk kullanıldığına rastlamıyoruz, bu konuda İngilizce ilk bilgi ise Robert Fludd'un 1638 yılında Latince olarak yazdığı eserinde görülmektedir. 1639'da, Gabriel Platts Bir Yeraltı Hazinesi Keşfi'ni yazdı. Virgula Divina operasyonu böylece gerçekleştirildi: Bir Hossel çubuğu kesip değneğimin ortasından, sağlam bir ipe bağlayıp sallandırdım. Elimde değnek dağlar boyunca aşağı yukarı inip çıktım ve o beni bir kurşun maden ipe ulaştırdı. Çatal çubuk kullanma o zamanlarda büyülü Tanrı'nın, şeytanın ya da diğer ruhların yaptığı bir şey olarak görülüyordu. Platts gibi kişiler fındık ağacından yapılma çatal çubuklar kullandılarsa da, 19. yüzyılda Avrupa kıtasında ve İngiltere'de yapılan çalışmalar mevcut potansiyelin büyüklüğünü göstermeye başlayıncaya dek bu fazla dikkat çekmedi. 1897 yılında Prof. William Barret F.R.S. Psişik Araştırmalar Derneği Raporları'nda çatal çubuk veya Virgula Divina insana özgü, bilimce reddedilen, yerel olarak çatal çubuk kullanma şeklinde bilinen bir hassanın varlığı ve pratik değeri üzerine bilimsel ve tarihi bir araştırma, ayrıca beraberinde 46 profesyonel ve 38 amatörle 156 yerde gerçekleştirilen 140 su bulma olayının tarif edildiği 200 mektup adlı yazısı yayımlandı. O devirde çatal çubuğun ancak yer altı su kaynaklarını ve maden yataklarını bulmada kullanılabileceğine inanılıyordu, fakat bu yazı ve aynı yazarca 1900'de kaleme alınan bir diğeri çatal çubuğa bilimsellik kazandırdı. Bu yazılar daha sonra bir kitapta toplandı: Çatal Çubuk (The Divining Bod).

Tıbbi çatal çubuğun öyküsüne başlamadan önce su gibi göreceli olarak kolay bir şeyin nasıl arandığını anlatmak faydalı olabilir. Fındık ağacı çubuğu, dalı veya başka bir sezgisel araç, (eğer çata1laştırılırsa• veya iki kolu varsa) arayan kişi, altında mineral yatağının olduğundan şüphelenildiği arazinin üzerinden yürürken iki elle tutulur, çubuğu etkileyen bir maddeye yaklaşıldığında çubuk oynar, kendiliğinden titre~ir veya salınım yapar. Az rastlanan bazı vakalarda çubuk öylesine kuvvetli hareket eder ki, arayıcının elinden kayıp gider. Tahta çubuklar yerine metal çubuklar, askı, değnek ve sarkaç ta kullanılmıştır ve bütün araştırıcılar her sezgisel aletin değişik şeyleri aramada özel faydası olduğunu iddia etmektedirler.

Şimdi de çatal çubuk kullanmanın gelişimine dönelim. Bu yüzyılın başlarında çatal çubuk bilimsel olarak inandırıcılık kazanmaya başlamışsa da, hala bir çok kişi tarafından ciddi ve faydalı bir prosedürden çok eğlenceli bir oyun ya da oyun hilesi olarak kabul ediliyordu. 1933 yılında İngiliz Çatal Çubukçılar Derneği, aletle veya aletsiz insan organizması tarafından algılanan radyasyonla ilgili bütün konularda sürdürülen çalışmaları cesaretlendirmek amacıyla kuruldu. Derneğin ilk üyeleri çatal çubuk kullanımının klasik kullanımını geliştirmekle ilgileniyorlardı yani su ve maden yataklarını bulmak için, fakat kısa zamanda etki mekanizması üzerine tartışmalar çıktı ve birçok tartışma gibi bu o zaman fark edilebilenden daha büyük ilerlemelerin başlangıç noktası oldu. Günün büyüt sorusu çatal çubuğun elektromanyetizma terimleriyle açıklanabilecek bir fizik fenomeni mi, yoksa başlıca bir psişik fenomen mi olduğuydu. Doğal olarak getirilen yorumlar günümüzdeki bilimsel bilgiler mevcut olmadığından daha az aydınlatıcı olmuşsa da, Maby'nin 1949 yılında yazmış olduğu Çatal Çubuğun Fiziği (The Physics of the Divining Boa) adlı kitap birçok kararlık noktayı aydınlattı.

Çatal çubuğun sırrını tamamen fiziki terimlerle açıklamanın mümkün olmadığı fark edilmişse de, bu konuda şaşılacak derecede az sayıda araştırma yapılmıştır; 1950 yılında önde gelen çatal çubuk kullanıcılarından biri bu sebepten dolayı 30 yıldır büyük bir ilerleme olmadığını kabul etmek zorunda kalmıştır.

Tıbbi çatal çubuk yöntemi, ya da Fransızca ismiyle Radyestezi, Fransa'da içinde bulunduğumuz yüzyıla girilirken başladı. İki Fransız rahip, Bouley ve Mermet ve diğer uzman çatal çubukçular, örneğin Turenne, Lesourd ve Bovis tıbbi çatal çubuk için mevcut önemli potansiyelin farkına vardılar. Rahip Mermet, sezmek için bir sarkaç kullanarak oldukça büyük bir beceri geliştirdi; 40 yıllık bir zaman zarfındaki tecrübelerinin yer aldığı Radyestezinin Pratiği ve Prensipleri (Pinciples and Practice of Radiest-hesia) adlı kitabı zamanında klasik oldu.

Çalışmalarının en önemli yönü sayısal teknikler kullanmaya başlamış olması ve böylece düzensiz bir sanatı daha bilimselleştirmesiydi. Bunlara rağmen 1939'da Dr. Guyan Richards Radyestezi Çalışmaları Derneği'ni kuruncaya dek çubuk kullanmanın uygulamalarıyla. İlgili bilgiler İngiltere'ye ulaşmadı. Dr. Guyon etrafına konuyla ilgilenen yetenekli doktorlar ve tıp mesleği dışındaki kişileri topladı; bu dernek, orjinal gruptan bir üye, çalışmaya devam eden ve teknikleri önemli ölçüde geliştiren Dr. George Laurence hariç, bir mevcut değildir. Zamanın usta cerrahı olan Laurence giderek ortodoks tıptan ve çok sayıda kötületici ve tedavisi olmayan hastalıktan muzdarip olanlara sunduklarından tatmin olmamaya başladı. Niye olduğunu bilmiyor ve asıl nedenden bihaber olarak isimleri, işaretleri ve semptomları tedaviye çalışıyoruz, bu yüzden ben ve çağdaşlarımın en çok yapabildiği şey semptomların hafifletilmesi olmaktadır.

Laurence cevabı rasyestezide buldu ve homeopatik ilaçlarla radyestetik teşhisler arasında bağlantı kurma çalışmalarına başladı. Koyduğu kurallar çok sayıda doktor tarafından birçok kronik veya tedavi edilemez denilen hastalıkların tedavisinde 25 yıldır kullanılmaktadır.

Tıpta radyestezi kullanımı, yeni bir bilim psionik tıp şeklinde geliştirilmiştir, ama bu başka tıbbi felsefelerle de çakışmaktadır ve yalnızca tıbbi çatal çubuk kullanımından ibaret değildir. 1968 yılında, İngiltere'de Psionik Tıp Derneği, tedavi bilim ve sanatına yeni yaklaşımları cesaretlendirmek ve yardımcı olmak amacıyla faaliyete geçti. Dernek asıl olarak doktorlar tarafından kurulmuştu, ama tıp mesleği dışındaki kişilerin üye olmalarına da olanak verildi.

Fakat tıbbi çatal çubuk Avrupa'da daha kökleşmemişti. Sir James Barr'ın yarım yüzyıldır tıp mesleğinin ortaya çıkardığı en büyük deha diye nitelediği Dr. Albert Abrams çok sayıda araştırmadan sonra bir siyah kutu üretti. .Bu orijinal ünlü kutuyu diğerleri, hepsi de radyesteziye yeni bir boyut kazandıran teşhis ve tedavide alet kullanımı Drown ve Delawarr aletleri takip etti. Bu amaçla alet kullanımı Radyestezi olarak bilindi. Maalesef, 1943'de Radyonik Birliği'nin kurulmasından sonra dahi düşünceler ortodoks fizik tarafından sınırlandırılmaktaydı. Başlangıçta radyonikle kimse ilgilenmedi ve çok az ilerleme sağlanabildi. Gelişme öylesine azdı ki, zamanın ünlü çubukçularından Mr W.O. Wood, İngiliz Çatal Çubukçular Derneği 1955 yılı genel toplantısında, kendilerine verilen duyarlılığın bütününü kucaklamak yolundaki isteksizlikleri ve düşüncelerini ağaç yontma ve su peşinde koşma ile sınırlandırmaları çubukçuların en önemli özellikleridir demişti. Düşünen halk duyarlılık boyutunun sınırlandırılamayacağının farkındadır. İnsanlığın kuyu bulmaktan daha önemli problemleri vardır. Bizler zamanımızın meselelerini kavramalı ve gerçeklerle oldukları gibi yüzyüze gelebilmeliyiz. Sezgilerini kullanan çubukçunun görüş alanının bilim ve felsefe ile genişletilmesi elzemdir; bu ise bir problem doğurmaktadır. İnsanın karşılaştığı faktörlerin acilliği ve genişliği çatal çubuk kullanıcısını faaliyet alanını genişletmek veya kendisine verilen yeteneği geliştiremediği için reddetmek arasında bir seçim yapmaya zorlamakta mıdır? Çünkü çubukçunun aradığı prensipler başkalarınca bilinmekte ve kanıtlanmasına çalışılmaktadır. Çubukçuların bunları kanıtlayabilme imkanları varsa da, prensiplere karşı kör kaldıkları görülmektedir.

Fakat olaylar yavaş yavaş gelişmektedir ve psişik araştırmaların bir çok alanında olduğu gibi bu alanda da Rusya başı çekmektedir. Ruslar radyestezi üzerine korkunç sayıda araştırma yapıp bunları örneğin yerin 80 m altındaki madenleri bulmada kullandılar. Günümüzde çatal çubuk uzmanları bütün dünyada yeraltı kablolarının, kanal ve borularının yerini tespit etmede kullanılmaktadır. Bütün büyük petrol şirketleri çatal çubukçu kullanmakta ve garip şekilde teller 'boru bulucu' olarak ABD'de bir çok hırdavatçıda satılmaktadır.

Nasıl Etki Ediyor?

Açıkça söylenmesi gerekir ki, hiç kimse tam olarak bunu bilmemektedir, ancak hiç şüphesiz bu bir duyu-ötesi fenomenin tezahürü olup basit bir fiziksel olaydan ibaret değildir. Çatal çubuk kullanma, ister tıp içi, ister tıp dışı olsun aracı bir insana gereksinim duymaktadır. Bazılarımız doğası gereği diğerlerimizden bu konuda çok daha başarılıdır. Başka bir deyişle, insanoğlu araştırılan cisimden yayılan bir çeşit radyasyonu kuvvetlendirici olarak vazife görmektedir. Bununla birlikte çatal çubukla sezmenin iki seviyesi olduğunu bilmek gerekir. Bir seviyede canlı ve cansız varlıklar (örneğin bir yeraltı nehri) çatal çubuk kullanıcısının yakalayabileceği bir tür radyasyon yaymaktadır. Tamamen farklı bir seviyede ise ölü maddeler ve fiziksel olmayan şeyler sezilebilmektedir. İşte bu ikinci seviyededir ki, (Çatal çubukla doğa üstünü sezme) psionik ve radyonik tıbbın büyük bir kısmı faaliyet göstermektedir.

Giriş bölümünde gördüğümüz gibi normal-dışı duyularımız eğitilebilir ve bir şans eseri, izlenebilir. Normal dışı duyularımız, yaygın olarak bilindiği gibi, uygun şartlarda istemsiz kas hareketlerine yol açmaktadırlar. Çatal çubuk kullanan alıcı beyni tamamen kendi kontrolü dışında kaslarını kasmakta, böylece çubuk, sarkaç ve kullandığı herhangi bir sezgi aleti hareket etmektedir. Tıbbi çubuk kullanıcıları genel olarak ilerde göreceğimiz gibi, sarkaç kullanmakta ve pratik kazanılması ile bu, operatörün zihnindeki sorulara açık yanıtlar sağlamaktadır.

Bununla beraber operatörün zihni sadece zekanın ikamet yeri değildir. Aslında hepimizin zihni bilincin ve zeka gücünün basitçe bir araya gelmesinden çok daha karmaşıktır. Zihnimiz yalnızca normal duyularımızın algı sınırları içinde düşünür, fakat bunun ne kadar sınırlı olduğunu hepimiz gördük. O halde çubuk kullananın zihni sadece mantıklı düşünmeden değil, fakat etrafını çeviren duyu-ötesi kuvvetlerden de etkilenmektedir. Tabiidir ki, yapmakta olduğunu hissettiği bu hareketten kendini alıkoyması kolaydır ama eğitiminin bir bölümü de sonuç üzerine önyargı oluşturmayan bir edilgenlik geliştirmektir. Sarkaçla yaptığım az sayıda deneme bana bunun işin en zor yanı olduğunu düşündürttü. Kendini tamamen sarkacın ve hareketinin etkisine bırakmak gerçekten hatırı sayılır derecede açık zihinli olmayı gerektirmektedir.

Radyestezist bütün maddelerin bir çatal çubuk yardımıyla insan vücudunun algılayıp kaydedebileceği iç enerjilerinin olduğunu iddia eder. Bildiğiniz gibi su topraklara sürtünmesi esnasında zayıf bir manyetik alan oluşturmak tadır, yer kabuğundaki bir çok madenler ve maden ocaklarının etrafında manyetik alanlar mevcuttur, fakat radyestezist bununla yetinmez. Lakhowski adlı bir Rus, yaşayan her hücrenin tıpkı bir elektrik devresi gibi, hücre etrafında hiç durmadan dönen bir temel enerji ile titreşip yankılandığı teorisini ileri sürdü. İddiasına göre, hücre hastalandığında ya da hatalı çalıştığında çevresindeki enerji değişmektedir ve bunun da kaydedilmesi mümkündür. Bir çoğumuz bu özelliğin bir EKG makinesiyle anormal kalp kaslarını belirlemek için kullanıldığını biliriz. Fakat kas ve beyin hücrelerinin ölçülmesi hariç modem tıp diğer organlardaki elektrik yüklerini ölçmek için pek fazla bir şey yapmamıştır. Radyestezist herhangi bir şekilde bu çok küçük enerji farklılaşmalarına kilitlenmekte (hakikaten bunlar sadece vücudun yaşam kuvvetlerinin değişimleridir) ve bunları sezgisel çubuğunun hareketi veya hareketindeki değişiklikler vasıtasıyla tanıyabilmektedir. Başlangıçta, kabul etmeyi bir yana bırakın, bunun anlaşılmasının dahi imkansız olduğunu düşündüm. Fakat şimdi radyestezinin işleyebilmesi için bir yolun mevcut olduğuna inanmıyorum. Çatal çubukçu çevresinden gelen duyu-ötesi enerji alanlarına karşı son derece hassastır. Bu kısmen bu yeteneklerle doğmuş olmasından, kısmen de becerisinin farkına varıp onu geliştirmesinden kaynaklanır. Süper hassas kuvvetler vücudunu (vücudundaki veya kanındaki su kitlesi vasıtasıyla bunun olduğu iddia edilmiştir) ve sinir sisteminin faaliyetini etkiler. Akabinde bu otomatik sinir sisteminin (istemlisinin zıddına) kontrolü dışındaki şeyler yapmasına neden olur. Vakaların çoğunda sinirsel kontroldeki bu değişimler vücudunda yakalanır ve dış dünyada tuttuğu sarkaç veya çatal çubuk tarafından gösterilir.

Şu anda çatal çubuğun nasıl etki ettiğiyle daha fazla ilgilenmek bizim için faydasız olacaktır, çünkü şüphesiz etki yapmaktadır, ama bizler hala nasıl olduğunu anlamaktan oldukça uzaktayız. Aşağıda çatal çubuğun kanıtlanmış birkaç kullanımının Dr. A.T. Westlake tarafından Sezgi Yeteneği (The Dowsing Faculty) adlı eserinde yapılan listesini bulacaksınız.

1. Su, petrol ve maden yatakları bulmada.

2. Mimaride. Bazı mimarlar çatal çubuklan yer seçiminde, oyuk, boru, kanal, nehir gibi şeylerin araştırılmasında kullanmaktadır. Bazı hassas kişilerin yeraltı akıntısı üzerine inşa edilmiş evlerde hiçbir zaman iyi uyuyamadıkları söylenmektedir. Bu, bina için daha uygun bir yerin seçilmesiyle önlenebilir. Usta çatal çubukçular hünerlerini arazinin haritası üzerinde sık sösterebi1irler, yani arazide yürümeleri dahi gerekmez.

3. Kaybolmuş eşyaların, cansız vücutların ve kayıp kişilerin ya da arkeolojik kalıntıların yerinin saptanmasında.

4. Ziraatte ve bahçecilikte kullanım. Çatal çubuk buralarda en uygun toprağı, sallıklı bitkiyi seçmede ve üretkenliği sallamada kullanılmaktadır. Yiyeceklerin de sağlıklı olup olmadığı bir sarkaç vasıtasıyla ortaya çıkarılabilir.

5. Dr. Oscar Brunler radyesteziye dayanan ve endüstriyel ve eğitimsel potansiyeli olan bir •kişilik değerlendirme metodu keşfetmiştir.

6. Homeopatide radyestezinin zor bir problem olan ilaç seçiminde büyük yardımı olmaktadır.

7. Modern aygıtlarla saptanamayan, radyoaktivite de dahil olmak üzere düşük seviyedeki kirleticileri sağlamada.

8. Tıpta ve veterinerlikte.

9. Diğer kullanımlar. Bildiğim bir radyestezist, elden düşme araba satan birisi tarafından satıştan önce üzeri boyayla kapatılmış paslı yerleri bulması ve arabayı kullanmadan motorun durumunu öğrenmesi amacıyla tutulmuştu. Elde edilen başarılı sonuçlar elbette ki, araba satıcısı için memnunluk verici olmuştur.

Nasıl Yapılır?

Radyestezist tıbbi çatal çubukçudur; tıbbi eğitim görmüş olabilir, ama bu zorunlu değildir. Radyestezi daha hala çocukluk devresindedir ve açıkça söylemek gerekirse bir çok ülkede tıp kuruluşlarınca reddedilmiştir. Radyestezi klasik Batı tıbbına benzemez, daha çok homeopatiyi andırır. Her hastaya yalnızca kendisine özgü, benzersiz bir teşhis konmaktadır. Bu yüzden homeopatide olduğu gibi, görünüşte tamamen aynı şikayetleri olan iki kişi birbirinden farklı tedaviler görmektedir. Bu ise yüzeysel benzerlikler büyük olsa da, (baş ağrısı, burun akması, kızarıklık, ateş vb) asıl sebeplerin farklılık göstermesinden ötürüdür. Buna paralel olarak farklı tedaviler uygulanması gerekmektedir.

Radyestezistler temel alet olarak çoğunlukla sarkaç kullanmaktadırlar. Bu, çubukçunun çatal çubuğunun ya da elbise askısının yerini almaktadır. Sarkaç hassas ve doğru olduğundan, değişik maddelerden yapılabildiğinden ve hatta içi boş yapılıp özel nesneler konabildiğinden dolayı kullanılmaktadır. Usta ve tecrübeli bir radyestezist, değişik şeyler için kullandığı bir çok sarkaca sahiptir. Operatör hastaya ait bir numune veya işaretle çalışır. Bu numune genellikle bir tutam saç, kesilmiş bir tırnak veya filtre kalıt üzerinde biraz kan olmaktadır. Ama çok yetenekli radyestezistler bir fotoğraf ve hatta tedavi edilen kişinin el yazısından tedaviye başlayabilmektedirler.

Tıbbi çatal çubukçulukta kullanılan sarkaç genellikle küçüktür ve kısa bir ipi vardır. İp başparmak ve işaret parmağı arasında, bir örnek üzerine tutulur ve cevap kaydedilir. Sarkacın yapabileceği üç şey vardır: İleri geri salınabilir, saat yönünde veya aksi istikamette dönebilir. Bu hareketler veya hareket bileşimleri çubukçu tarafından sorulan sorulara yanıt verir. Uygulama kaç zamanda hangi hareketin belli bir hastada ne manaya geldiğini gösterir. Örneğin sarkacı bir paranın üzerinde tutup bu para bakırdan mıdır? sorusunu sorabilir ve sarkacın İle yaptığını bilebilirsiniz. Benzer süreçlerin bir çok defa tekrarlanmasından sonra kişi sarkacın kolayca anlaşılan evet cevabını elde eder. Bu o andan itibaren sorulan bütün sorular için standart bir cevaptır. Sarkaç kullanımı doğru sorunun sorulmasını gerektirir, ama bu göründüğü kadar kolay değildir; soru sormak için konu hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Örneğin, eğer paranızın madeni olduğunu bilmenize karşılık, bakırın ne olduğunu o ana dek hiç duymamışsanız, sorgulama ile hiç bir yanıt elde edemezsiniz. Çünkü doğru soruyu sormamaktasınız. Tıbbi ünvanı olan çubukçuların bu ünvanı olmayan birçoklarından hoşnutsuzluk duymasının bir nedeni de budur; çünkü soru sormak gereklidir, ama doğru sorular sorulmalıdır ve bunların neler olduğunu bir doktorun bilmesi daha tabiidir.

Anlatmış olduklarımdan sarkaç kullanmanın zor olduğu veya birkaç psişik kişiye özgü özel bir yetenek gerektirdiği izlenimi doğmuş olabilir. Hiçbir şey, gerçekten bu denli uzak olamaz. Çatal Çubukçular Derneği 'nin eski başkanlarından biri (eğer bu meslektekilere özel yetenekler atfediliyorsa, gerçekten bunların atfedilmesi gerekenlerden biri) halkın % 80'inin eğer isterse çubuk kullanabileceğini ve yalnızca % 10'luk bir grup için ümit olmadığını söylemiştir. Bir çok diğer duyu-ötesi fenomenlerde olduğu gibi genelde kadınlar erkeklerden daha başarılıdır.

Bu radyesteziste gittiğiniz zaman sizden bir saç, tırnak, kan veya tükürük örneği alacak ve bunları dosyalayarak sizin yokluğunuzda da çalışabilecektir. Radyestezistler postayla gönderilebilecek parçalarla çalıştıklarından, radyeztezik teşhis ve tedavi görmek için hiçbir zaman pratisyeni görmek gerekmemektedir. Buna rağmen birçoğu kişisel olarak bir tür anamnez almak istemektedir. Önde gelen pratisyenlere göre radyestezi bütün hallerin teşhisinde kullanılabilir.

Alınan parça radyestezist tarafından iki şekilde kullanılır. Birincisi, bir teşhis yapmak zorundadır. Bunun, türlü hastalıklardan alınan örnekleri, bakteri ve diğerlerini özel olarak yapılmış bir diyagram veya bir metre uzunluğunda bir tahta cetvel üzerine yerleştirerek yapar. Hastanın örneği bir uca (genellikle sıfıra) ve standart örnek veya Parça 100 üzerine konur. Bu standart parçalar ya alkol de korunmuş hayvan organlarından küçük bölümler ya da kaşifi olan ünlü Fransız mühendisine atfen Turenne parçaları denen özel olarak hazırlanmış standartlarıdır. Daha sonra radyestezist, sarkacını cetvelin üzerinde sallandırır ve yönünde ani değişme oluncaya ve salınım yapıncaya dek cetvel boyunca yukarı aşağı sallar.

Bu, cetvelin ucundaki standart, hastanın hastalığıyla ilintili olup olmadığını tespit etmede kullanabileceği, cm. cinsinden bir okuma sağlar. Cetvelini deneyimlerine dayanarak ayarlamış olduğundan, sağlıklı, normal bir kişi numunesinin, diyelim 38 cm. olması gerektiğini bilir. Radyestezist buradan yola çıkarak hastanın cevabının aşağıda veya yukarıda olduğunu bilir. Eğer hastanın parçası cetvelin sıfır ve Turenne karaciğer parçası 100 işareti üzerindeyken, sarkaç dik açılarla 34. cm'de salınım yaparsa büyük ihtimalle hastanın karaciğeri yeterince aktif değildir. Anlaşılacağı gibi bütün bunlar uzun deneyimlere ve zamana ihtiyaç göstermektedir, fakat bir kere aygıt uygun konuma getirilince (doğu batı, radyestezist kuzey ve güneye yüzünü dönmüş iken genellikle en iyisidir) sonuçlar verimli olmaktadır.

Klinik hikaye aldıktan sonra radyestezist hangi organların en fazla etkilenebileceğini öğrenir ve cetveli (veya aynı işi gören diyagnostik bir üçgeni) bunlar üzerinde tutar ve rahatsız olan organa ulaşır. Bundan sonra organ parçasını bir hastalık veya bakteriyel işaretiyle değiştirir ve sarkaçla okumayı tekrarlar. Böylece artık radyestezik olarak (muhtemelen hastanın yokluğunda dahi) bir teşhise ulaşır. Bundan sonra homeopatik ilaçlar listesine döner ve çoğunlukla hastanın parçasını 801 elinde tutarken sarkacı muhtemel tedaviler listesi üzerinde dolaştırır. Bir kere daha sarkaç iyi ilaç üzerinde şiddetle salınım yapar. Daha sonra yaygın olarak kullanılan karışımların kavanozlarda saklandığı homeoptik ilaçlar odasına gider. Cetvelin yanına döner ve deneyimlerine dayanarak, en iyi sonucu elde edeceğini düşündüğü konsantrasyondaki ilacı 100 cm. işareti üzerine koyar. Sarkaç artık seçiminin doğru olup olmadığını söyleyecektir. Eğer doğru değilse, sarkacın aktivitesinin işaret ettiği cihette yeni bir konsantrasyon seçer. Böylece, birkaç dakika içinde sadece doğru Hacı seçmekle kalmaz, o anda hastasının ihtiyacı olan dozu da öğrenir.

Hasta bu homeopatik ilacı alır ve iyileşir. Ben homeopatik ilaç dedim, fakat bir radyestezist hastaya verilen klasik ilacın uygunluğunu da aynı yöntemle kesinleştirir. Buna rağmen radyestezistler bildiğimiz ilaçlardan pek salık vermezler. Bütün bunlar çok zor işlerdir ve uygulayıcıların deneyimleriyle kazandıkları konuya yakınlığa rağmen doğru bir teşhis ve tedaviye ulaşmaları çok zaman almaktadır. Bu pratisyen için çok yorucu da olabilir. Bildiğim bir radyestezist (telefonda hastayı dinlerken sarkacını sallayarak inanılmaz derecede doğru teşhisler koyabilmektedir) iki saatlik teşhis ve tedaviden sonra tamamen tükenmektedir; bütün süper hassas fenomenlerde olduğu gibi pratisyenden çok şey alıp götürdüğünden pillerini yeniden doldurması gerekmektedir.

Bütün bu prosedürün bir doktor olarak en şaşırtıcı bulduğum tarafı, radyestezistlerin yapabildikleri değil, fakat hastanın parçasının bir kaç yıllık da olsa dinamik bir şekilde hastada ne olup bittiğini gözler önüne serebilmesidir. Hasta bir defa parça gönderdikten sonra radyestezist bunu uygulamakta olduğu terapinin başarısını denetlemek ve hatta yeni teşhislerde bulunabilmek için kullanır. Bildiğim tıp dışı radyestezistlerden biri, hastasıyla telefonda görüşürken parçayı almakta ve hastadan bir bilgi talep etmeden neden dolayı kendisini aradığını söylemektedir.

Kolayca anlaşılacağı gibi böylesine garip ve gizemli bir tıbbi pratiğin düşmanları vardır. Radyestezi ABD 'de ya, saklanmıştır, Belçika'da ise yasa uyarınca pratisyen, hasta parçasını kullanmadan doğrudan hastayı görmektedir. Bu yasa anlamlıdır, çünkü uzaktan tedavi edilen hastalar fiziksel olarak daha kötü durumda olmalarına rağmen radyestezistçe normal bulunabilirler. İngiltere'de bu teşhis ve tedavi yöntemini kullanan yüzlerce doktor ve tıp mesleği dışında kimse vardır, ama ne kadar süre çalışabilecekleri meçhuldur. Çünkü İngiltere'yi diğer Avrupa Topluluğu ülkeleriyle aynı hizaya getirmek için yeni düzenlemeler gelecek iki yıl içinde çıkacaktır. Bu radyestezinin uygulanmasını durdurmayacak, fakat ABD 'de olduğu gibi çalışmaları yeraltına çekecektir. Klasik tıp bir süre için bu tür pratisyenleri kabul edemeyecektir, çünkü önde gelen radyestezistlerden birinin dediği gibi Tıbbi eğitimde sizi ortodoks tıp harici her şeye sırtınızı dönmeye iten bir şey vardır ve problem bütün duyu-ötesi fenomenlere karşı şüpheci havanın olumsuz tavrında yatmaktadır. Her şeye rağmen değişimler olmaktadır ve tıbbi ufukların genişlemesiyle birlikte radyesteziye de gelecek on ya da yirmi yıl içinde tıbbi kurumlarca en azından ciddiyetle yaklaşılacaktır.

Nerede Kullanılır?

Önde gelen radyestezistlere göre radyestezi her tür hastalığın teşhisinde kullanılabilmektedir. Her şeyden öte bu, insanoğlunu teşhis aleti olarak kullanarak teşhis ve tedaviye ulaşma metodudur. Sezgisi güçlü çok iyi bir doktorun da her zaman yaptıklarının zaten bu olduğunu söylemektedirler. Sarkaç sadece dışa dönük bir görünümdür ve bazı oldukça hünerli çubukçular (ister tıpçı ister tıp dışından olsunlar) sarkaç kullanma ihtiyacını hiç duymamaktadırlar. Kısaca radyestezi, doğru ellerde hastalıkları tespit edebilmektedir. Maalesef şimdi çok nazik bir konuya değineceğim. Bu, radyestezistlerin biz doktorların hayal bile edemeyeceği kadar erken teşhis koyabildikleri iddiasıdır.

Tıp bilimi insan sağlığındaki büyük farklılıkları ve değişimleri tespit edebilmektedir, ama daha üst ruhsal planlardaki veya insan vücuduna ait güçlerdeki değişiklikleri ise belirleyememektedir. Hastalık süreçleri geriye döndürülemez duruma gelmeden ve hatta fiziksel vücutta tespit edilemezken, radyestezistler esiri veya süper hassas vücuttaki değişimleri algılayabildiklerini iddia etmektedirler. Eğer bu doğrulanabilir bir iddia ise, gelecekte radyestezistler bu yönleriyle bize yardımcı olabileceklerdir. Günümüz metodları ile hastalıklar teşhis edildiğinde tedavi için çoğunlukla geç kalınmış olmaktadır. Şüphesiz semptomları hafifletebilir ve hatta bazen geçici bir süre için tersine çevirebiliriz, ama genelde doktor bir şeyleri ölçebilecek duruma geldiğinde hasar çoktan gerçekleşmiş olmaktadır. Radyestezi hastalık süreçlerini çok daha erken vakitte tespit ederek tedavilerin daha önce başlatılmasını sağlayabilir. Tıp eğitimi görmüş, son derece sorumluluk sahibi tanıdığım bir çok radyestezistin iddiasına göre eğer durum bu olursa o zaman bizler hastalık servisi yerine sağlık servisi sunma imkanına kavuşuruz ki, bu da her halukarda bir ilerleme anlamına gelir.

Fakat bu, radyesteziyi klasik tıbbi terimlerimizle değerlendirmeyi nerdeyse imkansız hale getirmektedir. Çünkü eğer bizim hastalık bile bulamadığımız kişileri tedavi ettiklerini iddia ediyorlarsa, bir faydaları olup olmadığını nasıl söyleyebileceğiz? Aynı zamanda, homeopatide ve bir çok diğer kenar tıp dallarında olduğu gibi, her bireyin benzersiz bir şekilde tedavi edilmesi gerçeği kontrollü deneylerin yapılabilmesi imkansızlaştırmaktadır. Hatta mümkün olsa bile, tedavilerinin gerçekten etkin olduğunu bilen ve hastaları tedaviden başlarını kaşıyamayan radyestezistlerin, neden başarılı olduklarını bulmak için yıllarını alacak bir çalışma yapması ihtimali pek yoktur. Her halükarda, iddia ettiklerine göre yaptıkları faydasız bir şey olsa bile hiçbir zarar vermeleri söz konusu değildir. Çünkü yalnızca, tıbbi şüphecilere göre hiç etkisi olmayan homeopatik ilaçlar kullanmaktadırlar. Tedavisi mümkün bir hasta doktoru yerine bir radyesteziste başvurduğunda değerli bir zaman yitirilmiş olabilir. Ama, bu sağlık bakım sisteminde her zaman olmaktadır. Bu yüzden radyestezik uygulamada çok nadiren rastlanan bu durum hiç kimseyi pek fazla sıkmamaktadır.

Gelecekte neler beklenebilir?

Yakın gelecek nasıl kötü görünüyorsa, uzak gelecek de aksine iyi görünmektedir. Fark edeceğiniz gibi aynı noktaya varmanın klasik tıptan başka bir yolu da olabilir; bu kabul edildiğinde konuya daha az düşmanca yaklaşılabilir. Fakat doktorların büyük bir çoğunluğu duyu-ötesi algılamanın hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanılmasının kabulünden yüzlerce ışık yılı uzaktadırlar. Her halükarda radyestezistler, yarın değeri anlaşılsa bile sarkacı uzmanlık düzeyinde kullanabilecek ve radyestezinin bir parçası olduğu duyu-ötesi dünyaya hassas kişilerin sayısı çok az olduğundan, önemli bir mesafe kat edileceğine ihtimal vermemektedirler. Radyestezi, başka bir duyarlı ve yetenekli (psişik anlamda) kişiye öğretilmediği sürece öğretilmesi zor bir konudur ve bir çok kişi şahsen günlük uygulamaları çok enerji gerektirir bulmaktadır. Bu hiç bir zaman pratisyenden çok az enerji harcaması isteyen bir ilaç veya tonik yazmak kadar kolay değildir ve bu kolayca dağıtılan bonbonlar'ın bir bölümü gerçekten etkili olmaktadır. Homeopatide ve diğer hasta merkezli kenar tıp sistemlerinde olduğu gibi hastayı tedavi etmek için gereken zaman şimdiki sağlık bakım sistemimizde kabul edilemez. Buna karşılık uzun vadede bu tür kenar tıp disiplinleri inanılmaz miktarda zaman ve para tasarrufu sağlayıp acıları azaltabilirler.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp