Kalori Kısıtlaması Nedir?

Kalori Kısıtlaması Nedir? :

Kalori kısıtlaması ile ilgili tartışmalar

Uzun yaşamın sırrı bağlamında yapılmaktadır. Bu hem eksik hem de yanlış bir anlatımdır. Kalori kısıtlamasının esas marifeti, diyabet başta olmak üzere tüm ciddi kronik hastalıklarda kendini gösterecek bir nitelikte olmasıdır.Her insan sağlıklı kalmak ve uzun yaşamak ister. Bir insanın gün boyunca yeterli olandan daha fazla kalori alması, fazla kilolara ve devamında obeziteye yol açar. Şişmanların ömrü, ortalamanın altındadır. Hatta bundan dolayı bazı Batı ülkelerinde sigorta şirketleri, şişmanların hayat sigortası primlerini daha yüksek tutar. Çünkü şişmanlar daha büyük bir risk grubunda yer alır.Son yıllarda yapılmış olan bir çalışma, kalori kısıtlamasıyla ilgili adeta bomba etkisi yapmış ve çığır açmıştır. Bu çalışma, konuya duyarlı her doktorun araştırmaya başladığında karşısına çıkacak ilk bilimsel verilerden olacaktır. Araştırmaya imza atan Clive M. Mc. Cay ve çalışma arkadaşları ilgi çekici sonuçlar elde etti.    Bu araştırmacılar iki grup fare üzerinde yaptıkları deneyde, bir grup fareyi normal kalorili diyetle beslerken diğer gruptaki farelere ölmeyecekleri kadar minimum kalorili ve ölçülü bir diyet, yani kısıtlanmış kalorili diyet uyguladılar. Netice şaşırtıcıydı normal diyetle beslenen fareler ortalama 23 ay, kalori kısıtlaması uygulanan fareler ise ortalama 33 ay yaşamışlardı. İkinci gruptaki farelerden en uzun yaşayanı ise 47 ay yaşadı.Çalışma sonuçları bilim dünyasını heyecanlandırmış ve bu tarz bir kalori kısıtlı diyetle beslenmenin, insanlara sağlıklı ve uzun bir ömür kazandırabilir mi, sorusunu düşündürmüştür. Geldiğimiz noktada, 1930’lu yıllardan bu yana tek hücreli hayvanlardan solucanlara, sineklere, balıklara ve kemirgenlere kadar bir dizi canlı ile maymun ve insanlardan alınan ipuçları cevabın olumlu olduğuna işaret etmektedir.Bu çalışmaların neticeleri bilimsel olarak değerlendirildiğinde rutin beslenmeye nazaran %30 ile %50 arasında kalori kısıtlaması yapılan deney hayvanlarında, zayıflamaya rağmen bağışıklık sisteminde güçlenme, kas kütlesinde erimenin gecikmesi gibi birtakım avantajlı durumlar tespit edilmiştir.   Burada, kalori kısıtlaması yapılırken uygulanan beslenme programının dokuların verimli çalışmasına yetecek kadar protein, yağ, vitamin ve mineraller bulundurması gerekmektedir.Kalori kısıtlamasına gidilen hayvanların %90’ınm daha uzun süreli sağlıklı ve genç kaldıkları gözlenmiştir. Böylece korunabilir veya tedavi edilebilir hastalıkların sebep olduğu erken ölümler önlendiği gibi yaşlanma da yavaşlamıştır.Bütün bu bilimsel çalışmalardan çıkan netice şu idi: Ne vitaminler ve yüksek dozda antioksidanlarla organizmayı desteklemek, ne de diyetle alınan yağ, karbonhidrat ve protein türlerinden birini azaltmak hayat süresinin uzamasında tek başına işe yarıyordu.Kalori kısıtlama uygulaması orta yaşın ilk dönemlerinde, yani daha geç başlatılırsa maksimum hayat süresi % 10 ile %20 civarında uzuyordu. Bu oran rejime erken başlayanlara kıyasla daha düşüktü. Kalori sınırlaması ister hayatın yetişkinlik döneminde ister daha sonra başlamış olsun, sonuçta işe yaramaktaydı.İnsanoğlunun ve diğer canlıların hayatta kalabilmesi içinbeslenmeleri gerekir. 

Peki beslenmenin ölçüsü nedir?

Bu ölçüyü Kainat’ın Efendisi “İnsan için doldurulmuş karından daha şerli bir şey yoktur. İnsana belini doğrultacak kadar birkaç lokma kâfi gelir. Eğer yemesi gerekiyorsa midenin üçte biri yemek, üçte biri içecek, üçte biri de nefes için boş bırakılmalıdır.” mübarek sözleriyle bildirmişlerdir. Anlaşıldığı üzere sofrada midemizi tıka basa doldurmak değil, ihtiyacımızı karşılayacak şekilde yemek doğru olandır.Burada “Çok yemeyi terk etmek devadır. Mide hastalık evidir.” hadis-i şerifini de hatırlatmakta yarar var.Bütün bu bilimsel gelişmeler ve onların üzerinden yapılan tartışmalar yaşlanmayla ilgili konuları da gündeme taşımıştır.Bazı bilim adamlarının görüşüne göre yaşlanmamanın sırrı mitokondride yatıyor. Mitokondri, hücrenin enerji üretim merkezidir. Besinler yakılırken açığa çıkan enerjinin bir kısmı mitokondrinin iç kısmında ATP (enerji yakıtı) şeklinde paketlenir ve gerektiğinde kullanılır. Bu arada mitokondride artık ürün olarak serbest radikal dediğimiz maddeler de hücrede birikir. 

Bu serbest radikallerin birikmesi hücreye zarar verir

Yaşlanmayla ilgili mitokondri teorisine göre, serbest radikaller zamanla mitokondriyi zedeler ve ATP üretiminin azalmasına sebep olur. Hücreler, uğradıkları hasardan ve enerji azlığından ölür. Fonksiyonları ve verimlilikleri azalır. Zamanla bu bozukluklar dokularda kendini göstererek bütün vücutta hissedilir.Son dönemde yapılan bazı araştırmalara göre hücrelerde bulunan süperoksit dismutaz isimli bir enzim, oksitlenme neticesi ortaya çıkan zararı tamir etmektedir. Bazı şifalı bitkiler ve ozon tedavisi bu enzimi artırır. Fakat nedense bu tedavi biçimi Batı tıbbının tedavi kılavuzlarına girememiştir. Hücrelerinde bu enzimden bulunmayan deney hayvanlarının, diğerlerindençok hızlı yaşlandığı ve kısa ömürlü olduğu tespit edilmiştir.Bu araştırmaların bazılarında maymunlar yaşlandıkça kan basınçlarının yükselip, insulin ve glukoz seviyelerinin arttığı gözlenmiştir. Insulin hassasiyeti, yani hücrelerin insulinden gelen sinyallere tepki göstererek glukozu alma kapasitesi azalıyor.    Kalori sınırlaması uygulanan maymunlarda bu değişikliklerin gecikmesi, diyetin yaşlanmayı yavaşlattığı konusundaki bilgileri pekiştirmektedir.İnsanlar üzerindeki çalışmalarda da insanlarda kalori kısıtlamasının faydalarını gösteren dolaylı bazı deliller mevcuttur. Japon adalarından olan Okinawa halkını gözlemleyen bir çalışma bu tür ipuçları taşımaktadır.Ada halkı, kalori miktarı düşük fakat vücut için gerekli maddeleri ihtiva eden besinler almaktadır. Adada yüz yaşını aşan insanların oranı, diğer Japon adalarında yaşayanlardan çok daha fazladır.Kalori kısıtlayan diyetle ilgili en önemli uyarı, çocukluk döneminde yapılan uygulamanın zararıyla ilgilidir. Çocukların açlığa dayanması mümkün değildir. Kalori kısıtlaması açlığa eşdeğer olmasa bile çocuklar bu diyetlerin muhtemel olumsuz tesirlerine karşı daha hassastır. Uygulamaya 20 yaş civarında başlanması bu çeşit mahzurları ortadan kaldırdığı gibi, ömrün uzaması ve yaşam kalitesi açısından da en verimli dönem olacaktır.   Kalori kısıtlamasındaki ideal miktar, bu konuda ehil bir doktor veya bilinçli bir sağlık uzmanının yardımıyla bulunabilir. Araştırma sonuçlarına göre insanlar için belirlenen kalori sınırlamak rejim, günlük olarak şu ölçüleri ihtiva ediyor:Günlük vücut ağırlığının her bir kilogramı için 1 gr protein ve yarım gram yağ. Ayrıca diyetin meyve ve sebzelerde bolca bulunan karbonhidrat, vitamin ve mineralleri de yetermiktarda içermesi gerekiyor.Kalori krsıtlamasının yaşam süresine olan etkisi 1935 yılında yapılan bir çalışmayla konuşulmaya başlandı. Massachu- setts Institute of Technologyden Leonard Guarente ve çalışma arkadaşları SIR2 adı verilen genin bu konuda en önemli rolü üstlendiğini kanıtlamaya çalıştı.Maya hücrelerinin daha uzun yaşamasına neden olan SIR2 geni, kalori miktarındaki kısıtlamayla yakından ilgili görünüyordu. Enerji ve metabolizma arasındaki bağın inanılmaz derecede karmaşık olduğunu ifade eden Guarente, bu konudaki araştırmalarından elde ettiği sonuçları saygın bilim dergisi Natureâa yayımladı.    SIR2’nin enerji ve metabolizma arasındaki anahtar gen olması durumunda, öğün atlamadan uzun yaşamı garantilemek mümkün olacaktır.SIR2 nin pek çok organizmada bir muadili olmasına karşın, kalori kısıtlamasının insanlarda uzun ömre yol açıp açmadığından henüz kimse emin değil.Arizona çöllerinde 1.2 hektarlık arazi üzerine kurulan bir balonda, çevre koşullardan arıtılmış bir ekosistem oluşturuldu. Adına Biosphere2 denen bu balonda yaşayan insanlara kalorisi kısıtlı yiyecekler verildi. Bunun sonucunda kandaki lipid, glukoz ve insülin kemirgenlerde olduğu gibi düşme eğilimi gösterdi.Biosphere sakinleri çevrelerinden tümüyle soyutlandıkları için çevresel caydırıcılardan etkilenmediler. Dolayısıyla psikolojik olarak da herhangi bir sıkıntı yaşamadılar. Az yemenin serbest radikallerin yol açtığı hasarları azalttığı da bu tür çalışmaların sonuçlarındandır.Farklı bilim adamlarının çalışmaları, SIR2’nin kalori kısıtlanması ile yaşlanma arasındaki ilişkiyi açıklıyor. Burada yapılan çalışmaların bilimsel detaylarım vererek okuru bunaltmak istemeyiz.    Ancak Phil Harris gibi bazı araştırmacı bilim adamlarının daha kestirme yolları tercih ettiklerini de belirtmek isterim.Deneylere kendisini dahil eden Harris’in şu sözleri manidar: “Biraz üşümek, biraz açlık hissetmek uzun bir gelecek için küçük bir bedel. Uzun yaşamak için daha zor koşullara bile razıyım.”Kalori kısıtlama deneyleri göstermiştir ki, bazal metabolizma ihtiyacı için gerekli olan enerjiyi sadece besinden almaya kalkmak büyük bir hatadır. Böyle bir yanlış vücut için yapılacak en büyük kötülüktür. Düşük kalorili beslenme, uzun ve sağlıklı bir yaşamın sırları gibi görünüyor.Kalori kısıtlaması ve açlığın antioksidan etkisi bulunmaktadır. Elektif cerrahi operasyonlar öncesi uygulanan kısa süreli açlığın fonksiyonel etkilerinin yanı sıra, metabolik etkilerinin de incelendiği çalışmalar vardır. Memelilerde 48 saatlik açlığın, belirgin olarak artan oksidatif stresi azalttığı gösterilmiştir.    Açlığın hem glutatyon düzeyini azalttığı hem de antioksidan enzimleri etkilediği rapor edilmiştir. Sınırlı süreli açlık, bazal şartlarda antioksidan etkilidir.Tip2 diyabeti olan obez hastalarda kalori aliminin azaltılması glisemik kontrolü (yani kan şekeri ayarlamasını), kilo kaybıyla sağlanandan daha iyi şekilde başarmaktadır. Ayrıca kilo vermiş obez diyabetli hastalarda kilo almadığı halde sadece kalori alımı arttığında bile metabolik kontrol bozulmaktadır. Dolayısıyla kalori kısıtlaması tip2 diyabetli obez hastalarda, kilo vermekten bağımsız olarak metabolik olayların düzenlenmesinde, dengelenmesinde önemli rol sahibidir. Kalori kısıtlaması, şeker hastalarında metabolizmanın düzenlenmesinde çok önemlidir.Kalori kısıtlaması, damar sertliği-tıkanıklığı hadisesine karşıkoruyucu rol oynamaktadır.    Kalori kısıtlaması yapılan kişilerde kandaki lipid (yağ) ve lipoproteinler, açlık kan şekeri, insülin, kan basıncı, CRP, karotid arterin (şah damarı) duvar kalınlığı ölçümleri yapılmış ve ateroskleroz için risk faktörü olan bu değerlerin hepsi kalorisi azaltılan bireylerde daha iyi seviyelere ulaşmıştır. Görünen o ki, kalori kısıtlaması, damar tıkanıklığına karşı da son derece etkili bir koruyucudur.Bilimsel veriler diyor ki, kalori kısıtlaması metabolik hızı ve oksidatif stresi azaltır, insülin hassasiyetini artırır, nöroen- dokrin sistemin fonksiyonlarını düzenler.Kalori kısıtlaması, çok geniş yelpazede olan kronik hastalıkları geciktirmektedir. Parkinson ve Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif (sinir zedeleyici) hastalıklarda yaşa bağlı nöron (sinir hücresi) hasarını azaltır. Kalori kısıtlaması aynı zamanda psikomotor ve hafıza problemlerini de azaltabilmektedir.    Bu diyet biçimi beynin kıvraklığım ve kendini tamir edebilme yetisini iyileştirebilmektedir.Peki, şifanın dördüncü limanına nasıl demir atmalı? Nelere dikkat etmeli?Birinci basamakta gönüllerin sultanına kulak vermeli. Peygamber Efendimiz (sav) pazartesi ve perşembe günleri düzenli olarak oruç tutar ve bunu tavsiye ederdi. Haftada iki gün oruç tutmak bir şifa şifresidir. Ramazan ayında oruç tutma ibadeti, şifa limanına varmak isteyen bizlere bir ikram olmalı.İkinci adımda bazal metabolik ihtiyacın %25’i kadar azaltılmış bir günlük beslenme takip edilerek şifaya giden yolda bir adım daha ilerlemeli.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp