Biyolojik Diş Hekimliği

BİYOLOJİK DİŞ HEKİMLİĞİ

Biyolojik diş hekimliğinde, dişle ilgili işlemlerde toksik olmayan restorasyon materyalleri kullanılması ve toksik diş materyallerinin, gizli diş enfeksiyonlarının genel sağlık üzerindeki etkileri üzerinde durulmaktadır. Alternatif tıpla uğraşan hekimler ve diş hekimleri arasında diş sağlığının genel sağlığı derinden etkilediğine dair gittikçe yaygınlaşan bir kanaat oluşmaktadır.

Avrupalı araştırmacılar, kronik dejeneratif hastalıkların en az yarısının dişle ilgili problemlere ve bunların tedavisinde kullanılan geleneksel ve modern tedavi tekniklerinden kaynaklandığını tahmin etmektedirler. Gümüş/cıva içeren ve amalgam adı verilen dolguların sağlık üzerinde olumsuz etkileri olarak tespit edilip yayınlanmış olanlar buzdağı-nın su üstümde kalan kısmı gibidir. Pek çok hasta dişteki uygulamaların yol açtığı yan etkiler nedeniyle ortaya çıkan kronik problemlere senelerce çözüm aramaktadır.

Diş altındaki veya çevresindeki enfeksiyonlar, akupunktur meridyenine veya otonom siniri sistemi hattına denk gelen spesifik dişle ilgili problemler, diş kökü kanalları, dişte kullanılan restorasyon materyallerinin toksik etkileri veya biyoinkompetibıl olmaları, elekt-rogalvanizm veya iyon göçü, temporomandibüler eklem sendromu, çenede stres ve travmaya bağlı olarak ağrıya yol açan durumlar bedende fonksiyon bozukluklarına yol açabilirler. Ayrıca gömük dişler, yirmi yaş dişleri, dolgulu dişler, kök kanalları, kistler, kemikteki kaviteler, enfla-masyona bağlı kemikteki yoğunluk alanları organik problemlere yol açabilir.Diş altında tesbit edilememiş enfeksiyonlar da bu türden problemlere yol açabilir. 1950'lerde Reinhold Voli ağızdaki her dişin bir akupunktur meridyeni üzerinde yer aldığını ve elektroakupunktur tekniği ile herhangi bir dişin enfekte ya da hastalıklı olması durumunda o dişle aynı meridyende bulunan diğer organların da etkilendiğini ortaya koymuştur. İspanya'dan Ernesto Adler pek çok hastalığın yirmi yaş dişi ile bağlantılı olabileceğini ortaya koymuştur.

Bu problemler arasında kekeleme, epilepsi, eklem ağrıları, depresyon, baş ağrıları ve kalp problemleri de yer almaktadır. Amerikan Diş Hekimliği Birliği Araştırma Direktörü VVeston Price böbrek ve kalp hastalıkları olanlarda kök kanalları problemli ise ve bu problem ortadan kaldırılırsa vakaların çoğunda hastalığın ortadan kalkacağını iddia etmektedir. Ayrıca amalgam dolgular da, vücuda civa, kalay, bakır, gümüş ve bazen çinko salgılanmasına yol açabilmektedir.

Diş hastalıklarının biyolojik tedavisinde sağlıklı dişlerin korunması esas alınmakta, nöral terapi, 48 oral akupunktur, soğuk lazer terapisi, kompleks homeopati, çene dengesini bozan durumların ortadan kaldırılması ve beslenme gibi yöntemler kullanılmaktadır.

Biyolojik diş hekimliği, gelecekte amalgam gibi vücuda zarar veren dolgu maddeleri yerine daha biyolojik ve vücutla uyumlu maddelerin kullanılması arayışına girecektir. Diğer tıp dalları ile koordinasyon içinde vücudu bütün olarak ele alan bir diş hekimliği anlayışının önümüzdeki dönemlerde sağlık açısından çok daha büyük önem arzedecektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp