Bal Şerbeti Kan Aldırma ve Dağlama

Bal Şerbeti Kan Aldırma ve Dağlama :

RESÜLÜLLAH'IN BAL ŞERBETİ, KAN ALDIRMA VE DAGLAMA İLE TEDAVIDE ÖNDERLİGİ

Buharı'nin Sahlh'inde Said İbn-i Cübeyr'den, o da İbn-i Abbas'tan, o da Peygamber efendimizden şöyle dediği rivayet edilir: «Şifa üç şeydedir; Bal şerbeti içmek, kan aldırmak ve vücudu ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi dağlamaktan men ederim.(I). Ebu Abdullah e'l-Mazirl der ki: Gripal hastalıklar ya kanla ilgilidir, ya safrayla ilgilidir, ya balgamla ilgilidir veya siyah salgıyla ilgilidir. Eğer kanla i1giliyse tedavisi kan çıkarmaktır. Diğer üç kısımdan olursa tedavisi her birine uygun bir ishalledir. Adeta Peygamber efendimiz, müshillerin üzerine bal şerbeti içmenin ve bir kimsenin kanı aktıktan sonra kan aldırmasının zararlı olacağı konusunda uyarıda bulunmuştur(2) .

Bazıları Peygamber efendimizin "Kan aldırma şişesi" sözünde kan akması da vardır derler. İlaç etkisiz kaldığı zaman en son tedavi yolu dağlamadır. Rasüllüllah Sallallahu aleyhi vesellem dağlamayı ilaçlardan saymıştır. Çünkü insanın yapısı ilaçların gücüne üstün geldiği ve içilen ilaçlar fayda sağlamadığı zaman dağlama metodu kullanılır.

Rasüllüllah Sallallahu aleyhi vesellem'in: -"Ben ümmetime ateşle dağlamayı yasaklıyorum." sözü ve bir başka sözünde de: -"Ben ateşle dağlamayı sevmem"(l) buyurması dağlamayla tedaviyi zaruret hasıl oluncaya kadar ertelemek, bu konuda acele etmemek gerektiğine işarettir. Çünkü acele davranmak bazen hafif bir acıyı gidermek İçin daha şiddetli bir acıyı tatmak olacaktır. Abdullah İbn-i Marizi‘nin sözü burada sona erdi. Bazı hekimler derler ki: Karakteristik hastalıklar ya bir maddeye bağlı olarak ya da bir maddeye bağlı olmaksızın meydana gelirler.

Maddeye bağımlı olanlar da ya sıcaktır ya soğuktur, ya kurudur ya da yaştır veya bunların bileşimidir. Bu dört nitelikten ikisi etken, ikisi de edilgendir. Etken olanlar; sıcaklık ve soğukluktur. Edilgen olanlar ise; yaşlık ve kuruluktur. İki etken nitelikten birinin üstün gelmesi, beraberinde edilgen niteliklerden birinin daha arkadaşlık etmesini gerektirir. Bunun gibi bedendeki salgıların her birisi ve diğer bileşiklerin iki niteliği vardır: Etkenlik ve edilgenlik. Buradan şu sonuç elde edilir: Karakteristik hastalıkların aslı, salgıların niteliklerinin en kuvvetlisi olan sıcaklık ve soğukluğa tabidir.

İşte soğuk ve sıcak hastalıkların tedavilerinin temelinde örnekleme yoluyla peygamber sözüne gelinmiş oldu. Hastalık sıcak karakterliyse, akıtma ve şişe vurma yoluyla kan çıkararak tedavi ederiz. lira bu işlemde bir maddenin çıkışı ve vücut ısısının düşüşü söz konusudur. Hastalık soğuk karakterliyse hastayı ısıtarak tedavi yoluna gideriz, bu özellik de bal da vardır. Bununla birlikte soğuk bir maddenin vücuttan dışarı atılması gerekiyorsa bu konuda bal kullanırız. Çünkü balda olgunlaştırma, kesme, inceltme, temizleme ve yumuşatma özellikleri vardır. Bu özellikler sayesinde dışarıya atılması gereken madde, yumuşaklık ve güçlü müshillerin doğuracağı bitkinlikten emin olarak dışarı atılmış olur.

Dağlama konusunda, maddi hastalıklar ya belirgin ve etkindir, iki taraftan birine (iyiliğe veya vücudu sarmaya) süratle ulaşır, bunun tedavisinde dağlamaya ihtiyaç duyulmaz ya da müzmin ve yerleşiktir. Bunun tedavisinde en iyi yol, içerdeki maddenin dışarı atılmasından sonra, dağlamanın mümkün olduğu organları dağlamaktır.

Hastalığın müzminleşmesi ancak soğuk ve yoğun bir maddeden dolayıdır. Bu madde organa yerleşir, karakterini bozar, bulunduğu organın çevresindeki diğer organlarda da değişiklik yaparak onları kendi özüne benzetir. Yerleştiği organda ateşi yükseltir. Bu madde bulunduğu yerden dağlanarak çıkartılır, bu maddeyi dağlayarak daha önce var olan düşük ateş giderilmiş olur. "Ben dağlamayı sevmem" hadis-i şerifinden maddi hastalıkların tümünün tedavisinde ilaç kullanmak gerektiğini öğrenmiş olduk, tıpkı "Humma'nın şiddeti cehennemin kaynamasındandır, onu suyla serinletiniz" hadis-i şerifinden basit hastalıklarda ilaç kullanılacağını çıkardığımız gibi.

Kan aldırma konusunda, İbn-i Mace'nin Sünen'inde -Cübare İbn-i Muğallis'in (bu ravi zayıftır.) Kesir İbn-i Süleym'den rivayetiyle Kesir İbn-i Süleym der ki: Enes İbn-i Malik'in şöyle dediğini duydum; Resülüllah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: -Miraç gecesi meleklerden hangi topluluğa uğradıysam, ümmetine kan almayı emret, demişlerdir (l). Tirenizi de Cami'inde bu hadisi İbn-i Abbas'ın rivayetiyle nakletmiş ve: .Ey Muhammed kan aldırmaya devam et. nıyetnini zikretmiştir. Buharı ve Müslim'in sahihlerinde Tavüs'un İbn-i Abbas'tan rivayetinde:

-Resülüllah Sallallahu aleyhi vesellem kan aldırdı ve kan alan kişiye ücretini ödedi,(2) şeklinde bir metin mevcuttur. Yine Buharı ve Müslim'in sahihlerinde hümeyde't-Tevil‘in Enes'ten rivayetiyle şu metin yer alır:

Ebu Taybe adında bir köle Resülüllah Sallallahu aleyhi vesellem'in kanını aldı, Resülüllah da ona iki kap yemek verilmesini emretti ve sahipleriyle konuştu, sahipleri onun vergisini düşürdüler. Resülüllah Sallallahu aleyhi vesellem: -"Tedavi için baş vurduğunuz çarelerin en iyisi kan aldırmaktır" buyurdular(1). Tirmizt'nin Cami'inde İBRD İbn-i Mansur'dan rivayet edildiğine göre der ki: <İkrime'nin şöyle dediğini duydum: -"İbn-i Abbas'ın hacamat yapan üç tane cariyesi vardı, bunlardan iki tanesi ücretli olarak kan alır, İbn-i Abbas ve eşi için gelir sağlarlar, diğer bir cariyesi ise İbn-i Abbas'a ve eşine hacamat yapardı». İBRD İbn-i Mansur der ki:

«İbn-i Abbas, Peygamber efendimizin şöyle dediğini nakleder: -"Kan alan köle ne iyidir. Kan almak fazla kanı dışarı atıyor, sulbün yükünü hafifletiyor ve gözleri kuvvetlendiriyor. Yine İbn-i Abbas şöyle der: «Resülüllah Sallallahu aleyhi vesellem, miraç gecesi meleklerden hangi topluluğa uğradıysa, "ümmetine kan almayı emret" demişlerdir , Peygamber efendimiz de:

"Kan aldırmanın en uygun zamanı ayın on yedi, otuz dokuz ve yirmi birinci günleridir, buyurmuştur. Yine Peygamber efendimiz "Kendisiyle tedavi olduğunuz şeyin en hayırlısı; Buruna ilaç çekmek, ağza ilaç akıtmak, kan aldırmak ve yürümektin, buyurdu. Resülüllah Sallallahu aleyhi vesellem'in ağzına ilaç akıtıldı ve Peygamber efendimiz:

"Benim ağzıma ilacı kim döktü diye sorduğunda oradakilerin hepsi sustu. İkrime der ki; Odada bulunanların hepsine ilaç dökülmüştü, ancak İbn-i Abbas'a dökülmemişti. Tirenizi, bu hadis-i şerit'in garip hadis olduğunu ve hadisi İbn-i Mace'nin rivayet ettiğini söyler(2).

Kan aldırmanın yararlarına gelince bu; vücut yüzeyini kan akıtmaktan daha fazla temizler. Kan akıtmak da bedenin derinliklerindeki hastalıklar için en iyi tedavi metodudur. Kan aldırma, cildin kıyı ve köşesindeki kanı çeker çıkarır. Derim ki; kan aldırma ve kan akıtma işinde gerçek şudur ki; bunlar zaman ve yere, yaş ve karaktere, sıcak bölgelere ve sıcak zamanlara, kanları son derece yoğun olan sıcak karakter sahiplerine göre değişir. Sıcak karakterli insanlarda kan aldırmak, bir çok yönden kanı akıtmaktan daha faydalıdır.

Zira kan kıvama gelir, saflaşır, vücudun iç yüzeylerine doğru çıkar, akıtmanın çıkaramadığı kanı, aldırma dışarı atar, bunun için kan aldırmak, çocuklara ve kan akıtmaya dayanamayan insanlara daha yararlıdır. Tıp doktorları; sıcak bölgelerde kan aldırmanın akıtmaktan daha yararlı olduğunu delillerle ispat etmişlerdir. Kan aldırmak ayın ortasında ve ortasından sonraki günlerinde hoşa gider. Genellikle ayın üçüncü haftası içinde beğenilir, zira kan, ayın ilk günlerinde henüz artmamış ve harekete geçmemiştir, son günlerinde ise durgunlaşmıştır. Ortasında ve onu izleyen günlerde ise son derece artış gösterir.

Kanun sahibi der ki; Kan aldırmak emredirilirse de ayın ilk günlerinde emredilmez, zira bu sırada henüz salgılar harekete geçmemiş ve coşmamıştır, ayın son günlerinde de emredilmez, çünkü o günlerde salgılar eksik olur. Ancak bu işe salgıların coştuğu ve ayın ışığının artmasından dolayı son derece arttığı günler olan ay ortası uygundur). Peygamber efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilir:

•• Tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlısı kan aldırmak ve kan akıtmaktır. Bir hadis-i şerifte de: •• ilacın en iyisi kan aldırmak ve kan akıtmaktır buyurmuştur. Kanun sahibinin sözü burada sona erer. Peygamber efendimizin "Tedavi: olunduğunuz şeylerin en hayırlısı kan aldırmaktır" sözünde Hicaz halkına ve sıcak bölge sakinlerine işaret vardır. Çünkü hicaz halkının ve sıcak bölgelerde ya-şayan insanların kanları ince, vücut ısısını vücut yüzeyine çekmek ve ısıyı cilde yakın yerlerde toplamak için bedenin dışına çok meyillidir.

Zira ciltlerindeki gözenekler geniş, aralarındaki boşluklar düzensiz şekilde dağınıktır. Bu insanlar için damar kesme k tehlikelidir. Kan aldırmak arzuya bağlı, kısa aralıklı ve değişik zamanlarda kanın dışarı atılmasını sağlar, bu işlemi damarların tamamen boşalması izler, özellikle çoğu, kesilerek boşaltılmayan damarlardır.

Bu damarların her birinin kesilerek boşaltılmasında ilgili oldukları bölgelerdeki organlar için özel faydalar vardır. Koldaki gövde damarının kesilerek boşaltılması. ciğer ve dal ak hararetinin düşmesine, bu organlardaki karıdan doğan şişmelere, akciğer şişmesine, damar seğirmesine, göğüs zarı iltihabına ve diz altından uyluk üstüne kadar olan bölgede kana bağlı olarak meydana gelen tüm hastalıklara faydalıdır. Yine kolda bulunan hayat damarına yapılacak aynı işlem, tüm vücutta kana bağlı olarak meydana gelen aşırı dolmaların doğurduğu gerginliklere faydalıdır. Aynı şekilde vücuttaki kanın tümünün bozulması halinde de hayat damarının kesilerek kanın boşaltılması faydalıdır.

Koldaki üçüncü damarın kesilmesi de baş ve boyunda kanın bozulmasından veya çokluğundan doğan hastalıklara yarar sağlar. Boynun iki yanında bulunan şah damarlarının kesilerek kan akıtılması ise dalak ağrısına, bu ağrının dalakta çoğalıp yayılmasına ve alın ağrısına faydalıdır. Sırttaki iki kürek arasından karı aldırmak, omuz ve boğaz ağrısına, boyun damarlarından kan aldırmak, baştaki hastalıklara ve yüz, dişler. gözler, kulak, burun ve boğaz gibi başta bulunan organlarda kanın çokluğundan veya bozulmasından ya da bunların her ikisinden doğan hastalıklara faydalıdır.

Enes (Allah razı olsun) der ki; «Rasüllüllah Sallallahu: aleyhi vesellem, boyun damarından ve omuzdaki iki kürek arasından kan aldırıyordu.(l). Buharı ve Müslim'in Sahih'lerinde ise Enes'den rivayet şöyledir:

-Rasüllüllah Sallallahu aleyhi vesellem üç kez kan aldırmıştı, bunlardan biri kürekleri arasından, diğer ikisi ise boyun damarlarındandı.(2). Yine aynı eserlerde Enes (Allah Razı olsun)'un rivayetiyle şu haber yer alır:

-Rasüllüllah Sallallahu aleyhi vesellem başındaki ağrıdan dolayı ihramlıyken başından kan aldırmıştı» (3). İbn-i Mace'nin Sünen'inde

Ali (Allah Razı olsun)'dan rivayetle şu haber yer alır:

«Cebrail Aleyhisselam, Peygamber efendimize boyun damarlarından ve iki kürek arasından kan aldırmayı getirmiştir.(4). Ebu Davüd'un Sünen'inde Cabir'in rivayetine dayanan bir habere göre:

-Rasüllüllah Sallallahu aleyhi vesellem kendisinde bulunan bitkinlik nedeniyle kabasından kan aldırdı- (5). Tıp doktorları kafa çukurundan kan alınmasında görüş ayrılığına düştüler. Ebu Nuaym, "Kitabü't-Tıbbin-Nebevi" adlı eserde merfu olarak şu hadisi zikreder:

-Kafa tasından kan aldırınız, zira bu beş derde devadır. Ebu Nuaym, beş hastalıktan biri olarak cüzam‘ı sayar. Bir başka hadiste de:

-Kafatasından kan aldırırız bunda yetmiş iki derde deva vardır buyrulmuştur. Bir gurup hekim kafasından kan aldırmayı iyi bulmuşlar, gözün ileri fırlamasına, gözde meydana gelecek şişkinliğe, göz hastalıklarının çoğuna, başların ve göz kapaklarının ağırlaşmasına faydalı olacağını söylemişler, deneyenler de faydasını görmüşlerdir.

Rivayet edildiğine göre Ahmet İbn-i Hanbel kafasından kan aldırmaya ihtiyaç duymuş, başının iki yanından kan aldırmış, kafa çukurundan aldırmamıştır. Kafa çukurundan kan aldırmayı hoş görmeyenlerden biri de Kanun sahibidir. Efendimiz, dinimizin sahibi' Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem'in: -Dimağın geri tarafı hafızanın yeridir, kan aldırmak hafızayı giderir buyurduğu gibi Kanun sahibi de; Baştan kan aldırmak gerçekten unutkanlık doğurur demiştir. Kanun sahibinin sözü burada sona erer.

Hekimlerden bir başka gurup da bu düşünceyi reddeder ve derler ki; Hadis sabit değildir, sabit olsa bile kan aldırmak zorunlu kalınmadan kullanıldığında zihnin geri tarafını zayıflatır. fakat kafaya kan fazla geldiği için kafadan kan aldırılırsa aldıran için tıbbi ve şer'i açıdan yararlıdır. Peygamber efendimizin bir çok yerde durumun gerektirdiği oranda başından kan aldırdığı, ihtiyaç duyduğu kadar da vücudunun diğer yerlerinden kan aldırdığı sabit olmuştur. Çene altından kan aldırmak diş, yüz ve boğaz ağrılarına zamanında kullanıldığı takdirde fayda sağlar, başı ve el ayalarını fazla kandan arındırır.

Ayağın üst kısmından kan aldırmak, topuğa yakın olan ana damarı keserek kan akıtmanın yerine geçer, uyluk ve bacaklardaki yaralara, kadınlarda görülen kaşıntı ve adet kesilmesine yarar sağlar. Göğüs altından kan aldırmak, uyluktaki çıbanlara, uyuza, sivilcelere, nıkris‘e, basurlara, fil hastalığına ve sırttaki kaşıntıya faydalıdır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp