Antik Çağ Batı Meeniyeti VE Tıp

Antik Çağ Batı Meeniyeti VE Tıp :

Antik çağ batı medeniyetinde de toplumun genel yapısı, değer yargıları ve varlığı anlamlandırma şekilleri bilimi ve dolayısı ile tıbbi gelişmeleri belirgin şekilde etkilemiştir. Burada da astronomi, felsefe, matematik ve tıp birlikte ve iç içe gelişmiştir. Bu medeniyeti belirleyen en önemli unsurun Helen kültürü ya da eski Yunan medeniyeti olduğu konusunda ittifak vardır. Yunan medeni yetinin kökleri M.Ö. 5OOO'e kadar geri götürülmektedir. Bu dönemde bilimi karşılayacak fiiller "felsefe" (hikmet arayışı içinde olma), "episteme"(bilgi üzerine yoğunlaşma, kaynakları ve dayanaklarını ortaya koyma), "theoria" (teori, etraflı düşünme, üzerinde yorumlar geliştirme) ve "periphyseos historia" (tabiatla ilgili incelemelerde bulunma) gibi kelimelerle ifade edilmiştir. Antik çağ Yunan medeniyetinin hem mitolojisinde hem de felsefe, edebiyat ve bilim çalışmalarında etkili olan temel eserler M.Ö.7. asrın başlarında yaşamış olan Homer'in i/yada ve Odisse isimli eserleri ile aynı asrın sonlarında yaşadığı tahmin edilen Heziyod'un Teogoni ve iş/er ve Gün/er isimli eserleridir. Bu eserlerde yer alan pek çok konu arasında özellikle kainatın yaratılışı ve varlıkların ortaya çıkışı ile ilgili bilgiler daha sonraortaya çıkacak bilim çerçevesini ve tıp felsefesini belirgin şekilde etkilemiştir. Homer'e göre dünya disk şeklindedir ve Okyanus adı verilen nehir tarafından kuşatılmıştır. Okyanus tanrıların ve bütün varlıkların babasıdır. Thales'de de benzer bir yaklaşım olduğu ifade edilmektedir. Teogoni'de ise tanrılar sınıflandırılmıştır. Başlangıçta Kaos, Gaia (yeryüzü) ve Eros vardı. Daha sonra diğer tanrılar doğduğu ve her bir nesneye tekabül eden bir tanrı olduğu ifade edilmektedir. Bu kurgu islam tasavvufunda melek Ot alemi ve fiillerin gerisindeki esma (isimler) anlayışının ilkel, şekillenmemiş bir arayışı gibidir.

Bu çağda varlık aleminde gözlenen değişim, süreklilik ve düzenlilik, nesnelerin aynı etkiler kar-şısında aynı değişimlere maruz kalması gibi gözlemler sürekliliği temin eden ancak kendisi değişmeden kalan temel bir başlangıç ilkesi arayışını doğurmuştur. Bu "ilk madde" ya da "arkhe" problemi olarak adlandırılan hal aslına varlığın temelinde işleyen kanunların alt yapısında bir öz, temel bir cevher arayışı idi. ilk antik çağ filozofu olarak kabul edilen Thales'e göre arkhe "su"dur. Onun "Herkesin aslı sudur." Görüşünde Mısır'a gitmiş olması ve birçok bilgiyi oradan almış olmasının etkili olduğu düşünülmektedir.Mısır mitolojisinden gelen etkiler ve Nil Nehri'nin insanların hayatları üzerindeki etkileri felsefi görüşlerin şekillenmesinde de rol oynamıştır. Aynı dönem filozoflarından Anaksimandros'a göre tabiat hadiselerinin ve fizik nesnelerin temeli Yani arkhesi "apeiron"dur. Apeiron kelimesi tanımlanamayan, kuşanlamayan. Sınır içine alına Mayan gibi anlamlara gelmektedir. Bu belki de Mutlaklığı ifade etme arayışı içinde ortaya çıkmıştır. Anaksimandros'a göre kâinatın oluşumu Sıcak-soğuk, yaş-kuru şeklindeki iki temel zıtlığın apeiron'dan ayrılması ile başlamıştır. Varlıklar bu Zıtların vortex adı verilen bir dönme hareketi sof nücünde birbirinden ayrılması ya da birleşmeleri Sonucu oluşmaktadır. Dönme hareketi ile zıtlar Belirmekte ve kâinatta armonik bir yapı oluşmaktadır. Thales'de her varlığın ruh taşıdığı, nesnele Rina ruhlarla dolu olduğu düşüncesi Anaksimandros'da biraz daha rasyonelleşmiştir. Yine aynı dönem Milet'li düşünürlerden Anaksimenes ise havayı bütün fiziksel nesnelerin arkhesi olarak kabul etmiştir. "Hava anlamına gelen ruhumuzun bizi bir arada tutması gibi, nefes ve hava da bütün evreni sarar ve bir arada tutar" demiştir. M.Ö. 5. yüzyılda Milet iranlılar tarafından işgal edilip felsefe çalışmaları başka merkezlere kaydığı bir dönemde Efes'de doğan Herakleitos ismi önem kazanmıştır. Bu düşünür her şeyin aslı ve özünü yani arkhesini araştırmanın yanında "oluş" problemi üzerinde de durmuştur. Ona göre her şey sürekli bir oluş ve hareket içindedir. Arkhe olarak kabul ettiği ateş varlık alemine bu özelliği vermektedir. Ateş yön veren kuvvettir.

Her şey ateşe ve ateş her şeye dönüşür. Oluş, ateş sayesinde karşıtların birbirine dönüşmesi olayıdır. Hayat ve ölüm bir bütünün parçasıdır, gece ve gündüz birlikte günü meydana getirir.İnen ve çıkan yol aynıdır, daire şeklindeki bir hat üzerinde başlangıç ve bitiş noktasını ayırt edemezsiniz. Her şey karşıtının yok olması sayesin de ortaya çıkabilir ve yaşayabilir; oluş karşıtların birliği sayesindedir. Bu islam aleminde meşhur olan "Her şey zıddıyla bilinir" hükmünün değişik tarzda ifadesi gibidir. Karşıtların mücadelesi sayesinde var olmak varlıkların zaman içinde değiştikleri anlamına gelmektedir. Bu anlamda Herakleitos'un "Bir nehre iki defa giremeyiz" sözü meşhurdur. Daha sonra iyonyalı filozoflarla birlikte tek arkhe (monizm) dönemi sona ermiş çok arkheli (plüralist) varlık izahı dönemi başlamıştır. Bunlardan M.Ö 5. yüzyıl başlarında yaşamış olan Empedokles'e göre varlıklar dört farklı kök elemanın (unsurun) bir araya gelmesi sonucu oluşurlar. Bunlar toprak, su, hava ve ateştir. Dört kök eleman sabittir, değişen sadece oranlardır. Bu düşünce daha sonra atomcu filozoflar tarafından geliştirilmiştir,ancak atomcu filozofların mekanik görüşleri yerine Empedokles evrime inanmaktadır. Ona göre dört kök elemanın bir araya gelmesini ve ayrılmasını temin eden sevgi ve nefrettir. ilk atomcular Leukippos, Demokritos ve Epikuros'dur. Bunlar M.Ö. 5.-3. yüzyıllar arasında yaşamışlar, fiziksel nesnelerin sert, katı, bölünemez parçacıklardan (atom) meydana geldiğini düşünmüşlerdir.Bunlara göre atomlar birbirlerinden biçimleri ve genişliklerine göre ayrılırlar. Bazı atomlar düz ve yuvarlaktır, bazılarının çengelleri vardır. Farklı şekillerdeki atomların bir araya gelmesi ve sivri,yuvarlak, veya köşeli oluşlarına göre nesneleri farklı algılarız.

Pythagoras felsefesinde her şeyin aslı (arkhe) sayıdır. Antik Yunan döneminde "kozmoz" düzenlilik ve güzelliği ifade için kullanılmıştır. Bu kelimeyi kainat anlamında muhtemelen ilk kez Pythagoras kullanmıştır. Düzenlilik ve güzellik harmoni demektir. Harmoni sadece fizik dünyada değil insan ruhunda da söz konusu olduğu için bu görüşler daha sonra tıp ve tıp felsefesi üzerinde de etkili olacaktır.

Platon varlıkların ateş, hava, su ve toprağın belirli oranlarda karışımlarından oluştuğuna inan maktadır. Ateş dört adet üçgen yüzü olan şekildeki taneciklerden, hava sekiz yüzlü tanecikIerden, su yirmi yüzlü taneciklerden, toprak ise küp şekilli taneciklerden oluşmuştur. Bu şekillerle özellikler arasında bir uyum vardır. Mesela ateşin yakıcılığı üçgenin sivri uçlarının bir sonucudur.

Aristo Yunan düşüncesinde bir dönüm noktası olmuş ve kavramların nesnelere bağlı olarak şekillendiğini, esas olanın nesneler olduğunu ifade etmiştir.Bir nesne hakkında elde edilebilecek bilgileri ise on kategoride ele almaktadır. Bunlardan dokuzu nesnenin dış görünüşü ile ilgili olup duyu organlarımız ile elde edilir. Onuncu kategori ise akıl ile kavranabilen, tasarlanabilen kategoridir. Duyu organlarına hitap eden dokuz kategori nicelik(kemiyet), nitelik(keyfiyet), görelik(nispet,izafet), zaman, yer (mekan), durum (vaz'ı), sahip olma (mülk veya iyelik), etki (fiil,aksiyon), edilgi (infial, passion) şeklinde sıralanmıştır. Onuncu kategori ise hepsinin özünü ifade etmektedir ve cevher adını almaktadır. Cevherin, Platon'daki asıl ve idealardan farkı fizik nesnelerin dışında bir dünyaya ait olmaması, tersine fizik nesnelerle birlikte bulunmasıdır. Bu anlayış daha sonra pozitif olarak adlandırılan bilimlerin ve dolayısı ile modern tıbbın şekillenmesinde önemli bir adım olarak kabul edilmektedir.

Daha sonraki gelişmelere iskenderiye Okulu damgasını vurmuş bu okulda ise tıp konusunda önemli çalışmalar yapılmıştır. Tıp alanındaki çaIışmalar Herafilos ile başlamıştır. iskenderiye'de dersler vermiş ve burada diseksiyon(teşrih) yapma imkanı olduğu için tıptaki gelişmeler hız kazanmıştır. Burada Herafilos beyin, sinir sistemi,damarlar. kalp, göz, üreme organları hakkında geniş bilgi ortaya koymuştur. Aynı dönemde kı-yaslamalı anatominin kurucusu M.Ö.4. yüzyılda yaşamış olan Erasistratos'tur ve sinirler. beyin damarları ve kalp üzerinde çalışmıştır. İskenderiye okulunun tıpta son önemli temsilcisi Bergamalı Calen olmuştur. Calen'in M.S.l00-200 arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Anatomi konusunda çalışmalar yapmış, nabzı teşhis aracı olarak kullanmıştır. Tıp bilgilerini sistematik olarak ele aldığı kitabı Orta çağ'ın sonuna kadar önemini korumuştur. Calen ve Hipokrat, antik çağda tıp alanında en önemli isimler olarak tarihe geçmişlerdir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp