Oksitosin İçeren Besinler

OKSİTOSİN İÇEREN BESİNLER

Beyin tabanındaki hipotala- mus’un etkisiyle, hipofiz bezinin ön bölümü gebe rahmin kasılmasını sağlayan oksitosin adlı bir hormon salgılar. Doğum olayının yavaş olduğu hallerde, ya da doğumu başlatmak için, bu hormon, damar içi enjeksiyon veya tablet şeklinde verilir. Ayrıca, doğumun üçüncü evresini çabuklaştırmak, pla- senta’nın (son’un) çıkmasını sağlamak için de kullanılır. Benzer etkili diğer ilâçlar, ok- sitoksik maddeler adını alır.

Oksitosin, erişkinlerin rahatlamasını sağlayan bir hormondur. Artmış oksitosin düzeyleri ayrıca ilişkinizdeki güvenin artması ve bağlanmayla da ilişkilidir. Eğer hoşlandığınız kişi yanınızdan geçtiğinde kalbinizin deli gibi atmasının sebebinin “Erosun aşk oku”nun size çarpması olduğunu düşünüyorsanız tamamen yanılıyorsunuz. Erosun işini elinden almak gibi bir niyetim olmasa da, bilim adamları ve araştırmacılar bunun nedeninin aşk hormonu “oksitosin” olduğunu düşünüyor.

Oksitosin, rahatlama ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olan anti-anksiyete etkileri olan bir nörohipofiziyal hormondur. Ağrı eşiğini yükseltir aynı zamanda büyümeyi ve iyileşmeyi teşvik eder. Sosyal etkileşim ve iletişimde güven duygusu sağlar. Oksitosin hormonu bir çok dokunma, koku ve ses ile aktifleşerek salgılanır. Başkalarına iyilik yapmak gibi psikolojik faktörlerde oksitosin seviyelerini arttırır.

Oksitosin kelimesi “hızlı doğum” anlamına gelen Yunanca kelime oxys ve tokos kelimelerinden türetilmiştir. Bunun nedeni oksitosin hormonunun doğum sırasında vajina ve serviks genişlemesine yardımcı olmasıdır. Oksitosin yalnızca doğumu kolaylaştırmada yardımcı değil, aynı zamanda anne yeni doğan arasındaki bağı sağlar. Son zamanlarda yapılan araştırmalar göstermiştir ki yalnızca anne ile bebek arasındaki bağı değil, sosyal ilişkilerde ve partnerlerle olan bağı da sağlayan oksitosin hormonudur. Kişinin içindeki güven ve cömertlik duygusunu açığa çıkarır.

Oksitosin Nerde Bulunur

Oksitosin, hipotalamus içinde üretilir ve arka hipofiz bezi tarafından kana salgılanır. Salgı hipotalamustaki nöronların elektriksel aktivitesine bağlıdır.

Vücuttaki oksitosin doğum ve emzirme sırasında etkilidir. Oksitosin rahim kaslarını uyarır ve daha da kasılmaları artırabilen prostaglandinlerin üretimini artırır. Sentetik oksitosin bazen doğum kendiliğinden başlamamışsa kullanılabilinir. Emzirme sırasında oksitosin bu meme tarafından sütün aatılımını destekler. Oksitosin erkeklerde sperm hareketi ve testosteron üretiminde rol oynar.

Oksitosin hormonun serbest bırakılması, kendi serbest daha uyaran bir etkisi yaratan bir pozitif bir geri besleme mekanizması ile kontrol edilir. Uterus kasılmasını oksitosin oksitosin stimüle etmektedir.

Çok fazla oksitosin düzeyinin etkileri net değildir.

Düşük oksitosin seviyeleri otizm ve otistik spektrum bozuklukları (örn., Asperger sendromu) ile bağlantılı olmuştur.

Oksitosin Nedir ?


Oksitosin primer olarak beyinde nöromodülatör görevi olan bir memeli hormonudur. Beyinde hipotalamusta sentez edilir ve arka hipofizden salınır.

Oksitosin en fazla üremedeki rolü ile bilinir. Özellikle doğum esnasındaki ve doğum sonrasındaki rolü önemlidir. Doğum esnasında serviks ve uterusun gerilmesi ile çok miktarlarda salınır, rahim kaslarının kasılmasını uyarır ve doğumu kolaylaştırır. Doğumdan sonra ise meme başı uyarısı ile sütün salınımını sağlayarak emzirmeye yardımcı olur.

Son zamanlardaki çalışmalar oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini de ortaya koymaktadır. Örneğin; orgazm, sosyal tanıma, eşler arasındaki bağ, anksiyete ve anne davranışları bu davranışlar arasında sayılabilir.[1] Bu nedenle bu hormona bazen "aşk hormonu" da denmektedir. Oksitosin salgılanmasındaki yetersizlik sosyopati, psikopati, narsisizm ve genel manipülasyon eğilimi ile ilişkili bulunmuştur. .[2]

Oksitosin Yunanca ὼκυτοκίνη, ōkytokínē, “hızlı doğum” kelimesinden gelmektedir. Britanyalı farmakolog Sir Henry Hallett Dale 1906 yılında bu hormonun uterus kasılmalarında ki etkilerini keşfinden sonra bu ismi kullanmıştır.[3] Süt atılımındaki etkileri Ott ve Scott tarafından 1910 yılında,[4] ve Schafer ve Mackenzie tarafından 1911 yılında tanımlanmıştır.[5] Hormonun 9 aminoasitlik dizilimi Vincent du Vigneaud ve ark. ve Tuppy tarafından 1953''de tanımlanmıştır.[6] Kimyasal sentezi Vigneaud ve arkadaşları tarafından 1953''de yapılmıştır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp