Hastaya Zarar Vermeden Tedavi Etmek!

Hastaya Zarar Vermeden Tedavi Etmek! :

ÖNEMLİ OLAN, HASTAYA ZARAR VERMEDEN HASTALIĞINI TEDAVİ ETMEK!

Ortodoks tıp ve modern ilaç endüstrisinin ''yaygın tıp ekolü'' haline gelmesi, yirminci yüzyılda gerçekleşti. Karşımızda, kendi koyduğu kurallar haricinde hiçbir bilgiyi kabul etmeyen ve onbinlerce yıldır var olan geleneksel tıp bilgisini yok sayan bir hekimler topluluğu var. Modern tıp ve ilaç sektörünün insan sağlığına yaptığı katkıları reddetmek tabii ki mümkün değil, zaten hiçbirimizin de böyle bir iddiası yok. Fakat modern tıp ekolünün geleneksel tıbbı ve onbinlerce yıl boyunca biriken bilgiyi yok saymasına ne demeli? Dünyada başka hiçbir bilimsel disiplin, zaman içinde birikmiş bilgiyi reddedip sadece kendisinin koyduğu kuralları doğru kabul etme yoluna gitmiyor. Bilimsel yaklaşım, zaman içinde oluşmuş bilgi birikimini alıp, gelişen bilimsel teknoloji yardımıyla doğruluğunu test edip, mevcut bilgiyi geliştirmeye uğraşır.

Siz hiç, ''geleneksel fizik'' ya da ''modern fizik'' diye bir ayrım duydunuz mu?Oysa Ortodoks tıp bu ayrımı yapmaya pek hevesli.Bilimsel çalışma konusunda bu tarz ayrımlara düşmeden ve bağnaz düşüncelere kapılmadan araştırmamız gerek. Özellikle tıp doktorlarının insan sağlığı ile ilgili konularda at gözlüğü takmalarını kabul edemiyorum. İnsan vücudunun işleyişi ile ilgili olarak bildiklerimiz henüz devede kulak bile değil, öyleyse, sadece benim bildiğim doğrudur diyerek tek bir şarkı tutturmak ve söylenen diğer tüm sözlere kulak tıkamak niye?Önemli olan, hastaya zarar vermeden hastalığını tedavi etmek! Bu uğurda çalışan her doktor kutsal bir meslek icra ediyor, çünkü kutsal olan yaşama hakkını korumaya çalışıyor.

İlaçlann yan etkileri! Kırk katır mı, kırk satır mı?

Alerjik hastalıklarda, bağırsaklardaki probiyotiklerin normal yapılarında bozulma meydana gelir. Bu bozulmayı tedavi etmek üzere probiyotik takviye kullanıldığında, alerjik hastalıklarda kalıcı olarak iyileşme sağlamanın mümkünolduğu gösterildiEgzama (atopik dermatit), alerjik rinit ve alerjik astım hastalıklarının tedavisinde probiyotiklerin başarılı olduğuna dair pek çok tıbbi çalışma yayınlandı. Probiyotikler, bağırsak mukozasında bariyer oluşturmak ve bağışıklık sistemi cevaplarını düzenlemek konusunda son derece önemli görevler üstlenirler. Bağırsaklar, vücudun en büyük bağışıklık sistemi organıdır. Vücuttaki bağışıklık sistemi hücrelerinin neredeyse yüzde 80’i bağırsaklarda bulunur.Probiyotikler direkt olarak bağışıklık cevabını düzenleyerek, bağırsaklardaki ‘epitelyal bariyer’ fonksiyonunu güçlendirerek ve zararlı mikropların çoğalmasını engelleyerek bağışıklık dengesinin devamını sağlar.Amerikan Pediatri Akademisi24, ilk 6 ayda alerjik bünyeli çocuklarda probiyotiklerin tedavi amaçlı olarak kullanımını destekliyor.

Egzama tedavisinde probiyotiklerin kullanımı bu hastalığı önlüyor, yani probiyotikler egzamaya karşı koruyucu. Aynı zamanda oluşmuş egzama lezyonlarım da tedavi ediyor.Alerjilere meyilli olan çocuklarda egzama gelişmesini önlemek amacıyla koruyucu olarak probiyotik takviye kullanılması egzama riskini azaltıyor. 2001 yılından bu yana, probiyotiklerin alerjilerden koruyucu etkisini araştıran 9 ciddi tıbbi çalışma yayınladı. Bu çalışmalarda alerjiye eğilimli çocuklar uzun süreli olarak takip edildi. 9 çalışmanın 6 sında, probiyotik kullanan çocukların kullanmayanlara göre daha az alerjik hastalıklara yakalandığı gösterildi.Özellikle çocukluk çağında, bağışıklık sisteminin olgunlaşmasında ve bağışıklık tepkileri verme becerisinin gelişmesinde probiyotikler anahtar rol oynar.

Bu bilgiyle hareket eden araştırmacılar, alerjik reaksiyonların tedavisinde probiyotik kullanmanın etkilerini araştırdılar. Bu amaçla yapılan 8 çalışmanın 6 sında, probiyotik kullanımının alerjilerin tedavisinde faydalı olduğunu gösterdiler.Klasik alerji tedavilerinin başarısız olduğu ve pek çok yan etkisi olduğu ortada. Probiyotiklerin, yan etkileri olmadan alerjileri tedavi ettiğine dair pek çok kanıt mevcut. Artık alerji tedavisinde kortizon ve antihistaminik ilaçlar tek seçenek değil, meslektaşlarımın bu gerçeği görerek probiyotikleri daha iyi tanıyıp, hastalarına reçete etmelerinde fayda var.
Sözün özü: KAŞINMAK İSTEMİYORSANIZ, BAĞIRSAKLARINIZDAKİ FAYDALI BAKTERİLERE İYİ BAKIN!

Otoimmün hastalıkları bağışıklığı güçlendirerek önlemek ve tedavi etmek mümkün


Otoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin gereğinden fazla hassas ve aşırı çalışması sonucu ortaya çıkan hastalıklardır. Bu hastalıkların ortaya çıktığı hastalarda, bağışıklık sisteminin zayıflığı söz konusu değildir, tam tersine; sistem o kadar aşırı çalışmaktadır ki, dengesi bozularak vücudun birtakım dokularını yabancı doku gibi algılamaktadır. Bu yanlış algı sonucu, yabancı madde olarak algılanan dokuyla savaşmak için bağışıklık sistemi sürekli antikor üretir.Genellikle hastaların yaşamının erken evrelerinde bu tarz bir problemleri yoktur. İlerleyen yaşla birlikte daha sık olarak otoimmün hastalıklar görülür.

Otoimmün hastalıklar nelerdir?
Listesi aşağıda, ne kadar çok hastalık olduğunu görünce şaşıracaksınız!

• Romatoid artrit
• Fibromyalji
• Osteoartrit, Juvenil kronik artrit
• Multipl skleroz (MS)
• Myastenia gravis
• Sistemik lupus eritematosus (SLE/Lupus)
• Sedef hastalığı (Psoriasis)
• Hashimato hastalığı
• Graves hastalığı
• Skleroderma
• Ankilozan spondilit
• İdiopatik trombositopenik purpura
• Dermatomyozit
• Juvenil diabetes mellitus (Tip-1 şeker hastalığı)
• Crohn hastalığı
• Ülseratif kolit
• Pemfigus vulgaris
• Vaskülitler (Poliarteritis nodosa, Temporal arterit, Takayasu arteriti, Henoch- schönlein purpurası, Kawasaki hastalığı, Behçet sendromu)

Görüldüğü gibi pek çok hastalık bağışıklık sisteminin yanlış çalışması sonucu meydana geliyor. Bunlarda dışarıdan müdahale eden bir hastalık faktöründen çok, vücudun kendi mekanizmalarının hastalık yapması söz konusudur.

Hastalıklara sebep olan nedir? Neden yaşam için gerekli olan bağışıklık sistemi, düzenli ve etkin çalışırken birden karar değiştirip vücudun kendi öz dokularına saldırmaya kalkıyor?

Yardımcı ve baskılayıcı T hücreleri arasında belli bir denge vardır. Eğer bu denge bozulur da, yardımcı T hücrelerinin oranı baskılayıcı T hücrelerine göre çok fazla yükselirse, vücutta otoimmün hastalık’ dediğimiz hastalıklar meydana gelir. Yani bağışıklık sistemi, kendi vücut dokularına zarar vermeye başlar.Bu dengeyi neyin bozduğunu tam olarak bilemiyoruz. Fakat bildiğimiz birtakım etken faktörler var.En önemli faktörlerden bir tanesi probiyotikler. Bağırsaklarımızda yaşayan faydalı bakteriler, tıpkı alerjilerde ve diğer aşırı duyarlılık reaksiyonlarında olduğu gibi, otoimmün hastalıkların gelişiminde de önemli rol oynuyor.Otoimmün hastalıklarda, bağırsaklardaki probiyotiklerin yerleşim ve yapılarında bozulmalar meydana geliyor. Bu durum hafife alınacak basit bir problem değil! Son derece önemli ve tedavide muhakkak düzeltilmesi gereken bir bozulmadır.

Otoimmün hastalıklar için tıp hangi ilaçları öneriyor?

Bol bol kortizon ve bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar. Oysa hep söylüyorum, bir kez daha tekrarlayayım:Bağışıklık sisteminin yanlış ve aşırı çalışmasından kaynaklanan hastalıkların tedavisi, bağışıklık sisteminin baskılanması değildir, dengeye oturtulmasıdır. Bağışıklık sistemini baskılama çabası, modern tıbbın en büyük hatasıdır. Bu yaklaşım hastalığı tedavi etmez, sadece üzerini örter, gölgeler. Hasta, ömrü boyunca tedavi olamaz, sık sık tekrarlamalar ve ataklar yaşar. Bu başarısızlık, üzerinde durulup düşünülmesi gereken önemli bir problemdir.Hastanın hastalığı tedavi edilemiyorsa, neden bu kadar fazla yan etki riski altına sokuluyor? Bu kadar kuvvetli ilaçlar tedaviye yaramıyorsa, neye yarıyor?Maalesef modern tıbbın tedavi anlayışı bu! Bu tedavi anlayışında hastaya ilaç vermeden göndermek yok! Temel problem halledilmemiş, hastalık tedavi edilmemiş olabilir. Hastanın belirtilerini baskılamak yeterli görülüyor. Hatta belirtileri baskılamak için, kullanılan bu ilaçların bir ton yan etkisi de görmezden geliniyor.”

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp