Bağışıklık Sistemini Destekleyen 10 Bitki

Bağışıklık Sistemini Destekleyen 10 Bitki :

ELMA


Evinize doktor girmesini istemiyorsanız, her gün bir elma yiyin! Elma, bol miktarda ‘flavonoit’ içerir. Flavonoitler vücudumuzu ‘paslanmaktan koruyan kuvvetli antioksidan maddelerdir, bizi kanserden korurlar. Kuvvetli bir antioksidan olan ‘quersetin maddesi elmada bol miktarda bulunur ve bizi kanserden korur. Elma ayrıca bol bol lif içerir, sindirimi düzenler, probiyotikler için faydalıdır. Kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Kan şekerini düşürmeye yardımcı olur. Üstelik tüm bunları yaparken son derece düşük kalorilidir. Ortalama büyüklükte bir elma sadece 80 kalori içerir, kilo almanızı engeller.

Önerim:Her gün an az bir elma tüketin. Elmanızı kabuğuyla yiyin!

LİMON


Limon, bol miktarda C vitamini içerir. C vitamini, gripten kansere kadar her hastalığa karşı koruyucudur. Enfeksiyonlara karşı savaşmaya yardımcı olur. Gündebir limon yemek, sigara içmeyen yetişkinlerin günlük C vitamini ihtiyacının yarısını karşılar. Limon flavonoitler açısından da zengindir. Yani, vücudumuzun ‘paslanmasını’ engeller. Fakat limonda öyle bir mucize var ki, içerdiği diğer tüm maddeleri gölgede bırakıyor; D-Limonen. Üstelik bu madde limonun hep atılan kısmında yer akıyor, kabuğunda. D-Limonen maddesinin kanserleri durdurduğu kanıtlandı. Limon kabuğuna mis gibi kokusunu veren uçucu yağın yüzde 90’ını D-Limonen oluşturuyor. Bu madde, aynı zamanda kanserlere karşı koruyucu etki de gösteriyor.

Önerim:Her gün en az 2 limon tüketin ve limonun kabuğunu ziyan etmeyin. Rendelenmiş limon kabuğu hem salatalarınıza lezzet ve aroma katacak, hem de kanserden korunmanıza yardımcı olacaktır.

BAMYA


Bazı insanların bamyadan nefret etmesine hep hayret ederim. Çocukluğumdan beri annemin yaptığı bamyaya bayılırım. Bugün de kızım annesinin yaptığı bamyaya bayılıyor. Allah’ın sevgili kulu olmalıyım ki, şimdi de eşimin pişirdiği bol limonlu harika bamya yemeklerini yiyorum. Bamya, ‘müsilaj’ adı verilen maddeler açısından zengindir. Bu maddeler sayesinde kendine özgü sümüksu yapıya sahiptir. Müsilaj maddesi, sindirim sisteminin iç yüzeyini sanki bir sıva gibi tamamen kaplayarak kanserojen maddelerden ve tahriş edici zararlılardan korur.

Bu sayede bamyanın sindirim sistemi kanserlerine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir. Ayrıca en iyi bitkisel lif kaynaklarından biridir. Bir porsiyon bamyada yaklaşık 8 gram lif vardır. Bağırsakları çalıştırır, kabızlığın önüne geçer. Probiyotikleri destekler, bağışıklık sisteminin düzenlenmesine yardımcı olur.Bamyanın mucize etkileri bu kadar da değil; vücudumuzdaki en önemli antioksidan maddelerden birisi olan ‘glutatyon’, bamyada bolca bulunuyor. Glu- tatyon, hücrelerimizdeki DNA yapısına saldıran iç ve dış saldırganlara karşı savunmamızı güçlendirir, kansere karşı korunmamızı sağlar. Serbest oksijen radikallerinin sebep olduğu hasarın önüne geçer, antiaging etkisi vardır, yaşlanmamızı geciktirir. Genç kalmak için, bamya tüketin!

Önerim:Haftada en az 2 gün bol limonlu bamya yemeği yiyin. Bamyanızı mevsiminde, pazardaki köylülerden alın. Derin dondurucuya koyun, bütün bir yıl yemeye devam edin.

ÇÖREKOTU
Tarih boyunca ilgi görmüştür çörekotu. Peygamber Efendimizin Hadisi bile var çörekotu hakkında: “Çörekotuna kıymet verin, zira o ölüm dışında her derde devadır.” Gerçekten de öyledir, çünkü çörekotu, kuvvetli antioksidan maddeler içerir. Çörekotunda bulunan ‘timokinon maddesi, kansere karşı savaşır ve kanser hücrelerinin intihar etmesini sağlar. Aynı zamanda iltihap giderici etkisi de vardır. Çörekotu, bağışıklık sistemini güçlendirir, doğal öldürücü hücreler ile makrofaj hücrelerinin sayısını ve aktivitesini artırır. Böylece vücudun kansere ve diğer hastalıklara karşı savunma gücünü artırır. Gerçekten de her derde devaymış, değil mi?

Önerim:Her gün bir tatlı kaşığı çörekotu tüketin. Çörekotunu bir havanda döverek yağını çıkartın, sonra salata veya yoğurdunuza karıştırarak yiyin.

SOĞAN
Sizin kokusundan şikâyet ettiğiniz soğan, ABD Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından kanserle savaşan özellikleri açısından incelenen bitkilerden bir tanesi.Soğan flavonoitler açısından çok zengin. Tıpkı elmada olduğu gibi yüksek miktarda quercetin içeriyor. Quercetin, vücudumuzu kanserden koruyan önemli bir antioksidan madde, üstelik kanserli hücreler ile savaşırken doğal hücrelere zarar vermiyor, seçici etkiye sahip. Bu maddeyi en fazla içeren soğan tipi ise arpacık soğan! Soğan çok sayıda sülfür bileşikleri içerir. Bunlar sayesinde kolesterol üzerinde olumlu bir etki gösteriyor. HDL’yi yükseltiyor, LDL’yi düşürüyor. Ayrıca kan şekerini de düşürücü etkisi var. Bağışıklık sistemini destekleyen polisakkarit- ler yönünden zengin, enfeksiyonlardan korunmaya yardımcı.

Önerim:Soğanın etkilerinden faydalanmak için çiğ tüketin, pişirdiğiniz zaman içindeki bileşikler bozuluyor, faydasız hale geliyor. Kokusundan kurtulmak için ardından birkaç yaprak maydanoz çiğnemek yararlı olacaktır.

ISIRGAN
İlkokul 3. sınıf öğrencisiydim, yaz tatilinde annemin Tokat Reşadiyedeki köyüne gittik. Köydeki ilk gün etrafı keşfetmek için amcamın evinden dışarı çıktım; orman köyüydü Tavara, her taraf yemyeşil, sanki bir cennet. Ankaradan kalkıp gitmiş bir şehir çocuğu olarak yeşillikten sarhoş olmuş vaziyette bahçede dolaşmaya başladım, bir yandan da yol kenarındaki koyu yeşil yapraklı bitkileri okşayarak. İşte ısırgan bitkisiyle orada tanıştım. Bayağı acı bir tanışma oldu benim için, kabaran ellerimin acısından gözyaşları içinde ağlarken öğrendim o koyu yeşil yapraklı bitkinin ısırgan olduğunu. Yengem acımı dindirmek için bir elmayı ortadan ikiye bölüp avuç içlerimi elmayla ovdu, bir süre sonra rahatladım zaten. Büyük aşklar büyük nefretlerden doğarmış, çocuk yaşımda canımı yakıp beni ağlatan ısırgan otu, bugün fıtoterapi uzmanı bir doktor olarak benim en sevdiğim şifalı bitki haline geldi.

Nasıl sevmeyeyim ısırganı? Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor, hastalıklara karşı savaşıyor. Romatizmal hastalıkların iyileşmesine yardımcı oluyor. Almanyada binlerce hasta üzerinde yapılan takiplerde, en az romatizmada kullanılan antienflamatuar (iltihapla savaşan, ağrı kesici, ateş düşürücü) ilaçlar kadar etkili olduğu gösterildi. Üstelik o ilaçlar gibi yan etkiler de yapmıyor. Hatta tam tersi, mide dostu; mideyi rahatlatıyor, gaz şikâyetlerini gideriyor, fazla asit salgısını dengeliyor. Tam bir detoks yapıyor, kanı temizleyerek zehirlerin atılımına yardımcı oluyor. Kökü ayrı bir mucize, iyi huylu prostat büyümelerini engelliyor. Yani yaprakları ayrı, kökü ayrı etkiye sahip. Siz olsanız, sevmez misiniz ısırganı?

Önerim:Isırganı taze tüketin. Salatasını ve çorbasını yapın, haşlayarak veya kısık ateşte kavurarak yemeğini yapın, sofranızdan eksik etmeyin. Bir miktarını ayırıp kurutun, mevsimi dışında çayını yaparak tüketin. Ancak bol miktarda silisyum içerdiği için, böbrek taşı olanlarda önermiyorum!

MEYAN KÖKÜ
Tarihin ilk çağlarından beri şifalı bitki olarak kullanılır. Anadoluda meyan şerbeti oldukça yaygın olarak tüketilir. Sıcak yaz aylarında, sırtlarında özel güğümleri ile meyan şerbeti satan şerbetçilere Gaziantep, Diyarbakır ve Adana sokaklarında sıkça rastlanır. Meyan kökünün kuvvetli bir iltihap giderici olduğu ispatlandı. Neredeyse kortizon ilaçlarına benzer bir etkiye sahip, ancak kortizonun yan etkilerini göstermiyor.Avrupa’da uzun yıllar boyunca mide ülserine karşı kullanıldı. Ülserin sebebi olan Helicobakter pylori isimli mikrobun mide yüzeyine tutunmasını engelliyor.Hepatit tedavisinde etkinliği gösterildi. Karaciğer enzimlerini normale döndürdüğü ve karaciğer koruyucu etkisi olduğu ortaya konuldu.Kansere karşı koruyucu olduğuna dair pek çok delil var. 2010 yılında ABD’de yayınlanan bir çalışmada, özellikle lösemi ve kalınbağırsak kanserlerine karşı koruyucu etkisi olduğu gösterildi. Bununla birlikte prostat, deri ve karaciğer kanserlerine karşı da koruyucu olduğuna dair pek çok çalışma mevcut. Meyan kökü bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor ve hastalıklara karşı direnci artırıyor.

Önerim:Yüksek tansiyon hastası olanlar, şeker hastaları ve böbrek üstü beziyle ilgili hastalığı olanlar meyan kökünden uzak durmalı. ‘Şifalı bitkidir, yan etkisi yoktur’ mantığıyla herkesin her türlü bitkiyi tüketmesi yanlıştır. Bir bitkiyi kullanmaya başlamadan önce, fitoterapi uzmanı olan bir doktora danışınız.

SARIMSAK
Tarih boyunca hastalıklardan korunmak için sarımsak kullanılmasının kökeninde ne yatar? İnsanoğlu sadece vebadan korunmak için değil, vampirlerden korunmak için de boyunlarına sarımsak kolyeleri yapıp astı geçmişte. Sarımsağın o kadar çok faydası var ki, bana göre bugün bile boynumuza kolye olarak takıp dolaşsakyeridir. Amerikan Kanser Enstitüsünün kansere karşı etkilerini araştırdığı sebzelerin başında sarımsak geliyor. Sarımsağa kokusunu veren ‘alliin maddesinin kansere karşı koruyucu ve tedavi edici etkileri olduğuna dair bulgular var.Önemli bir nokta var ki, sarımsağın içindeki alliin dövüldüğü zaman allicin maddesine dönüşüyor. Sarımsağın etkili olabilmesi için bu dönüşüm şart. Yani, sarımsağı önce dövün, sonra yiyin.Sarımsak, virüs ve bakterileri öldüren maddeler içerir. Bir tür ‘doğal antibiyotik’ gibi hareket eder.

Antiviral ve antibakteriyeldir. Üstelik binlerce yıldır kullanılmasına rağmen, mikroplar sarımsağa direnç falan geliştirememişlerdir. Oysa 70 yıldır kullanılan antibiyotiklere karşı habire direnç geliştiriyorlar. Kan şekerini dengelemeye yardımcıdır. Şeker hastalarında tedaviyeyardımcı olur. Kan yağlarını düşürdüğü, kolesterol ve trigliserit değerlerini normale getirmeye yardımcı olduğu gösterilmiştir. Böylece kalp hastalıklarından koruyucu etki gösteriyor. Üstelik bunu, kolesterol düşürücü ilaçların yan etkilerini göstermeden yapıyor. İçinde bulunan etken maddelerin güçlü kanserojen maddeleri etkisiz hale getirdiği, böylece kansere karşı koruyucu olduğu bulundu.

Önerim:Sarımsağı önce dövün, sonra yiyin. Her gün birkaç diş çiğ sarımsak tüketmek, sağlığınız için koruyucudur. Ancak, sahip olduğunuz bir hastalığın tedavisi için kullanacaksanız, doktorunuza danışın. Size, mide asidinden etkilenmeyen, bağırsakta çözünen sarımsak kapsülleri önerecektir. Çünkü mide asidi, sarımsa- ğm içindeki etken maddeleri büyük oranda yok eder.

YEŞİL ÇAY
Japon araştırmacılar, 2006da yaptıkları bir çalışmada şöyle bir sonuca vardılar: “Yeşil çay tüketmek tüm ölüm sebeplerinde riski azaltıyor!”Aslında yeşil çay ile siyah çay aynı bitki. Bitkinin bir fermantasyon işleminden geçirilmesiyle siyah çay elde ediliyor, yeşil çay ise bitkinin fermantasyondan geçirilmemiş hali. Yeşil çayın içinde epigallokateşin gallaf (EGCG / kateşin) adı verilen bir etken madde var. Çay bitkisi fermente edilip siyah çaya dönüşünce bu madde yok oluyor. Dolayısıyla da siyah çay, yeşil çayın etkilerini göstermiyor.Yeşil çayın içerdiği ‘kateşin çok kuvvetli bir antioksidan. Yani daha önce de belirttiğimiz gibi vücudumuzun paslanmasını engelliyor. Sinir hücrelerini hasarlara karşı koruduğu gösterildi.

Bağışıklık sistemini destekliyor. Kanser oluşum riskini azaltıyor. Yeşil çay, ağızdan kalınbağırsağa kadar tüm sindirim sistemi kanserlerine karşı koruyucu! Ayrıca meme, prostat, akciğer ve cilt kanserlerine karşı da kuvvetli koruyucu etkisi var.Kaliforniya Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada, yeşil çayın diş çürüklerineneden olan bakterileri öldürdüğü gösterildi. Yemek sonrasında bir fincan yeşil çay içmek dişlerinizi çürümekten koruyabilir.Yapılan çok sayıda çalışmada, yeşil çayın metabolizmayı hızlandırdığı ve yağ yakıcı etkisi olduğu da ispatlandı. Zayıflamak isteyenlere yardımcı oluyor. Ancak bu kadar olumlu etkiye rağmen yüksek tansiyon ve kalp hastalığı olanlar dikkatli tüketmeli, çünkü yeşil çay çok yüksek miktarda ‘kafein içeriyor. Çarpıntı ve tansiyonda yükselme yapabilir.

Önerim:Eğer yüksek tansiyon veya kalp hastası değilseniz, günde 3-4 fincan yeşil çay için. Bu sizi kanserlere karşı koruyacak, metabolizmanızı hızlandıracak ve bağışıklık sisteminizi destekleyecektir.

DOMATES
Burun kıvırıp ciddiye almadığınız domates aslında bağışıklık sistemini destekleyen en önemli sebzelerden birisi. İçinde ‘likopen isminde çok kıymetli bir etken madde barındırıyor. Likopen çok kuvvetli bir flavonoid. Antioksidan etki gösteriyor. Kansere karşı koruyucu; özellikle prostat, cilt, mide ve akciğer kanserlerinin görülme sıklığını belirgin şekilde azalttığı gösterildi.Domates bol miktarda C vitamini de içeriyor. 3 adet orta boy domates (tabii mevsiminde doğal olarak tarlada yetişmiş, hormonsuz ve GDO’suz domates) sigara içmeyen yetişkinlerin günlük C vitamini ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli. Likopen kalp hastalıklarından korunmada son derece etkili. Kalp hastalığı için risk taşıyanlar bol bol domates tüketmeli.Likopen maddesi yağda çözünen bir madde. Az miktarda zeytinyağı ile kısa süre pişirmek, domatesin içindeki likopen maddesinin açığa çıkmasını sağlıyor. Domatesi pişirirken lütfen kabuklarını soymayın, kabuklarıyla birlikte tüketin.

Önerim:Dikkat etmeniz gereken en önemli nokta, domatesi mevsiminde tüketmek olmalıdır. Kışın domatesten mahrum kalmak istemiyorsanız, yaz aylarında mis gibi domateslerden konserve hazırlayın, kış geldiğinde hazırladığınız bu katkısız domates konservelerini tüketin.

Kansere karşı koruyucu domates kürü

• 1 tatlı kaşığı saf sızma zeytinyağı

• 2 adet domates (hormonsuz, mevsiminde doğal yetişmiş)

• 1 diş sarımsakDomatesleri kabuklarıyla birlikte mutfak robotunda parçalayın. Sarımsağıhavanda güzelce dövün. Tavada zeytinyağı ile birlikte 2-3 dakika çevirin.Bu kürü, domates mevsiminde günde bir kere tüketebilirsiniz.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp