Bağışıklık Sistemimiz Bizi Kanserden Nasıl Koruyor?

Bağışıklık Sistemimiz Bizi Kanserden Nasıl Koruyor?


Bilinmesi gereken çok önemli bir gerçek var; biz insanlar, aslında yaşadığımız her gün kanser oluyoruz! Vücudumuzda her gün atipik kanser hücreleri meydana geliyor. Fakat bu kanser hücrelerinin meydana gelmesi, bizim kanser hastası olduğumuz anlamına gelmiyor. Akıllı ve tetikte bekleyen bağışıklık sistemi hücrelerimiz, her gün oluşan bu kanser hücrelerini anında fark ederek yakalıyor ve hastalık oluşturmadan yok ediyor. Yani kanserden korkmayın, bağışıklık sisteminizin dengesinin bozulmasından korkun!Kanserli hücreler, bağışıklık sistemini harekete geçiren antijenlere sahiptir. Daha önce bahsetmiştik, bu antijenler, hücrelerin kimlik kartı gibidir. Vücuda yabancı bir hücre girdiğinde, bağışıklık sistemi hemen bir kimlik kontrolü yapar;hücrenin antijenini analiz eder.

Eğer antijen vücut için yabancıysa, bağışıklık sistemi anında alarma geçer, hücreyi yok etmek için gereken her şeyi yapar.İşte kanser hücreleri meydana geldiğinde de aynı mekanizma çalışır. Bağışıklık sistemi kanser hücrelerinin antijenlerini tanıdığı anda hemen harekete geçer ve kanser hücresini yok eder.Kanser hücresine karşı saldıran hücreler, bölüm başında anlattığımız doğal bağışıklık hücreleridir. Yani insanoğlu, doğduğu günden itibaren kansere karşı bağışıklığa sahiptir.Kansere karşı savaşan bağışıklık sistemi, kanserli hücre karşısında tıpkı diğer zararlı saldırganlara muamele ettiği gibi çalışır. Kanser hücresi tanındıktan sonra, bölgeye gönderilen ‘makrofaj’ hücreleri kanser hücresini yutup sindirirler. Sindirilen kanser hücresinin antijeni (kimlik belgesi), B ve T Lenfositlerine sunulur. Lenfosit hücreleri ileri seviye bağışıklık mekanizmalarını çalıştırır.

Bu hücrelerden sitotoksik (hücre öldürücü) T Lenfositleri, özellikle virüsle bulaşmış hücrelere karşı duyarlıdır. Bazı kanser türlerinin virüsler nedeniyle meydana geldiği ispatlanmıştır. İşte virüs nedeniyle meydana gelen bu kanser türlerinde, sitotoksik (hücre öldürücü) T Lenfositleri, virüsle bulaşmış kanser hücrelerini algıladığı anda harekete geçer. Şiddetli bir saldırı yaparak, kanser hücresini yok ederler.Vücudumuzun kanserli hücrelere karşı ilk savunmasını yapan hücreler, bu doğal öldürücü (natural killer) hücrelerdir. Doğal öldürücü hücreler, vücutta sürekli olarak devriye gezen hücrelerdir. Tüm vücudu tararlar, bu esnada yakaladıkları kanser hücrelerine ölümcül şekilde saldırırlar. Bu tarama işlemi her gün binlerce kez tekrarlanır. Kanserli hücreyi buldukları anda hemen saldırır ve kanser hücresinin içine öldürücü zehirlerini verirler.

Tıpkı bir arının iğnesiyle sokarak zehrini vermesi misali, doğal öldürücü hücreler de kanser hücresini aynı şekilde ‘iğneleyerek’ öldürürler. Bu hücrelerin en büyük avantajı, daha önceden kanser hücresinin antijenini tanımasına gerek kalmadan, yani kimlik tespiti yapmadan, gördüğü anda tanıyarak saldırmasıdır. Bu özelliği sayesinde, makrofaj hücreleri ve T lenfositlerinin elinden kurtulmayı başarmış kanser hücrelerini de yakalayarak öldürebilirler. Yani, vücudumuz kansere karşı savunmasız değil. Sahip olduğumuz mucize bağışıklık sistemi kanserli hücreyi yakaladığı yerde yok ediyor.

O zaman sözün özü: KANSERDEN KORKMA, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ZAYIFLAMASINDAN KORK!

Bağışıklık sistemi bizi alerjik hastalıklardan nasıl koruyor?

Alerjiler, bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyonlarıdır. Bağışıklık sistemi, vücut için zararlı kabul ettiği maddeye karşı aşırı bir reaksiyon vererek alerjik yanıtları meydana getirir. Bu alerjik yanıtlar basit cilt lezyonlarından ürtikere, saman nezlesinden astıma kadar çeşitli tiplerde ortaya çıkabilir. Kimi zaman basit bir cilt döküntüsü ve kaşıntıyla ortaya çıkabildiği gibi, ölümle sonuçlanan astım atakları veya anaflaktik şok denilen tablolar da görülebilir.

Aleıjiler nasıl meydana geliyor?

Neden herkesin değil de bazı kişilerin alerjisi var? Yerdeki halıda bulunan toz neden Ahmet’te, Ayşe’de değil de mesela Denizde alerji yapıyor? Tüm bu soruların cevabı bağışıklık sisteminde gizli!Alerjilerin nedenlerini anlamak için bağışıklık sisteminin nasıl çalıştığını iyi anlamalı ve Ortodoks tıbbın söylediklerinin ötesine geçebilmeliyiz.Ortodoks tıp, alerjilerin ve aşırı duyarlılık reaksiyonlarının alerjiye eğilimli olan kişilerde geliştiğini söyler. Peki, ama neden bazı kişilerin alerjiye eğilimi vardır? Daha da ötesi, hiçbir alerjik reaksiyonu olmayan kişilerin hayatlarının belli bir döneminde alerjik reaksiyonlar verdiğini sık sık görürüz. Bu kişiler o zamana kadar alerjiye eğilimli değildi de, bir anda eğilimli hale mi geldiler?

Sanırım artık alerjilerle ilgili yeni bulguları açıklamakta ve bu hastalıklara taze bir bakış açısı getirmekte fayda var.Modern tıbbın elinde alerjileri tamamen geçirecek bir ilaç yok. Kullanılan ilaçların tümü, bağışıklık cevabını baskılamaya yönelik antihistaminik’ ilaçlar ve kortizon türevleri. Bu ilaçlar alerjik hastalığı tamamen tedavi etmiyor, sadece alerjik reaksiyonu baskılayarak sakinleştiriyor. Üstelik çok fazla yan etkiye sahipler. Ani gelişen alerjik reaksiyonlarda hastanın hayatını kurtarmak için acil müdahale yaparken bu ilaçları kullanmaya zorunluyuz ve bugüne kadar milyonlarca insanın hayatı bu ilaçlar sayesinde kurtulmuştur.Ancak, kronik olarak devam eden alerjik reaksiyonlarda, hayatı boyunca sıkıntı yaşayan hastaya uzun süreli olarak bu ilaçları vermek, hasta açısından ciddi yan etkileri de davet etmek anlamına gelir. Üstelik tekrar üzerine basarak vurgulayacağım, kortizonlar ve antihistaminikler alerjik hastalıkları tedavi etmiyor, sadece baskılıyor!

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp