Metabolik Sendrom Nedir?

Metabolik Sendrom Nedir? : Bu semptomlar toplamı büyük ölçüde diyabete, kalp hastalıklarına ve felce yol açar. Beş kişiden birini etkiler ve aynı zamanda ensülin direnci sendromu ya da X-sendrom olarak da bilinir. Artan yaşla birlikte daha muhtemeldir ve polikistik yumurtalık sendromuyla birlikte anılabilir. Teşhis, yüksek açlık kan şekeri düzeyi (pre-diyabet), yüksek tansiyon, elma biçimli vücut, düşük HDL kolesterol ve yüksek trigliserid yağ asitleri birleşimine (tartışma konusudur) dayanır. 
 
Metabolik sendromu olan çoğu kişi hareketsiz, şişman ve ensülin dirençlidir, ama obezite ve ensülin direncinin daha genel bir hastalığın nedeni mi, yoksa sonucu mu olduğu açık değildir. Bazı araştırmacılar iltihaplanmanın ve oksitlenmenin rol oynadığını düşünürler. Elbette bundan muzdarip insanların iltihaplanmayı gösteren yüksek düzeyde C-reaktif proteinine sahip olmaları daha olasıdır.
 
ABD Ulusal Sağlık ve Beslenme Araştırması Anketi (1999- 2004), düzenli elma, elma sosu ve elma suyu tüketenler arasında metabolik sendrom riskinde yüzde 27 düşüş ortaya koymuştur. Ayrıca bu kişiler yüzde 30 oranında daha düşük, yüksek büyük tansiyon olasılığı, yüzde 36 oranında daha düşük, yüksek küçük tansiyon olasılığı, yüzde 21 oranında düşük kalın bel olasılığı ve daha düşük düzeyde iltihaplanma göstergesi C-reaktif proteine sahiptirler.
 
Eylem: Koruyucu olur diye günde bir elma yemek mantıklıdır.

Tanım

Metabolik sendrom, insulin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği olumcul bir endokrinopatidir. Metabolik sendrom ayrıca insulin direnci sendromu, sendrom X, polimetabolik sendrom, olumcul dortlu ve uygarlık sendromu gibi farklı terimlerle de tanımlanmaktadır.

Sıklık

Metabolik sendrom prevalansı erişkinlerde ortalama %22 olarak bildirilmektedir. Prevalans yaş ile artmakta, 20-29 yaş gurubunda % 6.7, 60-69 yaş gurubunda ise % 43.5 oranında gorulmektedir. TEKHARF calışmasına gore, 2000 yılı itibariyle Turkiye genelinde 30 yaş ve uzerindeki 9.2 milyon kişide metabolik sendrom mevcuttur ve KAH geliştiren bireylerin % 53''''u aynı zamanda metabolik sendrom hastasıdır. Ulkemizde metabolik sendrom gorulme sıklığı, erkeklerde % 28, kadınlarda ise % 40 gibi oldukca yuksek değerlerdedir.

Patogenez

Metabolik sendromun tum bileşenlerinin etiyopatogenezini acıklayabilecek tek bir genetik, infeksiyoz yada cevresel faktor henuz tanımlanamamıştır. Metabolik sendrom, insulin direnci zemininde gelişen heterojen bir hastalıktır. Poligenik yatkınlık soz konusu olsa da, modern kent hayatının getirdiği sedanter yaşam ve yuksek kalorili beslenme sendromun seyrini alevlendirmektedir.

Tanı kriterleri

Metabolik sendrom icin farklı tanı kriterleri tanımlanmıştır. Turkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği Metabolik Sendrom Calışma Grubu; metabolik sendrom tanı kriterleri arasında insulin direncinin yer alması gerektiğini savunur. Bu gerekceyle; insulin direncini de iceren 1999-Dunya Sağlık Orgutu Metabolik sendrom tanı kriterleriyle, insulin direncini icermeyen fakat daha sıkı metabolik eşik değerler hedefleyen 2001-NCEP ATP III tanı kriterlerinden oluşturulan yeni bir tanı kılavuzunu onerir.

METABOLİK SENDROM ÇALIŞMA GRUBU

Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom Çalışma Grubunun

önerdiği, Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri (2005)

Aşağıdakilerden en az biri:

• Diabetes mellitus veya

• Bozulmuş glukoz toleransı veya

• İnsulin direnci

ve

Aşağıdakilerden en az ikisi:

• Hipertansiyon (sistolik kan basıncı >130, diyastolik kan basıncı >85 mmHg veya antihipertansif kullanıyor olmak)

• Dislipidemi (trigliserid duzeyi > 150 mg/dl veya HDL duzeyi erkekte < 40 mg/dl, kadında

< 50 mg/dl)

• Abdominal obezite (VKİ > 30 kg/m2 veya bel cevresi: erkeklerde > 94 cm, kadınlarda

> 80 cm)

Metabolik sendrom bileşenleri

1. İnsülin direnci

• Endojen veya ekzojen insuline karşı biyolojik yanıtsızlıktır. Genetik faktorler, fetal malnutrisyon, fiziksel inaktivite, obezite ve yaşın ilerlemesi insulin direncine neden olur.

• Sağlıklı populasyonda % 25, bozulmuş glukoz toleransında % 60 ve tip 2 DM’si olanlarda

% 60-75 oranında insulin direnci gorulur.

• Bu direnc, oglisemiyi sağlayabilmek icin hiperinsulinemiyle karşılanmaya calışılır.

• İnsulin direnci genelde hiperinsulinemiyle birliktedir, fakat her zaman hiperglisemiyle

birlikte seyretmez. Hiperglisemi, insulin direncinin ileri evresidir.

• Altın standart tanı yontemi, oglisemik insulin klemp testidir. Pahalı ve zahmetli bir test

olup, klinik pratikte kullanılmaz.

• Klinik pratikte en sık kullanılan yontem HOMA formuludur. Normal bireylerde

HOMA değeri 2.7’den duşuk olarak bildirilmektedir, 2.7’nin uzeri ise değişik derecelerde

insulin direncini yansıtır.

[HOMA: aclık insulini (μu/ml) x aclık plazma glukozu (mg/dl) / 405)]

2. Diabetes mellitus

• Her ne kadar tum tip 2 diyabetiklerde insulin direnci olmasa da, aşikar DM veya bozulmuş

glukoz toleransı varlığı metabolik sendromun tanı kriterlerinin ilk basamağını karşılar, ayrıca insulin direncinin olması aranmaz.

• Diabetes mellitus tanı kriterleri:

A. Aclık plazma glukoz değerlerine gore;

Aclık plazma glukozu
Aclık plasma glukozu 100-125 mg/dl = bozulmuş aclık glukozu (BAG)

Aclık plazma glukozu ≥126 mg/dl = diabetes mellitus

B. OGTT değerlerine gore;

2. saat plazma glukozu
2. saat plazma glukozu 140-199 mg/dl = bozulmuş glukoz toleransı (BGT)

2. saat plazma glukozu ≥ 200 mg/dl = diabetes mellitus

• Bozulmus aclık glukozu ve bozulmuş glukoz toleransı olan kişilerde aşikar diabetes mellitus

gelişme riski artmıştır ve bu hastalar “pre-diyabet” olarak tanımlanmaktadır.

• Tokluk hiperglisemisi, bağımsız bir kardiyovaskuler risk faktoru olarak kabul edilmektedir.

3. Hipertansiyon

• Esansiyel hipertansiyonun altında genellikle insulin direnci bulunmaktadır.

• İnsulinin santral sempatik aktiviteyi arttırıp, bobrekten su ve tuz tutulumunu uyarmasıyla

beklenen hipertansif etkisi, normal fizyolojik koşullar altında oluşturduğu periferik

vazodilatasyona bağlı hipotansif etkisiyle dengelenmiştir. İnsulin direnci varlığında, periferik

vazodilator etkisine de direnc geliştiği icin dengelenememiş vazopressor etkisiyle

hipertansiyon oluşturduğu duşunulmektedir.

4. Dislipidemi

• Metabolik sendrom’da trigliserid ve kucuk-yoğun LDL yuksek, HDL-kolesterol duşuk

iken, LDL-kolesterol genellikle artmamıştır.

• İnsulin direnci ilerledikce, trigliserid duzeyleri yukselmekte, HDL duşmektedir.

• Hipertrigliseridemi ve HDL duşukluğu kardiyovaskuler hastalık riskini arttırır.METABOLİK SENDROM ÇALIŞMA GRUBU

5. Obezite

• TURDEP calışması sonuclarına gore ulkemizde 20 yaş ve uzerindeki kişilerin %34’unde

abdominal obezite gorulmektedir.

• Abdominal obezite insulin direncinin en onemli gostergesidir. Ancak insulin direncli

metabolik sendrom olgularının bir kısmında obezite bulunmayabilir.

• Adipoz doku leptin, rezistin, adiponektin gibi bircok hormon ve sitokin salgılayan

(TNF-a, IL-6, IL-8) aktif bir endokrin organdır.

• Her obez hasta metabolik sendrom acısından taranmalı ve visseral adipozite gostergesi

olarak vucut kitle indeksi yerine bel cevresi olcumu kullanılmalıdır.

• Bel cevresi, arkus kostaryum ve spina iliaka anterior superior arası mesafenin orta noktasından olculmelidir.

6. Koroner arter hastalığı

• Metabolik sendrom erken oluşan atheroskleroz icin risk faktoru olarak kabul edilmektedir.

Metabolik sendromlu hastalarda KAH riski 3 kat artmıştır.

• Kardiyovaskuler mortalite metabolik sendromlu hastalarda %12 iken, metabolik sendromu

olmayanlarda bu oran %2.2 dir.

7. Non-alkolik yağlı karaciğer

• İnsulin direnci karaciğerde basit yağ birikiminden (hepatosteatoz), transaminaz yuksekliği

(steatohepatit), hatta siroza kadar uzanabilen bir seyir izler.

• Obezlerin % 75’inde hepatosteatoz, % 20’sinde steatohepatit, % 2’sinde siroz gozlenir.

8. Polikistik over sendromu

• İnsulin direnci ile ortaya cıkan kronik anovulasyon ve hiperandrojenizmle karekterizedir.

• % 40 olguda bozulmuş glukoz toleransı veya aşikar DM gorulur.

• Erken yaşlarda kardiyovaskuler hastalık gorulme riski artmıştır.

9. Subklinik İnflamasyon

• C-reaktif protein duzeyleri, abdominal obezite, trigliserid yuksekliği, HDL-duşukluğu

ve kan glukozu gibi metabolik sendrom bileşenleriyle korelasyon gosterir.

• Metabolik sendrom’lu vakalarda, CRP duzeyleri arttıkca kardiyovaskuler risk artar.

• Bu akut faz cevabının, zeminde varolan bir subklinik inflamasyonu yansıttığı ve bu surecin

progresif olarak DM ve ateroskleroz gelişiminden, hatta plak rupturunden sorumlu

olduğu duşunulmektedir.

10. Endotel Disfonksiyonu

• Vaskuler endotel, normal koşullar altında birbirini dengeleyen vazodilator (nitrik oksit)

ve vazokonstriktor (anjiyotensin II) faktorler salan aktif endokrin bir organdır. Vaskuler

endotelin bu iki fonksiyonu arasındaki dengenin kaybı endotel disfonksiyonu olarak

tanımlanır.

• Metabolik sendromun klinik belirtileri ortaya cıkmadan onceki donemlerde endotel

disfonksiyon geliştiği gosterilmiştir.

• Endotel disfonksiyonunun tayini icin en sık başvurulan noninvazif yontem, brakiyal

arterde akıma bağlı dilatasyonun doppler US ile olcumudur.

11. Hiperkoagülabilite

• İnsulin direnci; plazminojen aktivator inhibitor-1, koagulan sistem bileşenleri (faktor-

VII, faktor-VIII ve von-Willebrand faktor) ve fibrinojen duzeylerini yukselterek

makrovakuler hastalık riskini arttırır.

Tedavi

Metabolik sendrom tedavi hedefleri; insulin direncine neden olan risk faktorlerinin yaşam şekli değişiklikleri ile kontrol altına alınması ve gerekli koşullarda klinik hedeflere ulaşmak amacıyla ilac tedavisinin başlanmasıdır. Yaşam tarzı değişikliği dışında, metabolik sendromu tedavi edebilecek tek bir ajan soz konusu değildir. En uygun tedavi yontemi, kilo kaybının temini ve duzenli egzersiz icin yaşam şekli değişikliğinin sağlanması, sağlıklı beslenme ve sigaranın kesilmesidir.

Kilo kaybı

• %5-10’luk kilo kaybı bile metabolik sendromun tum bileşenlerini kontrol altına alabilir.

• %7’lik kilo kaybı ile birlikte duzenli fizik aktivite 4 yıl icinde Tip 2 DM gelişme riski

%50 azaltmaktadır.

• Total kalorinin % 10’undan azı poliansature, % 20’sinden azı ise monoansature yağlardan

oluşmalıdır. Karbohidratlar total kalorinin %50-60’ını, proteinler ise %15’ini oluşturmalıdır. Diyet 20-30 gram kadar lif icermelidir.

• Diyet onerilerine uyum icin davranış tedavisi ve uzun sureli takip gerekir

Fizik aktivite

• Duzenli fizik aktivite insulin direncini duzelterek glukoz, lipid ve kan basıncı kontrolunu

sağlar ve kardiyovaskuler fonksiyonları duzeltir.

• Kilo alımının engellenmesi icin duzenli olarak hergun 45-60 dakika fizik aktivite

yapılmalıdır. Kardiyovaskuler risk azalması icin ise gunde 10000 adım atılması onerilmektedir

İnsulin direnci

• Metformin insulin direncini duzeltir. Anti-hiperglisemik etkilerine ek olarak iştahı

azalttığı icin kilo kaybı sağlar. Serum lipidleri uzerinde olumlu etkileri vardır. Değişik

dokularda kanser gelişimini azaltmaktadır.

• Glitazonlar ise PPAR-g reseptorlerinin aktivasyonunu sağlayarak insulin direncini

duzeltirler. Lipidler uzerinde olumlu etkileri vardır. Subkutan yağ dokusunda artış

oluşturmasına karşın visseral yağ dokusunda artış yapmazlar.Odem ve kilo alma gibi

yan etkileri vardır.Kalp yetmezliğinde kullanılmamalıdır.Koroner arter hastalığı ve

osteoporozu olanlar dikkatle izlenmelidir.

• DM olmayan metabolik sendromlu hastalarda metformin ve glitazonların kullanımı

icin ulkemizde henuz onay yoktur.

Tip 2 diabetes mellitus

• Metabolik sendromlu hastalarda diabetes mellitusun tedavisinde ilk secilecek ilaclar

insulin direncini azaltanlar olmalıdır. Hedeflenen glisemik kontrolun sağlanamaması

durumunda diğer ilaclarla kombinasyon tedavilerine gecilebilir.

• Metformin ve akarboz haric tip 2 DM tedavisinde kulllanılan ilacların kilo alımına

neden olabileceği unutulmamalıdır.

Dislipidemi

• Fibratlar serum trigliseridlerini azaltıp, HDL’yi yukselterek kardiyovaskuler risk faktorlerini

kontrol ederler.

• Aşikar DM ve KAH varlığında statinler hedef LDL duzeyine ulaşmada etkilidirler.

• HDL duşukluğunu kontrol etmede sigara kesilmesi ve duzenli egzersiz en etkili yontemdir.

Obezite

• Yaşam tarzı değişikliği ile ilk 3-6 ayda %5-10 kilo kaybı sağlanamazsa sibutramin ve/

veya orlistat kullanılabilir.

• Morbid obez olgularda cerrahi tedavi uygulanabilir.

Hipertansiyon

• Diyette tuz kısıtlanmalıdır.

• ACE inhibitorleri ve anjiotensin II reseptor antagonistleri insulin sensitivitesini artırdıkları

ve Tip 2 DM gelişimini onlediklerinin yanısıra kardiyoprotektif ve renoprotektif

etkileri nedeniyle metabolik sendromda kullanılırlar.

• Kalsiyum kanal blokerleri ve alfa-blokerler metabolik sendromun diğer bileşenleri

uzerinde olumsuz etki gostermeden hipertansiyonu kontrol ederler.

• Tiazid diuretiklerin dislipidemik ve hiperglisemik yan etkileri, beta-blokerlerin ise

kilo alımına neden olmaları ve HDL duşukluğune yol acmaları tedavide goz onunde

bulundurulmalıdır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp