Niçin Diyet ?

Niçin Diyet ? :

Diyet

Günümüzde çok çeşitli diyetler var ve bu durum da insanların diyetin yeni ve modern bir şey olduğunu düşünmelerine yol açıyor. Gerçekten son derece uzak bir düşünce bu. Diyet sözcüğü "düzen" anlamındaki Grekçe "diaita" sözcüğünden gelmektedir. "Diaita", eski Yunanistan''''''''da ve eski Roma''''''''da filozoflar için önemli bir kavramdı. Sağlıklı yaşam ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları sayesinde ideal bir fiziksel ve zihinsel sağlık kazanma çabası anlamına geliyordu - sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Dönemin, Hipokrat ve Galenus gibi hekimleri, hastaları, yaşamlarına doğal bir düzen getirerek kapsamlı bir diyetle iyileştirmeye çalıştılar. Bugünün insanının da, diyeti eski Yunanlılar ve Romalılar kadar ciddiye alması için birçok nedeni var. Ancak ne yazık ki çoğu insan, halen bir hapın, sağlıklarını geri getirmesini umuyor ve buna inanıyor. Gerçek şu ki birçok insan diyetlerini değiştirmenin dışında her şeye hazır. Romatizma konusunda ise haplar soruna nadiren çözüm getirebilir. Uygarlığın romatizma gibi hastalıklarının birincil nedeni yanlış diyettir.
 
Eğer hastalığı kışkırtan etmen ortadan kaldırılırsa -örneğin bu vakadaki yanlış diyet- doğa, hastanın organizmasında denge sağlanması için elinden geleni yapacaktır. Hasta kendisini, kendisi iyileştirdiğinden ilaçlara bile ihtiyaç yoktur. Ve herhangi bir durumda eğer hastalığın nedenlerini ortadan kaldıramıyorlarsa, en iyi ya da pahalı ilaçlar da yarar sağlamaz. Doğa, zatürree, menenjit, tüberküloz gibi hastalıklara karşı oldukça savunmasız olduğundan, ilaçların sorumlu bir şekilde kullanılmasına kesinlikle hiçbir itirazım yok. Bulaşıcı ve enfeksiyonel hastalıklarla mücadelede kazanılan başarıya minnet duymamız gerekir. Bu başarılarda en büyük payı da Paul Erlich, Louis Pasteur ve Robert Koch gibi insanlara borçluyuz.Yine de uygarlığın hastalıklarında, nedenleri ortaya çıkarmak ve temelden bir yolla yaklaşmak gerekir. Damar sertliği, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, diyabet, romatizma ve kanser gibi hastalıklar, bizim modern yaşam tarzımızın bedelidir.Aşırı ve kötü beslenme, ilaçlarla iyileştirilmesi güç hastalıkların temel nedenidir. 

Ancak düzgün bir diyet bu hastalıkların tümü üzerinde etki gösterebilir.

Örneğin damar tıkanıklığını modern ilaçlarla iyileştirmek mümkün olsa bile zordur ve tedavi genellikle bacağın kesilmesiyle son bulur. Fakat diyetle desteklenen bir homeopatik tedavi* kayda değer bir gelişim ve hatta bütünüyle bir iyileşme sağlayabilir. Buna, bugün 76 yaşında olan ve yıllarca damar tıkanıklığı çeken babamda tanık oldum; kendisini iyileştiren raslantılara şükran duyduğunu da kabul etmek zorundayım.On yıl kadar önce babamın homeopatik pratisyen olan doktoru kendisine "tiryaki bacağı" da denilen damar tıkanıklığı hastalığına yakalandığını söyledi. Hastalığın adı, sigara içiciliğine gönderme yapsa da "tiryaki bacağı" sigara içmeyenleri de etkiliyor. Babam, doktora bacağının en kısa yürüyüşlerden sonra bile ağrımaya başlaması üzerine gitmişti. Bir doktorun tavsiyesi üzerine sigarayı bıraktı. Ardından bir başka doktora gitti ve elektronik akupunktur benzeri özel bir aygıtla burnundan ve kulaklarından tek bir tedavi uygulandı. 
 
Doktoru bunun yanısıra ne yazık ki hiçbir yararı olmayan, damar tıkanıklığına karşı bazı homeopa- ti ilaçları da verdi. Ancak aksine babamın ağrı duymadan yürüyebildiği mesafe giderek kısaldı. Birkaç yıl içinde duyduğu acıdan ötürü duraklamalar yapmadan yürüyemez olmuştu. Aynı hastalığı çeken bir tanıdık, babama Viscum Albüm D3 adlı bir homeopati ilacını tavsiye etti. O andan itibaren gerçek bir ilerleme görülmese de durumu artık daha kötüye gitmiyordu. Bu kişi, babama bir de "kıskaçlama" terapisi kitapçığı vermişti. Bu, damar tıkanıklığını iyileştirmekte kullanılan, kireç temizlemekte kullanılan kıskaçlar benzeri bir gereçle damarlara etki etmek üzere uygulanan yeni bir yöntem. Kitabı ben de okudum ve kıskaçlamanm yarattığı etkinin gıda enzimleri- ninkine benzediği sonucuna vardım. 
 
Tesadüfen, filizlenmiş buğdayıngüçlü bir enzim etkisi gösterdiğini, örneğin metabolizmaya yardım ettiğini biliyordum. Bu nedenle de babama filizlenmiş buğday kürü uygulamasını önerdim.

Tüm bunlara ek olarak yukarıda sözünü ettiğim "mutlu rastlantı" da şöyle gerçekleşti

Aynı zamanda sırtındaki kireçlenmeden yakman, daha önce annemi aynı rahatsızlıktan kurtaran makro- biyotik diyeti, morina balığının karaciğerinden hazırlanan balıkyağı kürünü uygulamaya karar vermişti.Babama iyi gelen şeyin tam olarak ne olduğunu bilemeyiz ancak öylesine bir ilerleme kaydetti ki ağrı duymadan 50 metre bile yürüyemeyen babam altı ay sonra en ufak bir şikayeti olmadan 3 kilometre yürüyebilmeye başlamıştı.
 
Bu iyileşmeyi, diyet ve balıkyağma mı, filizlenmiş buğdaya mı, bir süre daha kullanmaya devam ettiği homeopatik ilaca mı ya da bunların tümünün toplamına mı boçluydu? Asla bilemeyeceğiz ama bunun da bir önemi yok. Önemli olan, yeniden kendisini iyi hissediyor olması, kireçlenme ya da bacak ağrısı çekmemesi, 76 yaşma göre genel sağlık durumunun hala iyi olması; bunu da iyileşmeye dair kararlılığına borçlu.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp