Çocuklarda Ergenlik Nasıl Başlar?

Çocuklarda Ergenlik Nasıl Başlar? :

Ülkemizde kızların 11 yaşında, erkeklerin 13 yaşında ön ergenlikle tanıştığı söylenebilir. Ancak bu rakamlar ortalama değerler olup ik lim, beslenme, sağlık ve soya çekim gibi etkenler sebebiyle ön er genliğe geçiş yaşı çocuktan çocuğa değişebilir. Buna göre erkekler de ön ergenliğe geçiş yaşı ortalama 12-14, kızlarda 10-12'dir. Yani bir erkek çocuğu 12 yaşında ön ergenliğe geçerken bir başka erkek ço cuğu 14 yaşında geçebilir. Bu konuda anne babaların telaşlanması- na ve gençleri birbiriyle kıyaslamasına gerek yoktur. çoğu zaman ergenlik (adolescence) tabiri yanlışlıkla "buluğ evresi" dediğimiz erinlik (puperty) tabiri ile aynı anlamda kullanılır. Aslında buluğ evresi cinsel organların üreme fonksiyonlarını icra edecek olgunluğa ulaşması sırasında yaşanan, kızlarda ay halinin, erkeklerde ıslak rüyanın görülmesi ile kendini belli eden hızlı ve kısa süreli bir hormonsal değişikliktir. Bu hızlı değişme kızlarda yaklaşık 6 ay, erkek lerde 2 yıl kadar sürebilir. ilk ay halini 10 yaşında gören kızlar olduğu gibi 16 yaşında görenleri de vardır. ilk ay hali çoğunlukla 11-13 yaşlar arasında görülür. ilk ıslak rüyayı kimi erkekler 13 yaşında görür duygusalolarak bu hıza ayak uyduramaz. Bu konuda önceden doğ- ru ve sağlıklı bilgi edinmeyen geçler, ergenliğe geçişte duygusal travmalar yaşar. Bilginin en doğru adresi anne babalardır.

Anne ba balarıyla iletişim kurarnayan. cinsel konularda soru soramayan genç leri merak ettikleri bilgiyi çoğu zaman sağlıksız yollardan edinmeye çalışacaklardır. Buluğa aniden giren bu gençler, çölde fırtınaya yaka lanmış gibi ne yapacaklarını şaşırırlar. Özellikle kızlar büyümekte olan göğüsleri sebebiyle anneden, babadan ve çevreden utanır, ge niş gömlekler giyerek bu gelişmeyi gizlemeye çalışırlar. ilk aybaşı ka namasında bir hastalığa yakalandıklarını zannederek, korkuya kapı- Iır, panik depresyon yaşarlar. Utançtan anne ve babalarının yüzüne bakamaz, odalarına kapanır, okula gitmek, dışarı çıkmak istemezler. Ön ergenlikte gençler karşı cinse ilgi duymaya başlar, onlar tarafın dan beğenilmek için saç tıraşından giyimine, dinlediği müzikten sohbet konularına kadar modaya uygun hareket gayret ettiği görü lür. Gürültülü müzikten hoşlanır. Genç üzerinde arkadaş grubunun etkisi fazladır. Onların gözünden düşmemek için ailesiyle çatışmayı göze alır. Arkadaşlarının eleştirilmesinden hoşlanmaz. Anne babanın yanlışlarını bulup yüzlerine vurmaktan zevk alır. Güzel ve yakışıklı görünmek için ayna karşısında saatler geçirir. Duyguları hızlı iniş çıkışlar gösterir. Çabuk sevinir. Çabuk üzülür. Bir gün önce sevdiğini söylediği arkadaşından bir gün sonra nefret et tiğini söyleyebilir. Çabuk sinirlenir, olur olmaz şeyleri problem yapar. istekleri artmıştır. Kendisine tanınan hakları az bulur. Evdeki kuralla rın çokluğundan ve sertliğinden yakınır. Anne babanın uyarı ve na sihatlerine birden tepki gösterir, ters cevaplar verir. Verdiği sözde durmaz, sıkıştığında yalan söyler, dönüş saatine uymaz, yemeğe geç kalır.

Odası dağınıktır. Savruk ve sakardır. Sık sık bir şeylere çarpıp de virir. Oburlaşmıştır, mutfağa girip çıktıkça bir şeyler atıştırır. Gel git akıllıdır. Her gün plan yapar, ama yaptığı plana uymaz. Derslere ilgi si azalmış, çalışma düzeni bozulmuştur. Cep telefonu elinden düşınez, arkadaşlarına mesaj yollar. Gizliliğe önem verir. Cep telefonu nun ve eşyalarının karıştırılmasından hoşlanmaz. Bilgisayara merak Iıdır, ancak faydalı ve zor programları öğrenmek yerine internette sohbet (chat) yapmayı ve oyun oynamayı tercih eder. Dersin başına oturur, ama uzun hayaller kurmaktan bir türlü ken dini derse veremez. Anne babanın okul başarısı konusunda hassas olduklarını bildiği için. "okuyup ta ne olacak, futbolcular ve şarkıcılar daha çok kazanıyor, ben şarkıcı olacağım;' der. istemekle şarkıcı olu narnayacaqıru, bu işin yetenek, tahsil ve emek gerektirdiğini bilir; Buna anne babayı kızdırmak ve tepkilerini ölçmek için ister. Aykırı fi klrler ileri sürmekten, anne babanın yanlışlarını bulmaktan zevk alır glbidir. Anne babalar, birkaç sene içinde düzelecek olan bu hızlı değişimlerin normal olduğunu bilmeli; gençle çatışma yaşamamak için sab INmeli, şiddet ve baskıya baş vurmamalıdır. Ergenlik konusunda bilgi sahibi olmayan anne babaların ço u yukarıda saydığınız ve normal olduğunu söylediğiniz belir tiler karşısında paniğe kapılmakta, gencin psikolojik yardım al ması gerektiğini düşünmektedir. Sizce hangi belirtilerde psi kolojik yardım alınması gerekmektedir? rgenlerde psikolojik yardım almayı gerektiren belirtileri kısaca şöyle sıralayabiliriz: Sıklıkla ağlama ve ağlamaya meyilli olma. Her zaman zevk aldığı aktivitelerden artık hoşlanmama ve ilgisiz kalma -lçe kapanma veya tam tersi hırçın ve saldırgan davranışlar gösterme. Sinirli, sabırsız ve doyumsuz olma. Normalden fazla uyuma ya da uyuyamama gibi uyku bozuklukları yaşama. Gençler sınav kaygısını nasıl yenebilir? Sınav kaygısını yenebilmek için, kaygının nereden kaynaklandığı- nı, yani sebeplerini bilmek gerekir. Şiddetli olmamak ve korkuya dö nüşmemek şartı ile kaygının faydalı olduğunu, motivasyonu artırdığını ve sorumluluk duygusunu güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Aşırı kaygıya yol açan ve gence rahatsızlık veren sınavın kendisi değildir, sınavın genç için taşıdığı anlamdır. Bir çok öğrenci sınavla birlikte kişiliğinin ve varlığının değerlendirildiğini düşündüğü için kaygı du yar.

Yeterince çalışmadığı duygusu, sınav sonucunu hayati bir mese le olarak görme, kendisini başkalarıyla kıyaslama ve sınav sonucunu hayati bir mesele olarak görme kaygıyı artırır. Artan kaygı, beyinde öğrenmek için gerekli olan protein zincirlerinin kurulmasını engeller. Kaygıya yol açan sebepleri incelediğimizde çoğunun gerçekçi olmayın düşünce kalıplarından kaynaklandığını görüyoruz. Kaygıdan kurturmanın veya kaygıyı azaltmanın çaresi bu düşünce kalıplarını değiştirmektir. Eğer bu kalıplar değiştirilebilirse, sınava bakış açısı da değişecektir. Kaygıya yol açan bu kalıplar neydi? Sanırım, kaygıya yol açan en etkili kalıp, "sınav sonucunu hayati bir mesele olarak görme" idi. Böy le düşünen genç kendisine şu soruyu sormalıdır: Bizden önce sınav başaramayan binlerce, hatta milyonlarca gencin hayatı mahvolmuş mudur? Hayır. Diğer kalıp neydi? "Yeterince çalışmadığı duygusu:' Çok çalışmak yeterince çalışmak mıdır? Çok çalışmakla çok şey öğre nebilir miyiz? Hayır. Çok çalışarak çok şey öğrenemeyiz, ancak planlı ve sistemli çalışarak çok şey öğrenebiliriz. Kaygıya yol açan bir başka kalıp, "kendisini başkalarıyla kıyaslama" idi. Denemelerde birinin benden yüksek puan alması onun sınavda da yüksek puan alacağını garanti eder mi? Hayır. Öyleyse başkasıyla değil kendimle yarışmalıyım. ller sınavda aldığım puan bir önceki ne göre yükselme gösteriyorsa başarılı sayılırım. Bakınız, kalıplar değişince bakış açısı ve düşünce şekli de değişiyor; fazla kaygı duymaya gerek kalmıyor. Anne babalar ve yetişkinler, çatışma yaşamamaları için, ergenle nasıl bir diyalog kurmalıdır? Anne babalar ve yetişkinler ergenin yaşamakta olduğu o fırtınalı ve inişli çıkışlı dönemi anlamadıkları veya ciddiye almadıkları zaman çatışma yaşamaktan kurtulamazlar.

Ergen çocuğuyla iyi geçinen anne babaları incelediğimizde çocukluğundan itibaren ona değer verdiklerini, onu sevdiklerini, onu ciddiye alıp dinlediklerini, duyguları-nı açıkça dile getirmesine izin verdiklerini görüyoruz. Ergenle anne babanın çatışması sadece ergenlik dönemine ait bir elişme değildir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, çatışmanın temeli çocukluğa dayanır. Çocukluk döneminde yeterince sevilmeyen, değer verilmeyen, duygularını açıkça ifade etmesine izin verilmeyen çocuklar, ergenliği çok zor atlatırlar. Ergenlik dönemi, anne baba desteğine en fazla ihtiyaç duyulan bir dönemdir. Bu desteği bulamayan gençler, çocukluk dönemleri de olumsuz geçmiş ise, aileden koparlar. Kopma, fizikselolmaktan çok duygusal bir kopmadır. Genç, anne babanın ekonomik desteğine ihtiyaç duyduğu için, evi terk edemez. Anne baba ile aynı çatı altında yaşar, ama duygusalolarak onlardan uzaklaşmıştır; paylaşacakları bir şeyleri kalmamıştır. Aileden, duygusalolarak kopan gençleri dinlediğimizde hak vermemek mümkün değiL. Gençleri dinlediğimizde şu ortak şikayetleri dile getirdıklerini görüyoruz:-Bana neler oluyor bilmiyorum. Bedenimde, duygularımda ve humda çok şeyler değişiyor. -Kendi kendime çalışacağıma söz veriyorum, ama çalışamıyorum. -Annernin, babamın ve öğretmenlerin gözünde ders çalışan bir makineyim. iyi çalışır, yüksek notlar alırsam beni seviyorlar. -Evde çocuk muamelesi görmekten bıktım. Ne zaman bir yanlış yapsam, "kocaman adam oldun;' diyorlar. Ama ne zaman bir istekte bulunsam, "sen daha çocuksun" diyorlar. -Büyüdüğümü bir türlü kabul etmiyorlar. Ben bu evde yaşadıkça hep çocuk kalacağım. -Bizirn evde büyükler eleştirilemez. Onlar her zaman haklıdır. -Her şeyime karışıyorlar.

Telefonlarımı dinliyorlar, odama izinsiz gi riyorlar, ceplerimi karıştırıyorlar, günlüğümü bile okuyorlar. -Annerne babama kişisel sorunlarımı açamıyorum. Beni suçlaya caklarından korkuyorum. Bu yüzden zayıf not aldığım zaman söyle miyorum. Bir kız arkadaşım olduğundan bile haberleri yok. -Beni en çok kızdıran şeyannemin veya babamın, "biz senin yaşın da iken ... " diye başlayan uzun nutukları. -Annem babam beni hiç sevmiyor. Her sözüm, her davranışım on lara batıyor. -Annem babam, hiçbir şeyimi beğenmezler; yaptığım her işte mutlaka bir yanlış bulurlar. Ergenin bu şikayetleri çoğu anne babaları kızdırmaktadır. "Biz ne rede hata yapıyoruz?" diye özeleştiri yapmak yerine "biz her şeyi on ların iyiliği için yapıyoruz, ama onlar bunu taktir etmiyorlar, nankör lük yapıyorlar" diyerek gençleri suçlamaktadırlar. çocuğunun sigara, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlık lar edindiğini öğrenen anne babalara nasıl davranmalarını tav siye edersiniz? Anne babalarından yeterli sevgiyi, ilgiyi ve desteği bulamayan ço cuklarda öz güven gelişmemekte; kendilerini değersiz ve kötü hissetmektedirler. Anne babalarının yanında değer bulamayan bu ço cuklar, kendilerine değer veren, adam yerine koyan arkadaş çevresi ne sığınırlar. Sığındıkları arkadaş çevresi, genellikle kendileri gibi problemli ailelerden gelen çocuklardır. Bir araya gelmenin verdiği güçle kendilerini ihmal eden aileye baş kaldırırlar. Bu baş kaldırma fi ziksel olmaktan çok ailenin değerlerine baş kaldırma şeklinde ortaya çıkan psikolojik baş kaldırmadır. Baş kaldırma sigara ile başlar; okul dan kaçma, hırsızlık ve alkol kullanımı ile tırmanış gösterir. Daha ağır vakalarda bunlara uyuşturucu kullanımı da eklenir. Çocuklarında zararlı alışkanlıklar başladığını öğrenen anne baba ların atacağı ilk adım, psikolojik yardım almaktır. Psikolojik yardım hem çocuğa hem aileye terapi vermekle başlar. Terapide öncelikle aileden çocuğun zararlı alışkanlıklara başlamasına yol açan hatalı tu tumlarını değiştirmeleri istenir. Çocuğa da bilişsel (kognitif) terapi ile içinde bulunduğu durumun zararlarını fark etmesi sağlanır.

Gerekirse ilaçla terapiye destek verilir. Terbiye için güzel sözün ve nasihatin işe yaramadığı yerde gence dayak atma ve ceza verme doğru mudur? Anne babalar çocuklarını terbiye ederken, genellikle kendi anne babalarından gördükleri gibi davranırlar. Çocukluğunda anne baba sından dayak yiyerek terbiye edilen bir kadın veya erkek, anne baba olduğunda çocuklarını terbiye ederken sözün işe yaramadığı yerde dayağa baş vurmaktadır. Böyle bir anne babaya çocuğunu niçin dövdüğünü sorduğunuzda, onun iyiliği için dövdüğünü söyleye cektir. Dayak en kötü terbiye aracıdır. Anne baba çocuğunu döver ken, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, çocuk üzerinde iyi etki bırakma yacaktır. Konuya bir başka açıdan bakacak olursak, aslında incitici olan ve çocuk üzerinde kötü etki bırakan dayağın kendisi değildir; dayak sırasında kullandığı aşağılayıcı sözler ve takındığı düşmanca tavırdır. Çocuk veya genç, dayağı hak etmiş olsa bile, dayak sırasında anne baba tarafından aşağılandığı ve hakaret gördüğü zaman seviImediği ve istenmediği duygusuna kapılır. Atalarımız "tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır" demişler. Tatlı söze bir de sevgiyi eklerseniz mutlaka tesirini gösterecektir. internetin gençler üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir? Geçenlerde bir anne aradı Çocuğunun kötü arkadaşların kurbanı olduğunu, internet kafeye alıştığını, eve geç geldiğini, derslerini ak sattığını; ne iyi sözün ne cezanın ne de dayağın bir işe yaramadığını söyledi ve psikolojik yardım istedi. Çocuğuyla konuşup konuşmadı- ğını sordum. Annenin anlattıklarından ortaya şöyle bir hikaye çıktı: Çocuk evde bilgisayar olmadığı için internet kafeye alıştığını söyle miş. "Bana bir bilgisayar alırsanız, internet kafeye gitmem" demiş. Hi kayenin burasında anneye dedim ki:"izin verirseniz bir tahminde bu lunacağım. Tahminim tutmazsa devam edersiniz. Oğlunuza bilgisa yar aldınız, ama birkaç gün sonra yine internet kafeye gitmeye başladı, değil mi?" Anne şaşırmış bir ses tonuyla:"Evet hocam, dedi, nerden bildiniz?" Anneye dedim ki: "Eskilerin bir sözü vardır. Derler ki: 'Gönül ne kahve ister ne kahvehane; gönül ahbap ister kahve bahane: Çocuğunuzu internet kafeye çeken bilgisayar değil; bilgisayar bahane. Çocuk evinde rahat değilse, sizlerle paylaşacağı fazla bir şeyi yoksa; kendi sini mutlu ve değerli hissedeceği bir başarısı da yoksa, aralarında kendisini mutlu hissedeceği bir arkadaş grubuna sığınır. Bu arkadaş grubu da kendisi gibi evinde rahat edemeyen çocuklardır:' internet kafelere alışan ve internet bağımlısı olan gençler, genel likle ailesiyle ve gerçek hayatla uyum sağlayamayan, kendilerini değerli hissedecek bir başarıst ve hedefi olmayan gençlerdir. internet, yalanın bololduğu bir sanal dünyadır. Yüz yüze iken söylemekten çekindiğiniz veya söylemeye utandığınız şeyleri rahatlıkla söyleyebiIirsiniz. Karşınızdaki sıkılmazsa saatlerce sohbet edebilirsiniz. Filtre devreleri yoksa gayri ahlaki sitelere girebilirsiniz.

Psikologlar, internet bağımlılığını, sigara ve alkol bağımlılığı kadar ciddi bir bağımlılık olarak değerlendirmektedir. internet bağımlısı kişiler saatlerce sohbet etmekte, eğlence sitele rini dolaşmakta; böylece gerçek hayattan kopmakta, görevlerini ve sorumluluklarını ihmal etmektedirler. internet kafe, disko, eğlence yerleri zararlı alışkanlıkların filizlendiği mekanlardır. Sigara içmeyen, alkol kullanmayan bir genç buralarda kolayca si garaya ve alkole alışabilir. Sigara ve alkol kullanan bir genç kolayca uyuşturucuya alışabilir. Çocuğunu internet kafelerden uzak tutmak isteyen anne babalar, çocuğu evden uzaklaştıran hatalı tutumlarını değiştirmeleri gerekir. Bunu kendi çabalarıyla başaramayan, bir başka ifadeyle tutumlarının yanlış olduğunun farkında olmayan anne babalar psikolojik yardım alarak çocuklarını eve kazandırabilirler. Kötü arkadaş edinen gencin anne babası ne yapmalıdır? Biliyorsunuz, "Kötü Çocuk Yoktur" adında bir kitabım var. Bu kitap ta vermek istediğim mesaj şu: Kötü çocuk yoktur, kötü eğitilmiş ço cuk vardır. Kötü eğitim sonunda kötü arkadaş edinen bir çocuğun anne ba bası, verdiği eğitimin hatalı olduğunu bilmediği veya kötü eğitim verdiğini kabul etmek istemediği için "Çocuğum kötü arkadaşların kurbanı oldu;' diyerek kendini savunur. Biz de diyoruz ki, her çocuk ancak anlaşabileceği çocuklarla arka daşlık yapar. Çocuklar, anlaşabilmek için, genellikle kendi ailesine benzer ailenin çocuklarıyla arkadaşlık kurar. Kötü arkadaş edinen çocuğun anne babası öncelikle kendi tutu munu gözden geçirmelidir. "Ben nerede hata yapıyorum?" demeli dir. Çocuğa baskı yaparak, ceza vererek kötü arkadaştan koparamaz. Anne baba, çocuğun eve giriş-çıkış saatlerini ayarlamada ne lere dikkat etmelidir?

Eve giriş çıkış saatleri sorumluluk duygusuyla ilgili bir konu. So rumluluk duygusu küçük yaştan itibaren ailede kazandır. Anne baba, çocuk adına sorumluluğu üstlenir; devamlı neyi, nasıl ve ne zaman yapacağını hatırlatırsa çocukta sorumluluk duygusu gelişmez. De vamlı yardım alan, hazıra alışmış, aileye bağımlı bir çocuk kendi ayakları üzerinde durmayı, karşılaştığı bir güçlüğü kendi çabasıyla aşmayı öğrenemez. Bu çocuklar eve ne zaman girip çıkacaklarına dair iradeyi gösteremez, kendilerini arkadaşlarının iradesine ve olay ların akışına bırakırlar. Küçük yaştan itibaren sevilen, değer verilen, kendi ihtiyaçlarını ye rine getirecek becerileri kazanması için desteklenen ve teşvik edilen çocuklarda öz güven ve sorumluluk duygusu gelişir. Eve ne zaman girip çıkacaklarını bilir, bu konuda anne babalarını uğraştırmazlar. Geç kalmalarını gerektiren bir durum ortaya çıktığında anne babala rına haber verir, onları merakta bırakmazlar. Okuldan kaçan, derslerini ihmal eden gencin anne babası ne yapmalıdır? Bir çocuk derslerini ihmal ediyor, üstelik okuldan da kaçıyorsa; or tada ciddi bir problem var demektir. Okuldan kaçan çocuklarm aile lerini incelediğimizde karşımıza büyük olasılıkla çok çocuklu, yoksul, geçimsizlik ve şiddetin yaşandığı, oturduğu evin kirasını ödeyeme yen, borç batağında, sağlıksız bir aile modeli çıkmaktadır.

Bu ailenin durumu iyileştirilmeden çocuğun okuldan kaçışı önlenemez. Gencin odasında veya çantasında müstehcen yayın gören anne baba ne yapmalıdır? Bu sorunuza cinsiyet ve ahlak eğitimi açısından bakmamız gerekir. Küçük yaştan itibaren çocuğu na doğru cinsiyet ve ahlak bilgisi veren ailelerde bu tür problemlere pek rastlanmaz. Rastlansa da bunlar ka lıcı etkisi olmayan küçük rastlantılardır. Cinsel konuların konuşutma sı yasak olan ailelerde çocuklar sağlıklı bir cinsel kimlik kazanamaz lar. Cinselliğe ait bir soru sorduğunda ayıplanan ve azarlanan bir ço cuk, cinsel konulardaki merakını arkadaşlarından veya başka kaynak lardan gidermeye çalışacaktır. Bu kaynaklar çoğunlukla ahlaka aykırı, sağlıksız kaynaklardır. Müstehcen yayınlara ve konulara düşkün gençler, öz güvenleri za yıf, kendilerini değerli hissedecek bir başarısı ve hedefi olmayan gençlerdir. Okul derslerinde başarılı, anne ve babasıyla birlikte ol maktan mutluluk duyan, boş zamanını değerlendireceği müzik, spor, edebiyat, dil kursu gibi hobileri olan bir genç, müstehcen ko nulara ve yayınlara itibar etmez. Gençlerin üniversite, meslek ve eş seçiminde anne ve baba ların müdahalesi ve yönlendirmesi doğru mudur? Konferansıarımda çocuk haklarından bahsederken anne babaların dikkatini bu konu üzerine çekiyorum. çocuğun temel haklarından biri yeteneğine uygun, olmak istediği yönde gelişerek, kendi özünü ve idealini gerçekleştirme özgürlüğüdür. Meslek ve eş seçimi bu öz gürlüğün kapsam alanına girer. Biz bilinci gelişmemiş, aidiyet duygusu baskın ailelerde çocuğa yeteneği ve arzusu yönünde kendini geliştirme fırsatı verilmez.

Çocuk adına anne baba karar verir. Ne olmak istediği değil, ne olması gerektiği önemlidir. Müzik kursuna gitmek isteyen kızına baba tepki gösterir: "Müzik kursuna gidip şarkıcı mı olacaksın? Hayır, sen okuyup teyzen gibi doktor olacaksın;' der. Halbuki, müzik eğitimi alan, bir enstrüman çalmasını öğrenen kız çocuğu pek ala okuyup doktor olabilir. Çocuklarımıza meslek ve eş seçiminde fazla baskı yapmaya ve on ları bizim istediğimiz yönde karar almaya zorlamaya hakkımız yoktur. Doktor olmuş, mimar olmuş, mühendis olmuş bir çok genci sahne lerde şarkıcı olarak görüyoruz. Bu gençler müzik yetenekleri anne baba tarafından baskı altına alınmış, meslek seçiminde ailenin terci hine uymuş gençlerdir. Aşağıdaki ergenlik sorunlarına dikkat! Uzmanlar görülebilen önemli sorunları şöyle sıraladı. Boy kısalığı: Boy kısalığı, ihmal edilmemesi gereken, kronik has talıkların habercisi olabilen ve genellikle tedavisi mümkün olabilen bir durum. Erken ergenliğe giren ve ergenlik dönemi kısa süren ço cuklarda boy kısalığı gözleniyor. Tiroid hormon u, büyüme hormon u ve seks hormonları boyun uzamasını etkiliyor. Çocuk, akranlarından kısa ise, yılda 5 cm'den az uzuyorsa dikkatli olmak gerekiyor. Anne ve babanın boyunun kısa olması, çocuğun da boyunun kısa olacağı an lamına gelmiyor. Cinsel gelişme yetersizliği: Özellikle ergenliğe geç giren erkek çocuklarda rastlanılan ve boy kısalığı ile birlikte görülen bir durum. Cinsel gelişme ergenlik dönemindeki hormonların salgılanması ile ortaya çıkıyor. Cinsel gelişmede yetersizlik gözlenirse, vakit geçirme den mutlaka müdahale edilmesi gerekiyor. Özellikle mikropenis ne kadar erken müdahale edilirse, tedavi şansı o kadar iyi olan bir du rum. Guatr: Ergenlik döneminde guatra sık rastlanıyor. Halsizlik ve yor gunluk en sık görülen belirtiler. Özellikle kız çocuklarında görülen bu durumun mutlaka tedavi edilmesinde fayda var. Anemi: Ergenlik çağında, özellikle kız çocuklarında görülen bir hastalık olan anemi, halsizlik, yorgunluk, solukluk ve iştahsızlık gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Aşırı kıllanma: Kız çocuklarında, hormon bozuklukları nedeniyle oluşabiliyor. Özellikle adet düzensizliği ile beraber görülüyorsa vakit geçirmeden tetkik yapılıp, tedavi edilmesi gerekiyor. Fiziksel sorunlar: Omurga eğrilikleri,bel ağrıları gibi ortopedik sorunlara ergenlik döneminde sıkça rastlanıyor. Obezite: Obezite hangi yaşta görülürse görülsün mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durum. Obez çocukların, özellikle ergenlikten sonra kilo vermeleri çok zor. Kalp hastalıkları,yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkla rı, adet düzensizlikleri obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklar arasın da yer alıyor. Gerekli hormon çalışmaları yapıldıktan sonra tedavi ya pılıyor.

Adet düzensizlikleri: Adet düzensizlikleri ve ağrılı adetler, ergen lik çağındaki kız çocuklarda sık rastlanıyor. Erkeklerde meme büyümesi: Ergenlik çağındaki çocuklarda gö rülüyor. Hormonal bir bozukluk olup olmadığının belirlenmesi ge rekiyor. insüline Bağımlı Diyabet: Çocukluk çağı diyabetinin en sık rast lanıldığı yaşlar okula başlama yaşları olan 6-7 yaşlar ve ergenlikteki en hızlı boyartımının olduğu 13-14 yaşlarıdır. Çok su içme, çok idra ra çıkma, zayıflama gibi belirtiler ile hastalık ortaya çıkıyor. Kemik sağlığı: Vücuttaki kemik kitlesi en fazla ergenlik dönemin de kazanılıyor. Genetik yatkınlık, beslenme, hormonlar ve egzersizler kemik kitle oluşumunu etkiler. ileri yaşlarda görülen osteoporozun temelleri çocukluk ve özellikle ergenlik yaşlarında atılıyor.

İç Hastalıklar

Öksürük oluşumuna etki eden unsurlar nelerdir? Hangi be Iirtilerde bir uzmana danışmak gerekir? Öksürük, tıpkı ateş gibi vucudun müdafa belirtisi olup, rahatsızlı- ğın bulgusudur. Öksürük yuta k bölgesinden başlayarak, akciğerlerin en son noktasına kadar olan herhangi bir yerden kaynaklanabilir. Se bep bir yabancı cisim, bir burun arkası bölgeden akan akıntı olabile ceği gibi, ana soluk borusu ya da akciğerlerin iltihabı olabilir. Bir de alerji sebebiyle meydana gelebilir. Öksürüğe ilaveten ateş varsa ve kişi sekresyon çıkarıyorsa doktora başvurulması yerinde olur. Bronşit nedir? Bu rahatsızlığa yakalananlara tavsiyeleriniz nelerdir? Belirtileri nelerdir? Bronşit hava yollarının bronşların iltihabına verilen isimdir. Akut ve kronik şekilleri olabilir. Bronşitli insanlar soğuktan korunmalı, sigara kullanmamalı, kirli havalı, kapalı yerlere girmemeli, bol sıvı alınmalı (Akciğer salgısını sulandırmak için). Belirtilerine gelince, öksürük, balgam, bazen nefes darlığı ve ateş olabilir. Yüksek tansiyon ve düşük tansiyonun belirtileri nelerdir? Ne lere dikkat etmelerini tavsiye edersiniz?

Genetik olabilir mi? Tansiyon atardamarlarımızda dolaşan kanın damar duvarına yaptığı basınç demektirYüksek tansiyon da bu basıncın fazla olması so nucu enseden başlayan başağrısı, baş dönmesi, halsizlik, çabuk yo rulma, hatta bulantı-kusma olabilir. Düşük tansiyonda baş dönmesi halsizlik, ayakta durmakta güçlük ortaya çıkar. Yüksek tansiyonlu has talar tuzlu yememeli, tansiyon ilacını ihmal etmemeli, tansiyonu yükselten grip ilaçlarını kullanmamaııdır. Yüksek tansiyon genetik geçiş gösterebilir. Allerjik nezle, bronşit gibi rahatsızlıklar kalıcı mıdır? dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir? Allerjik nezle ve bronşit gibi rahatsızlıklar artık günümüzde kalıcı yani kronik seyir göstermekte, yani tedavi edilebilmektedir. Allerjik eğilimli insanlar allerji etkenlerinden (ev tozu-polen, küf, mantar, bazı besinler) uzak durmalı ve allerji kırıcı ilaçlarını düzenli ve dikkatli kullanmalıdır. Kas gevşetici ilaçlar nelerdir? Kullanımını hangi durumlarda tavsiye ediyorsunuz? Kas gevşetici ilaçlar isminden de anlaşılacağı üzere spazm yani kasılma vaziyetindeki adaleleri gevşeterek ağrıyı kesen ilaçlardır. Da ha çok fibromiyalji grubundaki kas romatizmalı hastalarda ve bel fı- tığında yaygın olarak kullanılırlar. Ülkemizde vitamin haplarına karşı ilgi duyan doktora da nışmadan kullanan kesimin oranı bir hayli yüksek. Bir uzman olarak sizi bu konudaki görüş ve önerileriniz nelerdir? Vitamin kullanımı memleketimizde gerekli gereksiz en yaygın ve yanlış tüketilen ilaç grubudur. Bir kere memleketimizde çok şükür ta e sebze ve meyve bol ve çok çeşitlidir. Bunlarda vitamin deposu yi yeceklerdir. Bizler bu tabii doğal kaynaklara rağbet etmeyip Avrupa ve Amerika toplumunda görüldüğü üzere vitamin haplarına yöneli yoruz. Biraz ilgilenecek olursak hangi vitamin hangi sebze ve meyvede mevcut bulabiliriz ve kaynağından doğal daha yarayışlı sağlık Iı olanını tercih etmiş oluruz. Antibiyotik hangi durumlarda kulanılabilir? Zararları var mı- dır? Yukarıda da belirttiğim gibi vitaminierden sonra en çok istismar edilen bu diğer ilaç grubu ANTiBiYOTiK'lerdir.

En ufak grip ve soğuk algınlığı şikayetlerinde gereksiz yere antibiyotik alınmaktadır. Ayrıca başlanılan antibiyotik en kısa bir hafta kullanılması gerekirken, kutu bitirilmeden çoğu kez erken kesilmektedir. Zararlarına gelince en büyük zarar maddi serveti n heba edilmesi, sonrada gereksiz yere yan etkileiri nedeniyle mide ve bağırsak sisteminde şikayetlerin or taya çıkmasıdır. Antibiyotik sinüzüt, farenjit, anjin, üriner infeksiyon, kulak iltihabı v.b gibi vücutta enfeksiyonun varlığı kesin olan vakalar da doktor tavsiyesi veya reçetesi ile kullanılmalıdır. Kabızlık rahatsızlığını tetikleyen unsurlar nelerdir? Bu dönemde hangi tür besinleri tüketmekte yarar vardır? Kabızlık en yaygın "Spastik kolit" rahatsızlığında görülmektedir. Ay rıca yaşlılarda ve bazı rahatsızlıklarda (Hipotiroidi) de ortaya çıkmak tadır. Kolit rahatsızlığının temelinde kişinin ruhi gerginliği, huzursuz luğu ve sıkıntıları bulunmaktadır. Posalı ve lifli besinlere yiyecekleri mizde yer verirsek (aç karnına su içmek, meyve yemek, kepek ekme- ği, salata ve sebze ağırlıklı beslenmek gibi) kabızlığa çare olacaktır. Önemli olan sebebe yönelik tedavi uygulanmasıdır. Sinüzüt rahatsızlığının belirti ve şikayetleri nelerdir? Nelere dikkat etmek gerekir? Sinüzütün belirtileri gözler ve burun çevresinde ağrı, burun tıka nıklığı ve ateştir. Soğuk ve esintili havalarda ağız ve burun bölgesini örtmeli, saçlar ıslak dışarı çıkılmamalı, cereyanda kalmamaya dikkat edilmelidir. Sinüzüt rahatsızlığı kalıtsal değildir. Baş ağrısı normal bir süreç mi yoksa migrene işaret mi, nasıl ayırt edebiliriz? Belirtileri nelerdir? Başağrısı arada sırada aç kalınca, sıkıntı ve üzüntüyü müteakip olu yorsa bu migren değildir. Migren periyodik olarak, düzenli ortaya Çı- kan genelde başın yarısını tutan, görme bozukluğu yapan çok şid detli karakteri olan, bulantı ve kusmaya yol açan ağır bir tablodur. Kolay kolay standart ağrı kesicilerle geçmez, migreni tetikleyen fak törler arasında hava şartları, ruhi gerilim, fazla uyumak, bazı yiyecek ler (çikolata, peynir, sosis vb.) aşırı yorgunluk sayılabilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp