Beslenmeye Bağlı Hastalıklar

Beslenmeye Bağlı Hastalıklar :

BESLENMEYE BAGLI HASTALIKLAR

(Hastalıklar Alfabetik Sıraya Göre Anlatılmıştır)

Her türlü hastalık için mutlaka önce doktora gidilmelidir. Mikroplar sıcakları daha çok sever. Kolera, tifo ve dizanteri gibi hastalıklar sıcak ortamda çıkar. Bakteriler sıcakta çok hızlı ürer. Kolera, tifo ve dizanteri mikroplan kanalizasyon artığı su ile sulanan bitkilerden bulaşır, Bağırsakların besin emme özelliği kaybolur, şiddetli ishal ve aşırır su kaybı sonucu ölüm meydana gelebilir.

Yorgunluk, uykusuzluk, susuzluk, aşırı sıcak ve soğuk, toz, ani iklim değişiklikleri hastalığa davettir. Bakteriler ve virüsler hastalık etmenleridir. Yenen gıdanın kana geçmesi için 12 saat süre gerekir. Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu vücudun direnci ve bağışıklık sistemi zayıflar. Sonuçta vücutta rahatsızlıklar meydana gelir.

ADDİSON HASTALIGI

Böbrek üstü bezi korteksi yetersizliğine bağlı hormonların azalması sonucu oluşur. Zayıflama olur. Şişmanlarda addisson hastalığı olmaz. Halsizlik, yorgunluk ve iştahsızlık görülür, Hasta yemekleri tuzlu yeme ihtiyacı hisseder.

AGIZ KOKUSU

Mide ve karaciğer rahatsızlıkları, akciğer hastalıkları, bademcik iltihabı, şeker hastalığı, alkol ve sigaraya bağlı ağız kokuları olabilir. Koku veren yiyeceklerin (sarımsak, soğan gibi) yenmesi sonucu ağız kokusu olur. Ağız kokusu genellikle ağızdaki dişlerde bulunan bir problemden de kaynaklanabilir. Diş etindeki iltihaplanmalar, diş taşları ve ağızdaki protezlerin eskimesi ağız kokusuna sebep olur. Çürükler ve diş eti hastalıkları tedavi edilmelidir.

Dişler fırçalanmıyorsa, protez altında veya diş aralarında biriken yiyeceklerin yaptığı kokular ağız kokusu yapar. Tükürüğün ağız ve dişleri koruyucu etkisi vardır. Gece uyku halinde tükürük üretimi sıfır düzeyinde olduğu için yatmadan önce dişler mutlaka fırçalanmalıdır. Dişlerimizi normal olarak günde 3 defa fırçalamalıyız, Bunu beceremiyorsak, akşam yatmadan önce ve sabah kahvaltıdan sonra her gün düzenli olarak en az 2 defa dişlerimizi fırçalamalıyız. Ağız kokusunu gidermek için kaynatılmış maydanoz suyu içilir. Ayrıca çiğ maydanoz yemek de ağız kokusuna iyi gelir. Turunç, menekşe çayı, karanfil çayı ve biberiye çayı içilir. Bal ile

Hindistan cevizi karıştırılır ve bu karışımdan her gün yenir. Mersin yaprağı ağızda çiğnenir. Dik su ile karıştırılmış bal içilir. Bir adet karanfil çiğnenir. Enginar kaynatılır suyu içilir. Sedef otu kaynatılır ve gargara edilir. Soğan ve sarımsaktan sonra ağız kokusunu önlemek için karanfil ya da naneli sakız çiğnenmelidir. Dil paspası kullanmalı ya da dili güzel temizlemelidir. Ağız kuruluğu için şekersiz sakız çiğnenmelidir. Mentollü pastiller kuruluğa sebep olur. Çok su içmelidir. Domates, kereviz ve elma yemek iyi gelir.

AGRI

Ağrının sebebi bir doktor tarafından tespit edilmelidir. Ağrı kesici olarak aspirin kullanırken midesinden rahatsız olanların aspirini su veya sütte erittikten sonra içmeleri tavsiye edilir. Bedende tekrarlayan ağrılar varsa ve tıbbi bir nedene bağlı değilse, papatya, anason, nane ve karanfil karışım çayı yararlı olabilir. Aşırı şekerli içmemelidir. İyice dövülen çörekotu bal He iyice karıştırılır ve yenir.

AKCİGER HASTALIKLARI

Akciğer Embolisi: Akciğer toplardamarının kan pıhtısıyla tıkanması sonucu oluşur. Bu pıhtı genellikle bacaklardaki toplardamarlardadır. Uzun süre hareketsi oturma, bacakların sarkırılması. toplardamardaki kan akımını yavaşlatır ve pıhtı oluşmasına sebep olur. Bacak toplardamarlarında meydana gelen pıhtılar akciğer damarlarını tıkayarak "akciğer embolisi"nin meydana gelmesine sebep olur. Pıhtının şişmanlar, yaşlılar, gebeler, sigara içenler, varisli olanlar ve kalp hastalarında oluşma riski daha fazladır. Akciğer embolisi tedavi edilmezse ölüm meydana gelebilir.

Tedavi de kanı sulandıran ve pıhtı oluşumunu engelleyen heparin veya pıhtı eriten trombolitik ilaçlarla yapılır. Bacaklara kan dolaşımını artırıcı düzenli bir egzersiz yapmak gerekir. Oturduğunuz zaman bacaklar sarkıtılmamalı ve yükseğe konmalıdır. İşten eve gelince ayakları yükseğe koymalıdır. Sıkı çorap veya jartiyer giymekten kaçınmalıdır. Uzun süre hareketsiz ayakta kalmamalı ve bol su içmelidir. Bu hastalar kafeinli içecekler, sigara ve alkol almamalıdır.

AKDENİZ ANEMİSİ (THALASSEMİA)

Kansızlığa sebep olan kalıtsal bir hastalıktır. Akdeniz çevresindeki ülkelerde fazla görüldüğü için bu adı almıştır. Bu hastaların alyuvarlarında hemoglobin yapımı yetersizdir. Dolayısıyla kansızlık olur.

Hemoglobin kanın kırmızı rengini verir, vücudun ihtiyacı olan oksijeni akciğerlerden alır ve diğer bütün organlarımıza taşır. Hemoglobinin yapısında alfa ve beta adında 2 tür protein zinciri vardır. Akdeniz anemisinde bu zincirlerden biri az yapılır. Thalassemia'da alfa az yapılırsa alfa thalassemia, be ta az yapılırsa beta thalassemia hastalığı adı verilir. Türkiye'de en fazla beta thalassemia görülür.

Alyuvarların ömrü normalde 120 gün iken bu hastalarda alyuvarların ömrü kısalır ve 60-80 gün içinde alyuvarlar ölür. Hasta çocuklara bu nedenle ayda bir düzenli kan verilmelidir. Bu hemoglobin düzeyini 9- 10 gl dj' de tutmayı sağlamak için yapılır. Fazla alınan demir kalp, karaciğer, dal ak ve beyinde birikerek organ yetmezliğine sebep olur. Bu hastaların demirin idrarla atılmasını sağlayan desferal adlı ilacı düzenli almaları .gerekir. Kardeşten kök hücre nakli de tedavi metodudur. Evlenmeden önce çiftlerin tarama testleri ile taşıyıcı olup olmadıkları tespit edilmelidir.

AKNE (ERGENLİK SİVİLCELERİ)

Cildi yağlı olan ve bazı hormonal dengesizliği olan kişilerin yüzünde oluşur. Ergenlik çağında hormon dengesinin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Bağırsak bozukluklarına ve karaciğer sorunlarına bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Beslenme alışkanlıkları da etkilidir. Kabızlık sivilceye neden olabilir. Genellikle ileri yaşlarda kendiliğinden kaybolur. Gençlerde yağ bezi kanamalarının tıkanması sebebiyle oluşur. 40 yaş üzeri kadınlarda beslenme yetersizliği ve sindirim bozuklukları sonucu akne oluşabilir. Sivilceler sıkılmamalı ve koparılmamalı yoksa iltihap kapabilir.

Yüz sürekli ellenmemeli, yağlı makyaj yapılmamalı, güneşte kalmamalı ve güneş yağı kullanmamalı, spordan sonra ve terledikten sonra banyo yapmalıdır. Aknede ruhsal sorun genellikle vardır. Bol sebze ve meyve tüketenlerde sivilce görülmez. Görülse bile iz bırakmaz. Doktor tedavisi gereklidir. Karaciğer rahatsızlığı varsa tedavi olunmalı. Diyet olarak kişi kendi şüphelendiği gıdaları tüketmemelidir. Kuru yemişlerden aşırı yağlı ve şekerli gıdalardan kaçınmalıdır. Çikolata ve baharatlı yiyecekleri yememelidir.

Protein ihtiyacı süt ve süt ürünleri, yumurta ile karşılanmalı, et ve et ürünleri az tüketilmeli. bol sebze ve meyve tüketilmeli, soğan, şalgam, tere, sarımsak bol tüketilmelidir. Haşlama patates yemek faydalıdır. Sabahlan iki bardak beyaz üzüm suyu içilmeli, sabahları menekşe çayı içilmeli, akşamlan bitki çayı içmelidir. Bu çaylar kanı temizler.

Cilt temizlenmeli, sabunlu su ile el ve yüzler düzenli bir şekilde yıkanmalıdır. Yağlı cildi olanlar kuruyana kadar yüzlerini çok fazla sabunlamamalıdırlar. Borakslı su ile temizlemelidir. Yüzü kükürtlü sabun ile yıkamak faydalıdır. Domates suyu gliserin ile karıştırılır, asit borik vazelin ile karıştırılır, pırasa süt ile karıştırılır, marul yapraklarının suyu, nar ve sirke karıştırılır ve bunlardan birisi ile sivilcelerin üzeri yıkanır.

ALERJİ

Alerji vücudun yabancı bir maddeye karşı gösterdiği aşırı duyarlılığa denir. Alerjide genetik faktörler ve çevre faktörleri etkilidir. Anne sütü alerjiyi önler. Erken ek besinlere geçme alerjiye davetiye çıkarmaktır. Anne sütünden ek besinlere geçiş döneminde kollarda, dirsekte, dizde, göbekte ve kulak arkasında döküntüler olur. Yeni gıdalara alışınca 2-3 yaşında çoğu çocuklarda bu dökümüler geçmekte ve çocuk alışmaktadır. Anne baba da alerji varsa çocuk da % 70 risk taşır. Anne babadan biri alerjik ise %35 risk taşır. Yani genellik olarak yatkınsa alerji olma ihtimali artar.

Çevre faktörleri, sigara, halı, kedi, köpek, kuş, çimen, ağaç, rutubet ve oyuncaklar alerji sebeplerindendir. Ev tozu, yumurta, süt, çilek, fındık, bilezikler, güneş, şeker, tuzlar, küfler ve diğer birçok gıda alerjiye sebep olabilir. Bulaşık eldivenlerinde bulunan lateks maddesine karşı deride alerji oluşur. Asma ve sarmaşığın sebep olduğu alerji vardır. Alerji açısından havuzlar potansiyel tehlikedir. Polen alerjisi, ısı ve nemin oluşturduğu alerjiler vardır. Polenler bitkilerin erkek organlarıdır ve bunlar alerjendir, Bahar aylarında görülen polen alerjisi hapşırmaya neden olur.

Polen alerjisi olanlar sürekli burunlarıyla oynarlar, hapşırma, öksürük, burun akıntısı, gözlerde kaşıntı ve kızarıklık meydana gelir. Ülkemizde astım % 7-10 civarındadır. Üst solunum yolu enfeksiyonları ve ishal, tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıkları alerjiyi azaltır. Bağışıklık sistemi hücreleri enfeksiyonlarla savaştığı için alerjiden uzaklaşıyor. Ev tozu akarları ve aktifler nemli ortamda ürerler. Ev güneş görmeli, rutubetsiz ve aydınlık olmalı, odada fazla eşya bulundurulmamalı, temizlik sırasında alerji hastaları evde olmamalı, sigara içilmemeli, yatak odasında süs bitkisi bulundurulmamalı, yağlı boya ve çamaşır suyu kokusu olan yerden uzaklaşmalı, parfüm ve deodorant kullanmamaya çalışmalı, boyalı yiyecekler zararlı olabilir, sinüzit ve grip hastalığında artabilir.

Alerjinin Tedavisi

Alerji doktor tarafından tedavi edilir. Alerjinin sebebi bulunmalı ona göre tedaviye geçilmelidir. İlaç alerjileri bazen öldürücü de olabilir. ilk seferinde bazı bünyeler alerjik reaksiyon vermezken daha sonra verebilir. Anofloksi alerjinin en tehlikeli olanıdır. Deri altı ödemi, kaşıntı, üst solunum yolları tıkanıklığı, nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü, dolaşım yetmezliği, kalp ritim bozukluğu, kusma, ishal ve karın ağrısı anofloksinin belirtilerindendir. Hastanın nefes alması sağlanmalı, kalp masajı yapılmalı ve böylece adrenalin salgısı artırılmalıdır. Çocuklardaki alerjilerin tam iyileşmesi zaman alır. Yetişkinlerinki daha hızlı tedavi olur. Siyah turpun suyu sıkılır ve her gün içilir.

ALZHEİMER (UNUTKANLIK)

Gençlik yıllarında fazla alkol, sigara ve kolesterol sonucu beyinde küçük noktalar ölmeye başlar. Birikir ve yaşlanınca ortaya çıkar. Düşünme, okuma ve öğrenme insan hafızasını güçlü tutar. Zihinsel faaliyetler azaldıkça hafıza zayıflar. "İşleyen demir pas tutmaz" atasözün doğrulanmaktadır.

Eğitim ve öğretime devam eden insanlarda unutma daha geç yaşlarda olmaktadır. Egzersiz beyin hücrelerine oksijen ve besin taşınmasını sağladığından beynin yaşlanmasını geciktirmektedir. Hareketsiz insanlarda unutkanlık ve yaşlılık daha erken yaşlarda gelmektedir.

Sigara ve alkol unutkanlık sebeplerindendir. Şişmanlık da hafızanın daha çabuk zayıflamasına sebep olmaktadır. İyimser ve mutlu kişiler, küçük şeylerden mutluluk çıkaranlar daha geç yaşlanırken, sabırsız, öfkeli, bencil insanların daha erken yaşlandıkları görülmüştür. Fazla yağlı yemekleri yiyenler ve sık sık et tüketenlerin sinir sistemlerinin daha çabuk zayıfladığı görülmüştür,

Geleceğe olan güvensizlik, depresyon ve stres unutkanlığı artırır. Günümüzde unutkanlık yaşının 40'a düştüğü belirtilmektedir. Sağlıklı, mutlu ve yarınından emin insanlara unutkanlık daha geç gelir. Her gün aspirin ve E vitamini önerilmektedir. Gerekli önlemler alınmazsa Alzheimer hastaları tuvalet ihtiyacını gideremez, yemek yiyemez ve günlük ihtiyaçlarını kendisi karşılayamaz.

Hafızayı Kuvvetlendirmek İçin

Çörekotu bal ile karıştırılır ve yenir. Kuru üzüm, pekmez, balık, elma ve kereviz iyidir. Biberiye çayı, zencefil çayı ve tarçın içmek iyi gelir, Arı sütü ve polen de iyidir. Süt ve süt ürünleri içilmeli ve yenmelidir. Kan şekerini düşürmemek gerekir Bunun için sabahları bal veya reçel yenmelidir. Meyve yemek bilhassa muz yemek faydalıdır.

ARAÇ VE GEMİ TUTMASI

Kulaktaki denge organından kaynaklanır. Doktora gidip ilaç alınmalıdır. Kusma, terleme ve üşüme görülebilir. Yüksek tansiyon, migren ve sinüzit rahatsızlığı olanlarda görülür. Hareket etmeden oturmalı, okumamalı, meşrubat içmemeli ve pencere açmamalıdır. Kereviz tohumu kaynatılır ve suyu içilir. Pelin ve kekik çayı içilir. Seyahat sırasında elma ve ayva gibi meyveler yenir.

ASTIM

Akciğerdeki hava yollarının (bronşların) daralmasıdır. Kıl, toz, yumurta, süt, aspirin ve çiçek tozu astım sebebi olabilir. Sigarayı bırakmalı, şişmanlamamalı ve üzülmemelidir. Katkı maddeleri astımlı hastalar için zararlı olmaktadır. Bronşiyal astımda balgam çıkarma ve hırıItıIı öksürük görülür. Süt çocuklarında inek sütü alerjisi olursa diyetten süt çıkarılmalıdır.

Adaçayı iyi gelir. Oğulotu(melisa) bal ile karıştırılarak yenir. Sarımsak, bal, tereyağı, sütle karıştırılır ve hazırlanan karışımdan yenir. Nane çayı, ada çayı, lahana, bal su ile karıştırılır içilir. Turp suyu bal ile içilir. Kuru soğan bal ile karıştırılır ve yenir. Marulu çiğ olarak yemelidir. Kuzukulağı salatası yenir, Havuç suyu süt ile beraber içilir. Lahana sapı, badem, bal ve su karıştırılır ve içilir. Meyan kökü kaynatılır ve suyu bal ile karıştırılarak içilir.

Kereviz yaprağı süt ile beraber kaynatılır ve yenir. Anason suda kaynatılır ve içilir. Sarımsak, adaçayı ve limon kaynatılır ve buzdolabına konur. Bundan günde bir fincan içilmesi tavsiye edilir. Limon astıma karşı iyi gelmektedir. Limon suyuna bal karıştırılarak içilir. Zencefil suyu içilir. Mersin suda kaynatılır ve içilir. Bunlarda ölçü çay bardağıdır.

AY HALİ (REGL)

Ay halindeki düzensizliklerde, bal çemen ile karıştırılır günde bir defa içilir. Anason, papatya, nane ve adaçayı beraber kaynatılır ve içilir. Maydanoz, kantaron çayı, nane çayı, papatya çiçeği çayı, ada çayı, biberiye çayı, kekik, çörek otu çayı ve kahve içilir. Isırgan otu ve arpa kaynatılır ve sabah akşam birer bardak içilir, Çörekotu bal karıştırılır ve yenir. Kereviz suyu ve asma yaprağı suyu içilir.

BAGIRSAK GAZI

Bağırsak iltihabına yenen besin maddelerinin bozuk olması, soğuk ve sıcak içecek ve yiyecekler sebep olur. Adaçayı, papatya çayı, anason çayı, rezene çayı, nane çayı, zeytinyağı ve limon içmek iyi gelir. Normal çay açık içilmelidir. Salatalık, fındık, bal, ayva reçeli, lahana, havuç, pirinç çorbası, keçiboynuzu ve keten tohumu iyi gelir. Yemeklerden önce pekmez içilmesi faydalıdır. Kabak, domates, yağlı etler, balıklar, pastırma, sucuk, konserve ve börek yenmemelidir. İçki içilmemelidir.

BALGAM

Balgam sökücü olarak, bala tuz katılır ve yenir. Tere otu tohumu ezilir ve yenir. Karpuz yenir. Hatmi çiçeği ve ısırgan otu çayı içilir. Sarımsak süt ile karıştırılır, zencefil tuzlanır ve içilir. Kekik sirke ile karıştırılır içilir.

BAŞ AGRISI

Baş Ağrılarının Sebepleri

Bulaşıcı hastalıklar, tümörler, apse ve kistler, menenjit, beyin kanamaları, gözlerde arıza, sindirim güçlüğü, kabızlık, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, üremi, sinüs iltihapları, burun kemiğinde eğrilik, alkolizm, zehirlenmeler, çok sık diyetler, aşırı yorgunluk, açlık, güneş çarpması, yetersiz ve düzensiz uyku, rüzgar çarpması, sara ve daha bir çok sebebi vardır. Migren ve histamine bağlı baş ağrıları zaman zaman gelir. Yüksek tansiyon baş ağrıları sabahları görülür.

Ateşli hastalık sonrası, aşırı yemek yemek sonucu oluşan, alkol kullananlarda görülen, kafanın aldığı darbe sonucu meydana gelen, beyindeki urların sebep olduğu, mide kanaması sonucu görülen, tansiyona bağlı, diş hastalığı sonucu ve güneşte fazla kalma sonucu meydana gelen baş ağrıları olabilir.

Anemi (kansızlık), fiziksel ve psikolojik yorgunlukta, sürmenajda, kadınlarda menopoz ve adet döneminde, hipertiroidi ( tiroid bezinin fazla çalışması), hipoglisemide (kandaki şekerin normalin altına düşmesinde) ve boyun bölgesindeki kireçlenmeye(artroz) bağlı baş ağrıları olabilir. Boyun ağrısı baş ağrısına sebep olabilir. Hastanın alnına soğuk kompres uygulanır ve ağrı kesici ilaç verilir. Baş ağrısının asıl sebebini belirlemek için mutlaka doktora gidilmelidir. Su kan basıncını yükselttiği için baş dönmesini önleyici etkisi vardır.

BEYİN RAHATSIZLIKLARI

Eğitim ve zihin çalışmaları, psikolojinin iyi olması, stressiz yaşamak, alkol almamak, kafeini sınırlı almak, sigara kullanmamak, TV seyretmeyi sınırlamak, yeteri kadar uyumak, doğru ve dengeli beslenmek beynin iyi olmasını sağlamaktadır.

BOGAZ İLTİHAPLARI

Karadut şurubu, anason suyu, arpa suyu, pancar suyu, adaçayı veya limon suyu ile gargara yapılır. Ihlamur ve papatya çiçeği çayı içilir. Sigara, alkol, kafein ve acı ses kısıklığına sebep olur. Ses kısıklığı için bol ılık su içilmelidir. Ses kısıklığı varsa yüksek sesle konuşmamalıdır.

BOTULİZM

"Clostridium Botulinum" adlı bakteri tarafından oluşturulur. Hastalığı yapan basil aneorop( havasız ) ortamda yaşar. Bu bakteri, kadavra, balık, et, et-kemik unu, sucuk, yemek artıklarında, toprakta, hava da ve sebzelerde bulunur. Bilhassa kokmuş, bozulmuş et ve kutu konserveciliğinde fazla görülür. Mikrop tuzlu bir ortamda üreyemez. Sucuk ve pastırmalar % 10 tuz içerdiği için botulizm ihtimali azdır. Kapakları şişkin ve hava almış konserveler yenmemelidir. Açıkta bırakılan, buzdolabında uzun müddet kalan ve tadı bozulan yiyecekler yenmemelidir.

Mikrop sinir hücrelerine yerleşir. Botulismus toksini sinir zehridir. Hastalık insanda ve hayvanda aynı mikrop tarafından meydana gel ir. Kuluçka süresi 1-2 gündür. 18-36 saat sonra zehirlenme belirtileri ortaya çıkar. Toksine mide öz suyu hiçbir etki yapamaz. Mikrop beyin hücrelerine gider. Hastada bulantı, baş dönmesi, halsizlik, çift görme, sonra hiç görememe, kabızlık, solunum felci, solunum güçlüğü, yutak kaslarında felç olur yutamaz, hasta da çiğneme de zorluk olur, bol salya akıntısı, ağız ve burun kızarır. Zehirlenme sonucu birkaç gün içinde ölüm meydana gelir. Erken başvuruda mide yıkanır.

BÖBREK HASTALIKLARI

Kronik böbrek yetmezliğinde yüzde solgunluk ve şişmeler olur. Böbrek hastalıkları tansiyonun yükselmesine sebep olabilir. Böbrek hastalarında enerji; karbonhidrat ve yağlardan karşılanmalıdır. Protein kaynağı olarak da 1 yumurta + 180-250 gr süt veya 2 yumurta verilebilir. Tahıl ve yeşil sebzelerden kaçınılmalıdır. Az protein içeren unlu mamuller üretilmiştir. Yeni ürünler böbrek hastaları için faydalı olmuştur. Börek hastalarında protein alımı sınırlandırılır. Böbrek yetmezliğinde kansızlık görülür. Süt ve süt ürünlerine diyet vardır. Kalsiyum içeren ilaçlar, D vitamini, çay, kakao, ıspanak, maydanoz, kuru yemişler ve aşırı C vitamini alımı kısıtlanmalıdır. Diyalize bağlı hastalara günde 50-60 gr protein verilmelidir.

Tuz: Vücutta su tutulması ve deri altı dokularda su depolanmasına sebep olur. Ödemi olan hastalara tuz sınırlı verilmelidir. 1 gr tuz. 400 mg sodyum içerir. Sodyum sebze ve meyvelerde az, et, süt ve balıkta fazladır. Lahana, enginar, kereviz, havuç, şalgam ve ıspanakta diğer sebzelerden daha çok sodyum vardır. İçtiğimiz suda da sodyum vardır. Ödemi olan hastalara 1 günde 200-500 mg sodyum önerilir.

Böbrek Hastalarının Beslenmesi, Böbrek Taşı ve İdrar Taşları

İdrardaki kristaller normalde idrar yolarında çökmez. Bazen taş oluşabilir. Böbrek hastalarında kan düzeyini kontrol etmek için kişiye özel diyet uygulanmalıdır. Böbrek taşı genetiktir. Aile de gut veya böbrek taşı hastası varsa olma riski vardır. Gut ve hiperparatiroit hastalığı idrar yollarında taş oluşumuna sebep olabilir. Çözünebilirliği az maddelerin idrarda fazla birikmesi, idrardaki asitliğin değişmesi, Bir pıtı etrafına az çözünen maddelerin birikmesi (oksalat taşı, kalsiyum oksalat), su tüketiminin azlığı, kalsiyum noksanlığı, A vitamininin noksanlığı, idrar taşlarının oluşmasına sebep olur.

Böbrek, kum ve taş olunca ağrı yapar. Bol bol su içmeli( en az 2 lt), bol idrar yapmalı, alkol almamalı ve üşütmemelidir. Gut hastaları aşırı yemek yememeli, yağ ve şekeri azaltmalıdır. Böbrek iltihabı(nefrit) belirtileri; idrarda kan görülmesi, bacaklarda ve yüzde şişme, baş ağrısı, idrarda azalma, kan basıncında yükselme v.b görülür. Tuzsuz diyet verilir, proteinli yiyecekler kısıtlanır.

Böbrekler günde 1,5-2 lt idrar yapar. Sıcak günlerde sıvı tüketimi artırılmalıdır. Günlük 2 lt' nin üzerinde su içilmelidir. Bira içmek taş düşürmez. Burada önemeli olan sıvı tüketimini artırmaktır. Bol hareket yapılmalıdır. Kum için, kuru armut, turp suyu günde bir bardak içilir. Maydanoz çayı ve kekik çayı içilir. Karpuz, kavun, şeftali, elma, armut, üzüm, domates, şalgam suyu, maden suyu, marul ve lahana iyi gelir.

Tuz ve kalsiyum alımı azaltılır. Çilek, çikolata gibi oksalatlı besinlerin tüketimi azaltılır. Sarımsak; bal ve meyan kökü karıştırılır, kendir tohumu, süt, gliserin su ile karıştırılarak içilir. Turp suyu içilir. Arpa ezilip kaynatılır suyu içilir. Çörek otu kaynatılır bal ile yenir. Günde 5-7 limon yenir. Az proteinle beslenenlerde mesane taşı olur. Sıcak banyolar taş düşmesini kolaylaştırır. Antibiyotik tedavisi uygulanır.

BRONŞİT

Öksürük ve balgam vardır. Sigara zararlıdır. Ihlamur içilmelidir. Siyah turpun suyu çıkarılır bal ile karıştırılır ve aç karına birkaç kaşık içilir. Şalgam suyuna bal katılır ve içilir. Havuç suyu içine süt katılır ve içilir. Hardal öğütülür bal ile karıştırılır yenir. Ebegümeci çayı, mersin yaprağı çayı, adaçayı. Limonlu çay, ayva ve elma kompostosu içilir. Böğürtlen, karadut ve üzüm faydalıdır. Bal yemeye devam edilmelidir.

BRUCELLA( YAVRU ATMA HASTALIGI): MALTA HUMMASI

Hastalığın Bulaşması: Hayvan hastalığıdır. Bu hastalık hayvanlardan insanlara geçer. Zoonozdur. Hayvan ile temas halinde olan Veteriner Hekim ve çiftçilere bulaşabilir. El çizikleri sıyrık ve yaralardan geçebilir. İnek, manda, koyun ve keçi sütleri ve etleri ile bulaşır. Çiğ köfte ile bulaşır. İnsanlara çiğ süt, çiğ sütten yapılan peynir ve taze peynirden geçer. Peynirler en az 2-3 ay salamurada kalmalıdır. Pastörize edilmemiş kremadan yapılan tereyağı ile bulaşır.

Yoğurt, süt kaynatılarak imal edildiği için yoğurtla bulaşma pek söz konusu değildir. Hasta hayvanların dalak ve karaciğerinin iyi pişirilmeden yenmesi ile bulaşır. Sütlerin pastörizasyonu ile brusella mikrobu ölür. Mikrop suda 37 gün, nemli topraklarda 72 gün, sütte ı 7 gün, % 10 tuz içeren salamura peynirinde 45-60 gün, tereyağında 4 ay yaşar. Bulaşık ineklerin sütlerinin satışı yasaktır.

Hastalığın Belirtileri: İnsanlarda brusella enfeksiyonuna bağlı düşükler görülmemekte, ancak erkeklerde kısırlığa sebep. olabilmektedir. Erken dönemde veya hamileliğin son döneminde düşük yaptırır. Mikrop kadınların genital organlarına, erkeklerin ise testis ve eklemlerine yerleşir. Kuluçka dönemi 1 - 3 hafta ortalama 14-2 gündür. Genellikle akşamları titreme ile ateş yükselir. Ateş 38-39 °C'ye çıkar. Öğleden sonra artan ateş genellikle gece yarısından sonra fazla terleme ile düşer.

Ateşten sonra en önemli ikinci belirti kas ve eklem ağrılarıdır. Hastalarda aşırı terleme, çabuk yorulma, karın ağrısı, eklem ağrısı ve sırt terlemeleri olur. Genellikle akşamları hafif ateş, terleme ve eklemlerde romatizmal ağrılarla şüpheyi çeker. Eklem ağrıları hastalığın 3-4 haftasında rastlanır. Brusella tüm eklemlere yerleşebilir. Kalça, omuz, diz, el ve ayak bileklerine yerleşir. Titreme, halsizlik, kilo kaybı, sırt ve baş ağrısı görülür.

Büyüklerde depresyonda görülebilir. Omurilikte apse de görülebilir. Ateşli dönemlerde deri döküntüleri de görülür. Teşhis laboratuarda kan muayenesi ile yapılır. Hastalık birkaç haftadan 2-3 aya kadar sürebilmektedir. Sulu besinler alınmalıdır. Tedavi edilmezse insan kalp romatizmasından ölebilir. ilaçla tedavi edilir. Tedavi edilmezse kısırlığa sebep olabilir.

BURUN KANAMASI

Burnun kanaması ciddi hastalıların olabilir. Yetişkinlerde yüksek tansiyon yetmezliğinin habercisi olabilir. Bir habercisi ve kalp hekime başvurulmalıdır. Buruna tuzlu su çekilir. Buruna gazlı bez ile tanıpon yapılır.

CİLT BAKIMI

Ciltteki çatlaklar genellikle hamilelik döneminde ve kilo alıp verme sonucu oluşur. Cilt her gün kremlenmeli, bol bol su içilmeli, A, E ve C vitaminlerini içeren yiyeceklerden bol yenmeli, spor yapılmalı, kilo korunmalı, kısa aralıklarla kilo alıp vermemeye dikkat edilmelidir. Ceviz, zeytinyağı, sebze ve meyve ile beslenenlerde, tereyağı, kırmızı et ve şekerli yiyecekler yiyenlere oranla ciltte daha az kırışıklık görülmüştür.

Yağlı ciltler papatya suyu ile yıkanır, cilt yağsı süt ile yıkanır, 10- 15 dakika sonra ılık su ile yıkanır ve sonra krem sürülür. Yüzümüz alkol ve kolonya ile temizlenmemelidir. Yağmur suyu ile yüzümüzü yıkarsak yumuşacık olur. Kavun suyu ile yıkanabilir. Gülsuyu ile temizlenmelidir. Salatalık ve portakal daire şeklinde kesilir ve yüze konur, 15- 20 dk beklendikten sonra alınır. Boyun kırışıklıklarını önlemek için başı daima dik tutmaya çalışmalıdır. Başı yana öne arkaya hareket ettirmelidir. Yüzü sabunlu su ile çok fazla yıkamamalıdır. Günde bir iki defa yeterlidir. Cildi koruyucu yağ tabakası kaybolur.

Yüz maskesi

Çok ince ezilmiş 3 kahve kaşığı badem, 1 kahve kaşığı badem yağı, 1 kahve kaşığı taze krem, 1 yumurta sarısı cam bir kasede karıştırılır. Yumuşak bir krem kıvamına gelince göz çevresi hariç tüm yüze sürülür, 15-20 dakika beklenir, sonra ılık suyla yıkanır. 1 yumurta sarısı 1 kaşık süt ile karıştırılır yüze sürülür, 15 dk beklenir ve sonra kağıt mendil ile silinir. Önce ılık su sonra soğuk su ile yıkanır. Kuru ve nemsiz ciltleri sıkılaştırır ve yumuşatır. Haftada bir uygulanması tavsiye edilir.

Kabızlık cilt güzelliğini bozar. Kabız olmamak için bol bol sebze ve meyve yemelidir. Sağlıklı beslenen kişilerin yüzü kırışmaz, ABD'de yapılan araştırmalar sonucunda sebze, meyve ve zeytinyağının cilt sağlığını koruduğu anlaşılmıştır. Güzel cilt için baklagiller, zeytinyağı, kuruyemiş ve besin değeri korunmuş un ile yapılan ekmekle beslenmelidir. Böyle beslenilirse yüzdeki kırışıklıkların daha az olduğu tespit edilmiştir. Tereyağı, kırmızı et ve şekerli yiyecekler cildi kırıştırır.

Uzmanlar yüzdeki lekeler ve kırışıklıkların en önemli sebeplerinden biri olarak şeker yemeyi göstermektedirler. Ciltteki yağlar azaldığında özellikle bayan ciltlerinde cilt gerginleşir ve pürüzlenir. Böyle ciltler için uygun bakım ürünleri kullanılmalıdır. Kış gelince havadaki nem oranı azalır. Kuru soğuklar olursa banyodan sonra nemlendirici kullanılmalıdır. Soğuktan korunmalıdır. Kuruyan ciltlerde çatlama ve deri dökülmeleri olabilir. Yeterli nem sağlanmalıdır.

Güneşin Cilt Üzerindeki Etkileri

Yıllar boyunca güneşe maruz kalma sonucu cilt üzerinde hasar meydana gelir. Fazla güneş ışınlarına maruz kalan ciltlerin yapısı bozulmakta, yaşlanma, kırışıklık ve lekeler oluşmakta ve cilt kanserine yakalanma riski artmaktadır. Bu nedenle güneşlenmeden önce losyon kullanılmalıdır.

ÇARPINTI

Sebebi, tansiyon, kansızlık, çay, kahve, yorgunluk ve hazım bozuklukları olabilir. Sebebi doktor tarafından tespit edilmelidir. Nane, lavanta çiçeği, melisa ve anason çayı faydalıdır. Turunç kabuğu veya portakal kabuğu kaynatılır ve tatlandırarak içilir. Maydanoz, marul, soğan ve sarımsak iyi gelir.

ÇİLLER

Daha çok beyaz tenlilerde görülür. Vücudunda çil olan kişiler güneşte fazla durmamalıdır. Tarçın, bal sürülür, 20-25 dakika sonra yıkanır. Sabun ile iyi yıkanmalıdır. Mısır unu lapa şeklinde sarılır, sonra yıkanır. Maydanoz veya pırasa kaynatıldıktan sonra suyu ile yıkanır. Badem yağı sürülür.

ÇOCUKLARIN HAVALE GEÇİRMESİ

Hemen doktora gidilmeli bu arada yüksek ateş için koltukaltlarına, yüze, göğse fazla soğuk olmamak kaydıyla ıslak tülbent konmalıdır. Kuruyunca tekrar ıslatılarak konmalıdır.

ÇOCUK FELCİ

Çocuklara mutlaka çocuk felci aşısı yaptırmalıdır. Doktor kontrolünde tedavi edilmelidir.

Hiperaktif Çocuklar

Dikkat eksikliği olan hiper aktivite hastalığının tedavisinde bir araştırmada çinko kullanımı faydalı olmuştur. Çinko ette, karaciğerde ve deniz ürünlerinde fazladır.

ÇÖLYAK HASTALIGI(GLUTENE DUYARLI ENTEROPATİ)

Süt çocuklarının anne sütünden ek besinlere geçmesi sırasında glüten içeren besinlere karşı bağırsakların verdiği reaksiyon neticesi besinlerin emiliminin bozulması çöl yak hastalığıdır. Bir İnce bağırsak alerjisidir. Alınan bütün gıdalar ince bağırsaklarda bulunan viIJus çıkıntıları vasıtası ile emilerek kana karışır. Çöl yak hastalarında glüten, villusları harap eder ve vücudun ihtiyacı olan besinlerin emilimine engel olur. Buğday, arpa, yulaf gibi hububatların içinde bulunan proteinin adı glütendir. Hasta glütene duyarlıdır. Ek besinlere geçişten 3-6 ay sonra belirtileri ortaya çıkabilir. Çöl yak hastalığı genetik bir hastalıktır.

Doğuştan genetik yatkınlığı olan bireylerde yaşamın herhangi bir döneminde buğday, arpa, çavdar gibi bitki proteini içeren gıdalara karşı gelişen ve yaşam boyu süren alerji olarak bilinir. Çöl yak hastası olan ekmekten bir dilim yese bile ince bağırsaklar hemen tepki verir. Yediği bütün yiyecekler ağız ve ishal yolu ile dışarı atılır. Beslenmesi sıfıra inen çocuk kilo kaybeder. Bu hastalar hayatları boyunca mısır ve nişasta unu kullanmak zorundadırlar. Çöl yak hastaları tahılların (buğday, arpa, yulaf, çavdar) glüten adlı proteinini tüketemez. Bu hastalar glütensiz diyet yapmalıdır.

Teşhis: Bağırsakta emilim bozulunca kansızlık, vitamin eksikliği ve kilo kaybı meydana gelir. Çöl yak hastalığında en belirgin olay kısa boyluluktur. Uzun süreli ishal, kusma, cilt lezyonları, iştahsızlık, karın ağrısı, karın şişliği, kemik zayıflığı, D vitamini eksikliği, adet görmeme, ergenlik çağının gecikmesi, ağırlığın az boyun küçük olması ve büyümede gerileme çöl yak hastalığının belirtilerindendir. Karnı şişer, kol ve bacakları incelir, kalçaları erir, ishal gibi sık sık tuvalete gitmez ama kakası sıvıdır. Ağızdan verilen demir takviyesi ile kansızlık düzelmemişse çöl yak hastalığından şüphelenilmelidir.

Tedavi: Teşhis edilene kadar ölüme bile götüren bir hastalıktır. Bu hastalar glütensiz diyeti sürdürmek zorundadır. glütensiz besinlerle beslenmelidir: Hububat unları ile yapılan her türlü yiyecek yenmemelidir (kek, bisküvi, kurabiye, simit. v.s). Gıda sektörü de özel üretimle ileri ülkelerde bu insanlara hizmet vermektedir. Diyetle kısa sürede iyileşebilir.

DAMAR SERTLİĞİ (Arteriyoskleroz)

Damarların daralmasıdır. Yağların damar duvarlarına birikmesi ve kalsiyumun çökmesi sonucu damar içinde plaklar oluşur. Damarlar daralır ve sonuçta tıkanabilir. Genetik etkisi vardır. Yanlış beslenme, yağ ve şekeri aşırı tüketme. alkol, sigara, kahve tüketimi, ruhsal durum bozukluğu, hareketsizlik ve yüksek tansiyon sebep olur. Hastaların yumurta ve tereyağı yenmemeleri tavsiye edilir. Düşür kolesterollü beslenmenin zararı yoktur.

Doymuş yağ asitleri kolesterolü artırırken doymamış yağ asitleri düşürür. Şeker meyvelerden alınmalıdır. Posalar kalori alımını azaltır. Alkol, şişmanlama ve yüksek tansiyon riskini artırır. Tuz damar sertliğini ve yüksek tansiyonu tetikler. Yağdan alınacak kalori azaltılmalı. kuru baklagil, kepekli ekmek, sebze ve meyve tüketmelidir. Posalı yiyecekler kan yağını azaltır. Kanda yağ ve kolesterol yüksekse, her gün 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi alınırsa faydalıdır.

Turşular, baharatlar, acılı yiyecekler, margarin, yağı, katı yağlar, tereyağı, beyin, böbrek,karaciğer, sucuk, salam,sosis, pastırma, çemen, kuru yem.işler, kaymak, krema, yağda kızartmalar, alkollü içecekler, kola ve gazoz, sigara, koyu çay, börek ve pastalar, yağlı süt, yağlı balıklar ve zeytin yenmemelidir. Yağsız süt, peynir ve yoğurt, etler haşlama ve ızgara olmalı, meyve ve sebzeler yenmelidir. Günde yemeklere 20 gr yağ katılmalı. Günde 20 gr şeker tüketilmelidir.

Mandalina kabuğu ile beraber ezilip suyu içilirse faydalıdır. 1 kg limon sıkılır, 1 sürahi üstü su ile doldurulur içine 40-50 diş sarımsak konur buzdolabında 1 hafta konur. Sonra ezilir ve tülbentleri suyu çıkarılır. Suyu sabahları yarım fincan içilir. Bu bir defa yapılır. Limon, anason, rezene çayı, papatya çayı, kekik çayı veya kekik suyu içilir. Bunların günde 3 çay bardağından fazla içilmemesi tavsiye edilir. Pazı kaynatılır suyu içilir.

DEPRESYON

Uykusuzluk, iştah azalması, sıkıntı, intihar etme riski, az konuşma, suçluluk hissi, geleceğe ümitsiz bakış, karamsarlık, kendine güvensizlik ve işe yaramadığına inanma hissi de depresyona sokar. Sonbaharda güneşsiz havalar da depresyon sebebi olabilir. Sürekli uyuma isteği ve sabahları yorgun kalkma olur. Güneş ışığı insan vücudundan mutluk hormonlarının salgılanmasını sağlar. Kışın kapalı havalarda bu hormon salgılanmayınca insanlar huzursuz olur.

Ekonomik durum, sosyal ve kültürel olaylar da depresyona sebep olabilir. Spor yapmak, açık havada yürümek, sabahları duş almak ve masaj yapmak iyidir. Sebze ve meyve yemenin faydası vardır. Ispanak kürünün faydası vardır. Düzensiz uyumak da vücudun dengesini bozan faktörlerdendir.

DERİ ÇATLAKLARI

En önemlisi vazelin sürmektir. İyileşinceye kadar devam edilir. Vazelin asit borik ile karıştırılır sürülür veya bademyağı sürülür.

DERİ KURUMASI

Sıcak banyo iyi gelir. Tereyağı ve zeytinyağı karıştırılır sürülür, sonra yıkanır. Aliserin ve gülsuyu karıştırılır sürülür, vücuda acıbadem yağı sürülür, Lahana, havuç, narenciye, üzüm, çilek ve pancarın kurumayı önleyici etkisi vardır.

DİŞ SAGLIGI

Diş; mine, dentin, pulpa ve sementten( dişleri çeneye bağlayan doku) meydana gelir. Diş minesinde damar ve sinir yoktur. Dişler yemek yemede görev aldıkları gibi sesin düzgün çıkmasında ve konuşmanın gerçekleşmesinde de görev alırlar. Diş rengi kişiye göre farklılık gösterir.

Dişler süt dişleri ve kalıcı dişler olmak üzere ikiye ayrılır. Süt dişleri 6-9 aylar arasında, kalıcı dişler ise 6 yaşında çıkmaya başlar. 12 yaşına kadar ağızda süt dişleri ve kalıcı dişler bulunur. Yerine yenisi çıkacak diye s&uu

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp