Rasüllüllah (s.a) Salat Getirmek

Rasüllüllah (s.a) Salat Getirmek :

Allah Teâlâ: 'Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamberi överler. Ey iman edenleri Siz de ona salât getirin ve ona esenlik dileyin.'^) buyuruyor. Salâtın faziletini açıklayan ve onu emreden hadisler ise sayılamayacak kadar çoktur. Fakat biz, kalanlar hakkında bir bilgi vermek ve kitaba bereket sağlamak için bunlardan bir kaçına işaret edeceğiz.
Abdullah ibn-i Amr ibn-i As radıyallahu ahnüma'dan rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim bana bir salât getirse Allah ona on salât getirir."* '
Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim, bana bir salât okursa Allah ona on salât okur."buyurdu.
Abdullah ibn-i Mes'ud radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde bana (şefaatime) en lâyık olan, üzerime en çok salât getirendir."* )
Sahih isnadlarla Evs ibn-i Evs radıyallahu anh'den rivayetimize göre: "Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem:

- Cum'a günü en faziletli günlerinizdendir. O gün bana çok salât okuyunuz. Çünkü salâtınız bana arz olunur, buyurdu. Ashab:
- Ya Rasulallah! Çürüdüğün halde salâtımız sana nasıl arz olunacak? dediler. Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem:
- Allah, Peygamberlerin cesedlerini toprağa haram kılmıştır, buyurdu.'^5'
Sahih bir isnad ile Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kabrimi bayram yerine çevirmeyiniz ve bana salât getiriniz. Siz nerede olsanız salâtınız bana ulaşır." buyurdu.(6>
Yine Ebu Hüreyre'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Birisi bana selâm verdiği zaman ona karşılık vermem için Allah ruhumu bana iade eder."(7>

YANINDA RASULÜLLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM*İN ANILDIĞI KİMSENİN, ONA SALÂT VE SELÂM OKUMASI HAKKINDA

Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Yanında zikredildiğim (ismim söylendiği) halde bana salât okumayanın burnu toprakta olsun."<8>
Enes radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Yanında zikredildiğim kimse, bana salât getirsin. Kim bana bir salât getirirse şüphesiz Allah azze ve cel-le, ona on salât getirir."!9)

Zaif bir isnad ile Câbir radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem: "Yanında zikredildiğim halde bana salât getirmeyen kimse, şüphesiz ki şakîdir."('°)
Ali radıyallahu anh'den rivayetimize göre, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem: "Cimri, yanında ismim söylendiği zaman bana salât okumayandır." buyurdu.(">
Bu hadis münasebetiyle İmam Ebu İsa Et-Tirmizî şöyle dedi: "Bazı ilim adamlarından rivayet edildiğine göre, adam oturduğu yerde Re-sulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e bir defa salât getirse o mecliste kaldığı sürece bu ona kâfidir."

RASULÜLLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E SALÂT GETİRMENİN ŞEKLİ HAKKINDA

Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e getirilecek salâtın şeklini, onunla ilgili hususları, onun en mükemmel ve en azının beyanını, namaz zikirleri bahsinde gördük. Ashabımızdan bazısının ve İbn-i Ebi Zeyd el-Malikî'nin, salât cümlesine:

"Ve Muhammed ile Muhammed'in âline merhamet et" duasını ilave etmenin müstehab olduğuna dair iddiaları aslı olmayan bir bid'at-tır. İmam Ebu Bekir İbni'l-Arabi el-Malikî "Şerhu't Tirmizî" kitabında, bu iddiayı oldukça inkâr ederek bu görüşünde, İbn-i Yezid'in hatalı ve bununla amel edenin cahil olduğunu söyledi ve şöyle dedi: "Çünkü, Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine getirilecek salâtın şeklini öğretmiştir. Buna ilaveler yapmak onun sözünü kusurlu ve kifayetsiz bulmak ve onu tamamlamaya kalkmak demektir." Muvaffakiyet Allah'dandır.
Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e salât getirildiği zaman, salât ve selâmı bir arada söylemek, onları ayırıp yalnız: "Sallallahu aleyhi" veya "Aleyhisselam" dememek lâzımdır.
Hadis okuyan ve bunun hükmünde olan başkası için müstehab

(11) Tirmizî.
İMAM NEVEVî olan, Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in ismini söyledikleri zaman salât ve selâm getirirken seslerini yükseltmeleridir. Fakat bunu mübalağalı ve fahiş bir şekilde yapmamaldırlar. Salât getirmekte, sesin yükseltileceğini kesinlikle söyleyenler arasında, Hatib Bağdadî ve başkaları vardır. Ashabımız ve diğer alimler, telbiye getirirken Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e salât okumakta sesin yükseltileceğini kesinlikle söylemişlerdir. Allah daha iyi bilir.

DUAYA, ALLAH TEÂLÂ'YA HAMD ETMEK VE RASULÜLLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E SALÂT GETİRMEKLE BAŞLAMAK HAKKINDA

Füdale ibn-i (Jbeyd radıyallahu anh'den rivayetimize göre, "Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın, namazdan sonra Allah'a hamd etmeden, O'nu takdis etmeden ve Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e salât getirmeden dua ettiğini işitti ve: "Şu adam acele etti." dedi. Sonra onu çağırdı ve ona veya başkasına şöyle buyurdu: "Biriniz, namaz kıldıktan sonra Rabbini takdis ve O'na hamd etmekle başlasın. Sonra Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e salât getirsin. Bundan sonra istediği duayı yapsın."(,2>
Ömer ibn-i Hattab radıyallahu anh'den, şöyle dediğini rivayet ettik: "Yapılan dua gök ile yer arasında durdurulur ve sahibi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e salât getirmedikçe ondan hiç bir şey yükselmez."*13)

PEYGAMBERLERE VE ONLAR DOLAYISIYLE ÂL'LERİNE SALÂT GETİRMEK HAKKINDA

(12) Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai.
(13) Tirmizî.
Nebimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e salât getirileceği hususunda icma' ettiler. Bunun gibi, diğer peygamberlere ve meleklere de doğrudan salât getirmenin caiz ve de müstehab oluşu üzerine demeçler verdi.

DUALAR, ZİKİRLER, EDEBLER

Peygamberlerden başkasına gelince, çoğunluk, onlara, doğrudan salât getirilemeyeceği ve mesela, "Ebu Bekir sallallahu aleyhi ve sellem" denemeyeceği fikrindedir. Bu nehyin hükmünde ihtilaf ettiler. Ashabımızdan bazısı "Bu haramdır" dedi. Onların çoğunluğu ise "Tenzihen mekruhtur" dediler. Bir çokları da bunun mekruh değil, hilâf-ı evlâ (daha iyi olanın aksi) olduğu cihetine gittiler. Çoğunluğunun, üzerinde olduğu sahih görüşe göre bu, tenzihî kerahatle mekruhtur. Çünkü o, bid'at ehlinin şiarı ve alâmetidir ve biz onların şiarından, onların hususiyetlerini işlemekten nehyedilmişiz. Mekruh da, hakkında kasdedümiş bir nehiy gelen şey demektir. Bu konuda itimada değer izah şekli şudur: "Azze ve celle" tabiri Allah Teâlâ'ya mahsus olduğu gibi, "Salât" lafzı da selefin dilin-de peygamberlere has bir durum kazanmıştır. Aziz ve celil olduğu halde "Muhammed azze ve celle" denilmediği gibi, manaca sahih de olsa "Ebu Bekir -veya- Ali sallallahu aleyhi ve sellem" de denmez. Peygamberlerden başkasını onlara tabi kılmanın, onlardan sonra söylemenin caiz oluşu üzerinde ittifak ettiler ve bu husustaki sahih hadislerden dolayı,Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin ve as-habihi ve ezvacihi ve zürriyetihi ve etbaıhi.
"[Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in aline,sahabilerine, zevcelerine, nesline ve ümmetine salât (ve rahmet) et.]" denilebilir. Te-şehhüdde böyle demekle emrolunduğumuz gibi selef, namaz dışında da hep buna benzer şekilde salât getirdi. "Selâm" lafzına gelince, ashabımızdan Şeyh Ebu Muhammed El-ücevynî şöyle dedi: "O, salât manasında ve hükmündedir. Bu nedenle gaib hakkında kullanılmaz ve peygamberlerden başkası için doğrudan söylenmez." Mesela: "Ali aleyhisselam" denmez. Bu hükmünde, hayatta olanlarla ölüler müsavidir. Fakat hazır olana bununla hitab edilir ve "Selamün aleyke", "Selâmün aleyküm", "Esselâmü aleyke" veya "Esselâmü aleyküm" denilir. Bunun üzerinde icma vardır. İleride, kendi asıl mevzuunda bu bahsin izahı inşaallah-u teâlâ gelecektir.
Sahabe, tabiin ve onlardan sonraki âlim, âbid ve diğer iyi kimsele-
re Allah'dan rızasını ve rahmeti istiyerek: ' Radıyallahu
anh. "Allah ondan razı olsun" veya: Rahımehullah. "Allah ona merhamet etsin" gibi tabirlerle bunu ifade etmek müstehabdır. Bazı âlimler: "Radıyallahu anh" sözü sahabilere mahsustur, başkaları hakkında ancak "Rahımehullah" denilebilir." demişler ise de gerçek, onların söylediği gibi değildir ve bunda onlara uyulmaz. Çoğunluğun üzerinde olduğu sahih görüş, o ta'birin genel olduğu ve sahabeden başkaları için de kullanılmasının müstehab olduğudur. Bunun delilleri sayılamayacak kadar çoktur. Sözü edilen zat, sahabi oğlu sahabi ise duanın, kendisini ve babasını birlikte şümullü içine alması için, mesela şöyle denir: "Ömer'in oğlu, Allah ikisinden razı olsun", İbn-i Ab-bas, İbn-i Zübeyr, İbn-i Ca'fer, üsame ibn-i Zeyd ve benzerleri içinde aynı şekilde dua edilir.
Lokman ve Meryem zikredildikleri zaman, peygamberler gibi onlara salât mı getirilir, yoksa sahabe ve evliya gibi kendilerine Allah'ın rızası mı istenir, yahut da "Aleyhimeselam= Kendilerine selâm olsun" mu denir? Diye sorulursa cevap şudur: Alimlerin büyük çoğunluğu, onların nebi olmadıkları görüşü üzerindedirler. Onların nebi olduklarını söyleyen yalnız ve şâz kalmış veğ sözüne iltifat edilmemiştir. Bu bahsi "et-Tehzîb" de izah ettim. Bu öğrenildikten sonra bilinmelidir ki, bazı âlimlerin sözünden anlaşıldığına göre Lokman ve Meryem için:

Sallallahu alel enbiyâi ve aleyhi (ev) ve aleyha ve sellim.
"Allah, peygamberlere ve ona (Lokman veya Meryem'e) salât ve rahmet etsin." demek lazımdır. Çünkü; Kur'ân'daki yükseltici vasıflarından dolayı bunlar, hakkında "radıyallahu anh" denilenlerden üstündürler. Benim görüşüme göre bu fikir zararsızdır. Ancak tercihe değer olan, bunlar için "radıyallahu anh veya anha" denilmesidir. Çünkü bu peygamber olmayanların mertebesidir ve söz konusu iki zatın, peygamber oldukları sabit olmamıştır. İmamü'l-Harameyn. Meryem'in peygamber olmadığı üzerinde icma bulunduğunu "El-İr-şad" kitabında nakletti. Bütün bunlara rağmen zahir olan, onlar hakkında: "Aleyhisselâm" veya "Aleyhesselâm" demenin bir mahzuru olmamasıdır. Allah daha iyi bilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp