Sorun Nereden Kaynaklarınıyor

Sorun Nereden Kaynaklarınıyor :

Pekala, biraz uğraştık, sorun SANDIGIMIZ şeyleri teker teker ayıkladık. şimdi gerçek sorun olduğuna inandığım şeyle karşı karşıyayız. YETERiNCE iYi OLMADIGIMIZI düşünüyoruz ve KENDiNi SEVME YOKSUNLUGU var. Benim hayata bakış açımdan gördüğüm şey, eğer bir sorun varsa işte nedeni bu. O zaman bu inancın nereden geldiğine bakalım. Kendinin ve yaşamın mükemmelliğini bilen minicik bir bebek olmaktan, sorunlarla dolu, az ya da çok ölçüde değersiz ve sevgiye layık olmadığına inanan bir insan haline nasıl geldik? Kendilerini seven insanlar, daha da çok sevebilirler. Tomurcuk halindeki bir gülü düşünün. Yapraklarını tümüyle açsa da, son gül yaprağı düşene kadar, daima güzel, mükemmel ve sürekli değişim içinde. Biz de öyleyiz. Daima mükemmel, güzel ve sürekli değişim içindeyiz. Anlayış, farkındalık ve bilgimiz ölçüsünde yapabileceğimizin en iyisini yapıyoruz hep. Bu anlayışımızın, farkındalı~ımızın ve bilgimizin sınınarı genişledikçe değil şik yollar deneyeceğiz.

Zihinsel Temizlik

Şimdi geçmişimizi biraz daha kurcalayalım. Bizi yöneten inançların neler olduğunu bir gözden geçirelim. Bazı kimseler bu temizleme işlemini çok acı verici bulurlar. Ama ille de acı vermesi gerekmiyor. Temizlik yapmadan önce, orada nelerin olduğuna bakmalıyız. Bir odayı dip bucak temizlemek istiyorsanız, orada olan herşeyı gözden geçireceksiniz. Bazı şeylere sevgiyle bakacak, tozunu alacak ya da onlara yeni bir güzellik vermek için cilalayacaksınız. Bazı şeylerin tamire ihtiyacı olduğunu görecek, bunları bir kenara ayıracaksınız. Bazı şeylere ise artık hiç ihtiyacınız kalmamıştır. Onları atma zamanı gelmiştir. Eski dergiler, gazeteler, kirli kağıt tabaklar gayet sakin bir şekilde çöp tenekesine atılabilir. Odayı temizlemek için kızgın olmak gerekmiyor. Zihinsel temizlik yapmak için de gerekmiyor. Bazı inançların çöpe atılması için kızgınlık duymaya ihtiyacımız yok. Tabaktaki yemek artıklarını çöpe dökmek kadar kolaylıkla yapabilirsiniz. Bu akşam yemeğini hazırlamak için dünün çöp tenekesinin içinde malzeme arar mıydınız? Yarının deneyimlerini yaratmak için dünün zihinsel çöp tenekesini karıştırmak niye? Bir düşünce veya inanç size hizmet etmiyorsa, bırakın gitsin! Bir şeye bir zamanlar inandınız diye, sonsuza dek inanmanız gerekiyor diyen bir yasa yok.Öyleyse bizi sınırlandıran şu inançlardan bazılarına bir bakalım ve nereden kaynaklandıklarını görelim. SINIRLANDIRAN İNANÇ: «Yeterince iyi değilim.»

NEREDEN KAYNAKLANDI: Babası oğluna sürekli aptal olduğunu söylüyordu. Genç adam başarılı olmak istiyordu. Böylece babası onunla iftihar edecekti. Ama suçluluk duygusu aklını karıştırıyor, bu da onda öfke ve kırgınlık yaratıyordu. Bu yüzden de el attığı her şey başarısızlıkla sonuçlanmaktaydı. Babası ona sürekli olarak iş kur ması için ekonomik yardım yapıyordu. O da ardı ardına işleri batırıyor, böylelikle başarısızlıklarıyla babasından intikam alıyordu. Babasına sürekli ödetiyordu, ödetiyordu, ödetiyordu. Ama gerçekten kaybeden kendisiydi. SINIRLANDIRAN iNANÇ: Kendini sevmek yoksuniuğu.

NEREDEN KAYNAKLANDI: Babasınııı takdirini kazanmaya çalışıyordu. Babası gibi biri olmak, olsa olsa genç kadının olmayı isteyeceği son şeydi. Hiçbir konuda anlaşamıyorlar, sürekli tartışıyorlardı. Babasından beklediği tek şey takdir edilmekti. Ama bunun yerine bol bol eleştiri alıyordu. Bedeni ağrılar içindeydi. Babası da aynı ağrıları çekiyordu. Ağrılarını kızgınlığının yarattığını bilmiyordu. Babasının da ağrılarına kendi kızgınlığının neden olduğunu bilmediği gibi.

SINIRLANDIRAN iNANÇ: Hayat tehlikelidir.

NEREDEN KAYNAKLANDı: Korku dolu bir baba. Bir hastam hayatın zalim ve acımasız olduğuna inanıyordu. Gülmekten korkardı. Eğer gülerse, başına "kötü» bir şey geleceğinden emindi. «Gülme, sonra başına kötü şeyler gelir, ağlarsın»telkinleriyle büyütülmüştü.

SlNIRtARINDAN INANÇ: Yeterli değilim.

NEREDEN KAYNAKLANDı: Terkedilmek ve önemsenmemek.

Konuşmakta zorluk çekiyordu. Sessiz olmak, onun için bir yaşam biçimiydi. Yeni alkol ve uyuşturucu tedavisinden çıkmıştı. Kendisinin kötü bir insan olduğunu düşünüyordu. Annesi çok küçükken ölmüş, teyzesi tarafından büyütülmüştü. Teyze emir verme dışında konuşmayan biriydi. Yani sessizlik içinde yetişmişti. Yemeklerini bile sessizce tek başına yiyor, sonra yine tek başına odasına kapanıyordu. Sevgilisi de çok sessiz bir adamdı. Birlikte oldukları zamanlarını bile yalnızlık ve sessizlik içinde geçiriyorlardı. Sevgilisi öldüğünde büsbütün yalnız kalmıştı.

Alıştırma: Olumsuz Mesajlar

Şimdi yapacağımız çalışmada büyük bir kağıt alın. Ailenizin sizde eksik (yanlış) bulduklarını söyledikleri şeyleri yazın. Ne tür olumsuz mesajlar işitiyordunuz? Bu liste için mümkün olduğu kadar çok şey hatırlamaya çalışın. Yarım saat genellikle yeterli oluyor.

Para konusunda neler söylüyorlardı? Bedeniniz hakkında?

Sevgi ve ilişkiler konusunda? Ya yeteneklerinizle ilgili? Sizi sınırlandıran ne tür olumsuz eleştirilere muhatap oluyordunuz?

Yazdığınız mesajlara tarafsız bir gözle bakın ve şunun farkına varın: «Demek, bu inancımın temelinde yatan buyrnuş.» Şimdi bir kağıt daha alalım ve biraz daha derinlere inelim. Bir çocuk olarak, başka ne tür olumsuz mesajlar işittiniz?

Akrabalardan Öğretmenlerden Arkadaşlardan Otoriteyi temsil edenlerden Dinle ilgili kişilerden Tek tek yazın. Acele etmeden. Bedeninizde neler hissettiğini zin de farkında olun. Bu iki kağıt sayfasına yazdıklarınız, bilincinizden çıkarılması gereken düşüncelerdir. işte size «Yeterli değilim» duygusunu hissettiren inançlar.

Kendinizi Bir Çocuk Olarak Görün

Siz ve ben, üç yaşındaki bir çocuğu odanın ortasına koya lım. ikimiz birden çocuğa bağırmaya başlayalım . »Ne kadar aptal bir çocuksun, hiçbir şeyi beceremiyorsun, o öyle yapılmaz böyle yapılır, yapma diyorum sana, her yeri dağıttın, ortalığı rezil ettin.» Hatta bir iki tokat da atalım. Bu çocuk ya korkuyla odanın bir köşesine sinecek ve sessiz, pısırık bir çocuğa dönüşecektir ya da illailah dedirten cinsten, her şeyi kırıp döken, zarar veren çok yaramaz bir çocuğa. Çocuk ya öyle ya böyle olacaktır. Ama her iki halde de çocuğun içindeki potansiyeli asla keşfedemeyeceğiz.

Aynı çocuğa şöyle davrandığımızı düşünelim: «Seni çok seviyorum, sen çok değerli bir çocuksun, ne kadar güzel, zeki, yetenekli bir çocuksun. Ne güzel şeyler yaratıyorsun, aferin çok güzel yapmışsın. Üzülme, herkes hata yapabilir. Bak bu hatandan ne öğrendin? Ne olursa olsun yanında olacağız, seçimlerin de seni destekleyeceğiz» Bu çocuktaki potansiyelortaya çıktığın da, gördükleriniz sizi hayretten hayrete düşürecektir.

Hepimizin içinde o üç yaşındaki çocuk var. Ve zamanımızın büyük çoğunluğunu içimizdeki o çocuğa bağırmakla geçiriyoruz. Sonra da hayatımız neden bir türlü istediğimiz gibi gitmiyor diye üzülüyoruz. Sizi sürekli eleştiren bir insanla zamanınızı paylaşmak istermiydiniz? Belki size de çocukken böyle davranıldı. Öyleyse çok acıklı... Ama bu çok önceydi. Asıl acıklı olan, hala kendinize o şekilde davranmayı seçmeniz. işte, şimdi önümüzde çocukluğumuzda işittiğimiz olumsuz mesajların listesi var. Bunlardan hangileri kendi hakkınızdaki olumsuz inançlarınıza uyuyor? Hemen hemen hepsi mi? Büyük olasılıkla evet.

Yaşam senaryomuzu çocukluk mesajlarımıza göre hazırlıyoruz. Hepimiz iyi, küçük çocuklarız. itaatkar bir şekilde «onların» bize söylediği şeyleri «gerçek» olarak kabul ediyoruz. Ana babalarımızı suçlayarak ömür boyu kurban ralünü sürdürmek çok kolaydır. Ama zevkli değildir, hele bizi bu kısır döngüden çıkaracak yol hiç değil kuşkusuz.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp